feri Posted June 22, 2010 Share Posted June 22, 2010 Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip: "Oğlum" der, "Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir. Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar. İlk önce bir bakkal dükkanına girer ve "Şunu kaça alırsınız?" diye sorar . Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir; sonra: "Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın" der. İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği neneye ancak bir beş lira vermeye razı olur. Üçüncü defa bir semerciye gidir: Semerci nesneye şöyle bir bakar, "Bu der "benim semerlere iyi süs olur. Bundan "kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna bir on lira veririm." En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce yerinden fırlar. "Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden buldun?" diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder. "Buna kaç lira istiyorsun?" Öğrenci sorar: Siz ne veriyorsunuz?" "Ne istiyorsan veririm." Öğrenci, "Hayır veremem." diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya başlar: "Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim." Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker. Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır. Böylesi karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar. Bir tarafta elindeki nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diğer tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için her şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler.. Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde başından geçen macerasını anlatır. Bilge sorar: "Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?" Öğrenci: "Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum, kafam karmakarışık" diye cevap verir. Bilge hoca çok kısa cevap verir: "Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bileni anlar ve onun değeri bilenin yanında kıymetlidir." Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden kuyumcular mutlaka vardır.!!! Link to comment Share on other sites More sharing options...
[CeMoX] Posted June 22, 2010 Share Posted June 22, 2010 ibretlik bir hikaye Link to comment Share on other sites More sharing options...
coxefgun Posted June 22, 2010 Share Posted June 22, 2010 daha kimse farkedemedi bendeki cevheri, ben bile Link to comment Share on other sites More sharing options...
ŞimşekAdam Posted June 22, 2010 Share Posted June 22, 2010 Hıkayedekı kısı benım Hocam unlu fızıkcı seker_boi Link to comment Share on other sites More sharing options...
69sihirbaz69 Posted June 22, 2010 Share Posted June 22, 2010 Güzel hikayemiş paylaşım için teşekkürler Link to comment Share on other sites More sharing options...
odaben Posted June 22, 2010 Share Posted June 22, 2010 kuyumcu kendisi ise ne olcak taşımı bekleyecek o zaman... (bende birine kuyumcu lazım sandım meğer eski hikaye imiş değerini bilende kal manasında netekim.. de insan kendi değerinide kendi biçer) Link to comment Share on other sites More sharing options...
bitlilimon Posted June 23, 2010 Share Posted June 23, 2010 çok güzelmiş ..Bendeki cevheri farkeden çok da alacak güce sahip kuyumcu yok neolcak:D Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Archived
This topic is now archived and is closed to further replies.