Jump to content

Atatürk'ün Hatıra Defteri


tarihogretmeni

Recommended Posts

ATATÜRK’ÜN HATIRA DEFTERİ

Mustafa Kemal Atatürk Birinci Dünya Savaşı’ nda Gelibolu, Diyarbakır, Bitlis ve Suriye cephelerinde tümen, kolordu, daha sonra 7 nci Ordu ve Yıldırım Orduları Grubu komutanlıklarında bulunmuştur. Türk ordularını bu bölgelerde idare ederken bir taraftan bölgeyi ve bölge halkını yakından tanıma imkanı bulmuş, diğer taraftan da yurdun çeşitli bölgelerinden gelen subay ve erlerin kabiliyetlerine ve yurtları için yaptıkları fedakarlıklara şahit olmuştur. Bu, Mustafa Kemal Atatürk gibi geleceğin büyük devlet adamı için büyük bir tecrübe kaynağı olmuştur.

Mustafa Kemal ATATÜRK’ün general rütbesi alarak gittiği Doğu Cephesi’nde; yaverlerinden biri de yedek subay olan Şükrü TEZER’di (diğer yaverleri Salih BOZOK ve Cevat Abbas GÜRER). ATATÜRK, Şükrü TEZER'e sonradan bu küçük hatıra defterlerini vermiştir.

Şükrü TEZER Diyarbakır Tekel Müdürü iken Mehmet Emin YURDAKUL’un oğlu Halim YURDAKUL İstanbul Tekel Müdürlüğünde Ulaştırma Müdürü’ dür ve Diyarbakır’a bir iş için gittiğinde Şükrü TEZER ile karşılaşır. Şükrü TEZER “Ona elinde Atatürk’ ün bir hatıra defterinin olduğunu ve o defterde babasını ilgilendiren bazı notlar olduğunu” söylemesi üzerine O da babasını ilgilendiren ve defterin XXVI. ve XXXIV. sayfalarında bulunan notların kopyalarını alır. Daha sonra bu notları Türk Tarih Kurumu Genel Müdürü Uluğ İĞDEMİR’e verir. Uluğ İĞDEMİR bu notları “Sümerbank” dergisinin 1965 tarihli 53.sayısında “Atatürk’ ün Günceleri” adlı yazısında yayımlanmıştır. Burada özellikle üzerinde durulan Atatürk’ ün okuduğu kitaplardır.

Şükrü TEZER’in oğlu Cahit TEZER babasının yazıları ile beraber hatıra defterlerini Prof. Dr. Ayşe AFETİNAN’a Türk Tarih Kurumunda yayımlanmak üzere vermiştir.

Kitabın ilk sayfasında Mustafa Kemal ATATÜRK’ün imzalayarak Şükrü TEZER’e verdiği Mustafa Kemal ve yaverleri Salih BOZOK, Şükrü TEZER ve Cevat Abbas GÜRER’ in çektirdikleri hatıra fotoğrafı yer almaktadır.

Kitap Mustafa Kemal’in Birinci Dünya Harbinde Çanakkale zaferinden sonra ve 1916 yılında 16ncı Kolordu kumandanı olarak Edirne’ den Şark cephesine hareketle Diyarbakır ve Bitlis havalisinde geçen başarılı hizmetleri;o tarihlerde kendisi tarafından yazılmış olan günlük hatıralarının ( fotokopi halinde) aynen ve izahlı şekilde nakli, (eserin ruh ve esasını ve aynı zamanda özelliğini, bugüne kadar istisnasız olarak hiç kimsenin vakıf bulunmadığı katiyet ile Şükrü TEZER’in ifade edebileceği kıymetli hatıralar teşkil etmiştir.)

Mustafa Kemal’in 16 ncı Kolordu komutanı iken 1917 yılı şubat ayı içinde Hicaz Seferi Kuvvetler Kumandanlığı’na tayini üzerine Silvan’ dan Şam’ a yaptıkları çok meraklı seyahati, ( bu arada zamanın Bahriye Nazırı ve 4 ncü Ordu Kumandanı Cemal Paşa ile aralarında geçen hadise ) Şam’ dan 2 nci Ordu Kumandanı olarak tekrar Diyarbakır’a varışını; 2 nci Ordu Kumandanlığı’na ait hadiseler; 7 nci Yıldırım Ordusu Kumandanlığı’na tayini üzerine teşkilata ait işlerin tamamlanması maksadı ile ilk önce geçici bir zaman için bulunmuş oldukları İstanbul’da ve daha sonra Ordu Merkezi Halep’te geçen hayat ve faaliyetleri, bu arada memleketimizin müdaafa ve genel idaresi gibi en önemli siyasi ve diğer meseleler ile ilgili olarak Yıldırım Orduları Grup Kumandanı müttefikimiz Alman Mareşali Von Falkenhayn ile olan çetin ve cesurane mücadelesinin safahat ve sonuçları ve nihayet bunlarla birlikte muhtelif konularda geçen olayların da şahsi notlara dayanarak açıklanmasına ve böylece 1916-1918 Mustafa Kemal’ini, o yıllara ait bilinmeyen taraf ve hüviyeti ile tanımak sureti ile eser tamamlanmıştır.

Mustafa Kemal Edirne’ den Doğu Cephesine nakledilen kuvvetlerin başında bulunmuştur. 1916 (5 mart 1332) da karargahı ve kurmay heyeti özel bir tren ile İstanbul’ dan hareket ederek Pozantı’ya varılmış ve orada ikiye ayrılan heyetin bir kısmı Diyarbakır’a gitmiştir. Bu yola devam ederken Mustafa Kemal, Mardin’ de kaldıkları 13/14 Mart 1916 gecesi Tuğgeneral rütbesine terfii hakkında İstanbul’dan gelen şifreli tebliğ ile general unvanını almıştır.

Doğu Cephesi’nde Ağustos 1916’da Türk kuvvetlerinin taarruza geçmesiyle, Muş geri alınmış ve Mustafa Kemal Paşa’nın idaresindeki 16 ncı Kolordu, Doğu Cephesi’ndeki savaşlarda bu başarıyı elde etmiştir.

İşte el yazısı ile olan hatıra defterleri bu olayın geçtiği devreye rastlar. Bu yazılar 7 Kasım 1916 günü başlar ve aynı yılın 24 Aralık gününde biter.

Mustafa Kemal Çapakçur Savaşı’ndan sonra dönmüş bulundukları karargah merkezi Silvan’da bir ay kadar kalmıştır. Bu tarihle Bitlis’in düşmandan geri alınması günü arasında 3 ay kadar bir müddet geçmiş olduğunu göz önüne alan Paşa, tekrar Bitlis’ e giderek yeni savunma hattını görmek ve bu cephe üzerinde bazı incelemelerde bulunmak kararını vermişti (7 Kasım1916).

Paşa’nın Bitlis’e ikinci defa yapmış oldukları bu seyahat, o tarihlerde 5 inci Fırka Kumandanlığı’na yeni tayin edilmiş olan Miralay Ali Fuat Bey (Cebesoy) ile Refet Paşa arasında yapılacak fırka kumandanlığı değişiminde hazır bulunmak, aynı zamanda Van Harekat Müfrezesi’nin yola çıkarılması maksadıyla yapılmıştır.

Bu dönemdeki hatıraları içeren defterlerin şekil ve vasıfları:

10X15 cm. ebadında olan bu defterin üzerinde Arap harfleri ile:

“Yeni Muhtıra Defteri

1332-1334”

ibaresi ile sarı yaldızlı bir baskı bulunmakta; kabın üst kenarında da, sarı renkte madeni bir köşe bent vardır; defterin iç ön sayfasında

“1334

1331-1332 / 1915-1916

Tabi ve Naşiri

Babıali caddesinde: Afitab ve Hurşid

Kırtasiye Mağazaları

1331 Şems Matbaası”

başlığı vardır.

Defterin kağıtları, çiçekli motifli ve yaprak kenarları da, parlaklığını kısmen kaybetmiş sarı yaldızlıdır.Yaprakların her sayfasında; Hicri, Rumi ve Efrenci itibariyle 3 ayrı tarih yazılıdır. 1331-1332/ 1915-1916 senelerine göre tabedilmiş olan bu muhtıra defterleri Mustafa Kemal tarafından 1332 (1916) yılında kullanılmaya başlanmış olduğundan günlük hatırat, defterde yazılı tarihlere intibak ettirilebilmek için yalnız ilk iki günlüğe ait notlar defterin son kısmındaki gün ve tarihler tashih olunarak buraya kaydedilmiş ve iler ki günlerin notları da defterin ilk sayfasından itibaren ve yalnız günler düzeltilmek suretiyle devam ettirilmiştir. Mustafa Kemal’e ait bu hatıralar vaka ve hadisatın daha iyi anlaşılması için lüzumlu görülen yerler her hatıranın altında ayrı ayrı ve not halinde açıklanmıştır.

Eskiden halk dilinde “Alaturka” denilen Ezani ve “Alafranga” denilen Zevali olmak üzere iki çeşit saat kullanılırdı. Bunlardan ezani yani ezan ile ilgili ve güneşin battığı zaman 12 olan saat hesabı halk arasında kullanılır iken; askeri alanda zevali yani öğlen saatini esas alan saat usulü tatbik edilirdi.İkinci usulün tatbiki neticesi olarak gece yarısı saat 12’den itibaren ertesi günü zevale yani saat 12’ye kadar “evvel” ve bu saatten itibaren gece yarısına kadar da “sonra” tabiri kullanılırdı. Bundan dolayı kitapta geçen örneğin 9 (evvel ) veya 5 (sonra) gibi tabirleri takip etmek gereklidir.

Hatıra defterinin bir bölümünde:

Silvan’dan Bitlis’e gitmek üzere hareket edildiğini yazarken yol boyunca görülen hazin manzarayı acıklı olarak anlatmaktadır.Açlıktan ölmüş olanlar ve diğer feci manzaralar. Bir taraftan da kıt’aların durumu ve bunların denetlemesi, ordu mensupları ile görüşmelerini yazıyor. Atatürk tarafından Bitlis ve Muş’un geri alınması için nasıl bir stratejik plan hazırlandığı açıklanıyor.

Bu sürede okuduğu kitaplardan da bahsediyor. Örneğin:

19 kasım 1916 günkü yazısında, sıhhatinin iyi olduğu ve ordu mensuplarının aylık meselesini ve askeri durumu kaydettikten sonra okuduğu kitap için şunları yazmıştır:

“Alphonse Daudet’ in “Sapho-Moeurs Parissiennes” namında canım sıkıldıkça okuduğum romanı bitirdim.”

20 Kasım 1916 tarihli yazılarında ordu durumu hakkında rapor yazmış ve yarın Bitlis’ten ayrılabilirim ifadesini kullanmıştır. Bir cümlesinde de “sıhhatin muhafazası için bilhassa dimağın revnakı için alkol almamak lazım”ibaresi yer almaktadır.

21 Kasım 1916 da şunları:

“Saat 5’te kalktım. Hareket münasebeti ile eşyalar toplandı. Yaverin odasında, Bitlis’in bana Pompei harabelerini hatırlattığını ve Ninova harabeleri münasebeti ile tarihten bahsolundu. Abbasi Halifelerinin başını yiyen kumandanlar, Haçlı Seferleri münasebeti ile Avrupalıların Doğu medeniyetinden yararlanmaları, Selçuklu Türkler’ i Osmanlı Türkleri’nden evvel Bulgaristan’ a Varna civarına gelmiş olmaları…

Saat 4’ de Bitlis’ den hareket.

Yolda gelirken zihnimden geçen şeyler:

Yalnız baş ile selam vermek. Kumandanlar kıt’alarının ruhi hallerini bizzat içlerine girmek sureti ile anlamalı bu suretle daha emniyetle emir verebilir. Üst rütbedekiler emirlerinde olanlarla konuşmalı serbest söz söylemeye alıştırmalı. Bu tutum faydalı ve gereklidir” diye yazmıştır.

22 Kasım 1916

Kurmay başkanı ile kadınların örtünmesinin lağvı ve sosyal hayatımızın düzeltilmesi hakkında konuşmalarından bahsetmiş ve “hayatı bilen anneler yetiştirmek; kadınlara serbestisini vermek; kadınlarla beraber olmak; erkeklerin ahlakı, fikirleri, hissiyatı üzerinde etkendir” bölümünü not almıştır.

Resmi selamın merhaba tarzında elin göğse konulması; talimnameden marşı kaldırıp yürü gibi sosyal yaşantıda yapmayı düşündüğü değişiklikleri ve askerlik mesleğinde ise liderin sahip olması gereken niteliklerden bahsetmiş ve ast üst ilişkilerinde üstün her zaman astına nasıl yaklaşması gerektiğinden emirleri verirken neden sade ve açık emirler vermesi gerektiği üzerinde durmuştur.

Diğer günlerdeki yazılar yöresel ve askeri bilgiler vermektedir.

2 Aralık 1916 Cuma günü notlarında ise şu kitabı okuduğunu kaydediyor:

Tarih-i İslam’ın birinci zeyli “Allah’ ı İnkar Mümkün müdür?”

2 Aralık 1916’da aynı eseri okumaya devam ediyor. Bir de iki yetim çocuğa İhsan ve Ömer‘ e “Yaşamak Kavgası” namındaki Mehmet Emin YURDAKUL’un şiirlerini ezberletiyor. Günün olayı olarak da şunları kaydediyor:

“Evden çıkmadım. Ordu Kumandanı’na Van Harekat Müfrezesi’nin hareket-i atiyesi hakkında bir rapor yazdım…”

3 Aralık 1916‘ da ise aynı kitabı okuyor ve bitirdiğini belirterek şu notları kaydediyor:

“Bütün feylesofların türlü dinlere mensup olanların hepsi ruhun var olduğunu ve olmadığını, ruhun ve cismin bir veya ayrı olup olmadığını ruhun yaşayıp yaşamadığını inceliyor.

Bunda, ilim ve fenne dayananlar olumlu. İmam Gazali, İbni Sina, İbni Rüşd gibi İslam bilginlerinin beyanları bilinen anlayıştan büsbütün başkadır; yalnız ifadelerinde çok rumuz vardır. Dindar mütefekkirler kaideleri ilim ve fennin felsefeyi,anlayışları, şeriatı tefsir için evirip çevirmeğe gayret etmişler.”

Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Doğu Cephesine ait bu hatıra defterleri incelendiğinde pek çok yabancı kaynaklara da başvurduğu görülmektedir; isimler ve terimler de Fransızca yazılmıştır.

Diğer günlerde yine nerelere gittiğini ve askeri durumu açıklıyor.

10 Aralık 1916’da yeni okuduğu bir kitaptan bahsediyor:

“Namık Kemal’in Siyasi Makaleleri. İkinci kitabın sonunda idim, bitirdim”. … Kemal Bey’ in Tarih-i Osmanî’ sine başladım.

Yemekten evvel Emin Bey’ in Türkçe şiirleriyle Fikret’ in Rübab-ı Şikeste’sinden aynı alanda bazı parçaları okuyarak bir karşılaştırma yapmak istedim. İkisi de başka güzel. Ancak Türkçe olanda da, diğerlerinde de aynı derecede Arapça, Farsça kelimeler var. Fark, biri parmak hesabı, diğeri değil.”

Bundan sonra 23 Aralık 1916 ‘ya kadar olan yazılarda, bölgelerde gittiği yerleri ve kimler ile görüştüğü ve savaş durumunu kaydediyor.

Bu, Doğu Cephesi hatıra defterleri bize tarih bakımından şu bilgileri vermiş oluyor:

Birincisi; bu bölgenin coğrafi durumu ve yer adlarını belirterek nerelere gidildiği, askeri durum, işgal edilen yerlerin geri alınması için yapılan plan ve orada bulunan şahısların isimleri yer alıyor.

Fakat burada okuduğu kitaplar ve bunlar üzerindeki fikirleri önemlidir.

Bu kitapları yanında mı gotürdüğü; yoksa orada mı elde ettiği hakkında bir fikir, bir bilgi yoktur. Mustafa Kemal ATATÜRK general rütbesine yükseldiği Doğu Cephesi’ nde şiir, felsefe, askerlik, tarih gibi çeşitli konularda kitaplar okumuştur. Toplum yaşamı ve askerlik mesleği hakkında edindiği bilgilerden önemli gördüklerini not almıştır.

ATATÜRK’ ün Doğu Cephesi’ne ait bu anıların en önemli özelliği her zaman okumaya meraklı olduğunu ispat eden bir belge niteliği taşımasıdır.

Hatıra Defteri’nden bir bölüm:

“( 7 Kasım 1916 )

— Silvan’dan Bitlis’e gitmek üzere hareket ettim. 5. Fırka Kumandanlığı’na yeni tayin edilmiş olan Miralay Fuat Bey de birlikte. Erkânıharbiye’den Reis İzzettin ve Neşet ve Topçu kumandanı. Saat 6 evvelde hareket olundu. Saat 10 evvelden saat 12’ye kadar Batman köprüsünde (Malabadi) istirahat ettik. Saat 12’den saat 3 sonraya kadar yürüdükten sonra yol üzerinde (bir defa 10 dakika ve bir defa 20 dakika mola verdik.) geceyi geçirmek üzere tevakkuf ettik. Buraya en yakın (bir haneden ibaret) köy. Bu noktanın (Silvan-Ziyaret) arasındaki mesafenin nısfı olduğunu jandarma söylüyor. Filhakika haritaya nazaran da öyle… Bu yolda ilk seyahatimizdir.

— Batman köprüsünü geçer geçmez yol üzerinde ölü gibi yatmış kalmış bir adam, açlıktan. Köprü ile konak mahallemiz arasında aynı halde iki adam. Muhacir imişler.

— Batman köprüsü ile Silvan arasında ve köprüden sonra yeni ölmüş iki beygir.(İnsanlar ve hayvanlar açlıktan ölüyorlar.)

— Saat 8 evvelde yattım. Saat 2 sonrada ( 8/26 ) uyandım. Öksürükten mustarip oldum. Bir çay yaptırdım. Tekrar saat 3.30’da daldım. Saat 5 sonrada uyandırdılar.

( 8 Kasım 1916 )

— Saat 6 sonra Hazo cenubundan Ziyaret’e hareket olundu. İki saat büyük mola, beş ve on dakikalık birkaç küçük moladan sonra saat 3 sonra muvasalat. Bir taburu ***** inmeden ordugâhlarında gördüm. Alay 23’ün diğer iki taburu köylerde idi. Nokta kumandanını, vazifesinde dikkatli bulmadığım için tekdir ettim. Erkânı- harbiyemden bir kaçını ambarlar ve hastaneleri teftişe memur ettim. Şimdi ( saat 6.20 sonra ) Alay Kumandanı Fuat Bey bize ( Fırka 5 Kumandanı Fuat ve Erkânıharbiye Reisi İzzettin Beyler ) benim çadırımda ut çalıyor.

( 13 Kasım 1916 )

Saat 8 evvelde Alay 14 karargâhından sol cenah mevakiine hareket.( Kel tepeye) 1 saatte vasıl olduk. Bu tepe ve civarında kar vardır. Buradaki bölük kumandanı ve postayı gördüm Fırka, alay ve tabur kumandanlarıyla mevzi ve tertibat hakkında görüştüm. Tabur ve bölük kumandanlarına, düşmanın taarruzu ve muhtelif surette hareketleri ihtimaline karşı, suret-i hareketleri hakkında bir iki basit mesele verdim. Badehu alay karargâhına avdet ettik. Saat 11 evvelde. Yemek yedik ve saat 00.15 sonra Bitlis’e hareket olundu. Ali Bey yarı yola kadar teşyi etti. Yolda 300 kadar milis efradına tesadüf ettim. Bunları alel-acele sol cenaha tahrik etmişler. Aç olduklarını söylediler. Bitlis’e iade ettim ve fırka kumandanına, bunların karınlarını doyurup kendilerinden istifade esbabını temin eylemesini söyledim. İkametgâhıma avdet. Başımı yıkadım. Şimdi istirahat ediyorum. Saat 4.20 sonra. Bitlis’e gelmekteki maksadım, fırka kumandanlığı tebeddülünde hazır bulunmak. Fırkanın tertibat-ı umumiyesinde muhtac-ı tadil olan cihetleri bizzat arazi üzerinde görmek. İdare cihetini tetkik etmek... Van Hareket Müfrezesi’nin hareketini temin eylemek... Filhakika mezkûr nokta-i nazarlardan pek çok istifadeli oldu.”

Günlüğün yazılı olduğu defterler yaveri Şükrü Tezer tarafından toplanarak yayınlanmak üzere Türk Tarih Kurumuna verilmiş ve TTK bu defterleri “ATATÜRK’ün Hatıra Defteri” adı ile 1972’de ilk baskı olmak üzere yayımlamıştır. Son baskısı 1999’da yapılmıştır.

S.Akgül

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...