Jump to content

Türkiye’nin İlk Kitap Müzesi Kurulacak


Iceberg

Recommended Posts

İlk kitap müzesini o kuracak

Yıllardır biriktirdiği 50 bin kitabıyla Türkiye’nin ilk kitap müzesini kurmak için çalışan sahaf Sıtkı Altuner’in tek engeli, müze için bir yerinin bulunmayışı.

258392.jpg

İSTANBUL - Sıtkı Altuner’in kurmayı düşündüğü kitap müzesi, kitapların ilk baskıları ile, ilginç özellikleri bulunan, imzalı, imzasız, yerli, yabancı; Milli Kütüphane’de bile bulunmayan kitaplardan oluşacak.

50 bini müzeye konulacak nitelikte 300 bine yakın kitabı bulunan sahaf Sıtkı Altuner, “Attilâ İlhan’ın ‘ellerini tutabilsem pia’nın / ölsem eksiksiz ölürdüm’ şiirindeki gibi, bu müzenin açılışını görmeden ölürsem eksikli ölürüm” diyor. Öğretmenlikten emekli olduktan sonra 12 yıldır bütün zamanını kitaplara ayıran Altuner’e kulak verelim...

BEHÇET NECATİGİL’İN İMZASINDAN ESİNLENDİ

İlk dükkan açtığımda müze kurma düşüncem yoktu. Giderek güzel kapaklı, birinci baskı, özel, nitelik taşıyan, bizim kültürümüzün temel taşı niteliğindeki bir çok kitap dikkatimi çekmeye başladı. Onları satmaya kıyamadım. Kitabı zaten zor satarım da, onları hiç satmadım. Biriktirmeye başladım.

Behçet Necatigil’in şiir kitabı elime geçti. “Arada şiir varsa, güzelleşir yaşamak” sözleriyle 1957’de Zeynep isminde birine imzalamış kitabını. Hiçbir şiir kitabında yok bu dize. Bu dize gibi sözlerin bir kitabın arasında kalmasına gönlüm razı olmadı. Ondan sonra gözüm hep imzaları, birinci baskıları arar oldu. Düşününüz ki, Cahit Sıtkı şu kitabı ilk bastırdığında eline almış; ben onunla aynı heyecanı yaşıyorum şimdi.

258393.jpg

YAKILAN KİTAPLAR

17 Köy Enstitüsünden birinin kurulduğu Kayseri Pazarören’de doğup büyüyen Altuner’in kitaplara olan şevkatinin ilginç öyküsünü şöyle anlatıyor: Dört yaşımda iken Köy Enstitüsü kitaplarını, özellikle milli eğitim klasiklerini komünist kitapları diye lanse ettiler. Bir gün -dört yaşımdaydım- köyde bir bağırtı oldu. ‘Enstitüde yangın var’ diye bağrıldı. Ben de koştum. Yangın çatıyı sarmak üzereydi. Bu arada kitaplar yukarıdan aşağıya kuş kanadı gibi pırrr, pırrr diye ses çıkararak inmeye başlamışlardı. Ben ‘kuşlar yanıyor’ diye bağırmışım; teyzem söylüyor. Sanıyorum oradan da kaynaklanan bir koruma duygum, kitaplara ilişkin bir anaçlığım gelişti.”

258394.jpg

ULUSAL BİR MÜZE KURULSUN

300 bin kitabım var. Müzeye girecek kitap sayısı 30-50 bin civarında sanıyorum. Bunların yerleşeceği bir alana, yayıncı ve okurlara gösterilmesi için elverişli bir alana ihtiyaç var. İsterim ki Türkiye’de on kişi bir araya getirilerek çok daha büyük, ulusal bir müze kurulabilsin.

Benim kendi olanaklarımla bir müze kurmam olanaklı değil. Fikir, proje var, kitaplar var; müzenin amblemi bile hazır. Adama yazım bile hazır. Ancak kitaplarımı koyabileceğim bir alandan yoksunum. Eski bir kooperatif evinde tıkalı durumda. Pencerelerini bile açıp havalandırmam mümkün değil. Müzeyi kurmayı başaramazsam kitaplarımı devretmeyi de düşünüyorum. Ama kitaplarımın korunabileceğimden emin olmalıyım. Ben Murat Sarıca’nın ve daha kimlerin kitaplıklarının yağmalandığını gördüm. İstanbul Üniversitesinin kitapığı deprem nedeniyle boşaltıldı, olmadık şeyler, hurdacılara düştü kitaplar.

KÜTÜPHANELERDE OLMAYAN KİTAPLAR DA VAR

Kayıtlara alınmayan, kütüphanelere sokulmayan pek çok kitap olduğunu gördüm. Bir kısmı da komik adlarla kendisi bastırmış. Nazım’a öykünüp yazanlar ve daha sonra kaybolan kişiler var. Ben istedim ki Konyanın falanca kasabasından çıkıp ta kitap bastıran bir insan da kaybolmasın. Onların kitaplarını da müzelikler arasına koydum.

NÂZIM’IN İMZASI DA VAR ZWEIG’İN DA

258395.jpg

Bir çokları flash şeyler beklenebilir; onlar da var. Nâzım da var, Nâzım’ın imzası da var, Stefan Zweig, Simonoviç de var. Diğer tarafta o aydınlığın parçasını dağın başında yakalamış insanı da saygı duyuyorum.

Elimde Osmaniye’de basılmış, bir öğrencinin şiir kitabı var. İnsanlık örneği diye onu sunmak isterim. Yarın bir müze kursam onun öyküsünü kendime göre anlatırım. Çocuk lise öğrencisi iken şiir kitabı bastırıyor ve önsözünde diyor ki; “İkinci bölüme arkadaşımın şiirlerini aldım, onun şiirleri benimkilerden daha güzel, bilhassa onu okuyun”. Bir şaire bunu söyledim, siz böyle bir şey yapar mıydınız diye ‘niye yapayım’ dedi bana. Elbette yapmayı isterdim demesini isterdim bana.

258396.jpg

MÜZELİK KİTAPLAR

Sıtkı Altuner’in müzeye koyacağı kitaplardan bazıları şunlar:

Albert Camus, Le Mythe de Sisyphe,

1942. Camus’un ölümünden çok kısa bir süre önce imzalanmış.

Ayşe Osmanoğlu, ‘Babam Abdülhamid’ kitabı. 1960.

Ayşe Osmanoğlu’nun eski el yazısı ve imzası bulunuyor.

John de Kay, Women And The New Social State

Prens Sabahattin’e 8 Mayıs 1919’da imzalanmış.

Stefan Zweig, ‘Brasılsen’,

Tahminen ölümlerinden 20-25 gün önce imzalamış Sebastiyane isimli birine...1943’te Ankara’ya gelmiş kitap. Türkçeye çevrilmemiş bir kitap

Konstantin Simonof, ‘Günler ve Geceler’

Yazar NaimTirali’ye 12/5/1975’te imzalanmış.

Behçet Necatigil, ‘Arada’, 1957

‘Arada şiir varsa, güzelleşir yaşamak’ ithafıyla imzalanmış.

Akşit Göktürk, Edebiyatımızda Ada

Oğuz Atay’a “Oğuz, bunu en iyi sen anlarsın...”

Bülent Oran

“Bitirim sanatçı Feridun Karakaya’ya...”

ntvmsnbc

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...