Jump to content

İşte Abdülaziz'in kanlı gömleği...


mavikiz

Recommended Posts

Sultan Abdülaziz'in ölümünden birkaç gün önce çekilmiş son fotoğraf gündemeydi. Şimdi de padişahın 'şehadeti'nde üzerinde bulunan kanlı giysileri buldu. 131 yıldır saklanan kıyafetler, Topkapı Sarayı'nın depolarında ortaya çıktı. Giysiler pantolon, hırka, dizlik, gömlek, atkı ve iç kıyafetten oluşuyor. Yanlarında, Sultan'ın bileklerini kestiği iddia edilen bir makas da var. Tanıtıcı etikette, "Abdülaziz'in şehadetinde üzerinde bulunan giysiler" kaydı düşülmüş. Olayın üzerinden bir asırdan fazla zaman geçmesine rağmen elbiseler hâlâ kan kokuyor. Padişahın cenazesini yıkayan imamın, "Hâlâ bileklerinden kanlar süzülüyordu, vücudunda darp izleri vardı." ifadesini doğrularcasına kıyafetler kanlar içinde. Ancak herhangi bir yırtılma yok.

53781.jpg

Resmî tarih, Sultan Abdülaziz'in 30 Mayıs 1876'da tahttan indirildikten dört gün sonra iki bileğini keserek intihar ettiğini yazsa da, tarihçilerin büyük bölümü öldürüldüğü konusunda hemfikir. Giysileri sandıkta saklayan Pertevniyal Valide Sultan da, oğlunun intihar ettiğine hiçbir zaman inanmadı. Hatıratında, Abdülaziz'in Feriye Sarayı'na gizlice sokulan üç pehlivan tarafından öldürüldüğünü söyledi.

Pertevniyal Valide Sultan'ın, elbiseleri bugüne ulaşmasını sağlayarak tarihî gerçeklerin ortaya çıkmasını amaçladığı belirtiliyor. Tarihçiler, bir insanın her iki bileğini keserek intihar etmesinin mantıken mümkün olmadığına işaret ediyor.

Abdülaziz dönemiyle ilgili çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Vahdettin Engin, padişahın öldürüldüğü kanaatini yineliyor. Serasker Hüseyin Avni Paşa ile meşrutiyet arayışında olan Yeni Osmanlılar'ın bir olup Sultan'ı katlettiğini düşünen Engin, tarihin bu belgeler ışığında yeniden yazılması gerektiğini söylüyor. "Sultan Abdülaziz neden öldürüldü?" sorusunu ise şöyle cevaplıyor: "Abdülaziz'den sonra başa geçen V. Murad, aklî dengesi yerinde olmayan sağlıksız biriydi. Bunu herkes biliyordu. Onun başarısızlığı halinde başa yeniden geçecek ilk isim Abdülaziz olacaktı. Darbeciler bu ihtimali göz önünde bulundurarak padişahı katletti." Tartışmalı tarihî olaylarla ilgili kitaplarıyla tanınan Dr. Erhan Afyoncu, "Sultan Abdülaziz'in öldürüldüğü şüphe edilmeyecek bir gerçektir. Bir bileğini kesen biri diğer bileğini nasıl keser? Bu bir kere akla mantığa ters. Sultan, gerek hapsedildiği sarayda gerekse bu saraya ******ürülürken ağır hakaretlere uğradı. Sadece o değil, Harem'de yaşayan annesi, ablası da hakaret gördü. O dönemde kimse tahttan indirilse bile padişah ailesine bunu yapmaya cesaret edemezdi. Öldürüldükten sonra padişahın cesedi günlerce karakolda bekletildi. Bu bile çok ağır ve birçok soruyu içinde barındıran bir durum. Zaten padişahın kayınbiraderi Çerkes Hasan, bir süre sonra Hüseyin Avni Paşa'yı öldürüyor. Bu cinayet de bize padişahın intikamını almak için yapıldığını gösteriyor." diye konuştu. Abdülmecid döneminde başlayan yenilik hareketlerini sürdüren Abdülaziz (1830-76), 14 yıl 11 ay 5 gün tahtta kaldı. Mithat Paşa'nın kışkırtmalarıyla üniversite öğrencileri 10 Mayıs 1876'da bir protesto yürüyüşü düzenledi. 30 Mayıs 1876 Salı günü sabaha doğru saray Hüseyin Avni Paşa komutasındaki askerlerce basılmış ve Abdülaziz kansız şekilde tahttan indirilmiştir. Abdülaziz'in tahttan indirildikten 4 gün sonra, hapis hayatı yaşadığı Feriye Sarayı'nda sakalını düzeltmek için istediği söylenen makasla bileklerini keserek intihar ettiği iddia edilse de öldürülmüş olabileceğine dair kanıtlar var.

Kanlar içindeki bu elbiseler ibret verici

Evet gerçekten de Sultan Abdülaziz'in kanlı kıyafetlerinin Topkapı Sarayı Müzesi'nde saklanıyor olması son derece önemli. Bu her şeyden önce Osmanlı'nın tarihe, atalarının mirasına verdiği önemi gösterir. Müzecilik tarihi açısından da fevkalade önemli bir şey. Kanlar içindeki elbise ibret verici. Kanlı bir elbiseyi atmamış, yakmamış, bugüne kadar aynen korumuşuz. Atalarımızdan kalan Kaşıkçı Elması da, bir kumaş parçası da müzeciler için değerlidir. Sultan Abdülaziz'in ölümüne gelince, intihar etti demek mümkün değil, basbayağı öldürülmüştür. Bu kadar net.

Öldürülmeden önceki son fotoğraf da yayınlanmıştı

İki yıl önce yayınlanan Sultan Abdülaziz'in son fotoğrafı, Osmanlı sultanına reva görülen 'aşağılayıcı' tavrı gözler önüne seriyordu. Saray fotoğrafçılarından Vasilaki Kargopulo tarafından çekilen fotoğrafta, padişahın giydiği kıyafetler ve arkasında lâubali şekilde duran sarayın alt görevlileri dikkat çekiyor. Endişeli gözlerle bir sandalye üzerinde oturan Abdülaziz'in arkasında duran iki görevli, sultanın omuzuna dirsek dayamış şekilde poz veriyor. Fotoğraf, Bahattin Öztuncay'ın hazırladığı "Hatıra-i Uhuvvet: Portre Fotoğraflarının Cazibesi 1846-1950" adlı kitapta yayınlanmıştı.

zaman

Link to comment
Share on other sites

  • 3 ay sonra...

32. Padişah Abdülaziz nasıl öldürüldü?

4 Haziran 1876 günüydü... Saat dokuzu gösteriyordu... Padişah, Kur’an okuyordu... Yusuf Sûresi’ne gelmişti... Katiller sessizce Sultan Abdülâziz’in kapısına sokuldular...

Reyhan ve Rakım Ağa’ları kapıda nöbetçi kaldı... Eski Padişah’ın ikinci mabeyincisi Fahri Bey, izin alıp odaya girdi. Sultan Abdülâziz; Fer’iye Sarayı’na getirildiğinden beri Fahri Bey özel hizmetine bakıyor, daha doğrusu Hüseyin Avni Paşa’ya dakika dakika Padişah’ın yaptıklarını rapor etmek üzere yakınında bulunuyordu.

Önce hal hatır sordu.

“Hamd olsun Yüce Rabbime” diye cevap verdi Padişah, “Beterin beteri vardır.”

Gözleri kapıya kayınca Cezayirli Mustafa Pehlivan’la Yozgatlı Pehlivan Mustafa Çavuş’u fark etti... Durumu kavradı... Rengi attı... Fakat bir şey söylemesine fırsat kalmadan, üçü bir anda atılıp bastırdılar... O sırada Boyabatlı ve diğerleri de odaya girdiler... Boyabatlı ile Cezayirli, Padişah’ı dizlerine oturtup çırpınmasını önlemeye çalıştılar... Fakat Padişah çok güçlüydü... Zaptedemediler... Göğsünden hançerlediler... Fahri Bey, Sultan Abdülâziz’in kollarını arkadan tuttu... Yozgatlı Mustafa Pehlivan ise, keskin bir hançerle Padişah’ın bileklerini kesmeye başladı... Olaya intihar süsü vereceklerdi... Ama hiçbir intiharda iki bilek birden kesilemezdi.

Bilekleri kesilen eski Padişah, ikinci mabeyinci Fahri Bey’e son kez bakıp mırıldandı: “Şu kestirmeye kıydığın eller, iki gün önce sana kıymetli bir sedef tesbih hediye etmemiş miydi?”

Kaderin hükmüne bakınız ki; baş katili Fahri Bey’i kahveci çıraklığından almış, ikinci mabeyincilik gibi sarayın en yüksek görevlerinden birine kadar yükseltmişti.

Damarlarında ileri geri işleyen hançer derinlere daldığı zaman eski Padişah dayanamadı... Acıyla inledi: “Aman Allahım!”

Canı, kanıyla birlikte oluk oluk damarlarından akıp gitti... Katiller korku dolu gözlerle son nefesini vermek üzere olan koca Padişah’a baktılar... Sonra pencereden bahçeye çıktılar... Kaçtılar... Kapıya bırakılan nöbetçiler de işin bittiğini anlayınca sıvıştı... Koridora derin bir sessizlik hâkim oldu... Neden sonra Padişah’ın odasının önünden geçen saray hizmetkârlarından Arzıniyaz Kalfa, odadan hırıltılar geldiğini duydu... Kapıyı zorladı, ama içerden sürgülenmişti... “Yetişiin!” diye bağırdı, “Efendimize bir haller oldu.”

Koşup gelenler, kapıyı kırarak odaya girdiler... Şimdi saat tam dokuzu otuz altı geçiyordu... Sultan Abdülâziz’in kanlar içinde vücuduyla karşılaştılar.

Henüz ölmemişti... Fakat Hüseyin Avni Paşa’nın kesin talimatını önceden almış olan bazı subaylar, son çırpınışlarla titreyen vücudunu, kanları aka aka ve âdeta sürükleye sürükleye saray karakolunun kahve ocağına taşıdılar... Bir sedire uzattılar... Hâlâ sağ olan eski Padişah’ı kurtarmak için kıllarını bile kıpırdatmıyorlardı... Tarih, bu korkunç cinayete şahitti... Ve sebep olanları asla unutmayacaktır.

Bir süre sonra Serasker (Savunma Bakanı) Hüseyin Avni Paşa çıkageldi... Eski bir pencere perdesini koparıp Padişah’ın üstüne örterken Padişah gözlerini açtı... Şeytanın yüzüne bakar gibi Avni Paşa’nın yüzüne baktı... Bakışları camlaştı, donuklaştı, kurudu.

Ancak ondan sonra doktorlar çağırıldı... Resmî bir rapor düzenlendi ve ilân edildi... Buna göre; eski Padişah’ın sinirleri bozulmuştu... Sakalını düzeltmek için o sabah annesinden ayna ve makas istemişti... Ve bu makasla damarlarını kesip intihar etmişti.

Bu rapor yayınlandığı an bile hiç kimseyi inandıramadı... Ama o devirde hüküm süren Hüseyin Avni Paşa, Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa ve Mithat Paşa gibi diktatörler olayı örtbas ettiler... Daha sonra kurulan Yıldız Mahkemesi’nde yargılanmak üzere İzmir’den alınıp İstanbul’a getirilen Mithat Paşa şöyle diyecektir:

“Yayınlanan raporu okudum... Merhumun (Sultan Abdülâziz’in) intihar ettiğine pek ihtimal vermedim... Ama diğer vekiller (bakanlar) ses çıkarmadığı için ben de sustum.”

Yıldız Mahkemesi’nde diğer yardakçılarıyla birlikte suçlu bulunup -zaten çoğu itiraf etti- ölüm cezasına çarptırılacak, ancak Sultan II. Abdülhamid’in affına uğrayıp sürgünle paçayı kurtaracaktı.

Tarih susmaz... Sultan Abdülâziz’in öldürüldüğü, Yıldız Mahkemesi’nde kesinlik kazanmışken; resmî tarih, siyasi sebepler yüzünden -Hüseyin Avni Paşa, Mithat Paşa gibilerini korumak için- intihar ihtimalini savundu. Yıldız Mahkemesi’ni “kanun dışı” ilân ettiler.

Başka çareleri yoktu... Çünkü bu mahkemeyi kabul etmek demek, hükmünü de kabul etmek demekti... Hükmünü kabul etmek ise, Mithat Paşa’nın katil olduğunu kabul mânâsına gelirdi... Oysa resmî tarih, Mithat Paşa’yı “büyük bir devlet adamı” sayıyordu... Sultan II. Abdülhamid’i yerin dibine geçirmek için ona karşı olan herkesi “büyük” ilân etmek bir zamanların kötü bir alışkanlığı, gerçekdışı, tarih dışı saplantısıydı... Sultan II. Abdülhamid’i çok haklı olduğu konularda bile suçlamak, cumhuriyet devrinin uzun süre modası halinde yaşadı... Özel sohbetlerinde Sultan II. Abdülhamid’i takdir eden bazı tarihçiler, yazılarında sürekli tenkit ettiler.

Sultan Abdülâziz’in cenazesini Sultanahmed Camii Şeyhi Ömer Efendi yıkadı... Ve Sultan Mahmud türbesine defnedildi.

4 Haziran, Sultan Abdülâziz’in şehit edilişinin yıldönümüydü... Hiç akla getirmemek doğru olmazdı... Bu siyasi hayhuy içinde onu hatırlamak ve hatırlatmak istedim.

Yavuz BAHADIROĞLU/VAKİT

Link to comment
Share on other sites

ben bu konu hakkında çok fazla bilgiye sahip değilim. Ama verdiğiniz kaynaklar, kaynak açısından(görüş olarak) objektif olmadığı için halen ne olduğunu bilmiyorum. Eğer objektif tarih yazarlarından kaynak verirseniz çok sevinirim.

Link to comment
Share on other sites

Ayrıca Padişah'ın sol tarafında bulunan adamın elini çeketin içine doğru göğüs hizasında tutması da masonik bir simgedir.

3. Dereceden Masonların tanınma sembolü o harakettir.

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...