Jump to content

Mehmet Akif Ersoy Müzesi


KelebeK

Recommended Posts

Müzenin Tanıtımı

TACEDDİN DERGÂHI

MEHMET ÂKİF ERSOY EVİ

(MÜZE)

Mehmet Âkif İstanbul’un işgali üzerine artık bu şehirde daha fazla kalamayacağını anlar ve aldığı davet üzerine Ankara’ya gitmeye karar verir. Önce Kastamonu’ya gider ve Nasrullah Camii’nde meşhur konuşmasını yapar. Oradan da Ankara’ya geçer.

O yıllarda Ankara’da kiralık ev bulmak oldukça zordur. Ama Mehmet Âkif bu konuda pek sıkıntı çekmez. Çünkü Balıkesir mebusu Basri Bey tanıdığı Taceddin Dergâhı şeyhinin bir odasının arkadaşına tahsisini sağlar. Hiçbir tarafı görmeyen bu oda, M. Emin Erişirgil’in Mehmet Âkif İslamcı Bir Şairin Romanı adlı eserinde belirttiği üzere, “Mehmet Âkif’in ömrünün saadet içinde geçtiği yerdi.”

Bu oda, İstiklal Marşı ile meşhur Bülbül şiirinin yazıldığı, şairin birinci TBMM. Burdur mebusu olduğu yıllarda günlerini geçirdiği, dostlarını ağırladığı, onlarla memleket meselelerini ve Milli Mücadele konularını konuşup tartıştığı önemli bir mekandır.

Taceddin Dergâhının bulunduğu sokağa sonraları “Mehmet Âkif Ersoy Sokağı” adı verilmiştir.

Hacettepe Üniversitesi Merkez Kampüsünün sınırları içinde yer alan Taceddin Dergâhı, Mehmet Çetin’in İstiklâl Marşı ve Mehmet Âkif Ersoy adlı eserinde belirtildiğine göre, ilk olarak Kanuni Sultan Süleyman tarafından Hacı Bayram-ı Veli’nin kurduğu Bayramiye tarikatının bir kolu olan Celvetiler için yaptırılmıştır. 1826’da tamir edilen bu yapıya Sultan Mecit tarafından ilaveler yapılmıştır. Bu durumda yapı cami, bitişiğinde türbe, dergâh evi, çeşme ve hazineden oluşan küçük bir külliyedir.

Bu ev, 30 Ekim 1949 tarihinde Şehir Meclisi Kararı ile Mehmet Âkif Ersoy Evi adını almış ve müzeye dönüştürülmüş ise de bakımsızlıktan zamanla harabolmuştur.

Erişirgil’in ifadesine göre, ev 1962’de Maarif tarafından kiraya verilmiştir. Çetin ise evin ilk olarak 1980’li yıllarda eski Ankara Valisi ve Senatör Ömer Naci Bozkurt tarafından farkedilip tamir ettirildiğini kaydeder.

Hacettepe Üniversitesi Merkez Kampüsü’nün kuruluşu sırasında, Rektör Prof. Dr. İhsan Doğramacı yapının eski durumuna sadık şekilde onarımını sağlamış ve yapı ziyarete açılmıştır.

1982 yılında Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğünün teşebbüsü ile Kültür Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Türkiye Diyanet Vakfı ve bazı özel şahısların katkıları ile bir fon oluşturulmuş, binanın onarım ve döşemesi tamamlanarak 27 Aralık 1984 günü yapılan bir törenle açılmıştır.

1980’li yıllardan itibaren burada Türkiye Yazarlar Birliği ve Mehmet Âkif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı’nın, 2003’ten bu yana da Kültür Bakanlığı ve Hacettepe Üniversitesi işbirliğiyle 27 Aralık günlerinde anma toplantıları düzenlenmektedir.

Evin karşısında 2003 yılında yapılmış olan Mehmet Âkif’in büstü ile İstiklâl Marşı’nın ilk iki kıtasının yazılı olduğu bir kitabe yer almaktadır.

2005 yılının sonlarında Altındağ Belediye Başkanının belirttiğine göre, bu alanda “Mehmet Âkif Parkı” düzenleme projesi de faaliyete geçecektir.

Erişirgil’in anlattığına göre, Mehmet Âkif bu odada yatarken, orada sokak da yokmuş. Tekkeye camiden inilirmiş. Burası gerçek bir tekke de değilmiş. Ayinler on beş günde bir camide yapılırmış.

Tekkenin bahçesinde bir kuyu, yanında da camii varmış. Üzerindeki kitabeden camii Sultan Hamid’in yaptırdığı anlaşılmaktadır.

Rivayete göre, “burada vaktiyle bir cami varmış, ama ker*****miş; güyâ Sultan Hamit rüyasında Taceddin’i görmüş de onun üzerine bu camii o haliyle yaptırmış.”

Mehmet Âkif’in oturduğu yıllarda, Erişirgil’in naklettiğine göre, odanın görünümü şöyledir:

“Oda orta büyüklüktedir; pencere kenarında Orta Anadolu evlerinin hepsinde görülen, üstü seccadelerle örtülü sedir vardı. Kapının karşısına rastlayan tarafta beyaz, pirinç karyola duruyordu: Yastıkların üstündeki tertemiz beyaz örtüsü ile, çepeçevre gene beyaz karyola etekleriyle titiz bir hanımın elinin odada hiç eksik olmadığı belliydi. Kapının yanında, eskiden mum veya gaz lambası komaya mahsus olarak yapılan raf, yanında da yüklük veya gusulhane denilen yıkanma yeri kapısı gözüküyordu. (...) “Âkif Bey burada otururken, şu karyola tabii ki yoktu. Onun yerinde enlice bir sedir vardı. Geceleri orada yatardı. Şu raf üzerinde onun kitapları bulunuyordu.”

Tekkeye gelip giden şairin dostlarından Dr. Hüseyin Suat ise buranın konforunu şöyle özetler:

“Köşede paslı küçük semaver, yerde pösteki, yazın geldiğini ispat etmek için tekkenin yanındaki mezarlıkta bir miktar yeşillik.”

Bu anıyı nakleden Mithat Cemal şöyle bir yorum da yapar:

“Fakat Âkif tekkenin penceresinden bu yeşilliğe bakarak,

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda,

derken toprağın altını düşünüyordu:

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda!”

Mehmet Âkif Ersoy Evi, bugün yüksek avlu duvarları ile çevrili olup, bahçesine küçük avlu kapısından girilmektedir. Bahçenin ortasında yer alan bina iki katlı ahşap bir Ankara evidir. Üst kata çıkan tahta tırabzanlı merdiven boyunca Mehmet Âkif Ersoy’a ait fotoğraflar bulunmaktadır. Üst katta dinlenme ve toplantı odası yer almıştır. Evin en gösterişli alanı olan toplantı odasının tavanı, ortada kalem işleriyle süslü altıgen bir göbek bulunan yöresel Ankara tavanıdır.

Mehmet Âkif Ersoy’a ait cep saati, gözlük, tesbihi, tüfek ve büyük şairin yüzünün kalıbı müzede teşhir edilen manevi değeri yüksek eserlerdir.

PROF. DR. ABİDE DOĞAN

Müzenin resimlerini aşağıdaki linkte bulabilirsiniz.

http://www.bhim.hacettepe.edu.tr/mae_muzesi/mae_muzesi_dosyalar/frame.htm

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...