Jump to content

Bakış Açısı


tarihogretmeni

Recommended Posts

Bakış Açısı

Mahkeme salonu gün ortası tenhalığındaydı. İlginç bir dava olmadığı için salonda fazla seyirci yoktu. Davalı ve davacı yerinde ise yaşlı bir kadınla bir erkek oturuyordu.

Gencecik hâkim salona girince ikisi de zar zor ayağa kalktı. Hâkim yerine oturdu. Önündeki dosyaya bir göz attıktan sonra, yüzünü buruşturup içinden söylendi:

"Al bir boşanma davası daha!"

Dava ile davalıya bakınca şaşırdı. İkisi de yetmişini aşkın görünüyordu.

"Sekseninde filan olmalılar" diye düşündü, "bu yaştan sonra da boşanma davası açılır mı? Neyse barıştırıp davayı düşürürüz."

Yaşlı çifti barıştıracağından emin olarak sesini yükseltti:

"Anlat bakalım nine, dededen neden boşanmak istiyorsun?"

Yaşlı kadının gözleri doluydu. Kırpıştıra kırpıştıra torunu yaşındaki hâkime baktı. Ve inim inim bir sesle anlatmaya başladı:

"Elli yıl kadar önce evlendik. Evlendiğimiz yıl kocam olacak adam bana bir buket fesleğen çiçeği verdi. Kendisi o kadar duyarsızdır ki, eminim bunu hatırlamaz bile. İşte onların yaprağını saksıya ektim. Yeni fesleğenler ürettim. Bir zaman sonra salonum fesleğen bahçesine döndü. Hepsini çok seviyordum. Çünkü hepsinin Özünde bir zamanlar kocamın bana armağan ettiği fesleğen yaşıyordu. Bu kadar düşkün olmamı yadırgayabilirsiniz. Ama ne yapayım, yavrumuz olmadığı için bütün sevgimi onlara vermiştim. Bir gün baktım yaprakları sararıyor. Kocam askerliğini bahçıvan olarak yapmıştı, neden öldüklerini sordum. Bana dedi ki, fesleğenler gündüz değil, gece yarısı sulanırmış. Bunu duymamla, her gece kalkıp çiçeklerimi sulamaya and içtim.”

Yaşlı kadın derinden bir iç çekti, bu defa hâkime bakmamaya çalışarak konuşmasını sürdürdü:

"Hastalıkta sağlıkta, soğukta, sıcakta, tam elli yıl boyunca her gece yatağımdan kalkıp sedef çiçeklerimi suladım. Şu benim boşanmak istediğim adam, bir sabah da ben kalkayım demedi. Hiçbir yardımını görmedim."

"Peki, boşanmak için bunca sene neden bekledin nine?" diye sordu gencecik hâkim, "üç sene, beş sene, baktın kafana göre değil, o zaman boşansaydın ya."

"Ailenin kutsal olduğunu öğrettiler bize evlâdım, zırt-pırt boşanma olmaz. Bıçağın kemiğe dayanması lâzım."

"Anladım" derken gülümsedi hâkim, "bıçak ne zaman kemiğe dayandı?"

"Birkaç gün önce" diye soruya cevap verdi yaşlı kadın, "yorgunluktan, belki de yaşlılıktan o sabah uyuyakalmışım. Çiçeğime su veremedim. Yavrucak susuzluktan öldü. Kuruyuverdi. Hiç olmazsa tek bir sabah yardım etseydi. Ama etmedi. Onun yüzünden yavrucağımı kaybettim. Böyle bir adamla artık bir dakika bile evli kalamam hâkim evlâdım, lütfen bizi boşa. Onsuz daha huzurlu yaşayacağıma eminim."

Kadın sustu. Gözlerini sildi.

Gencecik hâkim yaşlı adama çevirdi gözlerini:

"Eşini duydun" diye konuştu, "söyleyeceğin bir şey var mı?"

"Var" dedi yaşlı adam, karısı tarafından ağır şekilde suçlandığı için önüne bakarak, "ancak nereden başlayacağımı bilemiyorum."

"Ta başından başla" dedi hâkim, "en başından."

"Tamam" dedi yaşlı adam. Ve hikâyesini anlatmaya başladı:

"Askerliğimi reisicumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptığım sırada tanıdım Fadime'yi: Fesleğenlerle, krizantemlerle, açelyalar ve sedef çiçekleriyle birlikte. Birbirimizi ölümüne sevdik. Ona en güzel çiçeklerden buketler yaptım. Sonra evlendik. Evliliğimizin ilk yıllarında boyun ağrısı çektiği için doktora ******ürmüştüm. Doktor boyun kireçlenmesi teşhisi koydu. Uzun süre yatakta kalırsa boynundaki kireçlenmenin artacağını, bu sebeple her gece kalkıp gezinmesi gerektiğini söyledi. 'Her gece en az bir kere yataktan kalkıp dolaşsın' dedi. Fakat eşim doktoru dinlemedi. Bu konuda beni de dinlemedi. Aramızda bu tartışma sürerken sedef çiçeklerinden en gösterişlileri kurumaya yüz tutmaz mı, hemen aklıma bir cinlik geldi: Gece yarısı sularsa yeniden yeşereceğini söyledim. Çiçeklerini o kadar çok seviyordu ki her gece sulayacağını biliyordum. Ancak uykusu ağırdır

Fadime'min. Bunun da bir yolunu buldum. Ne yaptım ettim, onu her gece uyandırdım. Ve sevdiğim kadını, evladı gibi sevdiği çiçeklerini sularken, her gece gizlice seyrettim. Ama geçen gece, yaşlılık işte, uyanamamışım. Uyanamayınca Fadime'mi de uyandıramadım. Çiçek susuz kaldı. Bu yüzden suçlanıyorum. Ve benden boşanmak istiyor. İnsafınıza havale ediyorum, hâkim oğlum."

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...