Jump to content

2008 Yılı, İstiklal Marşı'nın Kabülünün 87. Yılı


Shadoww

Recommended Posts

Arkadaşlar Bu yıl İTİKLAL MARŞIMIZIN Kabulünün 87. Yıl Dönümü

Allah (C.C) Tekrak İstiklal Marşı Yazdırmasın....

iSTiKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!

O benimdir, o benim milletimindir ancak!

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!

Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.

Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,

'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.

Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!

Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:

Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!

Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.

Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;

Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;

O zaman yükselerek arşa değer belki başım!

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.

Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;

Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,

Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!

''Mehmet Akif Ersoy''

Link to comment
Share on other sites

Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un vefatının 71. Yıl dönümü münasebetiyle Türkiye Yazarlar Birliği, Taceddin Dergahı'nda tören düzenledi

Âkif, tarihin yükünü omuzlarında taşıdı

Devlet Bakanı Mehmet Aydın, "Mehmet Akif ne söylemişse o olmuştur, ne olmuşsa onu yazmıştır. Bir dünya görüşünün, medeniyetin, tarihin bütün yükünü omuzlarında, yüreğinde taşımış bir insandır" dedi.

Türkiye Yazarlar Birliği, Mehmet Akif Ersoy'un vefatının 71. yılı nedeniyle Akif'in bir süre ikamet ettiği ve İstiklal Marşı'nı yazdığı Taceddin Dergahı'nda tören düzenledi.

Törende konuşan Aydın, Akif'in, şiirlerinde sessiz yaşadığını belirtse de büyük bir insani ve İslami tevazu içinde bunu söylediğini, oysa Akif'in hiçbir zaman sessiz yaşamadığını, sesi en gür, en doğru çıkan insanlardan birisi olduğunu söyledi.

Akif'in sesinin, "asırları dolduran bir dünya görüşünün, medeniyetin, kültürün sesi" olduğunu ifade eden Aydın, "Akif'in sesi, acı-tatlı binlerce günü olmuş bir milletin sesiydi. Bütün bunlardan dolayıdır ki o ses, ebedi oldu. O ses, hiçbir zaman derin bir güç olmanın dışında bir şey olmadı" dedi.

Mehmet Akif'in yazdıklarının, fikirlerinin, inanç ve heyecanının her zaman kendileriyle olduğunu belirten Aydın, "Mehmet Akif, özellikle kendi kuşağımda yapıcı bir unsur olarak hep var oldu. Kişiliğimizin, vatanseverliğimizin oluşmasında çok büyük katkısı oldu" diye konuştu.

İslam dini kötüye kullanılıyorsa, olmaması gereken yerdeyse Akif'in imdada yetiştiğini, Kur'an-ı Kerim'in bir hayat kitabı olduğunu sürekli hatırlattığını kaydeden Aydın, Akif'in tükenmeyen bir kaynak olduğunu söyledi.

Akif'in yokluklar içinde yaşadığını belirten ve buna örnekler veren Aydın, İstiklal Marşı'nı yazmasının karşılığında kendisine verilen 500 lirayı kabul etmediğini anımsattı. Aydın, "O gün, bu parayla Ankara'da bir çiftlik alabilirdiniz ama Akif 'Bir milletin İstiklal Marşı bir bedelle yazılmaz' diyor. İnsan vardır ki kahramanlık şiiri yazar ama kahraman değildir, insan vardır ki cömertlik şiiri yazar ama cömert değildir. Fakat Mehmet Akif ne söylemişse o olmuştur, ne olmuşsa onu yazmıştır. Bir dünya görüşünün, medeniyetin, tarihin bütün yükünü omuzlarında, yüreğinde taşımış bir insandır" dedi.

Aydın, şöyle devam etti:

"Bu mükemmel insanı, bu büyük alimi ne kadar bilirsek, kendi milli ruhumuzu o kadar iyi biliriz. Kendi milli ruhumuzu ne kadar iyi bilirsek, o inancı, her dönem, kendi yaşadığımız şartlar altında yeniden düşünebiliriz, yorumlayabiliriz. Dolayısıyla metinler vardır ki ebedidir. Safahat, onlardan biridir.

Bugün içinde bulunduğumuz durumda Akif'in bize söyleyeceği o kadar çok şey var ki onları tekrar duymak bize güç verir, sadece günümüzü değil asırları dolduran geçmişimizi bize hatırlatır. Geçmişi olmayan bir milletin zaten geleceği olmaz. Akif bize derin geçmişimizi anlatan bir insandır. Hikaye olarak anlatmaz, hali ve istikbali inşa etmemiz için anlatır. Büyük bir kaynaktır."

Törende konuşan Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı Mehmet Doğan da Akif'in evinin 1970'de müzeye dönüştürülmesine rağmen gerektiği şekilde korunamadığını belirtti.

Hacettepe Üniversitesi idaresinin evi ziyaretçilere sürekli açık tutamadığını savunan Doğan, bakım ve onarımının da yapılmadığını öne sürdü. Doğan, evin etrafındaki çok katlı yapıların da evi görünmez hale getirdiğini belirtti.

Mehmet Akif Ersoy'un "Çanakkale Şehitlerine" ve "İstiklal Marşı" şiirlerinin okunduğu törene, bazı milletvekilleri, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay ve öğrenciler katıldı.

Tören, Kur'an-ı Kerim okunmasıyla sona erdi.

Mehmet Âkif Ersoy, Edirnekapı'daki mezarı başında anıldı

İSTİKLAL Marşı'nın şairi Mehmet Akif Ersoy, ölümünün 71'inci yılında Edirnekapı Şehitliği'ndeki kabri başında anıldı. Bahçelievler'deki Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu öğrencileri ile Veteriner Gıda Hijyenistleri Derneği, Memur-Sen ve Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) üyelerinden oluşan grup, Ersoy'un kabri başında saygı duruşunda bulunarak, dualar okudu. Öğrenciler, Ersoy'un kabrine çiçekler bırakırken, Eyüp Sultan İlim Yayma Cemiyeti üyeleri, anma törenine katılanlara helva dağıttı.

İstiklâl Şairimiz vefası ve dürüstlüğüyle efsaneleşti!

Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Törenek, Mehmet Akif Akif Ersoy'un eserleri dışında samimiyeti, dostluğu, dürüstlüğü ve vefasıyla hep anlatıldığını, hatta efsaneleştirildiğini söyledi.

DİYARBAKIR Valiliğince, İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy'un vefatının 71. yılı nedeniyle Devlet Tiyatrosu Salonu'nda anma programı düzenlendi.

Programda, Mehmet Akif Ersoy'u anlatan slayt gösterisinin ardından Vali Gökhan Aydıner Anadolu Endüstri Meslek Lisesi öğrencisi Fidan Kaya, Ersoy için yazdığı mektubu, Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Edebiyat Öğretmeni Ahmet Erdem de "Bülbül" adlı şiirini okudu. Ersoy'un "Küfe" adlı şiirinden uyarlanan oyun, öğretmen ve öğrenciler tarafından sahnelendi. Daha sonra konuşan Prof. Dr. Mehmet Törenek, Mehmet Akif Ersoy'un kişiliğinin şiire yansıyan yönlerini anlattı, eserlerinden örnekler verdi. Sanatkarların eserleriyle yaşadığını, eserlerinde de kendilerini anlattıklarını aktaran Törenek, sanatkarın düşüncesi, ruhu, hayat felsefesi ve karakteriyle eserine girdiğini, eserinde gizli, açık kendini ifade imkanı bulduğunu belirtti.

Âkif, şiirlerinde okurla beraber olur

Törenek, şöyle konuştu: "Akif, eserleri dışında samimiyeti, dostluğu, dürüstlüğü ve vefasıyla hep anlatılır hatta efsaneleştirilir. Özel hayatında bu özellikleriyle bilinir ve bunlar şiirine de yansımıştır. Şiirlerinde samimiyet vardır. Akif gibi şiirini sosyal meselelere açan biri açısından bu, önem kazanmaktadır. Sanatçının hayatı, insanı duyabilmesi, onların acıları, çaresizlikleri ve sıkıntılarıyla şiirine taşıyabilmesi önemlidir. Bunun için onlarla empati kurabilmesi ve bunu içtenlikle zikretmesi şarttır. Bu olmazsa yapıştırma ve sahte olur, bir duyarlılık olmaz. Birçok şiirinde anlatıcı 'ben' olarak öne çıkıyor. Bu okurda yakınlık oluşturuyor. Onun şiirlerinin çoğu manzum hikaye özelliği taşıdığından ister istemez bu anlatım biçimi önem kazanmaktadır. Akif, şiirlerinde okurla beraber olur ve birlikte gezme isteyişi vardır. Okuru adeta bir dost, bir arkadaş bilerek söyleyeceklerini paylaşır. Kendi çevresindekileri de şiirlerine taşımıştır. Şiirlerinde toplumsal sorunlara bakışını işlemiştir."

TBMM BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN: Türk milletine ışık tutmaya devam edecek

TBMM Başkanı Köksal Toptan, Milli Şair Mehmet Akif Ersoy'un; kişiliği, ruh dünyası, millet sevgisi, mücadele azmi ve bağımsızlık aşkının, her zaman Türk milletine ışık tutmaya devam edeceğini belirtti.

Toptan, Ersoy'un ölümünün 71. yılı dolayısıyla yayınladığı mesajda şunları kaydetti:

"Hayatı, milli mücadelemize katkıları ve başta İstiklal Marşımız olmak üzere eşsiz eserleriyle milletimizin gönlünde taht kuran Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u, ebediyete intikalinin yıldönümünde rahmet ve minnetle anıyorum.

Mehmet Akif Ersoy, yaşayarak tanıklık ettiği, onur ve cesaretiyle güç kattığı, engin ruh ve mana dünyasıyla destanlaştırdığı kurtuluş mücadelemizi, şiirleriyle tarihe kazıyan bir vatan ve millet şairidir.

O, çekilen sancıların gelecekte unutulmaması, fakat bir daha da yaşanmaması ve yazılmaması düşüncesiyle gelmiş geçmiş en büyük kahramanlık şiirlerimizden bir tanesi olan İstiklal Marşımızı bizlere sunan bir gönül ve fikir adamıdır. Osmanlı'nın son döneminden başlayarak, vatanın her karış toprağına ayak basan Mehmet Akif, gittiği her yere, her cepheye heyecan ******ürüp, ruh katarak milletimizin bağımsızlık ve özgürlüğüne büyük destek vermiştir."

Söylemi ile eylemi örtüşen Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un kişiliği, ruh dünyası, millet sevgisi, mücadele azmi ve bağımsızlık aşkı, her zaman milletimize ışık tutmaya devam edecektir."

Millî Gazete

Link to comment
Share on other sites

İstiklal Marşı, Mehmet Akif ve diğerleri

Milli bir marş yazmak için açılan yarışmaya katılan 724 şiirden finale kalan ve hiçbiri marş olarak seçilmeyen 6 şiir görüldüğünde İstiklal Marşı’nın büyüklüğü ve azameti daha iyi anlaşılıyor. Devrin meşhur şairlerinin yarışmaya katılmamış olması ve marş yazımının Mehmet Akif’ten istenmesi ise üzerinde durulması gereken diğer bir konu.

Millet aşkı, din aşkı, vatan aşkı uyansın,

Yurduma göz dikenler al kanlara boyansın.

Ya ben, ya onlar diyen silahına dayansın,

Türk oğludur bu millet, Türk’ündür bu memleket.

***

Seni ihya için ey namı büyük

Vatanım uğruna öldük, öldük;

Ne büyük kaldı bu yolda ne küçük,

Siper oldu sana dağlar gibi Türk...

Yürü ey milletin efradı yürü,

Ak süt emmiş vatan evladı yürü!

***

Her gün yeni bir hile

Arkasından satıldık.

Her gün yeni bir dille,

Yurdumuzdan atıldık.

Hangi alçak el alır,

El zinciri boynuna?

Kim Yunan’ı bırakır

Türk kızının koynuna?

***

Ey Müslüman, ey Türk oğlu,

Açıldı istiklal yolu.

Benim bu son günlerimdir,

Diyor bize Anadolu.

Çek sancağı, Türk ordusu,

Olmaz, Türk’ün can korkusu.

***

Altı bin yıl efendilik yaptın,

Kahraman Türk idi cihanda adın.

Bir ateşten siperdin İslam’a

Sönmeyen bir güneş gibi yaşadın.

***

Ey mazi-i havarik-i bin dasitan olan,

Garbın zalam-ı zulmüne yüz yıl kılınç salan.

Arslan yürekli ordu, demir giy silah kuşan,

Zira hududu kapladı ateşle, kan, duman.

Ey kahramanlar ordusu, ey yıldırım-şitab,

Göster cihan-ı mağribe bir şanlı inkılâb.

***

Yukarıdaki şiirleri eminim çoğunuz ne gördünüz, ne de duydunuz. Çünkü bunlar İstiklâl Marşı yarışmasına gönderilen 724 şiirden finale kalan şiirlerdir. TBMM Matbaası’nda basılmış ve Birinci Meclis’in mebuslarına (milletvekillerine) dağıtılmıştır. Fakat hiçbiri kayda değer bulunmamıştır.

Bunları okuduğumuzda İstiklâl Marşı’mızdaki ifade kudreti ve etkileyici yönü daha derinden kendini öne çıkarıyor. Böylece, “İstiklâl Marşı”nın neden Mehmet Akif’ten istendiği de ortaya çıkıyor.

Öyle bir şiir olmalıydı ki…

Öyle bir şiir yazılmalıydı ki, aralıksız on yedi yıl süren savaşlarda yorgun düşmüş bir milleti ürpertmeli, titretmeli, hatta ayağa kaldırmalıydı.

Bu şiir hem tarih boyunca yaşanan acıları yansıtmalı, hem geçmişi geleceğe bağlamalı, hem de umut kaynağı olmalıydı.

Bu şiiri ancak, yürek vuruşunu Peygamber yüreğinin ritmiyle bütünleyebilmiş bir şair yazabilirdi; ancak Mehmet Akif yazabilirdi.

Çünkü şiire konu olan millet, sünneti devletleştirip yüzyıllarca zirvede tutmuş bir milletti.

Devrin Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Hamdullah Suphi Bey’e göre, bu işi en iyi şekilde Mehmet Akif yapabilirdi; Zira Akif hem milletinin değer ölçülerine sımsıkı bağlı bir vatanseverdi, hem de yürek vuruşunu Peygamber’inin yürek vuruşuyla bütünlemiş bir şairdi.

Yarışmaya katılmamıştı, çünkü para için yazmak istememişti. Hamdullah Suphi Bey “bu işi halletme” sözü verdi Akif’e...

Ancak ondan sonra Mehmet Akif, Taceddin Dergâhı’na (Ankara’da) kapanıp İstiklal Marşı’mızın ilk mısrasının ilk

kelimesini “besmele” eşliğinde döşedi: “Korkma!”

Bu kelime, Peygamber-i Âlişan Efendimiz’in Mekke’den Medine’ye hicreti sırasında sığındığı Sevr Mağarası’nda, sadık yol arkadaşı Hz. Ebubekir’in endişelenmesi üzerine söylediği teselli cümlesinin ilk kelimesinden alınmıştı:

“Korkma ey Ebu Bekir, Allah bizimledir!”

Yüreğini ilhamının kaynağına kilitledikten sonra, Akif, marşın gerisini hızla getirdi:

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak;

O benim milletimin yıldızıdır parlayacak,

O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Eserini 17 Şubat 1921'de tamamlayıp Maarif Vekâleti’ne gönderdi. Akif’in şiiri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1 Mart 1921 tarihli oturumunda söz alan Hamdullah Suphi tarafından okunurken, her kıtası milletvekilleri tarafından coşkulu bir şekilde alkışlandı.

Ve 12 Mart 1921... Türkiye Büyük Millet Meclisi, o gün Mehmet Akif’in şiirinin “Milli Marş” güftesi olmasını kararlaştırıp kanunlaştırdı. Akif’in şiiri kanunlaşıp resmiyet kazandıktan sonra, Hamdullah Suphi tarafından Büyük Millet Meclisi kürsüsünden tekrar tekrar okundu ve bütün mebuslarca ayakta alkışlandı.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.

Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal;

Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,

Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal!

Akif de çocukları da yoksuldu

Akif, beş yüz liralık armağanı gazilere bağışladı. Oysa beş parası yoktu. Parasızlığı ömür boyu sürdü. Öldüğünde, Gözübüyükzade Ziya Bey’e 250 lira borçluydu.

Parasızlık evlatlarının da yakasını bırakmadı. Kızlarından biri 80’li yıllarda Fak-Fuk-Fon’a muhtaç öldü. Kızları Ferda ve Selma Argon’la birlikte Beyoğlu’nda yaşayan diğer kızı Suat Hanım’ın evden atılacağı haberi gazetelerde çıkınca dönemin Başbakanı rahmetli Turgut Özal, Halkalı’da bir daire tahsis etti. Ancak ekonomik sıkıntılar nedeniyle Suat Hanım evini satmak zorunda kaldı. Kadıköy’de Vakıflar’a ait döküntü ahşap bir eve taşındı. Bu evde geçim darlığı içinde vefat etti.

Sevgili oğlu Emin Ersoy ise yazar Çetin Altan’dan zaman zaman harçlık almak zorunda kalacak kadar yoksul yaşadı.

Şairlerine, yazarlarına, düşünürlerine ve sanatçılarına dünyayı zindan eden “yasakçı” bir anlayıştan, şair yakınlarını himaye etmesini beklemek herhalde çok şey beklemek olur…

Ne var ki şairlerini, yazarlarını, düşünür ve sanatçılarını himaye etmeyen devletin de gelişmesi mümkün değildir.

Yavuz Bahadıroğlu

Link to comment
Share on other sites

Bu konuyu açarak bizim de zat-ı muhteremi saygıyla yad etmemizi, bu platformda da milli hassasiyetimizi muhafaza etmemizi sağlayan arkadaşlara teşekkür eder, dinine, vatanına ve milletine bağlılık konusunda örnek almamız gereken Mehmet Akif'e Hz. Allah'tan rahmet dilerim.

Dünyada bir örneği daha olmayan bu necip milletin torunu olmaktan ve böyle bir marşa sahip olmaktan şeref duyarım...

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...