Jump to content

Hayyam’dan Karacaoğlan’a dörtlükler


mavikiz

Recommended Posts

256530.jpg

Hayyam’dan Karacaoğlan’a dörtlükler

Yunus Emre, Hayyam, Karacaoğlan, Pir Sultan, Dadaloğlu ve Köroğlu, şiirleri; Ezop, masalları; Nasreddin Hoca, fıkralarıyla, İleri Yayınları’nın Halk Edebiyatı Dizisi’nde biraraya geldi.

Yazar Öner Yağcı, Halk Edebiyatı Dizisi’yle ilgili süreci anlattı:

DÜNÜ BUGÜNE, BUGÜNÜ YARINA BAĞLAMAK

Çocukluğumdan beri halk şiirini seviyorum. Yaşamımın vazgeçilmezlerinden olan türküler, bende onun temel kaynaklarından olan halk şiiriyle sarsılmaz bir bağ oluşturmuştur. Edebiyatın, söz sanatlarının temelinin halk edebiyatı ve şiirimizin temel taşının halk şiiri olduğu gerçeğini de ihmal etmeyen bir bilinçle bir edebiyatçı olarak halk şiiriyle ilgilenmeyi çok doğal buluyorum. Bu doğallık beni yüzyılları aşıp gelen halk şiirimizin büyük ustalarıyla ilgili yazılan her şeye ilgi duymaya yöneltti. Her dilin edebiyatının kendi sözlü edebiyatı temelinde yükseleceği düşüncesiyle de yönelimimin yoğunlaştığını söyleyebilirim.

Birbirini yok sayan ya da birilerinin verdiği bilgileri görmezden gelen anlayışların bu ustalarımızı tanıtmada eksiklik yarattığını düşünmeye başladım. Haklarında söylenen her şeyin bütünlenmesi, hiç değilse bilinen bilgilerin bir araya getirilmesi, tam olarak aktarılması görevlerinin edebiyatçıları beklediğini düşündüm. Nâzım Hikmet’in Şeyh Bedreddin’i aktarırken söylediği ‘dünü bugüne, bugünü yarına bağlayın’ düşünüşü de bana yol gösterdi.

AYNI KALEMDEN AYNI YAKLAŞIMLA

Yunus Emre, Pir Sultan, Köroğlu, Karacaoğlan, Dadaloğlu gibi büyük halk ozanlarıyla ilgili yaşamöyküsü çalışmaları bu saptamam ve arayışlarım sonucu ortaya çıktı. Bu ustalarımızla ilgili elbette birçok çalışma var. Ama aynı kalemden, aynı yaklaşımla ele alınmasının anlamlı bir bütünlük oluşturacağını düşünüyorum. Aslında daha uzun zamanlar ayırarak örneğin Kaygusuz Abdal, Şah Hatayi, Âşık Dertli, Harabi, Erzurumlu Emrah gibi büyük ozanlarla ilgili yaşamöykü çalışmalarını da yazmak istiyordum. Ayrıca bu geleneği günümüze taşıyan Âşık Veysel, Âşık Mahsuni gibi ustalarıyla bu dizi tamamlanmalıydı. Ama günümüzün zamanın hızlı aktığı koşullarında ne yazık ki pes ettim. Edebiyatçının güncel sorunları önüme çokça yığılınca halk şiiri alanına daha fazla zaman ayıramadım. Şimdilik halk şiiri antolojisiyle bu eksikliğimi biraz olsun gidermek niyetindeyim.

TOPRAĞIMIZIN ZENGİNLİKLERİNİ SAHİPLENMEK

Ayrıca şunu da söylemeliyim ki böyle bir dizi Dede Korkut, Âşık Kerem gibi halk öyküleriyle de birlikte oluşturulabilirdi. Hatta bu dizide Mevlana, Hacıbektaş Veli, Şeyh Bedreddin de olmalıydı. Toprağımızın bilgeleri olan Ezop, Hayyam ve Nasreddin Hoca ile ilgili çalışmalarımı bu yaklaşımla gerçekleştirdiğimi söyleyebilirim. Kısacası, halk edebiyatı çalışmalarım toprağımızın zenginliklerini sahiplenme kaygısının bende yarattığı bir anlayışın sonucudur.

HAYYAM

I

Bir şeyh kızdı bir fahişeye,

Sen sarhoşsun, insanları tuzağa düşürüyorsun, diye

Ben senin dediğin ve göründüğüm gibiyim, dedi fahişe

Ama acaba göründüğün gibi misin sen de?

II

Tövbe edeyim diyorum her gün, kendi kendime,

Tövbe edeyim, kadehten ağzıma akan içkiye,

Ne var ki her yana gül mevsimi gelmiş,

Tanrım diyorum, edeyim bari tövbeye tövbe.

YUNUS EMRE

Dört kitabın manası

Bellidir bir elifte

Sen elifi bilmezsin

Bu nice okumaktır

Yiğirmi dokuz hece

Okursun uçtan uca

Sen elif dersin hoca

Manası ne demektir

Yunus Emre der hoca

Gerekse bin var hacca

Hepisinden iyice

Bir gönüle girmektir

DADALOĞLU

Yüce dağ başında kar var buzunan

Yaktın beni eda ile nazınan

Yaremi doldurdun ince tuzunan

Üstüne de biber ektin öl deyi

Sabahtan kalktın da günden ileri

Ben kimi sevmişim senden ileri

Ziyaret olmuşsun kurban istersen

Daha malıy yoktur candan ileri

KARACAOĞLAN

Güzel ne güzel olmuşsun

Görülmeyi görülmeyi

Siyah zülfün halkalanmış

Örülmeyi örülmeyi

Bahçende gülün güllenmiş

Şeyda bülbülün dillenmiş

Koynunda memen kirlenmiş

Emilmeyi emilmeyi

Mendilim yudum arıttım

Gülün dalında kuruttum

İsmin ne idi unuttum

Sorulmayı sorulmayı

PİR SULTAN

Şu kanlı zalimin ettiği işler

Garip bülbül gibi zareler beni

Yağmur gibi yağar başıma taşlar

Dostun bir fiskesi pareler beni

Dar günümde dost düşmanım bell’oldu

On derdim var ise şimdi ell’oldu

Ecel fermanı boynuma takıldı

Gerek asa gerek vuralar beni

Pir Sultan Abdal’ım canım göğe ağmaz

Hak’tan emrolmazsa ırahmet yağmaz

Şu ellerin taşı hiç bana değmez

İlle dostun gülü yaralar beni

KÖROĞLU

Köroğlu bu küçük haracı nitsin

Beş bin liranın da sözü mü olur

Eğer haddi varsa çekilip gitsin

Beş bin liranın da sözü mü olur

Padişaha bile eğmeyiz başı

Göz pınarlarımızda kuruttuk yaşı

Başa yastık yaptık sivrice taşı

Beş bin liranın da sözü mü olur

Bilmeyen kaldı mı şu Köroğlu kim

Dağlar ülkesinde kanunsuz hakim

Var mıdır dünyada söylesin dengim

Beş bin liranın da sözü mü olur

Palamız keskindir, keçeyi deler

Naramız dağları ikiye böler

Köroğlu, böyle han teklife güler

Beş bin liranın da sözü mü olur

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...