tarihogretmeni Posted June 8, 2007 Share Posted June 8, 2007 Türk şiirinin önemli isimlerinden Cahit Zarifoğlu, vefatının 20. yıldönümünde düzenlenen bir programla anıldı. Ümraniye Belediyesi’nin düzenlediği programa katılan yakın dostu Prof Dr. Nazif Gürdoğan ‘Onun on parmağında yirmi marifet vardır Türk şiirinin önemli şairlerinden Cahit Zarifoğlu vefatının 20. yılında Ümraniye Belediyesi’nin düzenlediği bir programla anıldı. Ümraniye Belediyesi Kültür Merkezi’nde düzenlenen programa Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can, şairin yakın dostlarından Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan, Şair Nurettin Durman, Radyo7 Genel Müdürü ve şair Ferman Karaçam, Radyo programcısı-şair Kahraman Tazeoğlu ile Zarifoğlu’nun sevenleri katıldı. BAŞKAN CAN: ‘ZARİFOĞLU BİR DÖNEME DAMGASINI VURDU’ Programda bir konuşma yapan Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can, ‘Kültürümüzün, değerlerimizin yaşanması adına, bu değerleri oluşturan insanlara sahip çıkmamız lazım’ dedi. ‘Zarifoğlu bu ülkenin düşünce ve edebiyat dünyasının bir dönemine damgasını vurmuş bir şairdir’ diyen Başkan Can, belediye olarak ülkenin kültür ve düşünce mirasında emeği olan isimleri yaşatma konusunda hassas olduklarını belirtti. Can, şunları söyledi: ‘Görevi devraldığımızda Ümraniye’de Cahit Zarifoğlu adını taşıyan bir kütüphane vardı. O kütüphaneyi içinde kitaplık, meslek kursları, bilgi evi olan bir Kültür Merkezine dönüştürdük. Yaptırdığımız kültür merkezleri ve bilgi evlerine düşünce ve edebiyat dünyamızın önemli isimlerin adlarını veriyoruz.’ NAZİF GÜRDOĞAN: ‘HAYATIMDA GÖRDÜĞÜM EN CÖMERT İNSANDI’ Radyo7 Genel Müdürü-şair Ferman Karaçam’ın yönettiği panel, Zarifoğlu’nun hayat hikâyesinin verilmesiyle başlandı. Zarifoğlu’nun dolu dolu bir yaşam sürdüğünü belirten Ferman Karaçam onun, hayatını inandığı değerlere adayan bir düşünce adamı olduğunu söyledi. Daha sonra söz alan Zarifoğlu’nun yakın dostu Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan şunları söyledi: ‘ O sanatı, şiiri, romanı kısacası ilgilendiği bütün dalları doğruyu, gerçeği aramak için bir araç olarak kullanırdı. 7 kişi olarak yola çıktık. Mavera isminde bir dergi çıkardık. Mavera Dergisi dönemin edebiyat okulu oldu. Çıkar ve gösterişten uzak, samimi bir edebiyat ortamı oluşturduk. Zarifoğlu hayatımda gördüğüm en cömert insandı. Kendisinden talepte bulunan birini geri çevirdiğine şahit olmadım. O kadar zarifti ki, rastladığı herkesle selamlaşır, hal hatırlarını sorardı. Kadirşinastı. On parmağında yirmi marifet vardı. Bir gün içinde 40 mektup yazar, program yapar, eş-dost ziyaretinde bulunur, kitap yazardı. Proje adamıydı. En küçük bir şeyden devasa projeler üretirdi. Çocukları çok severdi. Hayatının son günlerinde hep çocuklarla ilgilenip, onlara yönelik kitaplar yazdı. Daha sonra söz alan şair Nurettin Durman ise Cahit Zarifoğlu ile nasıl tanıştıklarını anlatarak başladığı konuşmasında ilginç hatırlarını dinleyicilerle paylaştı. Gönderdiği bir şiirin dergide yayımlanmaması nedeniyle Zarifoğlu’na kızdığını ve Mavera’yı okumaktan vazgeçtiğini söyleyen Durman, bir tesadüf sonucunda aniden karşılaştıklarında Zarifoğlu’nun nezaket ve sıcaklığı karşısında şaşkına döndüğünü söyledi. O günden sonra yaptığından büyük pişmanlık duyduğunu belirten Durman, kendisiyle güzel bir dostluk kurduğunu söyledi. Durman, Zarifoğlu’nun içtenliği ve sıcaklığıyla herkesi kısa sürede etkilediğini de sözlerine ekledi. Programa katılan diğer bir konuk olan Radyo programcısı ve şair Kahraman Tazeoğlu, Cahit Zarifoğlu’nun şiirlerinden örnekler okudu. CAHİT ZARİFOĞLU KİMDİR ? 1940 yılında Ankara'da doğan Cahit Zarifoğlu aslen Maraşlıdır. Babasının memuriyeti dolayısıyla ilk ve orta öğrenimini Siverek, Ankara, Kızılcahamam ve Kahramanmaraş'ta tamamladı. 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Öğrencilik yıllarında çeşitli kurumlarda çevirmen olarak çalıştı. Dil kurslarına katılmak için Avrupa'ya gitti. Bu vesile ile belli başlı Avrupa ülkelerini dolaştı. Döndükten sonra özel bir lisede öğretmenlik, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu ve TRT'de çevirmenlik, son olarak İstanbul radyosunda denetçilik görevinde bulundu. Edebiyat çalışmalarına lise yıllarında başlayarak, Maraş gazetelerinde şiir ve hikayeler yazdı. Yine Maraş'ta Açı dergisini çıkardı. Sanat hayatının bir bölümünde şiirleri Papirüs, Türk Dili, Yeni Dergi’de yayımlandı. Daha çok Diriliş, Edebiyat, özellikle de Mavera dergilerinde çıkan şiir, hikaye, günlük ve eleştirileriyle tanındı. Bir süre, kurucularından olduğu Akabe Yayınları ve Mavera Dergisi'ni yönetti. Yeni Devir, Milli Gazete ve Zaman gazetelerinde Ahmet Sağlam, Vedat Can, Abdurrahman Cem imzalarıyla yazdığı köşe yazılarıyla yakın bir dialog içine girdiği geniş bir okuyucu kesimince ilgiyle izlendi. Ayrıca İslam, Kadın ve Aile, Gülçocuk ve bazı çocuk dergilerinde ürünleri çıktı. Son yıllarda çocuk edebiyatına yöneldi. Çocuklar için yazdığı kitaplardan biri olan Yürekdede Ve Padişah adlı eseriyle 1984'te Türkiye Yazarlar Birliği'nce çocuk edebiyatı dalında yılın yazarı seçildi. Çizgi dışı şiiri ve kendine has şiir diliyle ilk bakışta zor anlaşılır ama son derece orjinal şiirler yazdı. 7 Haziran 1987 yılında İstanbul'da vefat etti. Mezarı İstanbul Beylerbeyi'nde Küplüce Mezarlığı'ndadır. Yayınlanmış eserleri: “İşaret Çocukları” (Şiirler, 1967), “Yedi Güzel Adam” (Şiirler, 1973), “İns” (Hikâyeler, 1974), “Menziller” (Şiirler, 1977), “Yaşamak” (Günlükler, 1980), “Serçekuş” (Uzun Hikâye, 1983), “Ağaçkakanlar” (Masal, 1983), “Katıraslan” (Masal, 1983), “Yürek Dede ile Padişah” (Masal, 1984, Türkiye Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülü), “Savaş Ritimleri” (Roman, 1985), “Korku ve Yakarış” (Şiirler, 1986), “Bir Değirmendir Bu Dünya” (Denemeler, 1987), “Motorlu Kuş” (Masal, 1987), “Sütçü İmam” (Tiyatro, 1987), “Gülücük” (Şiir, 1989), “Ağaç Okul” (Şiir, 1990). AFGANİSTAN ÇAĞILTISI Bütün azalarını harbe çağır Sofran açılsın elin şehit ballarından alsın Saraylar damlar yeniden kurulsun Ağaçlar içinden akan nehre Dalçık günde bin kere ve gecelerde Omuzbaşlarını denetleyen defterlerden yalnız sağdaki kalsın Kalem yazsın yazsın Küheylan bir aşık ol Öyle yalvar ki ellerim zahmet balyalasın Kaslar şehit dalgaları ve haykıran kan Başlasın vuslat gününü toprağa Başlasın hatırlatmaya denize kumsalını Şimdi üzgünüz arkadaş Yolumuza çıkmayın üzgünüz... Hava çok hoş denizin tuttuğu yerler derin -Konuş şimdi zaman hiç geriledi mi Hava çok hoş kuşların tuttuğu yerler berrak -Konuş şimdi daveti duydun mu Bir gece uyandın ki ellerin başaklarda -Konuş şimdi açık ağzına o gül yaprağı konan şehidi gördün mü Çoktan hayretle dondu kaldı bağlar ovalar -Konuş şimdi bekliyor mu yalınayak çocukları ağacında buğday Hava çok hoş insanın tuttuğu yerler azar azar Kalbin zengin davetleriyle oynar Çocuklar o anda çok yakında bakarsın bir aşk sayhasında Yaslanırlar güzel anaların kollarına Hava çok hoş başın tuttuğu idrak yanımızda Adamlarımız yiğit Kadınlarımız hamarat Çocuklarımız dolu bilinç harmanı Köpeklerse sayılı Elimizde cahiliye dönemi sonrası bir pala (Kavmiyetçilik etme dedik ucu kırılır) Kırıldı da Şimdi severiz türkmeni peştunu Onarılmış gerilmiş bileylenmiş ve doğramakta Isın gökyüzü ısın Çocukları kavrulmuş kadınlar yeniden hamarat yeniden gebe Bunlar gübre insan değil Gömlekler çelik zırh Öyle bir çalgı çaldılar ki Seslerin çağırıp koyunlara bile Koyduğu zehirli gaz rüyaları Analara şaşkın çocukların Üç beş yaştakilerin Yüzleri harp yarası Harp yanığı Ama öpülmekte okşanmakta yanakları Hangisi hangisine mübadil (Dünya bu olamazdı) Hangisi özne hangisi edilmiş gelinmiş bilinmemiş Yağmur peyderpey kar tane Gamzem oyuyor düşüncemi Kime eşitim nasıl nerdeyim Gamlanmaktayım Hayır bir tereddüttü geçti Füsun bu karadağmağdeni İsyan muannit Mösyö sevinçli mister memnun ağa yarı tok köylü sarı yaprak Millet üzgün Hani dengeler kuracaktık batının kızıl ulusları bindokuzyüz seksen kölelik yapmak istemiyorum bu kahveniz yıldızlarınız şapkanız buyrun unutmuş olmalısınız dehanız şerefiniz buyrun cep feneriniz Buyrun boynumuzdaki halkayı tutunun Ve semirin Hani dengeler kuracaktık Hani çağdaş uygarlıklardan tutunacaktık Hayır batının ulusları kızıllarla karışık Bin dokuz yüz seksen bay batıya buna şuna Cennetlik yapmak istemiyorum Çevir tarihi çevir BindörtyüzBİR Bu kafa ne zaman köreldi Çalınanlar siren besteleri İmdatlarla düşün Bu anne asla merhamet dışında Gözleri nemli olmamıştı Hayır batının ulusları yıl bindokuzyüz seksen değil Bindörtyüz bir Fakat beşyüz yetmiş dokuz yıl geçmiş değil Ne bir karışıklık var Ne bir dev rüya görmüş Değil Kıraç bir yamacı bir ekspres kıymıklıyor gibi Tünellere ses basılmış değil Elbette bunlar değil Yazmaktan çektiğim yalnızlık da değil Bahsi kapatalım ve yatalım için de değil Hiçbir şey değil hiç biri değil Anlatabildik mi arkadaş. Acaba Körebe bitti duvarı kaldır at Haydi zemini düzledik alt yapısını kurduk savaşın Dikil yanıma Ellerimizde birer çakıl taşı Onlarla dikilelim karşı karşıya Yüzlerimizin kefen örtülerini yırtalım baştan başa Görürsün berrak içi Derisi yüzülmüş kan gibi yüzlerimizin Bu harp başka Kim diyorsa ki batılılarla başımız bir taşta Cellatlarla aynı kaptan yiyoruz Aynı kirli hava Aynı kafa ayağımızın bodrumunda Hayır arkadaş bu hesap bambaşka Ne son aylardayız ne bu son gün Sanki dünya bir tek kaldırıp vuracağım gürze gebe Gözleri yumuşak yüzü yorgun bileği sert toprak Sanma ki harp derdinden geçtim Düşünme ki dökeceğin kanlar hunhar Derimin altında ne belalar baygın Bir devlet taşıyorum başımda Bu ev bana dayanmaz Çöker kızıllar kuduran inleri dünyanın Arkadaş Şimdi yalnız savaş haber7 / şiraze.net Link to comment Share on other sites More sharing options...
muselmansuffe Posted June 8, 2007 Share Posted June 8, 2007 Belki İddialı Olacak Ama.. Bir Necip Fazıl Da Kendisidir.. Ama Kimse Bilmez.. Medya Sağolsun..# Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Archived
This topic is now archived and is closed to further replies.