Jump to content

Mustafa Kemal Paşa Samsun'da


tarihogretmeni

Recommended Posts

Komutan Olarak Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun'a Çıkışı ve Faaliyetleri

a-) IX.Ordu Müfettişliğine Atanma Süreci

İstanbul’da gerçekleştirilen bir dizi görüşmelerden sonra Mustafa Kemal Paşa, 30 Nisan 1919 tarihli padişah buyruğu ile IX.Ordu Kıt’aları Müfettişliğine atandı . Aynı gün Harbiye Nazırı Şakir Paşa tarafından sadaret makamına, bu atama hakkında bilgi verildi . Şakir Paşa 6 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşaya hitaben resmî bir yazı gönderdi. Bu yazıya Osmanlı Genelkurmay Başkanlığı tarafından kaleme alınan bir talimatname de eklendi . Bu talimatnâmeye göre , İçişleri Bakanlığı birimlerinden de gerekli görülenlere haber verilmesi isteniyordu . Şakir Paşa, IX.Ordu Kıt’aları Müfettişliğine atanan Mustafa Kemal Paşanın görev ve yetkilerini belirten talimatnâmenin bir suretini 7 Mayıs tarihinde Heyet-i Vükelâ’ya (Bakanlar Kurulu) gönderdi. Bakanlar Kurulu’nun 17 Mayıs 1919 tarihli oturumunda ancak, Şakir Paşanın müfettişlik için hazırladığı yetki belgesi ile buna bağlı olan talimatnâme onaylandı. . Bundan sonra, IX.Ordu Kıt’aları Müfettişliğinin iâşe ve ikmâli için vilayetlerle yazışma başlatıldı . Vilayetlere yazılan telgraflarda, her livanın (il) köy ambarlarında bulunan hububatın bir miktarının ordu müfettişlik merkezleri ile iskelelere gönderilmesi istendi.

Mustafa Kemal Paşa ise, tayin işleminden sonra gerekli hazırlıklara başladı, bölgenin arazi haritalarını ve asker sayısını gösteren cetvelleri Genelkurmay’dan aldı. Bu arada bölgede mevcut jandarma miktarını öğrenmek üzere 6 Mayıs 1919 tarihinde üst makamlara müracaat etti . Bir süre sonra da, Şakir Paşanın mühür ve imzasının yer aldığı talimatname kendisine verildi . Mustafa Kemal Paşa, 12 Mayıs tarihinde müfettişlik mıntıkasına gönderdiği telgrafta, eşkıyalığın önlenebilmesi için doğru bilgilerin kendisine iletilmesini; ayrıca, bunların adi bir eşkıyalık mı, yoksa siyasî bir amaca yönelik hareket mi olduğunun açıklanmasını istedi . İçişleri Bakanı Mehmet Ali Bey ise Trabzon, Erzurum, Sivas, Van, Diyarbakır, Bitlis, Mamüretilaziz (Elazığ), Ankara ve Kastamonu vilayetleriyle Erzurum ve Canik livalarına gönderdiği şifre telgrafta, Mustafa Kemal Paşa’nın görevinin sadece askerî olmayıp, aynı zamanda da mülkî olduğunu, Bakanlar Kurulu’nda bu yolda bir talimatnâme hazırlandığını ve kendisine verildiğini bildiriyordu .

IX.Ordu Kıt’aları Müfettişliğine atanan Mustafa Kemal Paşa’nın refakat ve maiyetinde bulunanların tahsisat ve harcırahlarının Harbiye Nezareti (Milli Savunma Bakanlığı) bütçesinden karşılanacağı belirtilmekte idi. Paşanın askerî işlerden başka, eşkiya takibi ve sair vazifeleri de yapması gerekeceğinden, fevkalâde masrafların ortaya çıkması muhtemeldi. Bunun için kendilerine maaşlarının yarısı kadar bir zam yapılması Harbiye Nazırı Şakir Paşa tarafından uygun görülmüş ve bu durum Maliye Nezaretine bildirilerek gerekli ödemelerin yapılması istenmişti . Şakir Paşanın 12 Mayıs tarihli bu isteklerine Maliye Nezareti'nin hemen cevap vermemesi, bir yerde ülkenin malî yönden büyük bir kriz içerisinde bulunduğunu gösteriyordu. Harbiye Nezareti ile devamlı temas halinde bulunan Mustafa Kemal Paşa, görev bölgesine gitmezden evvel, kendisine bir kaç nüsha mütarekenâme metni verilmesini , ayrıca müfettişlik mıntıkasındaki jandarma sayısının da kendisine tebliğ edilmesini istedi . Bu arada istihbarata dair bir takım bilgiler de kendisine iletildi . Cevat Paşa’nın Genelkurmay Başkanlığı ile müfettişlik arasında haberleşmeyi temin etmek üzere, 15 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa’ya teslim ettiği şifre anahtarının da büyük bir değeri vardı . Nitekim, Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşı bittikten sonra İzmir'de kabul ettiği gazetecilerin, “---Paşam, bu zaferi ne ile kazandınız?” sorusuna, “---Telgraf telleriyle!” cevabını vermesi ise şifreli haberleşmeye yani muhabere sistemine verdiği önemi göstermesi bakımından oldukça ilginçtir .

IX.Ordu Kıtaları Müfettişliğine tayinden sonra maiyeti ile beraber yoğun bir faaliyet içine giren Mustafa Kemal Paşa, 13 Mayıs 1919’da Milli Savunma Bakanlığına gönderdiği yazıda, gerekli para ile en az iki otomobil ve diğer ihtiyaçlarının üç gün içerinde teminini istedi. Paşa dilekçesinde ayrıca, bir haftadan beri maiyetiyle beraber bürokratik işlerle uğraştığını ifade ederek, bir an evvel bunların sonuçlandırılması gerektiği yolunda isteklerde bulundu . Milli Savunma Bakanlığından Genelkurmay’a hitaben yazılan bir yazıdan anlaşıldığına göre, ilk etapta 3.000 liralık avans verilmesi için Maliye Nezaretinden vize alınmaya çalışıldığı ve ondan sonra ödemenin yapılacağı açıklanıyordu . Mustafa Kemal Paşa ise, karargâhının hali hazırda bir harp karargâhı olduğunu ifade ederek , görevinin önem ve derecesinin dikkate alınarak ona göre ödenek ayrılmasının lazım geldiğini belirtiyordu. Ayrıca sorumluluğu ağır olan bu görevi herhangi bir maddî ölçü ile ölçmek istemediğini de ifade ederek, hiç olmazsa daha evvel ordu komutanlığı döneminde almış olduğu tahsisatın (15.000 kuruş) ödenmesini rica etmekte idi . Genelkurmay'a bağlı olan Muhasebât Dairesi ise verdiği cevapta, Mirliva rütbesindeki ordu müfettişlerine 11.000 kuruş maaş tahsis edildiğini hatırlatarak, bunun üstünde bir meblağın ödenmesine imkân bulunmadığını açıklamakta idi . Öte yandan Mustafa Kemal Paşanın girişimleri bir sonuç vermiş olmalı ki, Genelkurmay'dan Muhasebât Dairesine 14 Mayıs tarihinde yazılan bir tezkirede, askerî ve mülkî vazifeyi haiz bulunan IX.Ordu Kıt’aları Müfettişliğinin seyyar ve harp karargâhı halinde olacağı açıklanarak gereğinin yapılması isteniyordu .

Bürokratik işlemler bir yandan devam ederken, Mustafa Kemal Paşa 15 Mayıs 1919 günü Yıldız Sarayı'nda Padişah Vahidettin ile görüşme yaptı. Mustafa Kemal Paşa, anılarında bu veda ziyaretinde Padişahın kendisine; "...Görüyorsun, ben artık memleketi ve milleti nasıl kurtarmak lazım geldiğini tasavvurda tereddüde düçâr oluyorum" dediğini ve ellerini havaya kaldırarak sözlerine şunları eklediğini ifade eder: "...İnşaallah millet mütenebbih ve müteyakkız (uyanık) olur; bu vaziyet-i elîmeden (kötü durumdan) gerek beni ve gerekse kendini tahlîs (kurtarır) eder." . Ertesi gün (16 Mayıs) de cuma selamlığına katılan Mustafa Kemal Paşa, Padişah ile Yıldız Sarayı'nda son görüşmesini yaptığı sırada, padişah kendisine; " Paşa, Paşa! Şimdiye Kadar bu devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba (tarih kitabı) girmiştir. Bunları unutun, asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, Paşa! Devleti kurtarabilirsin!" hitabında bulunmuştur . Mustafa Kemal Paşa bu görüşmede üzerine düşeni yapacağını, elinden gelen gayreti göstereceğini ifade ederek selamlıktan ayrılmış; Padişah da kendisine bu ziyaretin anısına altından bir altın kol saati hediye ederek , yeni görevinde başarılar dilemiştir .

Müfettişlik talimatnamesine göre, Mustafa Kemal Paşa’nın görevi Samsun ve çevresindeki eşkıyalık hareketlerini önlemek, sonra da Anadolu'nun çeşitli yerlerinde beliren kuva-yı milliye veya şurâları ortadan kaldırmak, İtilaf Devletlerinin istekleri dışında bir harekette bulunmamak, onların şikayet ettikleri olayların önüne geçmek, görev bölgesinde mütareke hükümlerine işlerlik kazandırmaktı .

Mustafa Kemal Paşa, Nutuk adlı eserinde Anadolu'ya gönderilmesini bir "nefy ü teb'id" yani başkentten uzaklaştırma, bir nevi sürgün olarak yorumlar. Nutuk'ta "... Bu vâsi' selahiyetin, beni İstanbul'dan nefy ü teb'id maksadiyle Anadolu'ya gönderenler tarafından, bana nasıl tevdi' edildiği mûcib-i istigrabınız olabilir! Derhal ifade etmeliyim ki, bana bu selahiyeti onlar bilerek ve anlayarak vermediler. Herçi bâd-âbâd (ne olursa olsun), benim İstanbul'dan uzaklaşmamı arzu edenlerin icat ettikleri sebep" olarak açıklar . Ayrıca maksadının İstanbul'dakiler tarafından pek anlaşılmadığı, hatta müfettişlik talimatının dahi Milli Savunma Bakanı Şakir Paşa tarafından anlaşılır, anlaşılmaz bir şekilde mühürlendiğini ifade eder . Mustafa Kemal'in yakın arkadaşı ve eski Bitlis valisi Mazhar Müfit (Kansu) Bey, "Mustafa Kemal'in sadece askerî değil, mülkî yetkilerle de donatılmış olarak tayin edildiğini öğrenince, O'nu Damat Ferid'in adamı sandım." demekten kendini alamaz . Kâzım Karabekir Paşa ise, böyle yetkilerin verilmesini gayet doğal karşılayarak, Genelkurmay’ın ve üst düzey yöneticilerin genç komutanlara olan güvenini zaman zaman yapılan toplantılarda dile getirdiklerini belirtmektedir . Mevcut kaynaklardan çıkarılan sonuca göre, Mustafa Kemal Paşa'yı Anadolu'ya Harbiye Nezareti, Genelkurmay Başkanlığı, sadrazam ve hükümetin ilgili üyeleri bilerek seçip göndermişlerdi. Onlar, Mustafa Kemal'in seçkin bir komutan olduğunu biliyorlar ve Anadolu'daki problemleri genel istekler doğrultusunda çözebileceğine inanıyorlardı . Bununla birlikte, Mustafa Kemal Paşa’nın belirttiği gibi, mütarekenin ağır şartlarının hissedildiği başkent İstanbul’da büyük bir bölümü de şaşkınlık ve aymazlık içinde idiler . Şurası bir gerçek ki, hükûmet üyeleri Mustafa Kemal Paşa’nın gerçek amacını bilmiyorlardı. Yukarıda da izah edildiği gibi, Mustafa Kemal Paşa Anadolu'ya geniş hükümet yetkisiyle gönderilmekte idi . Öte yandan ne İngilizler, ne de Padişah ve hükümet; Mustafa Kemal Paşa’nın yakınları olan Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa ve Genelkurmay II. Başkanı Kâzım Paşa’ya verdiği ip uçlardaki düşüncelerini bilmiyorlardı . Gerek hükümet, gerekse saray şimdilik Mustafa Kemal Paşa'yı destekliyorlardı .

b-) Samsun'a Hareketi ve Mıntıkasındaki Faaliyetleri

15 Mayıs 1919 günü veda için Bâbıâli'ye (hükumete) giden Mustafa Kemal Paşa, orada, İzmir'in işgal haberini aldı ve hükümet üyelerini büyük bir telaş içerisinde buldu. İzmir’in işgali haberi bütün ülke çapında geniş yankı uyandırmış; başkentte üniversitenin önderliğinde bir kamuouyu oluşturma çabasını da beraberinde getirmişti. Mustafa Kemal Paşa 16 Mayıs 1919 Cuma günü yapılan selamlık resmine Bahriye Nazırı (Denizcilik Bakanı) Avni ve Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa ile birlikte katıldıktan sonra , -öğleden sonra- saat 16.00'da Bandırma Vapuruna binerek maiyeti ile , Samsun'a hareket etti . Bandırma Vapuru’nda Mustafa Kemal Paşa ile birlikte maiyetinde III.Kolordu Komutanı Erkân-ı Harp Miralayı (Kurmay Albay) Re'fet (Bele Paşa) Bey , Müfettişlik kurmay başkanı Kurmay Albay Manastırlı Kâzım (Dirik Paşa) Bey, Müfettişlik Sağlık Daire Başkanı Tabip Albay İbrahim Talî (Öngören) Bey, Kurmay Başkanı yardımcısı Kurmay Yarbay Mehmet Arif Bey (Ayıcı), Karargâh kurmayı ve İstihbarat ve Siyasi Şube Müdürü Kurmay Binbaşı Hüsrev (Gerede) Bey, Müfettişlik Topçu kumandanı Topçu Binbaşı Kemal (Doğan) Bey, Müfettişlik Sağlık Daire Başkan yardımcısı Tabip Binbaşı Refik (Saydam) Bey, Müfettişlik Başyaveri Yüzbaşı Cevat Abbas (Gürer), Tabip Yüzbaşı Behçet Efendi, Kurmay mülhakı Yüzbaşı Mümtaz (Tünay), Kurmay mülhakı Yüzbaşı İsmail Hakkı (Ede), Müfettişlik emir subayı Yüzbaşı Ali Şevket (Öndersev), Karargâh komutanı Yüzbaşı Mustafa Vasfi (Süsoy), Mülhak Yüzbaşı Rauf, Yüzbaşı Hersekli Ahmet Efendi, Kurmay Başkanı Emniyet Subayı Üsteğmen Hayati, Kurmay mülhakı III. Kolordu Komutan yaveri Üsteğmen Arif Hikmet (Gerçekçi), İaşe subayı Üsteğmen Abdullah (Kunt), Mülhak Teğmen Zebur, Müfettişlik İkinci yaveri Teğmen Muzaffer (Kılıç), Emir subayı Teğmen Ruhsat, Adli müşavir Ali Rıza Efendi, Tabur Hesap memuru Rahmi Efendi, Tabur hesap memuru Ahmet Nuri Efendi, Birinci sınıf kâtip Faik (Aybars) Efendi, Dördüncü sınıf kâtip Memduh (Atasev) Bey, Zabit vekili Tahir Efendi, Alay katibi Yahya Efendi, Tabur katibi Süleyman Fehmi Efendi, Hesap memuru Şükrü Efendi, Kıdemli çavuş Osman Nuri oğlu Ali Faik, Kıdemsiz çavuş İbrahim İzzet oğlu Atıf, Çavuşlar Mustafa oğlu Kemal, Kemal oğlu Mustafa, Onbaşılar Tevfik oğlu Adem, Ali oğlu Refet, Abdullah oğlu Ali, Neferler Hüseyin oğlu Mehmet, Ahmet oğlu Emin, Mustafa oğlu İsmail, İbrahim oğlu Ömer, Kerem oğlu Mehmet, Mehmet oğlu Mehmet, Hasan oğlu Ulvan, Mehmet oğlu Durmuş, Mehmet oğlu Ali, Şakir oğlu Nuri, Hasan oğlu Hüseyin, Abdullah oğlu Mehmet, Abdullah oğlu Musa, Mehmet oğlu Hasan, Bekir oğlu Mahmut, İhsan oğlu Mehmet Lütfi, Alioğlu Musa olmak üzere toplam 55 kişi bulunuyordu . Boğazları kontrolleri altında tutan İngilizler, gelip geçen gemileri de kontrol etmekte idiler. Bandırma Vapuru ile yola çıkmış bulunan Mustafa Kemal Paşa ve hey'eti de Kızkulesi yakınlarında İngilizler tarafından kontrole tabi tutuldu. Mütareke döneminde İstanbul'dan ayrılacak herkes için İngilizler'den vize alma mecburiyeti getirildiğinden, Mustafa Kemal Paşa ve karargâhı için de böyle bir başvuru yapıldı. Pasaport servisinde görevli Yüzbaşı J. G. Bennet, Samsun'a gidecek heyetin listesine baktığında, bunların, kendisinde barış yapacak bir kuruldan çok, savaş yapacak bir heyet izlenimi bıraktığını bağlı bulunduğu istihbarat birimine aktarmıştır. İstihbarat subaylarından Deedes de bu bilgileri İngiliz İşgal Orduları Komutanlığına bildirmiştir. İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanlığına sunduğu raporunda Deedes her ne kadar endişelerini dile getirmişse de , bu sırada Padişah'ın ve sadrazamın güvenine layık olmuş bir heyetin karşılarında olduklarını gördüklerinden bunun bir sorun oluşturmayacağı kararına vararak gerekli vizeyi vermişlerdir .

Mustafa Kemal Paşa üç günlük sıkıntılı fakat, son derece umutlu bir yolculuktan sonra 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ulaştı. İlk iş olarak müfettişlik mıntıkasında bulunan Sivas, Van, Erzurum, Trabzon, Ankara, Kastamonu, Mamüretilaziz (Elazığ), Diyarbekir vilayetleri ile Erzincan ve Canik müstakil mutasarrıflıkları ve 15. ve 20. Kolordu komutanlıklarına iki numaralı tebligatını yayımladı. Bu tebligatında, Samsun'da bir kaç gün kalacağını, memleketteki asayişsizlik ve eşkıyalığın sebepleri hakkında gerekli bilgiyi toplamaya çalışacağını, bu konuda valilerin kendisine yardımcı olmaları gereğini hatırlatmakta idi . Mustafa Kemal Paşa, Samsun'daki işgal hadisesi ile İzmir'in işgaline karşı duyulan tepkiyi 20 Mayıs tarihli iki ayrı telgrafı ile hükûmete bildirdi . Paşa telgrafında, bu tür saldırıların hükumet tarafından önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınmasını ve kendisinin de bunlardan haberdar edilmesini istedi . Hükûmet kanadından gönderilen cevapta, gerekenin yapılacağı belirtildikten sonra, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun'a esenlikle varmasından mutluluk duyulduğu ifade ediliyordu .

Mustafa Kemal Paşa 22 Mayısta İstanbul'a gönderdiği iki raporda Samsun bölgesindeki eşkıya faaliyetleri hakkında bilgi verdi. Bundan başka, İzmir'deki Yunan işgalinin kendi mıntıkasında dahi tahammül edilemediğini belirterek, bu zamanda tek-vücut olmanın önemini dile getirdi . Nitekim, IX.Ordu Kıt’aları Müfettişi sıfatı ile Mustafa Kemal Paşa’nın gönderdiği telgraflar, Bakanlar Kurulunda ele alınmıştı. . Mustafa Kemal Paşa, 25 Mayıs tarihinde kaplıca tedavisi bahanesiyle karargâhını Havza'ya taşıdı. Bu şekilde hareket etmesinde, iç bölgelerden gelen şikayetleri yakından incelemek istemesi kadar, İngiliz kuvvetlerinin bulunduğu Samsun'da güvenlik içinde çalışamayacağını görmesi de etkili olmuştu .

İstanbul'da ise, IX.Ordu Kıt’aları Müfettişi Mustafa Kemal Paşa’nın geniş bir subay kadrosu ile Samsun'a gitmesi ve müfettişlik bölgesinde halkı işgal olaylarına karşı örgütlemeye çalışmasından dolayı İngilizlerin kuşkusu giderek arttı. İngiliz İşgal Kuvvetleri Karadeniz Ordusu Komutanı General Milne, 19 Mayıs 1919 günü Harbiye Nazırına gönderdiği telgrafta duydukları kuşkuları anlattı. Milne, IX.Ordu dağıtıldığı halde ona bağlı birlikler için bir müfettişin geniş bir kurmay heyetiyle gönderilmesinin asıl amacını öğrenmek istedi. General Milne ayrıca bu heyetin, niçin Sivas'a doğru hareket etmekte olduğunu merak ettiğini belirterek konunun kendilerine açıklanmasını istedi . Nitekim, yukarıdaki bu İngiliz tepkisine karşı Osmanlı hükümeti ve Genelkurmay’ından olmak üzere iki ayrı cevap hazırlandı. İlk cevap Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa’nın imzasıyla verildi. Cevat Paşa’nın verdiği cevapta IX.Ordu Kıt’aları Müfettişliğinin Konya'da kurulan Yıldırım Kıt’aları (II.Ordu) Müfettişliğinin benzeri olduğu ve belirli bir merkezi olmadığı, seyyar bir konumda bulunduğu açıklandı . Öte yandan, hükumet tarafından 25 Mayıs 1919 tarihinde General Milne'e verilen cevapta; Mustafa Kemal’in Anadolu'da görevlendirilmesinin ilk sebebinin Galthorpe'un 21 Nisan 1919 tarihli notası olduğu vurguladıktan sonra, ülkede sükûn ve asayişin her hangi bir sebeple bozulmasını önlemek maksadıyla bu ordu müfettişliğinin kurulduğu ve seyyar konumda bulunan bu teşkilatın doğu vilayetlerinde görev yapacağı belirtmekte idi .

Başkentte bu gelişmeler olurken, Mustafa Kemal Paşa da yakın arkadaşları ile temaslarda bulunarak, Anadolu’da başlatılacak olan Milli Mücadele hareketinin temellerini atmaya hazırlanıyor; bu konudaki fikirlerini ordu komutanlarına ve başkentte bulunan bürokrat arkadaşlarına iletmekten geri durmuyordu. 24 Mayıs günü Mustafa Kemal Paşa’nın yakın arkadaşlarından Hüseyin Rauf (Orbay) Bey Bandırma üzerinden Anadolu'ya geçmek üzere İstanbul'dan hareket etti . Ankara’da Ali Fuat Paşa tarafından karşılanan Rauf Bey'in Anadolu'ya gelişi ve faaliyetleri Mustafa Kemal Paşa’nın isteği üzerine gizli tutuldu . Böylece Millî Mücadele hareketini yönlendirecek olan lider kadro birer birer Anadolu'da toplanmaya başladı. O dönemin canlı şahitlerinden olan Kâzım Karabekir Paşa, bu sırada kuva-yı milliye liderlerinin Anadolu'da toplanması ve meydana gelen gelişmeleri, hatıralarında şöyle açıklar:"...Gelenler içinde ümit ettiğim daha bir çok arkadaşlar yoktu. Halbuki vaziyet bizi bir Anadolu hükümeti kurmaya sevkediyordu. Askerî ve mülkî ciheti kimler idare edecekti? Ben doğuyu sonuna kadar tutabilirdim. Şu halde kesin zafere kadar yerime bağlı idim. Mustafa Kemal Paşa'yı başa geçirmek ve bunu bütün kuvvetimle tutmayı daha İstanbul'da iken düşünmüştüm; fakat, memleketin batısı, güneyi de kendi muhiti de güvenilir eller isterdi..." . Mustafa Kemal Paşa da zaten bir an önce Kazım Karabekir Paşa ile bir araya gelmek arzusunda idi .

Mustafa Kemal Paşa’nın Havza'ya hareketine kadar hükümetle münasebetlerinde her hangi bir çatışmaya rastlamak mümkün değildir. Bilakis hükümetin, Paşa’nın isteklerinin tamamına yakınını yerine getirme gayretinde olduğu görülür. Hatta Onun, mülkî idarecilerle ilgili olarak yaptığı tekliflere de olumlu cevap verilmiştir.

Mustafa Kemal Paşa, XX. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa ile ilk haberleşmeyi 22 Mayıs 1919 tarihinde gönderdiği telgrafla sağladı . Ali Fuat Paşa ile Mustafa Kemal Paşa arasındaki bu telgraf haberleşmeleri daha sonra da kesintisiz olarak devam etti.

Mustafa Kemal Paşa, 27 Mayısta Havza'dan II.Ordu Müfettişi Mersinli Cemal Paşa’ya gönderdiği şifre telgrafta, İtilaf Devletleri kuvvetlerinin Manisa'yı da işgal ettikleri haberinin alındığını belirterek, bu konu hakkında bilgi istemekte idi. Mustafa Kemal Paşa telgrafında, Afyon'da bulunan tümenin kuvvetini arttırmaya maddî imkanların yetip yetmeyeceğini, ayrıca bugünkü krıtik durumda bu tümene nasıl bir görev verileceğini soruyordu. Bunlara ilaveten Konya'da bir "Vatan Ordusu" teşkil edilmekte olduğuna dair bazı duyumlar alındığından, bunun mahiyeti ve teşkilatı hakkında kendisinin aydınlatılmasını istiyordu . Cemal Paşa, madde madde istenen bilgileri sıraladı. Konya'da "Vatan Ordusu" kurulması için kuvvet hazırlanmaya çalışıldığı, şimdilik sadece bir isim ve ünvan verildiği, fakat henüz tam teferruatlı kuruluşunun tamamlanamadığı izah edildi . Cemal Paşa’nın bu şifre telgrafına bakılırsa, geniş yetkilerle Anadolu'da görevlendirilmiş olan ordu müfettişleri bir şeyler yapmak azim ve inancında bulunuyorlardı. Zaten bunlar arasındaki düşünce birliği, Anadolu'daki son ordu ve birlik komutanlarının bir araya gelerek güçlü bir kadro kurmalarına yol açmakta idi. Yukarıda Karabekir Paşa’nın ifadelerinden de anlaşıldığı üzere, “tam bağımsızlığın" kazanılması için bu kadronun kurulması en başta gelen şartlar arasında idi. Anadolu mıntıkasında, -özellikle işgale uğramamış yerlerde- görevlendirilmiş olan seçkin subay kadrosunun faaliyetlerinden de anlaşıldığı gibi, Genelkurmay’ın ne derece isabetli bir karar vererek bunların Anadolu'da vazife almalarını sağlamış olduğu daha açık bir şekilde belli olmakta idi.

Mustafa Kemal Paşa, Cemal Paşa arasındaki haberleşme kesintisiz devam etti. Mustafa Kemal Paşa, 28 Mayıs tarihinde Cemal Paşa’ya hitaben:"...Tamamiyet-i mülkiyemizin muhafazası için tezahürât-ı milliyenin daha canlı olarak izhâr ve idâmesi lazımdır. Hayat ve istiklal-i millîyi rehnedâr eden işgal ve ilhak gibi hadiseler bütün milleti dilhûn etmektedir. Teessürât zabt olunamıyor. Bunun için memleketin her yerinde büyük mitingler yapılması gerekmektedir..." tarzında bir telgraf yazarak siyasî yoldan modern dünyanın anlayabileceği faaliyetlerin icra edilmesini istemekte idi.

Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa, bu sırada ordu müfettişlerine gönderdiği gizli bir şifresinde, İngilizlerin Anadolu'ya sanıldığı kadar kuvvet yığamayacaklarını açıklıyordu. Cevat Paşa ayırca, ordu müfettişlikleri ile kolordular arasında sıkı bir münasebet kurulmasını, askerî telgraf ve muhabere hatlarının yanında gerekirse, sivil hatların da kullanılarak topyekûn bir hareket icrasını ve birlik içerisinde bulunmalarının lüzumlu olduğunu emretmekte idi . Nitekim, İtilaf kuvvetlerinin Anadolu'da işgalleri yoğunlaştırdıkları bir sırada, Mustafa Kemal'in "mitingler akdiyle tezahürât-ı milliye"de bulunulması için yaptığı çağrı, Mayıs ayının 28'de azamî noktaya vardı . Çeşitli vilayetlerde icra edilen mitingler, bazı yerlerde azınlıkların taşkınlıklarda bulunmalarına sebep oldu . Mustafa Kemal, Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa’ya gönderdiği 29 Mayıs tarihli şifre telgrafında, yapılan mitinglerin İtilaf Devletleri'nin, Türk Milletinin izzet-i nefsine ve meşru haklarına tecavüz etmelerinden kaynaklandığını belirtmekte idi .

Mustafa Kemal Paşa müfettişlik bölgesine vardığı 19 Mayıs 1919 tarihinden 29 Mayıs 1919 tarihine kadar geçen sürede Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve hükûmetle olan ilişkilerini aksatmadan düzenli bir şekilde yürütmeye gayret gösterdi. Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa o sırada ülkenin içinde bulunduğu durumu en az Mustafa Kemal Paşa kadar bilen bir kişi idi. O, Mustafa Kemal Paşa’nın bölgedeki faaliyetlerini yakından takip ettiği gibi, elinden gelen gayreti göstermeye çalıştı.

c-) Geri Çağrılmasına Sebep Olan Gelişmeler

Mustafa Kemal Paşanın Samsun'a gidişinden sonra müfettişlik mıntıkasındaki tutumu, İngilizlerin kuşkularını daha da arttırdı. İngilizler, Sadrazama ve hükûmete baskı yaparak önlemler alınmasını istedi. Bu sırada memleketin çeşitli yerlerinden gelen telgraflar, hükûmete güven duyulmadığını belirtiyordu. Nitekim, işgal olayları karşısında pasif davranan hükûmete halk hoş bakmıyordu. Bu sırada Paris'e barış görüşmelerine giden Sadrazam, hükümet başkanlığına, Mustafa Kemal'in ordu müfettişliğine atanmasına başından beri karşı çıkan Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'yi bıraktı.

3 Haziran 1919 günü Mustafa Kemal Paşa önemli bir girişimde bulundu. Osmanlı murahhaslarının 1 Haziran'da Paris Barış Konferansına çağrıldığının, hükümet tarafından tamim edilmesi üzerine müfettişlik mıntıkasındaki kumandan ve valilere kişiye özel telgraf çekti. Bu telgrafında, halkın tepkisinin İtilaf Devletleri tarafından dikkate alınmak mecburiyetinde olduğu, yapılan mitinglerin hedefine ulaştığı belirtiliyordu. Ayrıca Yunanlılar'ın İzmir'i işgal ettikleri bir zamanda milletin istekleri ile Paris Konferansına gidecek heyetin istekleri arasında bir uygunluk bulunması gerekiyordu . Öte yandan, bu konferanstan kısa bir süre önce 26 Mayıs 1919'da toplanan Saltanat Şurâsında, hemen herkes millî bağımsızlığın korunması ve millî mukadderatın bir millî şurâya verilmesini istediği halde , hükümetin sırtını dayadığı Hürriyet ve İtilaf Fırkası adına konuşan Sadık Bey, İngiltere himayesini teklif ediyordu . Mustafa Kemal'in 3 Haziran'da Havza'dan Harbiye Nezaretine gönderdiği telgraf, İtilaf Devletleri istekleri doğrultusunda hareket etmek durumunda kalan hükûmete bir başkaldırı niteliğinde idi. Mustafa Kemal Paşa bu telgrafında;"...İtilaf Devletleri milletimizin hukuk ve istiklaline riayetkâr kalmadıkça ve millet ve devletin tamami-i masuniyetinden emin bulunmadıkça...tezahürât-ı milliyeyi men' ve tevkîf için nefsimde ve hiç kimsede kudret ve takat göremeyeceğim gibi, bu yüzden çıkacak olay ve gelişmeler karşısında sorumluluk kabul edecek ne kumandan, ne mülkiye memuru ve ne de hükümet tasavvur edemiyorum." diyordu.

Bu sırada İngiliz istihbaratından Yüzbaşı Hurst ise, Merzifon'dan Amiral Galthorpe'a gönderdiği şifre telgrafta, III.Ordu Müfettişinin faaliyetleri birer birer sıralıyordu. Hurst, Mustafa Kemal'in "telgrafhaneleri âdeta tekeline almış olduğunu" ifade ediyordu . Hurst'tan gelen bu raporlar, İngiliz işgal kuvvetleri komutanlığını harekete geçirdi. General Milne, 6 Haziran 1919'da Harbiye Nezaretine verdiği notada Mustafa Kemal Paşa ile maiyetinin derhal İstanbul'a çağrılmasını istemişti. İngiliz komutana göre, o günün kritik şartları içinde tanınmış bir Türk generalinin, emrindeki subaylarla birlikte Anadolu'da dolaşması huzursuzluk yaratacak nitelikte idi. Ayrıca askerî yönden bir faaliyette bulunmasına da gerek yoktu . Milne'in bu emri yanında Galthorpe da 8 Haziran (1919) tarihinde Osmanlı Harbiye Nezaretine gönderdiği şifre telgrafta, Samsun mıntıkasından iç kesimlere gitmek için hazırlanan Mustafa Kemal Paşanın geriye çağrılmasını istedi . Bu maksatla İngiliz Askerî Ataşesi Deedes, 8 Haziran'da Sadrazam ve Dahiliye Nazırı Vekili Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi ile bir görüştü. Sadrazam Vekiline göre, Anadolu'daki hareketin ardında Harbiye Nezaretinin bulunduğu bir gerçekti. Deedes, Anadolu'daki milliyetçi hareketin bir ittihatçılık hareketi olarak yorumlanması konusunda Sabri Efendi ile hem fikir idi. İngiliz Generali bu sırada İngiliz Muhipler Cemiyetinin kurucuları arasında yer alan Sait Molla ile de bu konuda görüşmekte idi .

Bu gelişmelerin olduğu esnada, İngilizlerin kararlı tutumları karşısında şaşkına dönen Osmanlı hükümeti, çelişkili tavırlar sergiliyordu. hükümetin sivil kanadı İngiliz görüş ve istekleri doğrultusunda bir politika izlerken, askerî kanada bakılırsa, farklı bir görüş içinde bulundukları anlaşılır. Nitekim, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Cevat Paşa, Milne'nin notasına 8 Haziran tarihinde şu cevabı verdi: "Mustafa Kemal Paşanın IX.Ordu Kıt'aları müfettişliğine tayininde en etkili sebeplerden biri İngiltere Devleti mümessilinin Bâbıâliye verdiği bir nota olmuştur. Bu nota üzerine Sadrazam (Ferit Paşa), siyasî mümessil ile görüşmüş ve bir müfettiş gönderileceğini söylemiş, her hangi bir itiraza maruz kalmamıştır. …Asayiş ve inzibatı temin etmek amacıyla hükümetin kararı ile ülke üç ayrı müfettişlik mıntıkasına taksim edilmiş, her mıntıkaya da bir müfettiş tayin olunmuştur. Mustafa Kemal Paşa da bunlardan biridir... Ancak barış kadrosu olduğundan ordu komutanı değil, ordu müfettişi ünvanına sahiptir...Böyle bir müfettişin vilayetleri dolaşmasının halkı rahatsız mı, yoksa teskin mi edeceğinin takdirini memleketin tecrübeli bir asker evlâdı ve mes'ul nazırı olarak acizlerine terkedilmesini rica eder ve sekiz aydan bu yana devam eden bir mütarekeden sonra artık Türkler ve Müslümanlara lütfen güven duymanızı rica ederim..." .

Bu gelişmeler olurken Havza'da bulunan Mustafa Kemal, Sadrazam ve hükûmete gönderdiği telgraflarda İngilizlere karşı önlemler alınmasını istiyordu. İşte bundan dolayı Mustafa Kemal Paşa ile hükümet arasında ilk kovalamaca ve sinir savaşı başlamış oldu. Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa, İngilizlerin isteğini kabul eden Bakanlar Kurulu kararına uyarak Mustafa Kemal'den 8 Haziran'da,"...elindeki istimbotlardan biri ile hemen İstanbul'a dönmesini" istedi . Öte yandan, hükümetin sivil kanadının Mustafa Kemal'in İstanbul'a hemen dönmesi yolundaki çalışmaları karşısında, Şevket Turgut Paşa, Mustafa Kemal'in başkente dönmesi hakkında hiç bir açıklamada bulunmuyordu. Mustafa Kemal gönderdiği telgrafta, çağrılma sebeplerini sorduktan sonra, kömür ve benzin sıkıntısından dolayı gecikeceğini ileri sürerek , gerçek sebebi öğrenebilmek için de Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Cevat Paşaya başvuruyordu. Nitekim Cevat Paşa, 11 Haziran tarihli cevabında; Mustafa Kemal Paşaya gizlice mes'elenin hakiki sebebini şöyle açıkladı:" Sizin gibi kıymetli bir generalin Anadolu illerinde dolaşması kamuoyunda iyi bir etki uyandıracağından bahisle İstanbul'a çağrılmanızı İngilizler istedi." . Diğer taraftan Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa da Mustafa Kemal'e aynı tarihte (11 Haziran) gönderdiği telgrafında; "İstanbul'a davetiniz hükümetin kararı sonucudur." diye açıklamakta idi . Bu yazışmalar devam ederken, Hariciye Nezaretinden Dahiliye Nezaretine yazılan bir tezkireden anlaşıldığına göre, Mustafa Kemal'in görevine Meclis-i Vükela kararı ile son verileceği belirtiliyor; ayrıca bilumum mülkiye memurlarının, bundan haberdar edilmeleri gereği üzerinde duruluyordu .

Böylece hükümet ile müfettişlik ünvan ve yetkilerini bırakmak istemeyen Mustafa Kemal Paşa arasında zamanla giderek şiddetlenen yeni bir yazışma dönemi başladı ve bu tam bir ay sürdü. O, hükümetin İngiliz istekleri karşısında boyun eğdiğini görünce, bir telgrafla padişaha müracaat etti. Mustafa Kemal Paşanın bu telgrafı gayet uzun yazılmış bir şikayetname idi. Bu telgrafında bağlılığını vurgulamakla birlikte, Anadolu'daki millet, kumandan ve memurların düşüncelerine nüfûz ettiğinden milletin baştan aşağıya uyanık bulunduğunu, devletin istiklalini, saltanat ve hilafet haklarını korumak için güçlü bir azim ve imanla donanmış olduğunu belirtiyordu. Şayet kendisi başkente dönecek olursa; Ali İhsan, Yakup Şevki Paşa, Fethi Bey vb. kumandan arkadaşları gibi İngilizler tarafından tutuklanacağından kuşkulanıyordu. Ona göre hükümet, kendisini aldatarak merkeze çekmek istiyordu. Mustafa Kemal bilahare telgrafında şu açıklamalarda bulunuyordu:"...Eğer icbâr edilirsem, memuriyet-i âcizânemden istifa ederek kemâgân Anadolu'da ve sine-i millette kalacağım ve vezâif-i vataniyyeme bu kere daha sarih hatvelerle devam edeceğim. Ta ki, millet mazhar-ı istiklâl ve saltanat ve hilafet-i muazzama-i hümâyûnları masun-ı indiras olsun..." . Bu telgrafın Mustafa Kemal'in azlini geciktirmek yanında bir faydası da, kendisini Padişah Vahidettin'e millî direnişin sözcüsü olarak tanıtmak oldu .

Mustafa Kemal Paşa 11 Haziran tarihinde Kâzım Karabekir Paşaya gönderdiği şifre telgrafta ise, bütün bu gelişmeleri anlatmış ve "milletin hukuk ve istiklalini tayin uğrunda millet ile beraber çalışmaktan" yana olduğunu belirtmişti. Ayrıca kendisinin, mümkün olduğunca zaman kazanmak ve karargâhını memleket dahiline sokmak amacında olduğunu ifade etmişti . Bu sırada Şevket Turgut Paşa, 15 Haziran'da Mustafa Kemal'e "İstanbul'a davetiniz hükümetin kararıdır." mealindeki telgrafını tekrar göndermişti . Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa, nezaretinin sorumlu tutulmamasını istercesine, bu çağrının hükümet tarafından yapıldığını tekrarlıyordu. Paşanın telgrafında isteksizce bir çağrı ifadesi gizli idi.

Bütün bu gelişmeler olurken, hükümet, bu defa Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin telgraflarının işleme konmasını yasakladı. Posta ve Telgraf Müdürü Refik Halit (Karay) Bey, 16 Haziran tarihinde bütün posta teşkilatına yayınladığı genelgesinde, bu derneklerin telgraflarının kabul edilmemesini tebliğ etti. Dahiliye Nazırı Ali Kemal Bey ise, işgallerden dolayı duyulan üzüntü ne kadar büyük olursa olsun, bu aşamada hükümetin ne Yunanlılarla, ne de başkalarıyla savaşabilecek bir gücü olmadığını, bu sebeple "kuva-yı milliye" adıyla birlikler hazırlamanın felaketlere sebep olacağını ileri sürmekte idi . Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, Posta ve Telgraf Müdüriyetine gönderdiği 20 Haziran tarihli şifrede bu gelişmelerden dolayı hükümeti protesto etti. Refik Halit Bey'in ifadesiyle; "...Anadolu'da o şiddetli müdahale, İstanbul'da bu acele mukabele..." Mustafa Kemal ile bağların kopmasına zemin hazırladı .

Artık Türk Milli Mücadelesi başlamış ve ulus önderine kavuşmuştu. Bundan sonra yürütülecek bir dizi faaliyetle düşman yurttan atılacak ve ulusal egemenlik esaslarına dayalı bir "ulus devlet" kurulacaktı.

S.Akgül

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...