Jump to content

Ezginin, Omuzdan Yüreğe Yolculuğu: Keman


ysncn_

Recommended Posts

Ezginin, Omuzdan Yüreğe Yolculuğu: Keman

Seren Karlıdağ

Sesler vardır... Kimi zaman çok çok eski bir öykünün sokaklarına ******ürürken sizi, kimi zaman gelecek günlerin semalarından aşağıyı süzdürür gözlerinize. Sesler vardır... Nereden ve nasıl geldiği belli olmayan ama içinizde dönüp duran sesler. Öyle sesler ki karar aldırır, yaşam değiştirtir, yol belirler, o yoldan yürütür. Mutlak ki hepimiz bu içimizden gelen seslere kulak veririz yaşamımızın birçok anında.

Etrafımızdaki tüm olaylar, gözümüzün gördüğü, elimizin tuttuğu, kulağımızın duyduğu içimizdeki seslerin yaratıcısıdır. Bu ses elbette ki sadece olmuş olanın değil, aynı zamanda olacak olanın da sesidir.

Dıştan gelip de insanın içine içine, bir sızı gibi, acı bir çığlık gibi işleyen sesler vardır bir de.

Sesler vardır ki kaynağı bir tahta dolap misali kapalı, ama çalan kişinin içini dışını apaçık bir şekilde ortaya seren sesler... Yüksek tepelerden aşağıya kendini atan su damlacıklarının birlikte attıkları çığlıkla, kelebeğin gökyüzünde süzülürken kanat çırpışıyla, serin esen rüzgârın ağaç yapraklarını okşamasıyla duyulan sesler...

Bir yay çekişiyle, bir mızrap vuruşuyla, bir nefes üflemesiyle çıkan sesler de vardır. Bunların içinde kulağa en hoş gelen ve birçok duygunun teline vuranlardan biri de kemanın sesi olsa gerek. Ses renginin etkileyiciliğiyle keman, en yaygın ve en sevilen çalgılardan biri. İnsanın değişen ruhsal durumunu, heyecanı, coşkuyu, acıyı, özlemi, sevgiyi, şefkati ayrıntılarıyla canlandırabilir ve çeşitli yorumlamalara açabilir insanın beyninde. Eski bir dost gibi başını omzunuza yaslar, çalarken. Siz de çenenizin altındaki bu sadık dosta içinizi açarsınız mutlaka. Usta bir anlatıcıdır kısaca.

Bu gücü onu bir solo çalgı yapmıştır ayrıca. Keman, teknik bakımdan da kendisini geliştirebilen bir çalgı.

Çalma tekniği çok zengin. Arpejler, geçitler, diziler, flajöleler(*) ve pizzicatolar(**)... Orkestra içinde kemanlar, “birinci ve ikinci keman” olarak iki guruba ayrılırlar. Birinci kemanlar, genelde yaylı çalgıların en üst partisini seslendirirler.

Notaları sol anahtarı ile yazılan kemanın telleri sırasıyla “Sol, Re, La, Mi” olarak akort ediliyor. Böylece teller “tam beşli” aralıklarla tınlıyor. Her telin kendine özgü bir ses rengi var. En ince sesleri veren “Mi” teli, parlak bir ses rengine sahip. “La” ve “Re” tellerinin sesi yumuşak ve tatlı. Duygusal anlatımlar, bu iki tel üzerinde derin etki yaratıyor. “Sol” telinin tınısı ise insan sesindeki “alto”ya benziyor. Bu tel üzerinde yumuşak ve kuvvetli sesler, koyu ve dolgun tınılar elde edilebiliyor.

Kemanın ilk kez ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmese de Ortaçağ’da İngiltere’de Fiddle, Almanya’da Fiedel, İtalya’da Lira da Braci, Fransa’da Viel adlarıyla kullanılan yaylı çalgılar, kemanın atası sayılıyor.

16. ve 17. yüzyıllardaki keman yapım ustaları Nicolo Amati, Paolo Maggini, Giuseppe Guarneru ve Antonio Stradivarius ise kemana son şeklini verenler...

Bir ezginin kulağa hoş gelmesi, sadece çalanın ustalığından olmasa gerek. Çalınan çalgının usta ellerden çıkmış olması da bir o kadar önemli bir etkendir hiç şüphesiz.

Dıştan bakıldığında çok sade olan keman, içi boş bir tahta rezonans kutusu, uzunca bir sap ve bunların üzerine gerilmiş dört telden oluşuyor. Gövde uzunluğu 38 cm. Sesi, öteki çalgılara göre birçok bakımdan insan sesine daha yakın. Çene altı ile omuz arasına sıkıştırılarak tutuluyor. Sol elin parmakları sap üzerinde bulunan tellere basarak gezinirken, sağ elde tutulan yay, kemanın tellerine sürtülerek çalınır. Gövdenin orta bölümündeki yan girintiler yayın daha kolay hareket etmesini sağlar. İşte bu mütevazı görünümlü kemanın bedeninde çok ince oranlarla belirlenmiş ve akustik hesaplamalardan geçmiş 70 ayrı parça bulunuyor.

İnsanın çalgılarla olan ilişkisi sadece müzik dinlemekle ya da beste yapmakla, çalgı çalmakla sınırlı değil. Bir başka boyutu da, çalgı yapımı. Sadece kuru bir tahta kutu üzerine takılan tellerde olmasa gerek işin sırrı. Kemanda var olan 70 parçanın her birine değen eller müziğin daha da estetik bir şekilde kulağımıza gelmesinde üstünden atlanmayacak bir etken hiç kuşkusuz.

Tüm sadeliğine rağmen, yapımı çok zor olan bir çalgı keman. Ona baktığınızda gördüğünüz bir sap, bir gövde, bir arşe... Bütün kemanı tepeden tırnağa süzmeye kalksanız bu sizin dört beş saniyenizi ancak alır. Ama yapımı aylar alıyor işte.

Bir keman yapımcısının, kemancının beynindeki o eşsiz keman sesine ulaşmak için gösterdiği çaba ve verdiği yıllar, bir-iki cümle ile anlatılıp geçilebilecek şeyler değil. Size kelimelerle tarif edilen keman sesini ormandan gelen odun kütüğünden çıkarabilmeniz, kemancının beyninde var olan o sese can vermeniz ne kadar kolay olabilir ki?

Çalgınız, siz onu elinize aldığınız andan itibaren bir uzvunuzdur artık. Çalgınızın kusurlu olması sizin de kendinizi kusurlu hissetmenize, anlatımınızda eksiklerin olduğunu düşünmenize sebep olabilir. Oysa usta elden çıkmış olan bir çalgının vereceği haz, çalanla çalgı arasındaki müzik gibi bir diyaloğu dinlerken hemen hissedilir.

Tıpkı insanlığın gelişim seyrinde olduğu gibi en doğru olana ulaşma mücadelesinde denemeler sayısız kez olmuş kemanda da.

Çalgıya parlak bir ses verecek esneklikteki tahtanın aynı zamanda güçlü ve sağlam da olması gerekir. Hangi ağacın daha doğru olduğu, en güzel sesin hangi ağaçtan elde edilebileceği, sayısız denemeden sonra nihayet 1600'lü yıllarda bulunmuş.

Çok çeşitli ağaçlar denenmiş. Ihlamurdan tutun da söğüde kadar birçok ağaç denenmiş ama en iyi sonuç, kelebek ağacından alınmış. Kemanın alt tablosu, sapı ve eşiği kelebek ağacı (akçaağaç-acer), üst tablosu (ses tablosu) beyaz çam denilen ladin ağacından yapılıyor. Kemanın eşiği ise kelebek ağacından; kuyruk düğmesi, kuyruk köprüsü, tellerin takıldığı kuyruk, sap üzerindeki klavye, tellerin akort edildiği burgular, baş eşik ve çenelik ise abanoz ağacından...

Kenar, geleneksel olarak hem görüntü açısından hem de tahtanın çatlamasını önlemek amacıyla esnek akçaağaç ve boyanmış armut ağacı katlarından yapılıyor. Özellikle kelebek ağacı çok özel bir şekilde yetiştirilen, zor bulunan ve dünyanın en kıymetli ağaçlarından birisi. Ses yansıtma özelliğinin çok fazla olması onu değerli kılan en önemli yanı. Kemanda kullanılması 1600’lü yıllarda İtalya Cremona’da açılan keman yapım okullarında gerçekleşmiş.

Keman ve onun gibi yaylı çalgılar için gerekli olan ağacın kesilme işlemi de bir kereste biçiminden farklı. Bu iş için bu konuda yetişmiş uzman kişiler çalışabilir ancak. Yıldız biçimde kesilirler ki bunun sebebi de arka ve göğüs ses tablosunun iki parçadan oluşması ve bunların birbirinin simetriği olması. Sapın kesiminde ise ağacın damarların yana doğru dik gelmesi gerekir.

Müzik aletleri yapımında kullanılacak ağaçların en büyük özelliği de en az on yıl bekletilmesi. Çünkü ağacın kendi içerisindeki öz suyunu atması gerekiyor, öz suyunu çekmeyen ağacı kullandığımızda ses verme özelliği ve çalışması yaptığımız işi bozar.

Keman yapımında kullanılan malzemeler kadar, nasıl yapıldığı da önemli. Teknik olarak keman parçaları, bunların nasıl yapılacağı, ölçütler, oranlar, boyutlar, parçaların olması gereken yerler vs. hakkında bilinmesi gereken birçok ayrıntı var.

Keman yapımında amaç her çalgıda olduğu gibi sonunda, çalacak olan kişiye tam anlamıyla yanıt veren bir çalgı ortaya koymak. ‘Arşe’nin tellere sürtünmesi ile oluşan titreşimin kulakta başlayan, oradan da insanın içine doğru devam eden yolculuğunda bir aksama olmaması. Tellerin titreşimi, eşikten içi boş olan gövdeye geçecek ve orada güçlü ve düzgün bir şekilde yayılacak. Ve burada işte kemana özgü bir tını ortaya çıkacak.

Keman yapımı, bir ağacın tomruğundan kesilen dilim şeklindeki tahta bölmelerle başlar. Gövde; göğüs tahtası ya da tabla denen üst kapak, alt kapak ve onları birleştiren “yanlık” adlı verilen bir kasnaktan oluşur.

Göğüs ve arka kapak denilen her iki kapak, yan yana tutkallanan ve lifleri bütün kapak boyunca düzgün gider biçimine getirilen iki bölmeden yapılır. Bu iş sona erdiğinde göğüs kapağının, her yanı aynı olur. Ama sırt, ortasında biraz daha kalındır. Bu levhalar önce içine birçok tahta takoz yerleştirilmiş olan bir kalıba alıştırılır.

Takozlar, yanlıkları bir arada tutmaya ve bunları gövdeye tutturmaya yarar. Üst kapak üzerinde “f” biçimindeki iki ses deliği açılır ki böylece ses titreşimlerinin gövdeden dışarı çıkması sağlanmış olur. Sonra tahtadan yapılmış bir bas çubuğu, titreşimleri eşikten göğüs kapağı üstüne yaymak üzere, kapağın iç yüzüne boylu boyunca tutkallanır. Gövdenin içine boydan boya yerleştirilmiş bu bas çubuğu ya da bas kirişi denen bir çıta, sesin tınlamasını sağlar. Eşiğin tam altında da, can direği denilen bir takoz ise ses titreşimlerinin alt kapağa iletilmesine yardımcı olur.

Kızgın bir ütüyle yumuşatılan yanlıklar, takozlara tutkallanır. Daha sonra kalıp çıkarılır; yanlıklar çalgının kalan yerlerine tutkallanmaya hazır duruma gelmiştir.

Sap ve salyangoz akça ağaçtan ince testere ve iskarpelalarla oyulur. Abanoz ağacından yapılmış dört adet akort burgusunun takılacağı delikler delinir. Burgu yuvalarına yerleştirilen kulaklar tellerin istenilen ölçüde gerilmesini sağlar.

Tellerin köprü aracılığıyla gövdeye yaptığı basınca direnebilmesi için alt ve üst kapaklara hafif bir kavis verilmiştir. Sapın ucundaki burgulara (kulak) sarılarak bağlanan teller bir eşikten (köprü) geçerek gövdenin ucundaki kuyruk bölümüne bağlanır. Köprü tellerin titreşimini üst kapağa iletir.

Vernik çeşitli maddelerden olabilir. Hint reçinesi, meşe boyar maddesi, sarı anilin boya, kardeşkanı gibi... Bütün gövde verniklendikten sonra, sözgelimi abanozdan ya da gül ağacından yapılmış kemanın tuş bölümü (perdeliği) gibi dıştan görünen donanımlar eklenir. Ve eşiğin altına can direği yerleştirilir.

Kemanın uç kısmına takılan düğme yardımıyla alt eşik takılır. Teller alt eşiğe takılarak, köprünün konumu ayarlandıktan sonra salyangoz üzerindeki burgularla akort edilecek hale gelir ve keman son halini kazanır. Kemanı çalmak için kullanacağımız yay, yay çubuğunun burnu ile topuğu arasına gerilen at kılından oluşur. Topuğun alt tarafında yer alan vida döndürülünce, topuk geri çekilerek kıllar gerilir. Tellere sürtünmeyi arttırmak için kıllara yapışkan reçine sürülür.

Cilalama aşamasında yapılan tercihin (cila türü, yoğunluğu, kat sayısı vs.) kemandan elde edilecek ses tonu üzerinde ciddi etkisi var. Yapım işleminin her aşaması, çok ciddi bir konsantrasyon ister. Sonuçta her temas, her müdahale, sese, ses tonuna direkt etki eder. Her keman bir diğerinden çok farklıdır. Her kemanın kendine özgü bir öyküsü vardır yani. Tamirat için gelen her kemanın derdinden anlayan keman yapımcısı da adeta bir psikolog gibi, bir psikiyatr gibi onu dinler, sorunu anlar ve müdahale eder. Daha önce de dediğimiz gibi nasıl ki keman çalmak yıllar istiyorsa, keman imalatı da çözülmüş sorunlarla dolu yıllarla biriken tecrübe gerektiriyor. Onu çalmak için gösterilen çabanın, sabrın, dikkatin ve emeğin aynısı yapımında da gösterilmeli.

Ve tarihin derinliklerinden gelen bu çalgının serüvenini yaşatan ve Türkiye'de keman yapımı işiyle uğraşan birçok insan var. Artık günümüzde gelişen teknolojiye uygun olarak da keman yapılıyor ama bu kemanların asla ve asla bizim yukarıda tarif etmeye çalıştığımız sesleri vereceğini düşünmüyoruz.

********/*******

(*) Flajöle: Özel bir dokunuşla asıl ses yerine o sesin doğuşkanlarının çıkarılmasına denir.

(**) Pizzicato: Yaylı sazlarda tellerin parmak çekişleriyle seslendirilmesi.

Not: Keman yapımı ile ilgili verdiği bilgilerden dolayı Taksim İstiklal Caddesi Kumbaracı Yokuşu’nda bulunan Kız Kulesi Enstrüman Yapımı ve Tamir’inden Mehmet Galip Can Bey’e teşekkür ediyoruz.

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...