Jump to content

Stres nedir?


muhtar

Recommended Posts

Stres, baskı altına girdiğimizde, metabolizmanın kendisi-ni yıkmak isteyen enerjiye karşı gerilerek direnç oluşturmasıdır. Stres, vücudun içsel bir savunma şeklidir. Ortadan kaldırılması gereken stres değil, stresi oluşturan nedenlerdir. İçsel basınç dengelendiğinde, stres zaten ortadan kalkacaktır. İçinden çıkamadığımız ve dengeleyemediğimiz birçok stres çeşidi vardır.

Örneğin trafiği yoğun bir otoyolda dikkatli araba kullanmaya çalışmamız stres oluşturabilir. Sahibi olduğumuz şeyler tehdit altındayken, oluşan şartlara boyun eğmek zorunda kalmamız, bizi ağır bir yükün altında ezmeye başlar. Ezilmemek için oluşturduğumuz karşı direncin ortaya çıkan etkisi de stres olur.

Uzmanların iddialarına göre stresi oluşturan, aslında yer çekimidir. Yatağa yattığınızda geçici olarak etkisini azaltabilir, ayağa kaltığınızda yeniden yüklenirsiniz. İnsan, iki ayağı üzerinde yaşamını sürdürebilen dünya üzerindeki tek varlıktır. Bunu sağlayan şey, üstün bir enerjitik seviyeye sahip olmasıdır.

Yer çekimini dengelemek için ayakta durduğumuzda ve harekete geçtiğimizde enerji sarfetmeye ve stres yüklenmeye başlarız. Kemik yapımız yardımcı olsa da kaslarımız yer çekimine karşı olarak ayakta durmayı ve dengede kalmayı başarabilmek için yoğun oranda enerji tüketirler. Hem zihin, hem de beden olarak yorulduğumuzda ayakta kalmamız çok zorlaşır.

Eğilmek ve çökmek, ağırlığını sürekli olarak üzerimizde gösteren enerjiye karşı bir savunma önlemidir. Fiziki açı-dan olduğu gibi duygusal ve zihinsel açıdan da bu böyledir. Fizik bedenimizin üzerine kaldıracağımızdan fazlasını yüklendiğimizde çöküntüye uğradığımız gibi, kaldıramadığımız duygusal ve zihinsel yükler karşısında da ruhsal anlamda çöküntüye uğrarız.

Reich’in savunusuna göre, yer çekimine karşı vücudu ayakta tutabilmek için, vücut ekseni boyunca hareket edilerek dengelenmenin sağlanması bedenin iki kutbunu devamlı aktif halde tutar.

Bilim adamlarının iddialarına göre, kapsamlı bir cinsel hayatın oluşturulabilmesi ve iki ayak üzerinde durma becerisinin sağlanması, yüksek düzeyde enerji temin edil-mesiyle ilgilidir. Enerjinin yüksek seviyede temin edilebilmesi, yeterli oksijene ulaşabilmekle, dolayısıyla, doğru ve yeterli nefes almayı daimi olarak sağlamakla ilgilidir.

Stresle başa çıkmanın bir başka yolu da acıyı kabul etmektir. Karşı koymadan, kendini onun etkisine açmaktır. Bunu sağlamak için yine diyaframdan alınan derin nefeslere ihtiyaç vardır.

Oluşturulabilecek yüksek enerjiyle baskıya karşı koymak yerine, baskıya yön vererek akmasını sağlamak stresin oluşumu engeller.

Strese yön vererek üzerinizden akmasına izin vermez, ya da zaman zaman boşaltımı ya da sağılımı sağlamazsanız, yükü taşımak zorunda kalırsınız. Omuzlarını kaldıran, üzerin-de görünür hiçbir yük olmadığı halde yüz kilo yük taşırmış gibi duran insanı düşünün.

Omuzlarındaki gerilim gerçekten yüz kiloluk bir yükü taşımaya eşittir. Kişi, yüz kiloluk yükü gerçek anlamda taşısaydı bundan kurtulması daha kolay olurdu. Göremediği bir yükü tanımlaması ve bu yükten kurtulması çok zordur. Omzuna yüklenen yükün oluşmasına engel olamayan kişinin yapacağı şey, arasıra yükü boşaltmayı (gevşemeyi) öğrenmesidir. Gevşeme çalışmaları en kolay, en hızlı ve en yüksek seviyede, nefes teknikleri uygulamalarıyla gerçekleştirilir.

Her kronik / tekrarlayan adale kasılması, vucutta sürekli bir stresin varlığını işaret eder. Her türlü stres oluşumuna karşı vücut, adaptasyon (uyum ) sendromu ile cevap verir.

Bu sendrom üç aşamalıdır.

Birinci aşama alarm tepkisidir. Hormonal düzeyde kendini gösterir. Vücut öncelikle böbrek üstü bezlerini harekete geçirerek strese karşı hormonsal bir savunma hazırlar. Stres, fiziksel bir tehlikeden oluşuyorsa sempatik sinir sistemini devreye sokarak kendisine zarar vermeyecek bir durum oluşturmaya çalışır. Tehlikeye karşı şavaşarak kurtulmayı ya da kaçmayı şeçer.

Stres devam ediyorsa, yani savaşarak ve kaçarak kurtul-mak mümkün olamıyorsa, ikinci aşamaya geçilir. Yine böbrek üstü bezlerinin ürettiği kortizon ve kortizol gibi hormonlarla strese uyum sağlanmaya çalışılır. Bu bir soğuk savaş dönemidir. Vücut stresi yenemeyeceğini ve kaçamayacağını anlamış, şimdi onu kontrol etmeye çalışmaktadır. Yoğun olarak enerjiye ihtiyaç duyulur. Bunun karşılanması nefes teknikleri uygulamalarının içinde yer almaktadır. Yogik nefesle yeterli oranda ve sürekli alınacak oksijen, uyum sürecini kısaltır ve dengelenmeyi sağlar.

Dengelenme sağlanamazsa uzun süreçte vücut yorgun düşer ve üçüncü aşamaya geçilir. Enerji tükenmiş, kontrol kaybolmuş ve yıkım başlamıştır. Bu safhaya kronik / devamlı yorgunluk denir. Kişi çökmenin eşiğinde ve her türlü rahatsızlığa açık haldedir. Adale kasılmaları, tikler ve seğirmeler devamlılık oluşturmuştur.

Omuzlar devamlı gergin, çeneler kilitli, bacaklar ve kollar kasılmış ve istem dışı sallanır durumda görünürler. Üçüncü aşamada yaşamlarını sürdürebilen kişilerin iradeleri zayıf-lar. Başarısızlık hissi en yüksek safhadadır ve kurban bilin-ciyle teslim olma duygusallığı taşırlar.

Bu durumdan kurtulmanın şartı, enerjisini strese karşı koyabilecek seviyeye çıkartmaktır. Bunun olabilmesi için, irade artırımı ve kontrol kazanımı için yogik tarzda nefes tekniklerine devam edilirken, gerilimden arındırmak ve bilinçaltının sağılımını sağlamak amaçlı tamamlayıcı ( holotropik ) kısa zamanda yüksek dozda oksijenin kanda oluşumunu sağlamak amaçlı, özel kurgulanmış nefes tekniklerine başvurulur.

Ben, Nefes Teknikleri Kurslarımda, her üç stres aşamasına farklı egzersizler uygularım. Gevşeme, farkındalık, yogik ve holotropik tarzda tekniklerin beraberce oluşturularak uy-gulanmasındaki amaç; strese maruz kalmadan, yaşamı neşe ve sevinç algılamaları içinde, zevk ve eğlenceye dönüştürmenin becerisini sağlamaktır.

mustafa kartal

alıntı haberdir

kaynak link : http://blog.alisen.net/

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...