gregorsamsa Posted September 24, 2008 Share Posted September 24, 2008 EĞER .................................................... O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer. Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer. Utanılacak bir şey değildir ağlamak, yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, çalınan birinin kalbiyse eğer. Korkulacak bir yanı yoktur aşkların, insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer. O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses, hiçbir zaman duyulmasaydı eğer. Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar, kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer. Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, öylesine delice bakmasalardı eğer. Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer. Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer. Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer. Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman, beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer. Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer. O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi, yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer. O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar, son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer. Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri, her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer. Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer. Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer. Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından, dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer. Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer. Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine, kulağına okunacak biri olsaydı eğer. İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer. Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer. Issızlığa teslim olmazdı sahiller, Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer. Sen gittikten sonra yalnız kalacağım. Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse... Evet Sevgili, Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince parmaklarına, mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!! CAN YÜCEL Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
gregorsamsa Posted September 24, 2008 Share Posted September 24, 2008 SEVGİ DUVARI ......................... sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi dilimizde akşamdan kalma bir küfür salonlar piyasalar sanat sevicileri derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni yakanda bir amonyak çiçeği yalnızlığım benim sidikli kontesim ne kadar rezil olursak o kadar iyi kumkapı meyhanelerine dadandık önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi aramızda görevliler ekipler hızır paşalar sabahları açıklarda bulurlardı leşimi öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri çöpçülerin elleriyle okşardın beni yalnızlığım benim süpürge saçlım ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi baktım gökte bir kırmızı bir uçak bol çelik bol yıldız bol insan bir gece sevgi duvarını aştık düştüğüm yer öyle açık seçik ki başucumda bir sen varsın bir de evren saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi yalnızlığım benim çoğul türkülerim ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi CAN YÜCEL Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
gregorsamsa Posted September 24, 2008 Share Posted September 24, 2008 ANLADIM ...................... Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım. Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış, Kendi yolumu çizdiğimde anladım.. Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil.. Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım.. Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün kayıpmış, Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.. Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, Neden hiç ağlamadığını anladım.. Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde anladım.. Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş, Çok acıttığında anladım.. Fakat,hakedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını, Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım.. Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet, Yüreğini elime koyduğunda anladım.. ''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak, Sana ''git'' dediğimde anladım.. Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek, Git dediklerinde gittiğimde anladım.. Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan, Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.. Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım.. Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş, Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış, Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.. Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi, Beni afetmeni ölürcesine istediğimde anladım.. Sevgi emekmiş, Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş... Can Yücel Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
gregorsamsa Posted September 25, 2008 Share Posted September 25, 2008 Bir Sürü Delikanlıya Dostça Öğütler .................................................. tibet'e git deveye bin incili oku ayakkabılarını maviye boya sakal bırak kağıttan bir kanoyla dolaş dünyayı the saturday evening post'a abone ol çiğnerken sadece sol tarafını kullan ağzının tek bacaklı bi kadınla evlen ve düz bir usturayla traş ol ve kadının koluna adını kazı benzinle fırçala dişlerini bütün gün uyu ve gece ağaçlara tırman keşiş ol viski ile bira iç kafanı suyun altında tut ve keman çal pembe mum ışığında göbek at köpeğini öldür belediye başkanlığına aday ol bir varilin içinde yaşa baltayla kafanı yar yağmurda lale ek AMA ŞİİR YAZMA! .......................... Charles Bukowski Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
gregorsamsa Posted September 25, 2008 Share Posted September 25, 2008 Edebi Bir Aşk ................................................................. onu her nasılsa yazışma ya da şiir veya dergiler yoluyla tanıdım ve bana tecavüz ve şehvet konulu çok seksi şiirler yollamaya başladı, ve işin içine biraz da entellektüellik karışınca biraz kafam karıştı ve arabama atlayıp Kuzey'e sürdüm; uykusuz, akşamdan kalma, yeni boşanmış, işsiz, yaşlanmış, yorgun, beş on yıldır çoğunlukla uyumak ister bir halde, sonunda moteli buldum küçük güneşli bir kasabada toprak bir yol üzerinde ve orda oturup bir sigara tüttürdüm düşündüm, gerçekten delirmiş olmalısın diye, ve bir saat geç çıktım kadınla buluşmaya, epey yaşlıydı, nedense benim kadar, pek seksi değildi ve bana çok set, ham bir elma verdi kalan dişlerimle çiğnediğim; adı konulmamış bir hastalıktan ölüyormuş astım gibi bir şeyden, ve sana bir sır vermek istiyorum dedi, ben de biliyorum; bakiresin,35 yaşındasın, dedim. ve bir defter çıkardı, on-oniki şiir: bir ömürlük çalışma ve okumak zorunda kaldım ve anlayışlı olmaya çalıştım ama çok berbattılar. sonra onu bir yere ******ürdüm, boks maçlarına ve ellerini kenetleyip dumanın içinde öksürdü ve etrafına bakınıp durdu bütün insanlara ve sonra da boksörlere. sen hiç heyecanlanmazsın, değil mi? , dedi ama o gece tepelerde epeyce heyecanlandım, ve onunla iki-üç kere daha buluştum şiirlerinin bazılarında yardımcı oldum ve dilini boğazımın yarısına kadar soktu ama ondan ayrıldığımda hala bakireydi ve berbat bir şair. düşünüyorum da bir kadın açmamışsa bacaklarını 35 yıl iş işten geçmiştir aşk için de şiir için de. Charles Bukowski Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
zidanezidan_67 Posted September 27, 2008 Share Posted September 27, 2008 Şiirleri gözlerle okumak içimi ısıtmasada böle işte gözlerle okumaya dewam teşekkür ederimm.. Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
EhemmiyetsiZ Posted October 1, 2008 Share Posted October 1, 2008 Simidin İki Yarısı İlkokula başladığımız günü hatırladın mı Aynı sırayı kapmıştık koşarcasına Nasıl da sevmiştik birbirimizi Dost olmuştuk taparcasına Tanımadan bilmeden kimliğimizi Hangimiz simit alsak bölerdik orta yerden Yarısı senin yarısı benimdi Hastalansan bir gün okula gelmesen ya Yarısı paketlenir yarısı boğazıma düğümlenirdi Her şeyi böler paylaşırdık Artık simidin iki yarısı olmuştuk Simidin iki yarısı Hatırladın mı? Cebimizdeki bozuklukları döker masanın üstüne sayardık Farketmezdi bende fazla sende eksik Oldu mu iki bilet parası,haydi sinemaya Film de kafamıza göre değildi ya 'Gönül Yarası' Olsun, biz yine giderdik.Maksat birliktelik... Hatırladın mı? Resim öğretmenimiz 'Mum Boya' istemişti Kuru boyalar zaten harçlığımızı bitirmişti Bir kutu alıp da bölmüştük renkleri Ne farkederdi Birlikte boyamıycak mıydık resimleri Sen de saklar mısın hâlâ,atmamışım küçülmüşleri Bende siyahı,sende sarısı,kalemler... Kalemler bile simidin iki yarısı Hayallerimizi de paylaşırdık,hatırladın mı Ben de evlenecektim ileride sen de Benim kızım seninse oğlun olacaktı Çoktan takılmıştı isimleri de Dostça,kardeşçe sevmeyi öğreneceklerdi,kenetlenmeyi Daha dahası,bir simidi ortadan bölmeyi Kim bilir,severlerdi birbirlerini aşkla belki de evlenirlerdi Ne güzel hayallerdi Benim kızım senin oğlunun karısı,hayaller... Hayaller bile simidin iki yarısı Ne kadar oldu görüşmedik bilmiyorum kayboldun birden O günden beri simidin yarısı elimde yarısı boğazımda düğüm Ben şerefli bir görev aldım Orduda kızım büyümekte İsmi de kararlaştırdığımız gibi,ya sen Hep seni merak edip durdum,evlendin mi oğlun var mı Ta ki...Kanımı donduran o güne kadar o harekât gününe Savaş alanındaydık,senin elinde silah benim elimde silah Savaşmak zorundaydık bire-bir bırakmıştı kader Ölmek-öldürmek değildi beni kahreden Bir can borcumuz vardı,ha bugün ha yarın ödenecekti zaten Ne düşündüğünü bilememek ve öğrenememekti beni öldüren Kıpırdamadan duruyordun,bir heykelden farksız bir ölüden sessizdin Davranmaman şaşkınlık mı yoksa sevginin bedeli miydi,bir bilebilsem 'Davran' diyordum'Seni öldürmem için yüce bir sebebim var,ölmem için de' Vatan-Millet sağolsun Yine de istiyordum kendime ait bir sebebim olsun Tüm savaşlar sevgiyi kurtarmak içindir Ve şu anda öldürmek istediğim de Bir simidin bedeli sevgiyle ödenirmiş Bir sevginin bedeli ölüp ölüp dirilmekle 'Davran,seni bu şekilde öldüremem' Sesim dağlara çarpıp yankılanıyordu Öldürsem de ölmüştüm,öldürmesem de Ne Vatanıma ihanet edebilirdim ne de sevgine Belli ki sen de keskin nişancıydın ben de Yoksa gönderirler miydi bizi birbirimize Aynı anda karşılıklı iki kurşun ve iki beden Düşen Beyaz karlar üstüne Sızan Kanımız değildi Hani,lisenin köşesinde takıldığımız kafe vardı ya İçtiğimiz tavşan kanı çayların demiydi Cebimizden çıkan üç-beş kuruşu gördün mü Sende eksik,bende fazla,ne farkeder Tam iki bilet parasıydı Bu film de kafamıza göre değildi ya'Gönül Yarası' Olsun,maksat birliktelik,haydi sinemaya Hasretten açık kalan gözlerimizde son hayallerimizi gördüm Benim kızım senin oğlunun karısıydı Beyaz karlardan bedenlerimize yansıyan ışığı gördüm Güneşin sarısıydı Ellerimizde sımsıkı sarıldığımız ve gevşeyen avuçlarımızdan kayan Simidin İki Yarısıydı Duyuyor musun şimdi arkamızdan yalan yanlış zanlar Aynı anda ikisi ha,yanlış yargılayanlar Al eline kalemi,yazalım taşımızı Bende siyahı,sende sarısı Söylesin taşlar,söylesin yazgımızı -'Çekinmedim Vatan uğrunda öldürmekten' -'Kaçınmadım sevgim uğruna ölmekten' Kimdi bizi bize böylesine düşman eden Şüphesiz ki yaşarlar bir simidi ikiye bölmeden Yarısı sende yazsın,yarısı bende Bizi kim anlar,ancak zamanlar Bir simidi ikiye bölen zamanlar Zamanlar... Zamanlar bile Simidin İki Yarısı Simidin İki Yarısı. Zehra Birsen Yamak Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
BeyazEylem Posted October 6, 2008 Share Posted October 6, 2008 MİNİ ETEKLİ KIZLARA Etek topukta olur, seninki ta baldırda Belli ar'ı, namusu unutmuşsun bıldır'da.. Baban tıraş olurken baksın ayna yerine Hele sen şu mereti biraz daha kaldır da! Abdurrahim Karakoç Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
kamp Posted December 10, 2008 Share Posted December 10, 2008 Nat-ı Diğer Günahtan gayri yok bir özge kârım yâ Rasûlallah Geçer gafletle her leyl ü nehârım yâ Rasûlallah Serâpâ dolmada defterler a'mâl-i kabîhimle Kirâmen Kâtibîn'den şermisârım yâ Rasûlallah Nide pervâz edem uçmağa ferdâ kalmışım âciz Kemend-i nefs ü şeytâna şikârım yâ Rasûlallah Eşiğin görmeğe bin cânım olsa eylerim kurban O rütbe hadden aştı intizârım yâ Rasûlallah Ölür isem gubâr-ı Ravzana yüz sürmeden tâ haşr Döğünsün taş ile seng-i mezârım yâ Rasûlallah Senin evsâfını kaabil midir etmek Şeref îfâ Ne çâre elde yoktur ihtiyârım yâ Rasûlallah Şeref Hanım (d. 1809-v.1861) -------------------------------------------------------------------------------------------------------- leyl ü nehârım :Gecem-gündüzüm a'mâl-i kabîh: Kötü ameller şermisârım: Utanırım pervâz etmek: Uçmak şikâr: Av intizâr: Birinin gelmesini, bir şeyin olmasını bekleme, gözleme gubâr: Toprak seng: Taş -------------------------------------------------------------------------------------------------------- Please register to see this content. Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Shadoww Posted December 14, 2008 Share Posted December 14, 2008 Derler Ecel oku saplanır, Kafileye dur derler. Gafiller yolda kalır, Hacetini gör derler. Hep koru imanını, Gözet ecel anını, Şu emanet canını, Sahibine ver derler. Derin çukur kazıla, Yakınların üzüle, Karanlık ev düzüle, Gel günahkâr gir derler. Kabrin sorgular seni, Göster der, hediyeni, Hediyesiz geleni, Yılan çıyan yer derler. Zındığın aklı şaşa, Rabbi bilmem der hâşâ, Dar kabirde sıkışa, Vur belini kır derler. Müminse gele dile, Konuşur güle güle, Cennetten huri gele, Kabrin dolsun nur derler. Yunus sarıl hizmete! Kavuşursun nimete, Mevla'nın lütfu yete, Gel Cennete gir derler. ---------------------------------------- Dertli'ye cevap Hani şeytan nerde? dersin Şeytan senin içindedir Küfre varan söz edersin Şeytan senin içindedir Hakkı görmez gözün varmış Teli bozuk sazın varmış Ne edepsiz ağzın varmış Şeytan senin içindedir Damarına girmiş şeytan Odur seni saçmalatan İflah olmaz dil uzatan Şeytan senin içindedir Dertli imiş senin adın Hakikati bulamadın Nerde imiş bilemedin Şeytan senin içindedir Övüyorsun batıl yolu Cücelere dedin ulu Rabbimizin ahmak kulu Şeytan senin içindedir Kel başında sarığın yok Ayağında çarığın yok Filden farkın kuyruğun yok Şeytan senin içindedir Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
zaza_21 Posted December 31, 2008 Share Posted December 31, 2008 GÖZLER Aslında herşeyi gözler anlatır gözler hiç bir zaman yalan söylemez bazı gözler vardır içi boştur bazı gözler vardır içi nefrettir bazı gözler vardır umuttur bazı gözler vardır masumdur ve bir göz vardır ki onun içine baktımı her şey durur artık oda aşktır ÜSTAD ŞAHİN COŞGUN Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
çiğdemk Posted February 2, 2009 Share Posted February 2, 2009 Çay bardağında Bırakılan dudak payı Kadar bile Uzak kalamam Gözlerine Yakın olsun isterim Ellerime ellerin Yanındaki beton binaya Yaslanması gibi Köhne bir evin Seni bir çivi Gibi çaktım Çünkü beynime Ve toplayıp Bütün kerpetenleri Attım denize Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
bbaysal Posted February 2, 2009 Share Posted February 2, 2009 Bana Bir Şarkı Söyle Özledim sesini ne olur konuş Bir gül açtır zamanların ötesinden Karanlıklar içindeyim, kapkarayım bugün gel Gök mavisinden, deniz mavisinden Bana bir şarkı söyle İçimde bir şey kımıldıyor Gözlerim kan çanağı, yorgunum, uykusuzum Bir baksana ne haldeyim deli divane Yaralıyım, çaresizim umutsuzum Bana bir şarkı söyle Yağmur ol yağ üstüme, güneş ol ısıt Dökül karanlığıma ışıklar gibi Al beni, en uzaklara ******ür Sesin, aksın içimde bir pınar gibi Bana bir şarkı söyle Bütün renkleri kat birbirine Buram buram bir turuncu getir geçen yazdan Bir tüy gibi, bir bahar dalı gibi Hafiften, inceden, güzelden, en beyazdan Bana bir şarkı söyle Yağan kar nasıl hazin yağar bilirsin Kurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı İşte öyleyim, kapkarayım bugün gel En hüzünlü sesinle, en dokunaklı Bana bir şarkı söyle.. ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
bbaysal Posted February 2, 2009 Share Posted February 2, 2009 Ben Senin En Çok Ben senin en çok sesini sevdim Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi Önce aşka çağıran,sonra dinlendiren Bana her zaman dost, her zaman sevgili Ben senin en çok ellerini sevdim Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak Nice güzellikler gördüm yeryüzünde En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak Ben senin en çok gözlerini sevdim Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil Ben senin en çok gülüşünü sevdim Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran Unutturur bana birden acıları, güçlükleri Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman Ben senin en çok davranışlarını sevdim Güçsüze merhametini, zalime direnişini Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim Tüm çocuklara kanat geren anneliğini Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada Sensin, her şeyin üstünde tutan sevdiğini Ben senin en çok bana yansımanı sevdim Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni... ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
ysncn_ Posted February 28, 2009 Share Posted February 28, 2009 BABAM'A Bir çocuk iki yaşındayken babası ölmüşse , onunla ilgili anıları varlığıyla değil, yokluğuyla ilgili oluyor. Yine de iki tane anı parçacığı kalmış bende. Birinde ben gece yarısı uyanmışım, sen koşup kucağına alıyorsun beni; diğerindeyse salonda hazırlanmış bir yatakta bitkin yatıyor ve sürekli öksürüyorsun. İkişer saniyelik iki hatıra. Anı niyetine kalan bir kaç kitap var yine de. Ve bir de; almaya başladığın Meydan Larousse fasikülleri. Büyüyünce çok işime yarayacağını söylemişsin anneme. Senden sonra biz biriktirdik, 12 cilt oldular. Evde bıraktığın hüzün, senin nasıl biri olduğunu sormaktan alakoyduğu için beni, ben de onları okudum ilkokula başlar başlamaz. Bergman’ın ”yedinci mühür”ü, Goethe’nin “faust” u , senin yüzünden yedi yaşımda girdiler hayatıma. Anladığımı sanmıyorum o yaşta, ama amaç seni tanımaktı nasılsa. Bir de resimlerine baktım hep. Şimdi benim boylarımda-aynı boydaymışız zaten- esmer, zayıf, güleç, zarif bir adam. Evde senden bahsedildiği ve ağlanıldığı zamanlarda, içeriye kaçtıysam da, bir kulağım orada oldu hep. Onları da kattım tasvirine. Mavi gömlekleri sevdiğini, günde iki kere traş olduğunu, inatçılığını, zekiliğini ve nasıl tüm ailenin gözbebeği olduğunu öğrendim yan odadan. Ve ölümüne yakın bana ayakkabı almak için mağazaya girdiğinde, yürüyecek gücün olmadığından, nasıl bir koltuğa çöküp , tezgahtarlardan tüm çocuk ayakkabılarını ona getirmelerini rica edişini... Adımı koyarken de zorlanmışsın. Türk dil kurumuna gidip, günlerce isim aramışsın bana. Hatta adım önce “Alper”miş , nüfus cüzdanımı çıkarttıktan sonra ”Teoman” ismini çok beğenip, değiştirmişsin ismimi. Adımı çok sevişim ondan. Büyüyünce öğrendim bazı detayları da. Azcık kalan paranızla halam yemek almaya çalışırken, “n’olur sigara alalım” deyişini, yatılı okuldan çıktığın Cumartesi günleri gezmek yerine, yeğenini alıp Cerrahpaşa’da yatan Yahya Kemal Beyatlı’yı ziyaret edişini, Aşık Veysel ile tanışmak için Giresun’dan Sivas’a gidişini , sonradan öğrendim. Aynı sana çekmişim, böylece anladım. Ama çok kızdım sana ve tanrıya küçükken. “niye ben?” diye sordum ona. Sana da kendine dikkat etmediğin için kızdım. Şimdi senden yaşlıyım. Öldüğün yaşı çoktan geçtim. Sana ve ona kırgınlığım da çoktan geçti zaten. Annem geçenlerde , sakladığı bir yerden benim büyüyüşümü kaydetmek için aldığın 8 mm kamerayı verdi bana. Yepyeni. İçinde kullanılmamış ham filmler bile var. 38 yıldır öylece beklemişler. Ölüyor olduğun için vaktin olmamış kullanmaya. Bir şey daha söylemek isterim. Seni tanıyan herkesin, geçen onca yıla karşın adını söylerken sesleri titriyor ve gözlerinde hep bir sevgi ve buğu var. Azcık zamanda herkesin kalbine girmiş ve çıkmamışsın. Ölerek beni çok üzdün ama , böyle bir adam olduğun için hep gurur duydum seninle. Beni tanısan, sen de gurur duyardın , eminim. Varlığınla ve yokluğunla beni var ettiğin için teşekkürler. Nur içinde yat. Teoman Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
isnetus Posted February 28, 2009 Share Posted February 28, 2009 TAKVİMDEKİ DENİZ Hasreti denizlerin, Denizler kadar derin. Ve o kadar bucaksız. Ta karşımda yapraksız Kullanılmış bir takvim. Üzerinde bir resim; Azgın, sonsuz birdeniz. Kaygısız, düşüncesiz, Çalkanıyor boşlukta Resimdeyse bir nokta; Yana yatmış bir gemi, Kaybettiği alemi Arıyor deryalarda. Bu resim rüyalarda Gibi aklımı çeldi, Bana sahici geldi. Geçtim kendi kendimden, Yüzüme o resimden, Köpükler vurdu sandım. Duymuş gibi tıkandım, Ciğerimde bir yosun. Artık beni kim tutsun. Denizler oldu tasam, Yakar onu bulmazsam Beni bu hasret dedim Varırım elbet dedim. Bir ömür geze geze Takvimdeki denize. Ne var bana ne oldu Odama nasıl doldu Birden bire bu meltem Ve dalgalandı perdem Havalandı kağıtlar. Odamda kıyamet var. Ah yolculuk yolculuk Ne kadar baygın soluk O gün bizde betbeniz Ve ne titrek kalbimiz. Ve eşyamız ne küskün. Yola çıktığımız gün Bir sıraya dizilmiş Gözyaşlarını silmiş, Bakarlar sinsi sinsi Niçin o anda hepsi Bir kuş gibi hafifler Arkandan geleyim der Niçin o güne kadar Dilsiz duran ne kadar Eşya varsa dirilir Yolumuza serpilir Ufak böcükler gibi Gezer onların kalbi Üstünde döşemenin Gizli bir didişmenin Saati çalar o an Birden bakar ki insan Herşey karmakarışık. Ayırmak olmaz artık Bir kalbi bir taraktan Ve kalb ağlayaraktan Çekilir geri geri Terkeder bu mahşeri. Bu mahşerin içinden O gün ben de geçtim ben, Nem varsa evim, anam, Çocukluğum, hatııram, Ve ne sevdalar serde Bıraktım gerilerde Kaçar gibi yangından. Rüzgarların ardından Baktım da süzgün süzgün Kurşun yükünü gönlün Tüy gibi hafiflettim. Denize hicret ettim. NFK Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
blackman12 Posted February 28, 2009 Share Posted February 28, 2009 Necip Fazıl Tartışmasız kelimelerin efendisidir.Buyur 3 heceli o güzel şiirlerinden biri: KAFİYELER Ne diye, Bu şuna, Şu, buna, Kafiye? Başa taş, Aşa yaş, Hey'e ney, Tuhaf şey! Kafiye Mantığı, O mantık! Hediye Sandığı, Bu sandık! O mantık, Bu sandık- ta sandık, Ve yandık . Ne yandık! Hendese, Kümese Tıkılmak. Hadise Kırkayak. Adese, Oyuncak. Vesvese, Gökbayrak. Ölümse, Gel dese; Tak, tak tak! Mu-hak-kak! Sorular Sordular; Neden çok, Nasıl yok, Niçin var? Sanatsız Papağan, Neden çok; Ve atsız Kahraman, Niçin yok? Çok ve yok, Yok ve çok, Aç ve tok, Tok ve aç; Tut ve kaç! Saklambaç. Neden çok, Nasıl yok, Niçin var? Niçin'i Boğarken *****ini, Yatakta Bastılar, Şafakta Astılar. Ve derken: Nasıl yok Niçin var? Bir varmış, Bir yokmuş. Karamış Ve kokmuş Dünyamız. Rüyamız Kapkara. Manzara: Gebeler Döşeksiz. Ebeler Isteksiz. Kubbeler Desteksiz. Habbeler Süreksiz. Türbeler Meleksiz. Tövbeler Gerçeksiz. Cübbeler Yüreksiz. Cezbeler Şimşeksiz. Izbeler Emeksiz. Heybeler Ekmeksiz. Kafiye, Hikâye! Dava tek: Ölmemek! Peygamber! Ne haber? Bir batan Var: Vatan! Kandil loş, Ocak boş; Ve dağ dağ Elveda! Gitme kal! Nefes al! Emir tez, Bekletmez! Ve o nur Bulunur! İşte iz! Geliniz! Toprak post, Allah dost... Necip Fazıl Kısakürek Bir-İki tane de en sevdiğim şairden gelsin o zaman: KEREM GİBİ Hava kurşun gibi ağır! Bağır bağır bağır bağırıyorum! Koşun kurşun erit- -meğe çağırıyorum... O diyor ki bana: -Sen kendi sesinle kül olursun ey! Kerem gibi yana yana... "Deeeert çok, hemdert yok" Yürek- -lerin kulak- -ları sağır... Hava kurşun gibi ağır... Ben diyorum ki ona: -- Kül olayım Kerem gibi yana yana Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak, nasıl çıkar karan- -lıklar aydın- -lığa. Hava toprak gibi gebe. Hava kurşun gibi ağır. Bağır bağır bağır bağırıyorum. Koşun kurşun erit- -meğe çağırıyorum...... SALKIMSÖĞÜT Akıyordu su gösterip aynasında söğüt ağaçlarını. Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını! Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere! Birden bire kuş gibi vurulmuş gibi kanadından yaralı bir atlı yuvarlandı atından! Bağırmadı, gidenleri geri çağırmadı, baktı yalnız dolu gözlerle uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına! Ah ne yazık! Ne yazık ki ona dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak, beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak! Nal sesleri sönüyor perde perde, atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde! Atlılar atlılar kızıl atlılar, atları rüzgâr kanatlılar! Atları rüzgâr kanat... Atları rüzgâr... Atları... At... Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat! Akar suyun sesi dindi. Gölgeler gölgelendi renkler silindi. Siyah örtüler indi mavi gözlerine, sarktı salkımsöğütler sarı saçlarının üzerine! Ağlama salkımsöğüt, ağlama, Kara suyun aynasında el bağlama! el bağlama! ağlama! Nazım Hikmet RAN Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Qarizma-74 Posted February 28, 2009 Share Posted February 28, 2009 süper...harika...paylaşım için tesekkürler... Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
isnetus Posted March 2, 2009 Share Posted March 2, 2009 BEKLEYEN Sen, kaçan ürkek ceylânsın dağda, Ben, peşine düşmüş bir canavarım! İstersen dünyayı çağır imdada; Sen varsın dünyada, bir de ben varım! Seni korkutacak geçtiğin yollar, Arkandan gelecek hep ayak sesim. Sarıp vücudunu belirsiz kollar, Enseni yakacak ateş nefesim. Kimsesiz odanda kış geceleri, İçin ürperdiği demler beni an! De ki: Odur sarsan pencereleri, De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran! Göğsümden havaya kattığım zehir, Solduracak bir gül gibi ömrünü, Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir, Bana kalacaksın yine son günü. Ölürsün... Kapanır yollar geriye; Ben mezarla sırdaş olur, beklerim. Varılmaz hayale işaret diye, Toprağında bir taş olur, beklerim.. NFK Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
çukurovalı Posted March 28, 2009 Share Posted March 28, 2009 Ben Ben dört duvar arasındayım yapayalnız Hapishane değil hapis gibi Ben dört duvar arasındayım bir kapı bir pencere Bir tek yatağım var sererim her gün yere Ben dört duvar arasındayım bir kere Kader utansın kalbim olmuş yara bere Ben dört duvar arasındayım dert dolu Kurtulmak için denedim her yolu Ben dört duvar arasındayım kimsesiz ve sesiz Eriyorum her gün bir deri bir kemik kaldım sensiz Ben dört duvar arasındayım sevdiklerimden uzak Her yer berbat her taraf dolu tuzak Ben dört duvar arasındayım yalnız Anasız, Babasız, Bacısız, Kardeşsiz ve kimsesiz Ben dört duvar arasındayım bir kere Elime alırım kalemi yazarım bir çok yere Ben dört duvar arasındayım bazen bezerim Deli divane gibi çıkar alır başımı gezerim Ben dört duvar arasındayım............Yalnız ben Mehmet Emin Altun Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Niko27 Posted April 23, 2009 Share Posted April 23, 2009 Yüksek dozda yalnızlık Yüzleri aklıma kazıdım bütün yüzsüzlüklerine rağmen .. Sığındığım her limanda reddedildim,eskimiş filikalarımla.. Çıkarı için birbirini yiyenler arasında çıkmazlardayım.. Dudaklarımda yeniden başladığım sigaram,bi duman daha aldım ölüme inat .. Payıma düşeni aldım hayattan biraz hüzün,birazcık gözyaşı.. Acıyı tattı hücrelerimin herbiri,tek tanığım fersiz bi sokak lambası .. Soruların muhattabı olmaktan bıkmışken,içimde volta atan soru işaretleriyle doluyum.. Aynada baktığım çökmüş bu yüz benim mi.. ? Bu kaçıncı eziyet ettiğim kül tablası.. ? Sigaramdan çektiğim kaçıncı nefes.. ? Kaçıncı kendime küsüşüm..? Avucumu kanattığım kaçıncı kalem..? Saçmaladığım kaçıncı kelam..? Kaçıncı intihar provam..? Yüksek dozda yalnızlık aldım bu gece.. Sessizce ölmek istiyorum ..! Alıntı.. Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
kamp Posted June 16, 2009 Share Posted June 16, 2009 (edited) Hangi dilde ağlıyorsa insan İşte ana dilidir ayrılmanın Her sokağa şifa niyetine bir açlık Güzereş kardaşlık bilinen en büyük uzakiık Hep acıların kuranderinde sevgili bir yoksulluk Kitaplann arasında dolanmış ve sahte fikirlerle dolandırılmış donatılmış aklanmış yeşermiş Ve gri demirii bir yatılı okulda uzun uzun Kimsesiz kimsesiz ağlamış Uykusunda adın çağırmış Nöbetlerde edebiyat sohbetlerde bir yarışma kavgası Fikirden fikire sıratlar geçilmiş Ne murat suyu kan aksın isterim Ne şiirinden vazgeçerim kavganın Mesleğim göze almaktır Kalabalığa faydanın bedelini Öderim sağdan soldan aldığımla Sözlerimden başka vasiyetim ve servetim yoktur. Her beladan bir alıntıyla kurtulurdum İlla ki adını hatırlardım lazsm olanın Bir siverek acısı aslında sevdiğim Bir mezopotarnyalı kederi Asur'un Ninova'nın kehaneti.... Kalbim kül oldu Eski bir kütüphane yangınında Ben yandım. Kimi cüret etsem sevmeye Kendime küçük geîdim Zayıf kaldım He murathan esir düştüm Sefil oldum. Acılarım hep tavsiyedir Çok sevdiğim bir şairden Yok bira yok ne etsek olmuyor'un ranza arkadaşıyım Bilinen en uzak yatılı bölge okulundan Ben bıraktım siz konuşun, Yoruldum ben siz koşun. Iskartaya ayırın beni Bütün ayrılıklardan..... Küsmedim kardayım yediğim dayaktan Şimdi yalnız, şan saman kağıt kokulu günlerde Türkçeye çeviriyorum ayrılık acısını Beni bırakın Ben meçhul oldum Gizli özneyim Vatansız cümlelerde Ben yandım. Kalbim kül oldu Eski bir kütüphane yangınında. Şiir: Yılmaz Erdoğan Müzik: Deniz Erdoğan Please register to see this content. edit: Edited September 13, 2009 by kamp Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
kamp Posted September 13, 2009 Share Posted September 13, 2009 (edited) kara rihtim saclarin gunah koksa kirpiklerin ihanetten dokulse tirnaklarindan yabanci ellerin soguklugu suzulse rihtimda bekleyenin benim yasarken bahcen gocunce mezarin kalbimdir derdin icine gommek icin mi kiydin bana hic gelmesen de bekleyecegim guvertelerde ucusan nice el var bana da bir siyah mendil sallayan olur bir gun yanlislikla seni saadet kuslarinin kanadi getirmisti leylek gagalarinda yaban ulkelere gocesin diye mi ruhumun iklimine uysan ne olurdu ben degistirirdim dunyami ya da isteseydin dileseydin kutuplarda taze hurma toplardim ellerimle ekvator damlarindan buzlar sarkitirdim gitmek istedin ne gonlunun iklimi ne ruhundaki mevsimler? hepsi bahane gitmek istedin bekleyeni olan rahat gider benim de bekleyenim olsaydi rahat giderdim nereye? senin ulkene hic donmesen de bekleyecegim guvertelerde ucusan nice el var bir gun bana da bir siyah mendil sallayan olacak yanlislikla ben? ben? gozlerim beklemekten kor olmus hasret sarkilari soyleyecegim iskelelerde Zeki Müren Edited September 16, 2009 by kamp Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
kamp Posted September 13, 2009 Share Posted September 13, 2009 Güneş küsmüş şavkımıyor ah sensiz Zerdali güzeli gözlerinle bak bana Keder eş olmuş yenemiyorum ah sensiz Baldan tatlı sözlerinle gül bana Diken sarmış güllerimi deremiyorum Gülden nazik ellerini uzat bana Sevda türküleri yalan Duyduğum kadarı benim Tüm ayrılık öyküleri kendi kahramanlarına ağlar Fazla fazla Gözyaşımdaki tuz kadar acırsın güzelim Senin kapanmaz dediğin yara Nefretin sevgi ile buluştuğu o an Her defasında ilk öksüz kalışım Yeniden doğuşumdur aslında O ayrılık sandığım Tartılmıyor sevdalar terazilerde Ağırlığı ulaşılmazlığındandır Defteri yok Yüreğine yazıyorsun Zamanla gelişleri unutup Hep gidişlere takılıyorsun Birlikte söylenen şarkılar Karabildiğin sevdiğin Satır aralarındaki o büyü yok artık Şiirlerdeki sevgili olmaktan şimdi çok uzaktasın Yeniden başlamak diye de birşey yok Bir gecede bulup Bir gecede yitirdiğin Tüm aşkların seceresinde Silindi bir kere mürekkep Bir acının resmi çekilmiyor bir de sevdanın Çizgiler gelip insanın yüzüne yapışıyor Umursamaz göründüğün Kilometre taşı gibi ölüme yaklaştırıyor Sevda türküleri yalan Hasret yanar geceleri ah sensiz Davran gülüm esen yel ol gel bana Doğan Ceren Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
kamp Posted October 4, 2009 Share Posted October 4, 2009 altın hızma mülayim seni hak'tan dileyim yaz günü temmuzda sen terle ben sileyim gün gördüm, günler gördüm seni gördüm şad'oldum altın hızma incidir gömleği narincidir* benim lal olmuş dilim ne dedim yar incinir gün gördüm, günler gördüm seni gördüm şad'oldum altın hızma tumağa yanaşıp al yanağa güzel gel görüşelim men gidirem ırağa gün gördüm, günler gördüm seni gördüm şad'oldum kerkük türküsüdür, anonimdir Quote Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Join the conversation
You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.