Jump to content

Yaşamıyla, Müziğiyle Kızılderililer...


ysncn_

Recommended Posts

Yaşamıyla, Müziğiyle Kızılderililer...

Nidal Aras

Bundan en az elli bin yıl önce Amerika’ya gelen topluluklar, buralara yerleşmiş ve “Bizim toprağımız artık burası!” demişler. Toprak, onlar için sahip olunması gereken bir değerden öte, hayatlarını onunla var ettikleri bir değer olmuş. Onlar, toprağın sahibiyiz dememişler hiçbir zaman, tam tersi toprak bizim asıl sahibimiz demişler; ona ve onun sahibi olduğu diğer canlılara gereken saygıyı her zaman göstermeye çalışmışlar. Ancak yıllar sonra toprakların sahibi olmak için kilometrelerce öteden gelen Avrupalı işgalciler, bu bölgede yaşayan halkı yerinden ederek, bugüne kadar bölgede yaşayanların değer verdiği her şeyi de yok etmişler.

Keşifler döneminde Amerika’ya gelen Avrupalılar, bu bölgede yaşayan yerli kabilelerle karşılaşmışlar, ancak bu toprakları keşfettiklerinde Hindistan’a geldiklerini düşünmüşler ilk başlarda, bu yüzden buradaki halka Hintli (Indian) adını vermişlerdir. Bu ismi Avrupa’dan bölgeye gelen ilk kişi olan Kristof Kolomb vermiş. Burada yaşayan yerli halkın kaç yıldır bu topraklarda olduğunu kimse bilmiyormuş.

Sömürgecilerin Kuzey Amerika’ya ilk defa ayak bastığı dönemlerde yaklaşık on milyon kadar insanın burada yaşadığı tahmin ediliyor. Buzul çağında karaların köprü oluşturması (Bering Land Köprüsü) ile buraya Asya, Güney Amerika ve Sibirya’dan göçlerle insanların yerleştiği düşünülmekle beraber kesin bir bilgi bulunmuyor.

Dört yüz yıl boyunca bir halka yaşatılanlar; sürgünler, ölümler, açlıklar, savaşlar, işkenceler, soğuklar, hastalıklar, işsizlik ve en önemlisi bağlı oldukları, değer verdikleri, atalarının ruhlarının bulunduğu, ellerinden alınan topraklar... Yıllar boyunca sürekli savaştılar. Kimi kabileler kandırılarak egemenlik altına alındı. “Beyaz Adam”dan korktular kimi zaman. Kötülük nedir bilmiyorlardı, “Beyaz Adam” öğretti. Beyaz Adam’a güvendiler ama hep hayal kırıklığı yaşadılar, çünkü hiçbir zaman sözünde durmadı Beyaz Adam. 1868’deki bir anlaşmada şöyle bir madde vardı örneğin: “Beyaz ırktan hiç kimsenin, bölgenin herhangi bir kesimini işgal etmesine ya da buralarda yerleşmesine izin verilmeyecek, Kızılderililerin izni olmadan sözü edilen yerlerden geçilemeyecektir.” (Kalbimi Vatanıma Gömün/Dee Brown).

Kızılderililerin dünyanın merkezi olarak düşündüğü yer, yani Kara Tepeler (Paha Sapa), Büyük Baba (Amerika Başkanı) tarafından değersiz olduğu düşünülerek Kızılderililere bırakılmış. Ancak bir süre sonra altınla dolu topraklar olduğu çıkmış ortaya ve toprakları çalma girişimleri başlatılmış Beyaz Adam tarafından.

O dönemde bu bölgede Sioux kabilesi yaşamaktaydı. Kabilenin lideri Oturan Boğa (Tatanka Yotanka); bu toprakları, Kara Tepeleri, işgalcilere bırakmamakta ve bunun için savaşmakta kararlıydı. Bu kararlılığı gösterdiler de... Ancak Sioux halkı için bu savaş, fiziksel ve tarihsel olarak yok oluşla sona erecek bir savaş olacaktı.

Kızılderililerin istediği sadece kendi topraklarında, atalarının yaşadığı ve öldüğü topraklarda yaşayabilmek ve ölebilmekti. Belki de bunu en iyi açıklayacak söz o dönemde Hunk Papa tarafından sarf edilmiş: ''Dünya, güneşin yardımıyla yaratıldı. Toprak yaratıldığında üzerinde sınır ve çizgiler yoktu, onu bölmek insanlara düşmez... Toprak aklıyla benimki birdir. Toprakla bedenlerimizin ritmi aynıdır. Ben hiçbir zaman toprağın, ona istediğimi yapabilmeliyim diye benim olduğunu söylemedim. Onu yönetme hakkına sahip olan, onu yaratandır. Ben topraklarımda yaşama hakkı istiyorum ve size de sizinkinde yaşama hakkı tanıyorum.'' (Hunk Papa/Sioux Kabilesi’nden)

Kültür, İnanış ve Yaşayış

Avrupalı sömürgecilerin topraklarını geliştirme isteğine karşı; Kızılderilileri’in batıya doğru yol alma ve topraklarını genişletme isteği, buna karşın Kızılderililerin, 15.yy’dan itibaren gösterdikleri kültür ve yaşam mücadelesi, zengin bir kültür ve tarihin oluşmasını sağladı.

Bu nedenle bugünün Amerikasında modern olarak nitelenen kültürel değerlerin önemli bir kısmı Kızılderili halkının kültürel değerlerine dayanıyor. Tanıdık gelen pek çok sembol de yine yerli kültüründe yer alıyor. Mesela üzerindeki süslemeleri ile bir Kızılderili çadırı (Teepee), totem direği, barış çubuğu, mokasen, duvar halıları üzerindeki resimler ve daha nicesi Amerikan kültürünün sembolleri haline gelmiş süreç içerisinde.

Kızılderililer, geçmişten bugüne hayvanların ruhlarına saygılı olmuş; avladıkları hayvanların derilerini kıyafet ya da enstrüman yapımında kullanmışlar. Hayvanların ruhlarının hep onlarla olduğunu düşünmüş; hatta her insanın belli bir hayvanla eşleştiği, kendileri öldükten sonra ruhlarının bu hayvanın içine girdiği inancını taşımışlar.

Bilinen bir diğer özellikleri de duman ile haberleşmeleri... Çok uzun bir süre, tepeler ve diğer kabileler arasındaki haberleşmeler bu yolla sağlanmış. Kızılderililerde işaret ile anlaşma çok yaygın ve gelişmiş bir iletişim aracı olmuş her zaman.

Kadınlar, toplum içinde erkekler kadar faaliyet göstermiş ve hayat verici olarak saygı görmüş. Erkekler genellikle avcılık, koruyuculuk ve savaşçı rolünü üstlenirken, kadınlar çocuklarının bakımı ve evin düzeni ile ilgilenmiş. Tabii kabileden kabileye değişen yaşam tarzları da mevcut.

Bazı kabilelerde erkekler avcı iken, bazılarında bahçe işleri ile ilgilenmekte, bazılarında ise halı dokumacılığı yapmakta. Avlanan hayvanlardan bufalolar, Kızılderililerin hayatlarını devam ettirmeleri için en fazla değerlendirilen hayvanlar arasında. Ancak bu yaşam kaynağı da sömürgecilerin gelmesiyle yok oluyor, burada yaşayan halk açlığa sürükleniyor. Bölgelere göre avlanan hayvanlar çeşitlilik göstermekte; balık, geyik, kuş… Ayrıca doğal tarım ürünleri de besin kaynakları arasında; fasulye, mısır, kabak, çilek, kiraz, kavun sayılabilecek meyve ve sebzelerden bir kısmı... Bütün bunlar tabi ki daha çok geçmişte kalan kültürel özellikler...

Şimdiki Kızılderili kabileleri kendi topraklarından sürgün edilmiş, toplama kamplarına ******ürülmüşler burada her türlü işkenceye maruz kalmışlar, yok edilmeye çalışılmışlar. Sonrasında ABD ve Kanada hükümetleri onlara yeni yerler “bahşetmişler”, kendi topraklarından çok daha küçük, rezervasyon denilen yerlerde yaşamak zorunda bırakılmışlar. Resmi kaynaklara göre yaklaşık 560 kabileye ayrılmış bölgelerde yaşayan Kızılderililer var, bir kısmı şehir merkezlerine yerleşmiş ve oradaki kültüre adapte olmuş.

Emperyalizm kendi topraklarındaki bu halkı halen rahat bırakmıyor, daha fazlasını istiyor, kültür yozlaşması ve asimilasyon sürekli uygulanan bir politika durumunda. Kanada hükümeti, topraklarından koparılmış ve rezervasyon yerlerine ******ürülmüş halktan daha fazlasını istiyor. Kızılderili şefi Seattle, topraklarını satın almak isteyen ABD başkanına cevap olarak yazdığı mektupta şöyle diyor: “Gökyüzünü, toprağın sıcaklığını nasıl satın alabilirsiniz ya da satarsınız? Bunu anlamak bizler için çok güç! Bu toprakların her parçası halkım için kutsaldır. Çam ağaçlarının parıldayan iğneleri, vızıldayan böcekler, beyaz kumsallı sahiller, karanlık ormanlar ve sabahları çayırları örten buğu; halkımın anılarının ve geçirdiği yüzlerce yıllık deneylerin bir parçasıdır. Ormanlardaki ağaçların damarlarında dolaşan su, atalarımızın anılarını taşır; biz buna inanırız! Beyazlar için durum böyle değildir. Bir beyaz ölüp yıldızlar alemine göç ettiği zaman, doğduğu topraklarını unutur. Bizim ölülerimiz ise bu toprakları unutmaz. Çünkü Kızılderili, gerçek anasının toprak olduğuna inanır.”

Toprağını ABD veya Kanada’ya karşı sahiplenmeye çalışan halk, “terörist” ilan edilir. Yaşamları garanti altına alınmaz, alınmadığı gibi öldürüldüklerinde de, mesela Kanada yasaları hesap sormaz. Çünkü yasalarda Kızılderililere ilişkin bir madde yoktur, yani öldürülebilirler...

Kızılderililerde dinin çok farklı bir yapısı vardır. Dinin temelinde doğa yer alır. Yağmur, kar, şimşek vb. doğal olaylar birer işaret olarak algılanır. Dinden sorumlu biri vardır ve o kişinin tanrıyla konuşup onlara haber getirdiğine inanılır. Şaman dininin çeşitli özelliklerini, Kızılderililerde de görmek mümkün. Din adamlarının törenlerde önemli bir rolü vardır ve onlar alınan kararlarda önemli etkiye sahiptir.

Tabi günümüzde bu durum biraz farklı, kültürel etkileşim, beraberinde dinin değişimini de getiriyor. Medenileştirmek adına Hristiyanlaştırıyorlar Kızılderilileri. Pek çok kabilenin farklı bir inancı/dini varken, şu anda büyük bir çoğunluğu kaybedilmiş ama yine de doğaya olan inanış devam ediyor. Ayin, seremoni, dans, müzik, festivaller ve daha farklı performanslarda bunu görmek mümkün.

Kabile Yaşantısı

Kuzey Amerika bölgesinde çok farklı Kızılderili kabilelerinin yaşadığını söylemiştik. Bu kabileler bulundukları bölgelere göre tanımlanıyorlar. Inuitler ya da Eskimolar, Kuzey kutbu kabileleri olarak biliniyor ve bu bölgede yaşıyorlar, buradaki coğrafyaya göre değerlendiriliyorlar. En büyük kabilelerden biri de Navajolar... Günümüzde de en geniş nüfusa ve bölgeye sahip olan onlar. Bunun yanında kendi meclisleri ve yönetimleri var ve dışarıdan bir etkiyi kabul etmiyorlar diğer kabilelerde olduğu gibi. Ancak elbette bu kabileler, yaşadıkları rezervasyon bölgelerinde tamamıyla bağımsız olmak isteseler de, buna saygı göstermeyen ABD ve Kanada hükümetleri ile çeşitli dönemlerde anlaşmazlıklar yaşanıyor.

Bir diğer kabile Omaha kabilesi. Misuri nehri yakınlarında, Atlantik kıyısında yerleşmiş bir kabile. 17. yüzyıl başlarında batıya doğru göç ettirilmişler ve şu anda Nebraska eyaleti onların yerleşkesi olmuş. Omaha’nın anlamı “akıntıya karşı”. Yaz dönemlerinde tipi adı verilen Kızılderili çadırlarında yaşıyorlar kışın ise kulübelere dönüyorlar. Tipiler kadınlar tarafından kuruluyor. İki kadın bir tipiyi yaklaşık iki saatte kurabiliyor. Kışın oturulan kulübelerin kubbe şeklindeki tavanları hem güneşin girebileceği hem de içerdeki dumanın çıkabileceği şekilde tasarlanmış. Mevsime göre yaptıkları işler değişiyor; kimi zaman avcılık, kimi zaman da tarla ekimi gelir kaynakları oluyor. Tabi bu yaşam biçimleri Avrupalılar gelmeden önceki dönemlerdeki yaşam biçimleri. Avcılık eskisi kadar gelişmiş değil. En büyük av kaynakları olan bufalolar çoktan yok edilmiş. Kadınlar da el işleri ile uğraşıyorlar. Sepet yapımı ve benzeri el ürünlerinde yetenekliler.

Avrupalılar Kaliforniya’ya gelmeden önce çok sayıda yerli halk pek çok farklı küçük kabileler halinde yaşıyorlardı. Şimdiki Kaliforniya olan, o dönem Great Basin bölgesinde yaşayan halklar, seksen kadar farklı dilde konuşuyordu. Hupa ve Shasta, Kuzey Kaliforniya’da yaşamış kabilelerden. Maidu ve Miwok kabileleri çöle benzer bir bölgede yaşamışlar. Pomo kabilesi ise şimdiki San Francisco’da yaşamış bir kabile. Bu kabileler dışında en çok bilinen kabilelerden bazıları; Abenaki, Kanienkehaka (Mohawk), Apache, Cheyenne, Comanche , Carrier (su taşıyıcı), Dakota, Cree ve Cherokee.

Müzik

Müzik, her halkın olduğu gibi Kızılderililerin hayatında da önemli bir yer kaplamaktadır. Müziğin onlar için önemini kabile toplantılarından bir örnek vererek açıklamak mümkün.

Montana’da Browning kentinde yaşayan Blackfeet kabilesindeki bir toplantıyı örnek verelim. Powwow adı verilen bu toplantılar, tarihsel olarak “Beyaz Adam”larla savaşmadan önce Kızılderililerin yaşattığı ritüellerdendir. Ayrıca kardeşlik ve birlik duygusu, halk arasındaki birliğin sağlanması ve iyi niyetlerin belirtilmesi için yapılan törenlerdir. Toplantı geniş otlak bir alanda yapılıyor. Dansçılar, müzisyenler, izleyiciler oldukça kalabalık. Etrafta oturan insanlar, sırasını bekleyen dansçılar ve müzisyenler… Adına MC denilen ve seremoninin lideri olan kişi, hazır olmayan dansçılara hazır olmalarını söylüyor. Sahne alanı olacak yerin etrafında büyük davullar kurulmuş. Şarkı söyleyecek gruplar yerlerini almışlar; kimi grupta birkaç kadın yer alıyor, kiminde ise sadece kadınlar var. Bu toplantılarda sadece o bölgede yaşayan kabilenin olması gerekmiyor, diğer kabilelerden insanlar da bu törene katılıyor. Ve büyük giriş başlarken davul eşliğinde giriş müziği söyleniyor. Sürekli aynı ritim davulun kenarına vurularak çalınıyor. Davulun lideri falseto ses kullanarak, güçlü, sert ve çeşitli nağmelerle söylüyor şarkıyı. Ardından aynı kelimeler ikinci şarkıcı tarafından tekrarlanıyor. Daha sonra tüm grup eşlik ediyor şarkıya, melodiyi giriş sesinden bir oktav altta olacak şekilde sesleri aşağı doğru kaydırarak ve tekrar yukarı doğru çeşitlendirerek söylüyorlar. Bunu pek çok kez tekrarlıyorlar. Şarkının ilk kısımları davulcu tarafından yumuşak bir şekilde çalınıp söylenirken ritim ve sesler gittikçe kuvvetleniyor. Şarkı söyleyen gruplar bir daire oluşturup yüzleri birbirine dönük ama davula ya da yere bakarak konsantre olup şarkılarını söylüyorlar. Çoğu zaman şarkıların sözleri olmadığı duyuluyor, daha çok çeşitli harfler kullanılıyor melodide. Tüm şarkıcılar bu harfleri ya da anlamsız heceleri aynı sesten okuyorlar. Daha sonra süslü kıyafetleriyle dansçılar çıkıyorlar ortaya. Dört bir yandan alana giriyorlar dairesel hareketlerle ilerliyorlar. Erkeklerin üzerinde parlak renkte kıyafetler ve kuş (genellikle kartal) tüyleri var. Kadınların uzun parlak renklerde ve çeşitli boncuklarla süslenmiş elbiseleri var... Erkekler hızlı hareketlerle dans ediyorlar, uzun adımlar, sıçrayışlar yapıyorlar. Kadınların hareketleri ise sakin. Çiftli danslar yok. Onun yerine dansçılar tek tek iki ve üç grup içinde yan yana dans ediyorlar. Yedi veya sekiz defa tekrar eden şarkılar bittikten sonra, seremoni lideri diğer kabilenin elemanlarını çağırıyor ve böylece devam eden seremoni saatlerce süren bir döngü içinde sona eriyor.

Müzik, Kızılderili kabileler arasında, genel olarak bakıldığında çok fazla ortak özelliğe sahip görülüyor. Ancak Kabileler arasında inanışların, çeşitli kültürel aktivitelerin, performansların farklılığı; müziğin icrasında, şarkı repertuarlarında ve stillerinde kimi farklılıklar getiriyor. Müzikologlar bu yüzden burayı yedi müzikal alana ayırmışlar. Ovalarda yaşayanların şarkı icrası, klasik icradan farklı. Tiz notalarda vurgular, uzun seslerde ritmik atışlar, kuvvetli ve sert sesler kullanılıyor icra sırasında.

Bölgenin doğusunda çok çeşitli müzik formları kullanılıyor. Daha sakin bir vokal ses, soru-cevaplı bir tarz ve polifoni bu bölgenin müzikal özelliklerinden.

Bir diğer müzikal alan ise Yuman dilini konuşan halkın müziği. Burada kısa kelime gruplarına sahip sözleri olan şarkılar sürekli olarak tekrarlanıyor ve rahat bir vokal tekniği bulunuyor.

Kuzeybatı kıyısında yaşayanlar ve Eskimoların bir kısmı benzer şarkı söyleme sitillerini taşıyorlar; sesteki kompleks ritimler ile davul vuruşları birbirine karşılık veriyor. Kuzeybatı bölgesinin müziğinde kullanılan en zengin enstrümanlar üflemeliler. Çok sesli müziği burada görmek mümkün.

Müziğin en büyük işlevi sosyal olarak insanları birleştirmesi, buradaki yaşayış ve kültürü dışarıdakilere aktarabilmesi, sosyal ve törensel olguları birbirine bağlayabilmesidir. Kızılderililer kimi törenlerde doğru olanın yapılabilmesi için doğru şarkının seçilmesi gerektiğine inanırlar. Blackfoot (Kara Ayak) şöyle der: “Bir şeyi doğru yapmanın yolu onunla birlikte doğru şarkıyı söylemektir.” Her aktivite için farklı bir repertuar vardır. Pek çok Kızılderili kabilesinin kültüründe şarkıların rüyalarda açığa çıktığı düşünülür. Şarkıların ruhsal bir yapısı olduğuna inanılır ve bunun besteyi yapan kişiye bir ruh tarafından aktarıldığı düşünülür. Çoğu şarkının sözleri yoktur, şarkının söyleniş tarzı da ruhsal bir gücün varlığını hissettirir tarzdadır. Müziğin dinle büyük bir ilişkisi de vardır, hatta Kızılderili müziğinin karakteristik bir özelliği olarak bile düşünülebilir. Kadın ve erkeklerin farklılıkları şarkılardan da anlaşılabilir. Kadınların repertuarları her ne kadar kimi şarkılarda erkeklere eşlik etseler de, daha farklı ve daha kısadır. En önemlisi şarkı söyleme sitillerindeki farklılık, kadınların söyleyişi daha nazal (burundan) ve yumuşak, ritimler kesin vuruşlarla değil melodik süslemelerle belirtiliyor. Çoğu yerli kabilelerinin kültürlerindeki sosyal farklılıkların temel nedeni müzikal repertuarların ve şarkı stillerinin farklılığından ileri geliyor.

Kullanılan Enstrümanlar

Genelde vokal ağırlıklı bir müzik tarzına sahipler. İnsan sesinin yanında ritimsel eşlik olarak kullanılan davul türleri bulunuyor. Solo olarak davul kullanılmamasına rağmen çok çeşitli davul türlerine sahipler. Deriden yapılan daire şeklinde çift taraflı davullar görmek mümkün, hayvan figürlü süslemeler, farklı boyalarla boyanmış boncuklarla bezenmiş çeşitli davullar… Her seremoni için farklı bir tarzda ritim enstrümanları kullanılıyor. Metal ziller, birbirine sürterek kullanılan çubuk enstrümanlar, çan ve tokmak benzeri vurmalılar, ritim için kullanılıyor. Kültürün diğer önemli enstrümanı ise flüt. Çeşitli boyutlarda ve türlerde kullanılan bir enstrüman. Özellikle flüt için olan şarkı repertuarları var. Ayrıca diğer bir enstrüman türü Apache ya da Navajo kemanı olarak bilinen tek bir at kılından teli olan silindirik bir gövdeye sahip yaylı enstrümandır. Müzik içinde kullanılan en büyük öneme sahip olan enstrüman melodik olmayan ritim enstrümanları. Melodik enstrümanların fonksiyonları sınırlı. Genelde sözleri olmayan müzikler, melodiler var. Navajo ve Pueblo gibi kimi kabilelerde şarkı sözleri süslü şiirlerden oluşabiliyor. Kelimesi olmayan şarkıların, eksik olan enstrümanların yerini aldığı düşünülebilir.

Müziğin olduğu yerde “dans”tan söz etmemek mümkün değildir. Törenlere ve kabilelere göre dans stilleri de değişmekte tabii. Örneğin Powwow sırasında çok farklı kabilelerin farklı danslarını görmek mümkün. Dansçılarının kadınlardan oluştuğu “Jingle Dress” (Şıngırdayan Elbise) dansı bunlardan biri. Kadınların bu dans kıyafetinde kullanılan süslemelerin çıkardığı şıngırdama sesleri nedeniyle bu isim verilmiş. Elbisenin altına dikilen gümüş kesitler birbirine değdiğinde bu ses çıkıyor. Dansçıların giydiği elbiseler adeta bir sanat eseri; çok ince işlemeler, süsler, renkler elbiselerin göz alıcılığını artırıyor. Bu elbiselere Regalia adı veriliyor. Regalia’yı tamamlayan ve Mokasen adı verilen ayakkabılar giyiliyor. Güderi veya dişi geyik derisinden oluşan bu ayakkabılar yine hayvanların sinirlerinden yararlanılarak dikiliyor. Üzerlerinde çeşitli renkler ve boncuk süslemeler kullanılıyor. Boncuk ile işleme her türlü aksesuarda oldukça yaygın olarak kullanılıyor.

Kaynakça:

Excursion in World Music, Native American Music, Bruno Nettl.

Kalbimi Vatanıma Gömün, Dee Brown (E yayınları, 1973)

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...