Jump to content

Erdal İnönü Türkiye’nin ilk araştırmacılarını yazdı


mavikiz

Recommended Posts

261900.jpg

Erdal İnönü’yle cumhurbaşkanlığı seçimlerinden, nükleer enerjiye değin pek çok konuda söyleştik. Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığına sıcak bakmayan İnönü, “İyimser olmak istiyorum ama durumun ciddiliğini de görüyorum. Türkiye, kendi kendine gelişmesini yavaşlatacak bir yol seçmemeli” dedi.

Kitabınızın konu edindiği 1933 reformu öncesindeki araştırma ortamıyla ilgili ilginç noktaları bizimle paylaşır mısınız?

Osman Bahadır da bir bilim tarihçisidir. Kitabı onunla birlikte yazdık. Bu kitapta göstermek istediğimiz şu sorunun yanıtıydı: “1933 reformundan önce Türkiye’de araştırma yapan insanlar yok muydu?” Vardı. Tek tük deriz bunlara. İşte bu tek tükleri toplayıp 35 kişi olduğunu gördük.

Erdal İnönü, Yasemin Arpa'nın sorularını yanıtladı.

Aralarında birçok ilginç insan var. Bazıları Almanya’ya doktora yapmaya gitmiş, doktora yapmış fakat Türkiye’ye döndükten sonra bir daha araştırma yapmamış. Çünkü o zaman üniversitelerde araştırma falan yok. Araştırma için ortam yok. Başka işlerle uğraşmışlar. Buna karşın bazıları da devam etmiş. Ünlü fizikçi Kerim Erim gibi. Almanya’da doktora yaptıktan sonra üniversiteye devam etmiş. Başka ilginç bir insan zoolog Ali Vehbi Türküstün. Kuşlar ve hayvanlar üzerinde ilk yayınları yapan insan. 17-18 araştırması var. Onları yayınlamış. Araştırma deyince onları yayınlamak önemlidir.

Kitabımızın bir kaynak kitap olarak faydalı olacağını umuyorum.

Avrupalı bize ne yapmamız gerektiğini söyleyemezdi

Kitabınızdaki bilgilerden, ülkemizdeki ilk araştırmaların jeoloji ve matematik alanında olduğunu öğreniyoruz...

Evet.

Bir çelişki var sanıyorum. Türkiye’nin deprem kuşağında olduğumuz gerçeğini anlamamız için 1999 Marmara depremini yaşamamız gerekti. Demirel depremden sonra ‘altımız çürük’ diye açıklama yapmıştı. Bilimle, toplum ve yöneticiler arasında kopukluk ne düzeyde?

İşte 1933 reformundan sonra düzeltilmeye çalışılan durum buydu. Araştırmaların eğitim politikasının esaslı bir parçası olarak algılanması ve onun tabii yavaş yavaş kamuoyuna yansıması. Reformla üniversiteye bu anlayış geldi ama kamuoyuna hala yeni yeni geliyor. Bu söylediğiniz deprem herkesi korkuttuğu için birdenbire jeolojinin değeri anlaşıldı. Ve ondan sonra jeologlarımız ortaya çıkıp konuşmalar yaptılar vatandaşlar da bunun değerini gördüler. Bizde ilk araştırmayı yapan bir jeologdur; Macarlı Abdullah.

Biraz daha yaşarsam birisinin Nobel aldığını göreceğim

Macarlı Abdullah’la ilgili şöyle ilginç bir not da var kitabınızda. 1867’de Paris’te Kızılhaç Sağlık Konferansı’na katılan Abdullah Bey, İstanbul’a dönüşünde savaş yaralılarına yardım edecek benzer bir dernek kuruyor ama Hükümet bu girişimi, sivillerin askeri işlere müdahalesi olarak kabul edip, derneği kapatıyor. Günümüzde askerlerin sivil yaşama müdahalesi tartışılırken, o dönemde tam tersi olmuş...

Kuşkusuz Osmanlı döneminden beri Türkiye’de bu tartışma oluyor. Askeri kanat Osmanlı döneminden başlayarak çok güçlü bir kanat. Askerler sayesinde ve fetihlerle genişliyor. Vurucu gücü imparatorluğun, son derece önemli. Öte yandan yönetim de kuşkusuz sivil insanların elinde. O da çok önemli bir yer tutuyor ama aralarında tartışma zaman zaman oluyor. Padişahlar onları uyumlu bir şekilde çalıştırmaya gayret ediyorlar. Ama sürtüşmeler hep oluyor. 10 yıl gecikmeyle kurulmuş bu yüzden Hilal-i Ahmer, yani Kızılay.

Bunu yapmanın çaresi, araştırmaya daha çok ağırlık vermek, buluşlar yapmak ve kendimizin de o düzeyde olduğunu göstermek. Bunu biraz biraz yapıyoruz. Ama gerçekten yaptığımızda Türkiye’de meydan gelen buluşların Türkiye’deki toplum yaşantısını değiştirdiği zaman hiçbir fark kalmayacaktır. Batı’da olan bu. Oradaki buluşlar toplum yaşamını değiştiriyor; otomobildi, elektrikti... O zaman da kendilerini başka türlü görüyorlar. Türkiye’de de aynı şey olacaktır. Burada da yapılan buluşlar bizim yaşantımızı değiştirecektir yakında, umuyorum. O zaman bir fark kalmadığını herkes kabul edecektir.

Türkler’in tarihte icad ettiği üç şeyin ‘dolmuş, yoğurt ve rakı’ olduğu söyleniyor. Siz bunlara neler ekleyeceksiniz?

Yok, onlar şaka. İhtiyaçların yarattığı bir takım yenilikler bunlar, buluş değil. Buluş, düşünerek, doğa yasalarını anlayarak yeni icatlar yapmaktır. Bunları yapan Türkler var; hiç yok değil. Yayınlara bakarsanız gerek ABD’de gerek Türkiye’de, gerek Almanya’da yaşayan Türkler’in yaptıkları pek çok buluş var. Onlar bilim edebiyatına giriyor. Ortada Türklerin isimleriyle anılan buluşlar var. Sıfırda değiliz. Daha çok kişinin buluş yapması ve daha çok etkili olması lazım.

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı gerginlik yaratır

2002’de yayınlanan ‘Üçyüz Yıllık Gecikme’ kitabınızda, ‘bir süre sonra dünyada yeniden nükleer santraller yapımına hız verilmesini bekleyebiliriz’ diyorsunuz. Siz, nükleer enerjinin daha temiz bir enerji olduğunu iddiasındasındasınız.

Bakın, bunun da sebebi gecikme. Bir buluş ortaya çıktığında, o toplum yaşantısını değiştirir. O buluş çıkarken onun içine girmek lazım. Tabiii en iyisi sizinde o buluşa katkı yapmanızdır. O zaman hiç bir fark, korku kalmıyor. 2. Dünya savaşı sırasında Amerika’da biraraya gelen bilim insanları- bunların bir kısmı Amerikalı, Fransız, Belçika, hollandadan biraraya galarak yeni bir enerji kaynağı buldular. Bu ilk önce bombada kullanıldı maalesef. O da insanları korkuttu ama bunu barışçı amaçlarla kullanmak mümkün. Enerjisini, elektrik enerjisine çevirerek kullanmamız mümkün. Şimdi o da yapılıyor. Ama biz uzaktaydık gene, bu gelişmeye başında giremedik. Ortaya çıktığı zaman da alalım mı almayalım mı diye tereddüt ettik. Para meselesi de var.

NÜKLEER ENERJİ DAHA TEMİZ

Ama gecikmenin hiç bir yararı olmuyor, gecikme sonunda tereddütleriniz artıyor ve siz bu işi yapmazken bu işe girenler bunun faydasını görüyorlar. Sonunda bazı sakıncaları da ortaya çıkıyor, mesela kaza oluyor. Ama siz bu işe girmediğniz için aldırmadan devam ediyorsunuz. Oradan elde ettiğiniz enerjiyi kullanıyorsunuz. Kaza olmuşsa, ‘geçmiş olsun’ deyip yolunuza devam ediyorsunuz. Hâlâ girmemiş olanlar, “aman diyorlar, kaza oldu, bu tehlikeli bir şey”. Biz bu güne kadar girmedik, ondan sağlayacağımız yararları sağlamadık. Bunu marifet gibi söylemek sadece cahillik. Girseydik devam ederdik, biz de öğrenirdik ve kazaların önlemini alırdık. Bu kazaların insanların geçirdiği kazalardan farkı yok. Daha çok insan kazaya uğruyor. Ama sonunda çaresi bulunuyor. Rusya’daki büyük kaza çok insanı korkuttu ama bunları aşmak lazım.

Enerji elde ederken kullanılan yöntemlerin başka bir tehlikesi dünyayı ısıtmak oldu. Bütün fosil yakıtlar karbondioksit çıkarıyorlar. O da havaya karıştığında güneş ışınlarının geri dörmesini engelliyor ve dünya ısınmaya başlıyor. Dünya çapında büyük değişiklikler oluyor. O zaman onun çaresini bulmak lazım, fosil yakıtları kullanmamak lazım. Ama enerjiye ihtiyacımız var. O zaman nükleer enerji öne çıkıyor. Nükleer enerji karbondioksit çıkarmıyor. Atıkları bir yerlerde biriktiriyorsunuz, yeraltına gömüyorsunuz. Bugün kullanılmıyor ama belki bir gün onlar da kullanılır. Nükleer enerji havayı kirletme açısından daha temiz bir enerji. Kaza olacak diye korkuyorsunuz. Korkunun ecele faydası yoktur. Tedbir alacaksınız ama o olanaktan da yararlanacaksınız.

KEŞKE NÜKLEERE DAHA EVVEL GİRSEYDİK

Biz keşke daha evvel nükleer enerji işine girseydik. Bugün girerken tabii çok dikkat etmek gerekiyor. Herkes kazalardan korkmuş, daha çok tedbir almak gerekiyor. O da daha pahalı bir yatırım gerekiyor. Bunları yapmak şart, çünkü yeni bir teknolojiden bu tehlikelidir diye uzak durmak, çok yanlış bir iş. Yeni teknoloji, yeni bilgi demektir. Bu yeni bilgi de bugün görmediğimiz faydaları size bir gün sağlar. Bugün gördüğümüz faydalar var ama bugün görmediğimiz faydaları da yarın bize gelecektir. Bilgi esaslı bir yatırımdır. Bir gün işinize yarar. Bu bilgiyi istemiyorum demek hiçbir mantıklı gerekçesi olmayan bir korku ifadesidir ve yanlıştır.

(NTV-MSNBC)

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...