Jump to content

Fatih Sultan Mehmet'in Hocası Akşemseddin


KelebeK

Recommended Posts

Akşemseddin, tevazu, alçakgönüllülük ve feragatin zirve ismidir. O,herşeye sahip iken bırakmasını bilen; hükümranlığı ve dünya saltanatını, mahfiyet ve tecrid makamına tercih etmeyen bir mürşidi kamildir. Maddi varlık ve dünyevi arzulardan el-etek çeken bu büyük zat, beden isteklerden büsbütün sıyrılmayı başarmış ve masivadan yüz çevirmiştir.

Şemseddin Muhammed bin Hamza, yani Fatih'in hocası, alim ve mutasavvıf Akşemseddin, bundan tam 543 yıl önce, 15 Ocak 1459 tarihinde vefat etmiştir.”Akşeyh” adıyla şöhret kazanmış olan Akşemseddin, Hacı Bayram Veli'ye intisab etmiş ve bir süre Hacıbayram Camii'nin çilehanesinde çile çıkarmıştır.

Akşemseddin, halkın teveccüh ve nazarından uzak durması, şöhret ve şan belasından sürekli kaçınmasıyla, bir sembol şahsiyet olarak bayraklaşmıştır. Onun çile hayatı, tevazu ve mahfiyet iklimine ayak bastığı ilk tecrübesidir. Halkın alaka ve teveccühünden çekinerek, şeyhinden ayrılma pahasına Beypazar'a giden Akşeyh, burada bir mescid ve değirmen inşa etmiştir. Ancak burada da halkın teveccühünden rahatsız olmuş ve Çorum'un İskilip kazasına bağlı Evlek köyüne göç etmiştir. Bir süre sonra Bolu'nun Göynük kazasına yerleşen Akşemseddin, burada da bir mescitle bir değirmen yaptırmıştır. Akşemseddin, şeyhi Hacı Bayram Veli'nin vefatıyla irşad makamına geçmiştir. İstanbul'un fethi sırasında Fatih Sultan Mehmed'in yanında fethin manevi cephesini temsil eden büyük veli, muhasaranın en sıkıntılı zamanında ordunun maneviyatını diri tutmuştur. Akşemseddin, fethin en önemli simgesi olan Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesi sırasında burada ilk Cuma namazı hutbesini okumuştur. O, İstanbul'un asırlar süren fetih rüyasını gören bahtiyarlardandır. Akşemseddin, hem fethe katılmış ve hem de fethin gerçekleştiğini görmüş, asırlarca birçok İslam ordusunun muhasaraya aldığı, ama belki de vakti gelmediği için bir türlü fethetmeye muvaffak olamadığı İstanbul'un, artık bir İslam beldesi olmasında önemli rol oynamıştır. Fetih'ten hemen sonra padişahın isteği ile, İslam ordularının İstanbul'u fethi sırasında şehit düşen büyük Sahabi Ebu Eyyüb el-Ensari (ra)'nin kabrini de keşfeden bu büyük mürşid, bir süre müderrislik de yapmıştır.

Akşemseddin; tevazu, alçakgönüllülük ve feragatin zirve ismidir. O, herşeye sahip iken bırakmasını bilen; hükümranlığı ve dünya saltanatını, mahfiyet ve tecrid makamına tercih etmeyen bir mürşid-i kamildir. Maddi varlık ve dünyevi arzulardan el-etek çeken bu büyük zat, bedeni isteklerden büsbütün sıyrılmayı başarmış ve masivadan yüz çevirmiştir. O, bu manada bir ''ehli tecrid''dir. Fuzuli'nin:

“Mesleki tecriddir feragat evi

Terki mal ile hanümandan geç”

çağrısıyla tarif ettiği bu makam, elbette ki kalb gözü açık bahtiyarların, varlık ve eşyanın mahiyetini keşfederek “asıl olanı” bulmasıyla kazanacağı bir mertebedir. Yunus'un, ''ballar balını bulduğu'' bu makam, her şeyden feragat etmeyi gerektiren bir ''bulma hali''nin eseridir. O'nu bulmak, O'na yönelmek ve O'na ulaşmak, herşeyi bırakmanın da yeri ve zamanıdır. Nitekim fetihten sonra Akşemseddin, padişahın tacını ve tahtını bırakarak kendisine bağlanma isteğini engellemeye çalışmış ve bu cihan sultanını durduramayacağını anlayınca da Gelibolu üzerinden Göynük'e dönerek inzivaya çekilmiştir. Akşemseddin'in hangi ruh haliyle padişahı durdurmak istediği ve taht merkezinden ayrılarak iltifat ve ilgiden neden rahatsız olduğu konusunda pek çok şey söylenebilir. Ancak Fatih'in Göynük'e gönderdiği hediyeleri almak istememesi ve Göynük'e yaptırmak istediği tekke ve cami için rıza göstermemesi, devletin devamı ve bekasının teminatı olan hükümdarlık makamının zedelenmemesi icabıdır. Nitekim ''sultana sultanlık ve gedaya da gedalık yakışır''. Fatih'in birçok ihsanından sadece Göynük'e bir çeşme yapmasına izin veren Akşemseddin, şeyhi Hacı Bayram Veli'nin yolundan gitmiş ve tekkenin devlet üzerindeki tahakkümüne yol açacak bir tavrı şiddetle reddetmiştir. Bize göre, Osmanlı Devleti'nin din ve devlet işlerinin sağlıklı gelişmesinde, Akşemseddin'in bu tavrı büyük bir önem taşımaktadır.

Cihan padişahı Fatih Sultan Mehmed'in derviş olma talebini geri çeviren Akşemseddin'in, sultanın kırılması karşısında verdiği cevap çok önemlidir: ''Dervişlikte bir halet vardır ki, eğer lezzet alınırsa, saltanat işlerinden kesin olarak el çekmek lazım gelir. Memleketin işleri ihtilal bulur. O takdirde, hem siz ve hem de biz vebale gireriz...'' (Solakzade Tarihi. C.1, S.273) Şeyhin bu sözleri karşısında teselli bulan Fatih, iki bin altın göndererek onu taltif etmek ister. Fakat Akşemseddin bu parayı kabul etmez ve geri gönderir.

Rivayete göre, padişah bir gün Akşemseddin'in çadırına girmiş, ancak şeyh hiç kımıldamadan öylece yerinde oturmaya devam etmiş. Bu hale çok üzülen padişah, Ahmed Paşa'ya: ''Şeyh bize kıyam etmeyip yerinden kımıldamadığı için hatırım kırılmıştır ve gönlüm mahzundur'' diye yakınmıştır. Akşemseddin'i iyi tanıyan Ahmed Paşa, padişaha şeyhin bu hareketini şöyle izah etmiştir: ''Bu büyük fetih, önceki padişahlara ve mübarek ecdadınıza müyesser olmayıp size nasip olmakla, sizde bir çeşit gurur müşahade eylemiş, bu yüzden riayet ve tazimde kusur göstermiştir. Gerçekten maksatları sizden o gururun izalesine gayret gösterip ayağa kalkmadı.” Bu izah üzerine rahatlayan padişah gece yarısı Akşemseddin'i ziyaret etmiş ve kendisiyle sabaha kadar sohbet edip sabah namazını da Şeyhle birlikte eda etmiştir. Aynı zamanda şair de olan Akşemseddin, ''terki can, binişan, bigüman'' kafiyeleriyle kendisini şu şiirinde ne güzel anlatıvermiş :

Canı canan isteyenler terki can olmak gerek

Alemi devri zamanda binişan olmak gerek

Lamüsellim kaydımış, gavvas olan gevher bulur

Gevheri gayb isteyenler binişan olmak gerek

Rükni a'zam sıdk u himmet i'tikadi pak imiş,

Biriya ihlası mahz bigüman olmak gerek

Nahv u sarf u mantık u hey'et nücum u ilm ü tıb

Meclisin terk eyleyüp andan revan olmak gerek

Sen seni altın sanursun altunun oda bırak

Safi olup gıll u gışdan pakcan olmak gerek

Bildügün terk eylegil hestiligün elden bırak

Işkıla pervane tek bıcism ü can olmak gerek

Şems istersin ki sultan sohbetine iresin

Kapusında çok zamanlar pasuban olmak gerek

Büyük mutasavvıf ve mürşidi kamil Akşemseddin hazretlerini, vefatlarının yıldönümü münasebetiyle (rahmet niyazıyla yadedip) bir kez daha örnek bir şahsiyet olarak tanımak ve “Akşemseddin Olabilmek”' idealini hep diri tutmak ne büyük saadet!...

Kaynaklar

-Ali İhsan Yurd, Dr. Mustafa Kaçalin, Akşemseddin, Hayatı ve E,erleri, Marmara Üniv. İlahiyat Fak. Vakfı Yay., İst., 1994.

-Ayşe Yücel, Akşemseddin'in Fikir ve Felsefe Dünyası, Gazi Üniv. Sos. Bil. Ens. basılmamış

doktora tezi, Ankara, 1993 . -Dr. Vahid Çabuk, Solakzade Tarihi, Kültür Bak. Yay, c.l, Ank., 1989.

-Orhan F. Köprülü, Mustafa Uzun, "Akşemseddin'', Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c2, s. 29930.

Dr. Ahmet Ertuğrul

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...