Jump to content

Zarifoğlu vefatının 20. yılında anıldı


tarihogretmeni

Recommended Posts

Türk şiirinin önemli isimlerinden Cahit Zarifoğlu, vefatının 20. yıldönümünde düzenlenen bir programla anıldı. Ümraniye Belediyesi’nin düzenlediği programa katılan yakın dostu Prof Dr. Nazif Gürdoğan ‘Onun on parmağında yirmi marifet vardır

11496.jpg

Türk şiirinin önemli şairlerinden Cahit Zarifoğlu vefatının 20. yılında Ümraniye Belediyesi’nin düzenlediği bir programla anıldı. Ümraniye Belediyesi Kültür Merkezi’nde düzenlenen programa Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can, şairin yakın dostlarından Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan, Şair Nurettin Durman, Radyo7 Genel Müdürü ve şair Ferman Karaçam, Radyo programcısı-şair Kahraman Tazeoğlu ile Zarifoğlu’nun sevenleri katıldı.

BAŞKAN CAN: ‘ZARİFOĞLU BİR DÖNEME DAMGASINI VURDU’

Programda bir konuşma yapan Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can, ‘Kültürümüzün, değerlerimizin yaşanması adına, bu değerleri oluşturan insanlara sahip çıkmamız lazım’ dedi. ‘Zarifoğlu bu ülkenin düşünce ve edebiyat dünyasının bir dönemine damgasını vurmuş bir şairdir’ diyen Başkan Can, belediye olarak ülkenin kültür ve düşünce mirasında emeği olan isimleri yaşatma konusunda hassas olduklarını belirtti. Can, şunları söyledi: ‘Görevi devraldığımızda Ümraniye’de Cahit Zarifoğlu adını taşıyan bir kütüphane vardı. O kütüphaneyi içinde kitaplık, meslek kursları, bilgi evi olan bir Kültür Merkezine dönüştürdük. Yaptırdığımız kültür merkezleri ve bilgi evlerine düşünce ve edebiyat dünyamızın önemli isimlerin adlarını veriyoruz.’

NAZİF GÜRDOĞAN: ‘HAYATIMDA GÖRDÜĞÜM EN CÖMERT İNSANDI’

Radyo7 Genel Müdürü-şair Ferman Karaçam’ın yönettiği panel, Zarifoğlu’nun hayat hikâyesinin verilmesiyle başlandı. Zarifoğlu’nun dolu dolu bir yaşam sürdüğünü belirten Ferman Karaçam onun, hayatını inandığı değerlere adayan bir düşünce adamı olduğunu söyledi. Daha sonra söz alan Zarifoğlu’nun yakın dostu Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan şunları söyledi: ‘ O sanatı, şiiri, romanı kısacası ilgilendiği bütün dalları doğruyu, gerçeği aramak için bir araç olarak kullanırdı. 7 kişi olarak yola çıktık. Mavera isminde bir dergi çıkardık. Mavera Dergisi dönemin edebiyat okulu oldu. Çıkar ve gösterişten uzak, samimi bir edebiyat ortamı oluşturduk. Zarifoğlu hayatımda gördüğüm en cömert insandı. Kendisinden talepte bulunan birini geri çevirdiğine şahit olmadım. O kadar zarifti ki, rastladığı herkesle selamlaşır, hal hatırlarını sorardı. Kadirşinastı. On parmağında yirmi marifet vardı. Bir gün içinde 40 mektup yazar, program yapar, eş-dost ziyaretinde bulunur, kitap yazardı. Proje adamıydı. En küçük bir şeyden devasa projeler üretirdi. Çocukları çok severdi. Hayatının son günlerinde hep çocuklarla ilgilenip, onlara yönelik kitaplar yazdı.

Daha sonra söz alan şair Nurettin Durman ise Cahit Zarifoğlu ile nasıl tanıştıklarını anlatarak başladığı konuşmasında ilginç hatırlarını dinleyicilerle paylaştı. Gönderdiği bir şiirin dergide yayımlanmaması nedeniyle Zarifoğlu’na kızdığını ve Mavera’yı okumaktan vazgeçtiğini söyleyen Durman, bir tesadüf sonucunda aniden karşılaştıklarında Zarifoğlu’nun nezaket ve sıcaklığı karşısında şaşkına döndüğünü söyledi. O günden sonra yaptığından büyük pişmanlık duyduğunu belirten Durman, kendisiyle güzel bir dostluk kurduğunu söyledi. Durman, Zarifoğlu’nun içtenliği ve sıcaklığıyla herkesi kısa sürede etkilediğini de sözlerine ekledi.

Programa katılan diğer bir konuk olan Radyo programcısı ve şair Kahraman Tazeoğlu, Cahit Zarifoğlu’nun şiirlerinden örnekler okudu.

CAHİT ZARİFOĞLU KİMDİR ?

1940 yılında Ankara'da doğan Cahit Zarifoğlu aslen Maraşlıdır.

Babasının memuriyeti dolayısıyla ilk ve orta öğrenimini Siverek, Ankara, Kızılcahamam ve Kahramanmaraş'ta tamamladı. 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Öğrencilik yıllarında çeşitli kurumlarda çevirmen olarak çalıştı. Dil kurslarına katılmak için Avrupa'ya gitti. Bu vesile ile belli başlı Avrupa ülkelerini dolaştı. Döndükten sonra özel bir lisede öğretmenlik, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu ve TRT'de çevirmenlik, son olarak İstanbul radyosunda denetçilik görevinde bulundu. Edebiyat çalışmalarına lise yıllarında başlayarak, Maraş gazetelerinde şiir ve hikayeler yazdı. Yine Maraş'ta Açı dergisini çıkardı. Sanat hayatının bir bölümünde şiirleri Papirüs, Türk Dili, Yeni Dergi’de yayımlandı. Daha çok Diriliş, Edebiyat, özellikle de Mavera dergilerinde çıkan şiir, hikaye, günlük ve eleştirileriyle tanındı. Bir süre, kurucularından olduğu Akabe Yayınları ve Mavera Dergisi'ni yönetti. Yeni Devir, Milli Gazete ve Zaman gazetelerinde Ahmet Sağlam, Vedat Can, Abdurrahman Cem imzalarıyla yazdığı köşe yazılarıyla yakın bir dialog içine girdiği geniş bir okuyucu kesimince ilgiyle izlendi. Ayrıca İslam, Kadın ve Aile, Gülçocuk ve bazı çocuk dergilerinde ürünleri çıktı. Son yıllarda çocuk edebiyatına yöneldi. Çocuklar için yazdığı kitaplardan biri olan Yürekdede Ve Padişah adlı eseriyle 1984'te Türkiye Yazarlar Birliği'nce çocuk edebiyatı dalında yılın yazarı seçildi. Çizgi dışı şiiri ve kendine has şiir diliyle ilk bakışta zor anlaşılır ama son derece orjinal şiirler yazdı. 7 Haziran 1987 yılında İstanbul'da vefat etti. Mezarı İstanbul Beylerbeyi'nde Küplüce Mezarlığı'ndadır.

Yayınlanmış eserleri:

“İşaret Çocukları” (Şiirler, 1967), “Yedi Güzel Adam” (Şiirler, 1973), “İns” (Hikâyeler, 1974), “Menziller” (Şiirler, 1977), “Yaşamak” (Günlükler, 1980), “Serçekuş” (Uzun Hikâye, 1983), “Ağaçkakanlar” (Masal, 1983), “Katıraslan” (Masal, 1983), “Yürek Dede ile Padişah” (Masal, 1984, Türkiye Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülü), “Savaş Ritimleri” (Roman, 1985), “Korku ve Yakarış” (Şiirler, 1986), “Bir Değirmendir Bu Dünya” (Denemeler, 1987), “Motorlu Kuş” (Masal, 1987), “Sütçü İmam” (Tiyatro, 1987), “Gülücük” (Şiir, 1989), “Ağaç Okul” (Şiir, 1990).

AFGANİSTAN ÇAĞILTISI

Bütün azalarını harbe çağır

Sofran açılsın elin şehit ballarından alsın

Saraylar damlar yeniden kurulsun

Ağaçlar içinden akan nehre

Dalçık günde bin kere ve gecelerde

Omuzbaşlarını denetleyen defterlerden yalnız sağdaki kalsın

Kalem yazsın yazsın

Küheylan bir aşık ol

Öyle yalvar ki ellerim zahmet balyalasın

Kaslar şehit dalgaları ve haykıran kan

Başlasın vuslat gününü toprağa

Başlasın hatırlatmaya denize kumsalını

Şimdi üzgünüz arkadaş

Yolumuza çıkmayın üzgünüz...

Hava çok hoş denizin tuttuğu yerler derin

-Konuş şimdi zaman hiç geriledi mi

Hava çok hoş kuşların tuttuğu yerler berrak

-Konuş şimdi daveti duydun mu

Bir gece uyandın ki ellerin başaklarda

-Konuş şimdi açık ağzına o gül yaprağı konan şehidi gördün mü

Çoktan hayretle dondu kaldı bağlar ovalar

-Konuş şimdi bekliyor mu yalınayak çocukları ağacında buğday

Hava çok hoş insanın tuttuğu yerler azar azar

Kalbin zengin davetleriyle oynar

Çocuklar o anda çok yakında bakarsın bir aşk sayhasında

Yaslanırlar güzel anaların kollarına

Hava çok hoş başın tuttuğu idrak yanımızda

Adamlarımız yiğit

Kadınlarımız hamarat

Çocuklarımız dolu bilinç harmanı

Köpeklerse sayılı

Elimizde cahiliye dönemi sonrası bir pala

(Kavmiyetçilik etme dedik ucu kırılır)

Kırıldı da

Şimdi severiz türkmeni peştunu

Onarılmış gerilmiş bileylenmiş ve doğramakta

Isın gökyüzü ısın

Çocukları kavrulmuş kadınlar yeniden hamarat yeniden gebe

Bunlar gübre insan değil

Gömlekler çelik zırh

Öyle bir çalgı çaldılar ki

Seslerin çağırıp koyunlara bile

Koyduğu zehirli gaz rüyaları

Analara şaşkın çocukların

Üç beş yaştakilerin

Yüzleri harp yarası

Harp yanığı

Ama öpülmekte okşanmakta yanakları

Hangisi hangisine mübadil

(Dünya bu olamazdı)

Hangisi özne hangisi edilmiş gelinmiş bilinmemiş

Yağmur peyderpey kar tane

Gamzem oyuyor düşüncemi

Kime eşitim nasıl nerdeyim

Gamlanmaktayım

Hayır bir tereddüttü geçti

Füsun bu karadağmağdeni

İsyan muannit

Mösyö sevinçli mister memnun ağa yarı tok köylü sarı yaprak

Millet üzgün

Hani dengeler kuracaktık

batının kızıl ulusları bindokuzyüz seksen kölelik yapmak istemiyorum

bu kahveniz

yıldızlarınız şapkanız

buyrun unutmuş olmalısınız dehanız şerefiniz

buyrun cep feneriniz

Buyrun boynumuzdaki halkayı tutunun

Ve semirin

Hani dengeler kuracaktık

Hani çağdaş uygarlıklardan tutunacaktık

Hayır batının ulusları kızıllarla karışık

Bin dokuz yüz seksen bay batıya buna şuna

Cennetlik yapmak istemiyorum

Çevir tarihi çevir

BindörtyüzBİR

Bu kafa ne zaman köreldi

Çalınanlar siren besteleri

İmdatlarla düşün

Bu anne asla merhamet dışında

Gözleri nemli olmamıştı

Hayır batının ulusları yıl bindokuzyüz seksen değil

Bindörtyüz bir

Fakat beşyüz yetmiş dokuz yıl geçmiş değil

Ne bir karışıklık var

Ne bir dev rüya görmüş

Değil

Kıraç bir yamacı bir ekspres kıymıklıyor gibi

Tünellere ses basılmış değil

Elbette bunlar değil

Yazmaktan çektiğim yalnızlık da değil

Bahsi kapatalım ve yatalım için de değil

Hiçbir şey değil hiç biri değil

Anlatabildik mi arkadaş. Acaba

Körebe bitti duvarı kaldır at

Haydi zemini düzledik alt yapısını kurduk savaşın

Dikil yanıma

Ellerimizde birer çakıl taşı

Onlarla dikilelim karşı karşıya

Yüzlerimizin kefen örtülerini yırtalım baştan başa

Görürsün berrak içi

Derisi yüzülmüş kan gibi yüzlerimizin

Bu harp başka

Kim diyorsa ki batılılarla başımız bir taşta

Cellatlarla aynı kaptan yiyoruz

Aynı kirli hava

Aynı kafa ayağımızın bodrumunda

Hayır arkadaş bu hesap bambaşka

Ne son aylardayız ne bu son gün

Sanki dünya bir tek kaldırıp vuracağım gürze gebe

Gözleri yumuşak yüzü yorgun bileği sert toprak

Sanma ki harp derdinden geçtim

Düşünme ki dökeceğin kanlar hunhar

Derimin altında ne belalar baygın

Bir devlet taşıyorum başımda

Bu ev bana dayanmaz

Çöker kızıllar kuduran inleri dünyanın

Arkadaş

Şimdi yalnız savaş

haber7 / şiraze.net

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...