Jump to content

Mevlânâ'dan kalan tek el yazısı şiir


tarihogretmeni

Recommended Posts

Günlerden bir gün Hüsâmeddin Çelebi, Mevlânâ ile baş başa oturmaktadır. Çelebi, "Eğer Hâkim'in İlâhînâme'si tarzında ve Mantıku't-tayr'ın vezninde bir kitap yazılsa, bütün insanlar arasında hatıra olarak kalır; âşıkların ve dertlilerin can yoldaşı olur." deyince Mevlânâ, sarığının içinden bir kâğıt çıkartıp verir.

mevlana.jpg

Kâğıtta, 'Duy şikayet etmede her an bu ney' diye başlayan on sekiz beyit yazılıdır. O günden sonra Mevlânâ söyler, Hüsâmeddin Çelebi yazar ve sonunda altı ciltlik Mesnevî ortaya çıkar. Bugün, ilk on sekiz beyti Mevlânâ'nın, geri kalanı Hüsâmeddin Çelebi'nin hattı ile olan Mesnevî nüshasının nerede olduğu bilinmiyor. Bu konudaki tek bilgimiz, Evliya Çelebi'nin Erzincan Mevlevihanesi'ni anlatırken yazdığı, "Ve bizzat Hazret-i Mevlânâ'nın hırka-i şerifi ve kendi hatt-ı şerifiyle bir kıt'a Kelâm-ı İzzet'i ve yine hattıyla Mesnevî-i Şerif'i vardır." satırlarından ibaret. Ancak Hasan Âli Yücel'in çevirdiği ve 74 yıl sonra Türkiye İş Bankası Klasikler Dizisi'nden yeniden yayımlanan 'Rubailer' adlı kitapta, Mevlânâ'nın el yazısı ile bir şiiri var. Ahmed Yesevi'nin hikmetlerini andıran manzume, 13. ve 14. asır Türkçesi ile kaleme alınmış. Ne yazık ki bu el yazısının da aslının nerede olduğu bilinmiyor. Çocukluğunu Yenikapı Mevlevihanesi'nde geçiren Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel (1897-1961), ilk baskısı 1932'de Remzi Kitabevi'nce yapılan kitabın hazırlanış öyküsünü şöyle anlatıyor: "Şimdiye kadar Mevlânâ'nın el yazısını -basılmış, basılmamış- hiçbir yerde görmemiş ve görene de tesadüf etmemiştim. Rubaileri bastıracağımı kendisine söylediğim müderris Şerafeddin Bey, Umumi Kütüphane Müdürü, muhterem üstad İsmail Saib Efendi'nin bu hususta malumatı olduğunu bana söylediği zaman, manevi kemâline büyük saygı beslediğim müşarünileyhe gittim. Her zamanki tevazuu ile kendisinde bulunan bir kitabın içinde, Mevlânâ'nın el yazısı olduğunu ve kitabı getireceğini söyleyince çok sevindim."

Beyazıt Kütüphanesi'nin kırk yıl müdürlüğünü yapan İsmail Saib Efendi (1868-1940), onbinlerce el yazması eserin adını, konusunu, yerini bildiği gibi, büyük bölümünü ezberine almış bir şahsiyettir. Hasan Âli Yücel'e gösterdiği kitap ise Arapça dilbilgisine dair iki eserden oluşmaktadır: İbni Cinni'nin Et-Telkin'i ile Ali İbni Saidi Zeydî'nin El-Muktedâbih'i. Bir arada ciltlenen iki kitabın arasındaki dört sayfalık bölümde, bir manzume yer almaktadır. Başında bulunan 'Li-kâtibihî' kaydından, el yazısının, şiirin sahibine ait olduğu anlaşılmaktadır. Son beyitte ise 'Şems' ismi geçmektedir. Şems, Mevlânâ'nın şiirlerinde kullandığı mahlastır. Yücel, manzumenin Mevlânâ'ya ait olduğu kaanatini şu cümlelerle dile getiriyor: "Üstüne yazı yazılan eserin Mevlânâ'dan takriben bir buçuk asır evvel yazılmış olması, (Li-kâtibihî) kaydının bulunması, on dokuzuncu beyti tashih ederek bu manzumeyi istinsah değil, doğrudan doğruya kendisinin yazmış olması ve Şems diye tahallüs etmesi bende bu kanaati hasıl etmiştir." Merhum Mesnevihan Şefik Can da 'Divan-ı Kebir'den Seçmeler' adlı kitabın önsözünde, Mevlânâ'nın gazellerinde kendi adı yerine hep Şems-i Tebrîzî'nin adını kullandığından bahseder ve, "Mevlânâ, gönül verdiği Tebrizli Şems'i öne almış, kendini onun adı altında gizlemiştir." der.

Yücel'in bahsettiği iki kitabın İsmail Saib Efendi'nin özel kütüphanesine mi, yoksa Beyazıt Devlet Kütüphanesi'ne mi ait olduğunu bilmiyoruz. Saib Efendi'nin şahsi kitapları, vasiyeti gereği Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi'ne bağışlanmış. Her iki kütüphanenin internet katalog taramasında yaptığımız araştırmalarda, bahsedilen eserlere dair bir kayıt bulamadık. Umulur ki, UNESCO tarafından ilan edilen 2007 Mevlânâ yılında bu eserler bulunur ve kendi el yazıları Mevlânâ Müzesi'nde sergilenir.

Prof. Dr. Cihan Okuyucu: 'Mevlânâ'nın yazdığı Türkçe şiirler var'

Mevlânâ kendi ifadesine göre Türk'tü, ancak dönemin edebi dili Farsça olduğu için eserlerini bu dille yazdı. Yine de bazı Türkçe ve yarısı Türkçe, yarısı Farsça beyitleri var. Bunlar Mevlânâ'nın geldiği, Doğu Türkçesi özelliği taşıyor. Kaynaklarda ilk on sekiz beyitin akıbeti ile ilgili bilgi yok. Günümüze ulaşan en eski Mesnevi nüshası halen Mevlânâ Müzesi'ndeki 1278 tarihli nüsha.

Dursun Gürlek: 'Nakiller esnasında kaybolmuş olabilir'

İsmail Saib Efendi'nin verdiği kitaplar kaybolmuş olabilir veya Ankara'ya nakil esnasında, başka bir ele geçmiş olabilir. Kültür tarihimizde böyle vakalar çok yaşanıyor. Ama böyle bir yazmanın Mevlânâ'ya ait olduğundan bahsediyorsa ona güvenimiz sonsuzdur. Çünkü, manevi yönü ağır bir zattı. Mevlânâ'ya büyük bir alâka duyuyordu ve tasavvuf konusunda geniş bir malumata sahipti.

Musa İğrek /Zaman

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...