Jump to content

Fıkralar - Nükteler - Hazır Cevaplar


tarihogretmeni

Recommended Posts

Günlük yaşamımızda birbirimize anlattığımız küçük fıkralar, hikayeler, nükteler ve hazır cevaplar var. Bunları sitemizde burada toplayalım. Ne dersiniz ?

İlk fıkra da benden olsun ;)

Bill Gates Microsoftsun bir seminerinde bilgisayar sektöründeki gelişmenin hızını anlatmak için şöyle bir benzetme yapmış:

“Eğer Volkswagen firması son 25 yıl içinde bilgisayar sektörü kadar hızlı gelişmiş olsaydı bugün 500 dolara alacağımız arabalara 25 dolarlık benzin koyup dünya turu atmamız mümkün olacaktı”

Birkaç gün sonra VW firmasının bir basın açıklaması yayınlanmış:

“Eğer otomotiv sektörü Bill Gates in işletim sistemi gibi gelişmiş olsaydı, her alacağımız arabada tek koltuk olacak, diğer koltuklar için ekstra lisans parası ödemek zorunda kalacaktık; arabamız sadece bizim ürettiğimiz benzinle çalışacak; gösterge tablosundaki tüm ikaz ve uyarı ışıkları yerine üzerinde ARABANIZ GEÇERSİZ BİR İŞLEM YÜRÜTTÜ VE KAPATILACAKTIR yazan tek bir lamba olacaktı.

Ayrıca her kazadan sonra arabanın hava yastıkları açılmadan önce bir düğmenin üzerinde HAVA YASTIKLARI AÇILACAK EMİN MİSİNİZ diyen bir ışık yanacaktı”

Link to comment
Share on other sites

SOKRAT VE BİLEYTAŞI

Talebelerden biri Sokrata sormuş:

-Herkese güzel konuşma dersleri verdiğin ve onlara hitabet sanatını öğrettiğin halde, niçin sen de çıkıp bir konuşma yapmıyorsun?

-Evlat, demiş Sokrat. Bileytaşı keskin değildir amma, en sert demiri bile keskin eder...

Link to comment
Share on other sites

SUSTURUCU TEDAVİ

Zamane gençlerinden biri,bir toplantıda Akifi küçük düşürmeye çalışıp:

- Siz baytardınız, değil mi? Demiş.

Akif, istifini bozmadan şu cevabı vermiş:

- Evet,bir yeriniz mi ağrıyordu?

Link to comment
Share on other sites

ÇANAKKALE İÇİNDE

İngiliz garson, Türk müşteriye:

-Çanakkalede çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz deyince, bizimkinden gayet soğukkanlı bir şekilde şu cevabı almış:

-Orada ne işiniz vardı?

Link to comment
Share on other sites

ÇIKMAYAN MANA

Mehmet Akif, Baytar Mektebinde müdür muavini olarak çalıştığı bir dönemde, muhasebeden gelen bir yazıyı anlayamaz. Yazıyı kaleme alan Salih Efendiyi aratarak yazıda ne demek istediğini sorar:.:

-Salih Efendi İki türlü mana çıksın diye böyle yazdık efendim cevabını verince, Akif dayanamaz ve:

-Hayret doğrusu, der. Biz birini bile çıkartamadık da.

Link to comment
Share on other sites

Bir Fransız yazar,Mehmet Akif'e:

-Kadınlarınızı evden çıkartmadığınız doğru mu?diye sorduğunda Akif:

-Daha önceleri öyleydi,karşılığını vermiş. Fakat şimdi dışarı çıkarttık ve bir türlü içeri sokamıyoruz.

Link to comment
Share on other sites

ÇANAKKALE İÇİNDE

İngiliz garson, Türk müşteriye:

-Çanakkalede çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz deyince, bizimkinden gayet soğukkanlı bir şekilde şu cevabı almış:

-Orada ne işiniz vardı?

Bu Atatürk'ün bir anısı değil miydi? ;)

Link to comment
Share on other sites

Lisede iken biyoloji hocamız anlatmıştı, sanırım yaşanmış bir olaydı.

Kadının biri liseyi dışardan bitirme sınavlarına giriyor, biyoloji sorularından biri şu:

Beyin ne iş yapıyor?

ve kadının cevabı;

PTT de memur!!!!

Link to comment
Share on other sites

Lisede iken biyoloji hocamız anlatmıştı, sanırım yaşanmış bir olaydı.

Kadının biri liseyi dışardan bitirme sınavlarına giriyor, biyoloji sorularından biri şu:

Beyin ne iş yapıyor?

ve kadının cevabı;

PTT de memur!!!!

;);):p

Duymamıştım bu da güzelmiş :p

Link to comment
Share on other sites

HAKLI TENKİT

Eflâtun, bir grup arkadaşı arasında oturan Sokrat’a:

- Geçen gün bir arkadaşını herkesin arasında azarladın, diye çıkışmış. O sözleri başbaşa kaldığın zaman söyleyemez miydin?

Sokrat, soruya soruyla karşılık vermiş:

- Beni böyle azarlamak için, başbaşa kalmamızı bekleyemez miydin?

Link to comment
Share on other sites

Kısa Bir Hikâye :

Bir zaman, bir padişahın müptelâ olduğu bir hastalığın ilâcı, bir çocuğun kanı imiş. O çocuğun pederi, çocuğu, hâkimin fetvasıyla bir para mukabilinde padişaha vermiş. Çocuk, mecliste ağlamak ve şekvâ yerine gülmüş. Sormuşlar: “Neden istimdad etmiyorsun, şikâyet etmiyorsun, gülüyorsun?”

Demiş ki: “İnsan, musibete giriftar olduğu vakit, evvel pederine, sonra hâkime, sonra padişaha şekva eder. Benim pederim, beni kesilmek için satıyor. İşte, hâkim de ölmekliğime karar veriyor. İşte, padişah benim kanımı istiyor. Bu antika ve pek garip ve şekli çok çirkin ve hiç görülmemiş bu hale karşı, ancak gülmekle mukabele edilir.”

Link to comment
Share on other sites

20. yy.'ın başında İstanbul'da Sakallı Celal diye hazır cevaplığıyla ünlü ve "Sakallı" lakaplı bir şahıs varmış. Bu adamı bir gün demirci bir arkadaşı evine davet etmiş ve Sakallı Celal de çocukları alıp gitmiş. Çocuklar 5-6 yaşlarında zayıf ve esmerler.

Demircinin evine geldiklerinde Demirci çocukları ilk defa görüyor tabi ve gülüp diyor ki; Ya sakallı, bu b*k böcekleri senin mi?

Sakallının cevabı hazır;

"Evet amcası elini öpmeye geldiler!".

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...