Jump to content

İdama giderken yazılan kehanet


tarihogretmeni

Recommended Posts

Son sözlerini yazmak için kâğıt kalem istedi. Ufak bir not kâğıdı uzattılar önüne. Kendini iyi ifade etmesiyle tanınan Adnan Menderes, darağacının önünde başladı yazmaya:

31860pw6.jpg

İdamlar bütün dünyada nicedir elin ayağın ortalıktan iyice çekildiği saatlerde, yani sabaha doğru yapılıyordu. Sebebi ise gayet basit ve anlaşılırdı:

Gündüz infaz edilen idamlar halkta taşkınlıklara meydan veriyor, olayın dehşetinden etkilenenler sağa sola saldırıp başka ölümlere yol açıyorlardı. Ama onunki öyle olmayacak, bir ikindi vakti, ağır ağır darağacına doğru yola çıkarılacaktı.

Son sözlerini yazmak için kâğıt kalem istedi. Ufak bir not kâğıdı uzattılar önüne. Başladı yazmaya. Kendini iyi ifade etmesiyle tanınan Başvekil Adnan Menderes, darağacının gölgesinde o kâğıt parçasına bir demokrasi manifestosu döktürecekti. Kimseden korkusu kalmamıştı. Ölümden öte yol var mıydı?

Başladı yazmaya. Dünyaya sağlığında bıraktığı son belgenin “eski yazı” dediğimiz Osmanlıca olması ve hemen hiçbir imla bozukluğu ve cümle düşüklüğü olmadan yazılmış bulunması ise düşündürücüdür. Demek ölümü bile arzulayacak noktaya getirilebiliyormuş insan. Gerektiğinde ona bir sevgiliye koşar gibi koşabiliyormuş.

İlk satırı yazdı: “Adnan Menderes’in idamından evvel son sözleri.” Sonra düşüne düşüne yazmaya devam etti:

Menderes’in idam edilmeden önce yazdığı son mektubun orijinali.

“Sizlere dargın değilim. Sizin ve diğer zevatın iplerinin hangi efendiler tarafından idare edildiğini biliyorum. Onlara da dargın değilim. Kellemi onlara ******ürdüğünüzde deyiniz ki, Adnan Menderes hürriyet uğruna koyduğu başını 17 sene evvel almadığınız için sizlere müteşekkirdir. İdam edilmek için ortada hiçbir sebep yok. Ölüme kadar metanetle gittiğimi, silahların gölgesinde yaşayan kahraman efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz? Şunu da söyleyeyim ki, milletçe kazanılacak hürriyet mücadelesinde sizi ve efendinizi yine de 1950’de olduğu gibi kurtarabilirdim. Dirimden korkmayacaktınız. Ama şimdi milletle el ele vererek Adnan Menderes’in ölüsü ebediyete kadar sizi takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir. Ama buna rağmen duam [bu kelimenin üzeri çizilip merhametim yapılmıştır] sizlerle beraberdir.”

O mahkemede ezilmiş, tükenmiş ve adeta canlı cenaze gibi bir görüntü çizen Menderes’in dimağı, bu son mesajında adeta tutuşmuş ve eski günlerini hatırlamıştır. Özellikle irticalî konuşmalarında zaman zaman edebî bir lezzet kazanan üslubu, Osmanlıcanın o zengin lügatinden bir çıkış yolu arardı. İşte 1 Mayıs 1960 tarihli radyo konuşmasından birkaç cümle:

“Çok partili hayat birtakım müşkilata rağmen devam edip yerleşmekte... Ve her memleket meselesini milletin rey ve iradesiyle halletmek veya istikametlendirmek şuuru vicdanlarda kökleşmekte... Fakat memleket bütün bu güzel ve müsbet manzaraları ile göze gelmiş gibi, feleğin kahrı şeametli [uğursuz] bir nefes gibi üstünde dolaşmakta, sanki zehirli bir çöl rüzgârı gibi onun güzel renklerini soldurmaya çabalayarak esmekte... Ne için sevgili vatandaşlarım? Bu kin, bu husumet, bu ihtiras, bu kıskançlık ne için kurutucu bir çöl fırtınası gibi bu güzel vatanın üstünde estirilmek istenmekte?”

Evet ne içindi bütün bunlar? Memleketin üzerinde estirilmek istenen zehirli çöl rüzgârı kimin eseriydi? Daha da önemlisi, Menderes, “silahların gölgesinde yaşayan efendiler”den kimleri, hangi güçleri kastetmişti? CHP’liler ve İnönü’yü mü? Derin devleti mi? Yoksa bazılarının iddia ettiği gibi ABD’yi mi? Ya da yine bazılarının iddia ettiği gibi hakimiyetini ABD’ye kaptırmış olmanın telaşıyla harekete geçen İngiltere öncülüğündeki Avrupa’yı mı?

Mektubun dikkat çekici cümlelerinden birisi, Türkiye’deki “hürriyet mücadelesi”nin er geç kazanılacağına ilişkin vurguyla öne çıkıyor. Menderes’in hürriyet mücadelesinin başlangıcı olarak verdiği tarih, 17 yıldır ki, 1944’e tekabül eder. Demek ki Eylül 1945’te CHP’den ihraç edilmeden önceki ilk muhalefet günlerini hatırlıyordu Menderes. Şükrü Saraçoğlu kabinesine güvensizlik oyu veren 7 muhaliften biri de o değil miydi?

‘Geç kaldınız, geç. Benim başımı asıl o zaman alacaktınız’, demeye getiriyordu idam sehpasının eşiğindeki Başvekil. İşte bu cümleden çözüyoruz, mektupta Menderes’in hedefinin, ezelî rakibi İsmet İnönü olduğunu. Silahların gölgesinde yaşayan efendi, odur. ‘1950’de kurtardım’ dediği de odur. İktidara geldiklerinde paçası tutuşan İnönü’ye ‘devr-i sâbık” yaratmayacaklarını söyleyerek teminat veren, bir nevi onu kurtaran Celal Bayar’la kendisi değil miydi?

Bakmayın siz İnönücülerin ‘Aslında İsmet Paşa Menderes’in idam edilmesini son dakikaya kadar istemedi’ yavelerine. Çünkü Bedii Faik’in de ustaca yakaladığı gibi, İnönü onun idamını son dakikaya kadar değil, “son dakikada” istememiştir. Ama zaten o son dakikada kimsenin (ABD Başkanı’nın bile) idamı önleyecek gücü kalmamıştı ki! Zamanlaması tek kelimeyle harikaydı İnönü’nün. Rakibinden kurtulmayı arzu etmiş ama son dakikada harekete geçerek üzerindeki şaibeyi de temizlemek istemişti. ‘Ne yapayım, gördünüz, elimden geleni bu kadardı’, diyerek de işin içinden sıyrılmayı becermişti.

Mektup devam ediyor: “Adnan Menderes’in ölüsü ebediyete kadar sizi takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir.” Yoksa bir kehanet karşısında mıyız? Ölüsü değil de ruhu, gün gelecek defalarca sandığa gömerek -yeni bir Menderes olarak ortaya çıkan Ecevit parantezi hariç- CHP’yi siyaset meydanından silip süpürmeyecek midir? Ve bugün CHP’nin ensesindeki nefes, Türk halkının gönlünden hâlâ silinmeyen Menderes’in ruhu değil midir? Dolayısıyla bu son anından damıtılmış kehanet pekala tutmuş, yıllar sonra İstanbul’a nakledilen kemikleri bile on binleri sokağa dökmeye yetmiştir.

Bana sorarsanız asıl çıkan kehaneti, ihtilalden sonra dostları tarafından bile komik bulunan “Bütün bir millet arkamdan geliyor” sözleri olmuştur.

Mustafa Armağan Zaman /Pazar

Link to comment
Share on other sites

  • 1 ay sonra...

Bence olayları şimdiye göre değil de, olduğu zamana göre yargılamalıyız. Demokrasi çoksesliliği gerektirir. Alıntı yazıda sanki Menderes düşüncelerinden dolayı idam edilmiş gibi bir hava estiriliyor. Bu da normal; çünkü yazar ideolojik görüşüne göre yorumluyor. Ancak unutmayalım, bu forumda Adnan Menderes'i ilk defa duyan üyeler de bulunmaktadır. Sizin bu tek yanlı alıntınız 27 Mayısı bilmeyen nesile kendi düşüncesini doğru diye aktarılacaktır. Bu konuda sorumluluk duyulması gerekir diye düşünüyorum.

Bakın size Çetin ALTAN'ın 27 Mayıs 1960 tarihli Milliyet gazetesindeki yazısı;

BÜYÜK GÜN

BÜTÜN Türk vatanperverleri bu muazzam ve şanlı günün sevinci ve heyecanı içindedirler.

Çürümüş, sufli politik tertiplerinin şahsi ihtiraslarla Türkiye'yi en tehlikeli badirelere, kardeş kavgalarına sürüklemek üzere olduğu bir sırada, Türk Silahlı Kuvvetlerinin medeni bir şekilde devlet idaresine el koymaları ve memleketi karanlık bir akibetten kurtarmaları, tarihimizin büyüklüğüne yakışan mutlu bir hareket olarak, Milletimize hür ve insan haklarına uygun yeni ufuklar açmaktadır.

Kara ve şüpheli günler selamete ermiş ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin şahsında mukedderatına hakim olmuştur.

Silahlı Kuvvetlerimizi tam zamanında ve üstün bir anlayışla, Milletin kaderini, gitmekte olduğu kötü yoldan bir anda aydınlığa çıkarmıştır.

Her türlü yalan, baskı ve küçük oyunlardan uzak olarak, Kurucu Meclis'in koyacağı demokratik prensipler çerçevesinde, yakında serbest seçimlere gidilecektir.

Vatandaşların vakur bir anlayışla aynı milletin çocukları olduklarını hatırlamaları, Hukuk ve İnsan Haklarının koyduğu esaslar içinde, hür bir memlekette yaşayabilmek için birbirlerine kardeşce davranmaları bugün her zamandan ziyade milli bir vazife olmuştur.

Artık hiçbir partinin rozeti kanun dışı bir imtiyazın sembolü olmayacaktır. Güzel vatanımızda eşit ve hür olarak insanca yaşamanın saadetini paylaşacağımız dakikalar yakındır.

Kinsiz, baskısız ve zindansız kardeşce bir sevginin memleket üzerinde esas saadetini duyuyor ve bu büyük günü candan alkışlıyoruz.

Nefretlerin, kıskançlıkların ve ahlaksızlıkların uğursuz bulutları dağılmaktadır. Bütün vatandaşların bu yeni devrin kapısından bir tek vücut halinde girmeleri ve her türlü şahsi duyguların üzerinde, memleket menfaatlerini düşünmeleri en kutsal vazife olmuştur.

Hakiki hürriyetin saati çalmıştır. Atatürk'ün inkilaplarına bağlı olarak demokratik bir memlekette Türklüğün şerefine yakışan bir nizamın temelleri atılmaktadır.

Yaşasın Türk milleti yaşasın Türk Ordusu...

(Alıntı:http://wwwkimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=1480)

Adnan Menderes asılmalı mıydı diye sorarsanız, bu günkü şartlara göre asılmamalıydı. Ama o zaman size şunu da söylerim; bu günkü şartlara göre hiçbir Osmanlı padişahı da kardeşlerini boğdurtmamalıydı. Tahta oturan padişahlar, taht kavgası çıkarak ülkenin istikrarı bozulmasın diye kardeşlerini öldürtüyorlardı. O güne göre gayet mantıklı görünmekte. Ancak, bu güne göre çok vahşice.

Sn turantula'nın temennisene katılıyorum. Allah, bir daha bize böyle demokrasi sektesi göstermez inşallah. İnanın gün geçtikçe birlik ve beraberliğe daha çok ihtiyaç duyuyoruz.

Saygılarımla.

Link to comment
Share on other sites

  • 3 ay sonra...

Adnan MENDERES...Türk siyasi tarihi'nde önemli bir yeri olan insan. Ancak yazılanlar ne derece doğru? Ne derece bir halk kahramanı görecelidir.

Kimisi "Asılmasaydı ülke kurtulurdu" derken, kimiside "O'nun yüzünden ülke istikrarsızlaştı.Kan gövdeyi ******ürdü."der.

Bence en büyük hatası : "Her Mahallede bir milyoner" yaratmasıdır.Ve bugün bu Ülke'nin kaymağını o milyonerler yiyorlar hala...

Babam Anlatır. Konya'ya gelmiş birgün. Otobüsün Tepesinde. Halka sormuş "Buraya bir eşek çıkartsam ona da oy verirmisiniz?" halk hep bir ağızdan "VERİRİZ!!!" demiş. İşte bizim milletimiz ve bizim siyasetçilerimiz.

Ayrıca bu ülkede Adnan MENDERES'in ölümünden tam 11 Yıl Sonra asılan 3 Genç için Sn.Baki TUĞ'un "üçe üç aldık" dediği ortaya çıkmıştır.Adnan Menderes kullanıldı ve işi bitince çöpe atıldı...

Umarım Türkiye Cumhuriyeti bir daha bu tarz bir olayla karşılaşmaz. Siyasi Liderleri asmaktansa, asılması gerekenleri asmalı...

Unutmadan !! "% 47'yi ordu karşısına almaya cesaret edemez" şeklinde düşünüp ileri geri konuşanlar 60 İhtilalini okusun ve sonuçlarını görsün. Ordu gerekirse % 100'ü bile karşısına alır...

Saygılarımla...

NOT: Burada yazılanlar tamamen kendi görüşümdür. Tüm Sorumluluğu Şahsıma Aittir...Yazılanlardan Dolayı Site Yönetimi ve Servis Sağlayıcısı Sorumlu Tutulamaz...

H.Aytekin OLCAY

NOT II : Daha önce bir sitedeki bir yazım hakkında "sakıncalı bulunduğu" iddiasıyla suç duyurusunda bulunulmuş ve sitenin kapanmaması için site yönetimi tarafınca bu tarz bir açıklama yazmam istenmişti.Yukarıdaki NOT I 'i yazmamdaki sebep budur.O gün bu gündür,her türlü Siyasi yazıma bunu eklerim.:blink: Malum, Burası Türkiye...

Link to comment
Share on other sites

saman gastesinin yazılarına yazarlarına verdiği kaynaklara ........................................................

Bunun zaman gazetesiyle ne alâkası var? Senin o k*çının rahat etmesi için millet canını ortaya koyuyor. Tabi sende bu ayrımcılık oldukça... :blink:

Link to comment
Share on other sites

adnan menderes Türkiye ' yi son yıllarına kadar çok büyük uçurumlara sürüklese de daha sonra ne yaptığını farkedip geri dönüş yolunu bilen tek adamdı ve bunu uygulamalarına hiç bir zaman izin vermediler.Bunu yapan kimdi diycek olursanız mektubunda bahsettiği efendiler.O zaman ki tsk bile menderes kadar iyi bilmiyordu kime hizmet ettiklerini keşke demokrasi karası ihtilal yapılmasaydı da durum böyle olmasaydı zaten Türkiye'de ne zaman yenilikçi bi hareket ortaya çıksa idam edilmezler mi saolsun o efendiler hiç rahat durmuo

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

Guest
This topic is now closed to further replies.
  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...