mavikiz Posted January 3, 2007 Share Posted January 3, 2007 Hayyam’dan Karacaoğlan’a dörtlükler Yunus Emre, Hayyam, Karacaoğlan, Pir Sultan, Dadaloğlu ve Köroğlu, şiirleri; Ezop, masalları; Nasreddin Hoca, fıkralarıyla, İleri Yayınları’nın Halk Edebiyatı Dizisi’nde biraraya geldi. Yazar Öner Yağcı, Halk Edebiyatı Dizisi’yle ilgili süreci anlattı: DÜNÜ BUGÜNE, BUGÜNÜ YARINA BAĞLAMAK Çocukluğumdan beri halk şiirini seviyorum. Yaşamımın vazgeçilmezlerinden olan türküler, bende onun temel kaynaklarından olan halk şiiriyle sarsılmaz bir bağ oluşturmuştur. Edebiyatın, söz sanatlarının temelinin halk edebiyatı ve şiirimizin temel taşının halk şiiri olduğu gerçeğini de ihmal etmeyen bir bilinçle bir edebiyatçı olarak halk şiiriyle ilgilenmeyi çok doğal buluyorum. Bu doğallık beni yüzyılları aşıp gelen halk şiirimizin büyük ustalarıyla ilgili yazılan her şeye ilgi duymaya yöneltti. Her dilin edebiyatının kendi sözlü edebiyatı temelinde yükseleceği düşüncesiyle de yönelimimin yoğunlaştığını söyleyebilirim. Birbirini yok sayan ya da birilerinin verdiği bilgileri görmezden gelen anlayışların bu ustalarımızı tanıtmada eksiklik yarattığını düşünmeye başladım. Haklarında söylenen her şeyin bütünlenmesi, hiç değilse bilinen bilgilerin bir araya getirilmesi, tam olarak aktarılması görevlerinin edebiyatçıları beklediğini düşündüm. Nâzım Hikmet’in Şeyh Bedreddin’i aktarırken söylediği ‘dünü bugüne, bugünü yarına bağlayın’ düşünüşü de bana yol gösterdi. AYNI KALEMDEN AYNI YAKLAŞIMLA Yunus Emre, Pir Sultan, Köroğlu, Karacaoğlan, Dadaloğlu gibi büyük halk ozanlarıyla ilgili yaşamöyküsü çalışmaları bu saptamam ve arayışlarım sonucu ortaya çıktı. Bu ustalarımızla ilgili elbette birçok çalışma var. Ama aynı kalemden, aynı yaklaşımla ele alınmasının anlamlı bir bütünlük oluşturacağını düşünüyorum. Aslında daha uzun zamanlar ayırarak örneğin Kaygusuz Abdal, Şah Hatayi, Âşık Dertli, Harabi, Erzurumlu Emrah gibi büyük ozanlarla ilgili yaşamöykü çalışmalarını da yazmak istiyordum. Ayrıca bu geleneği günümüze taşıyan Âşık Veysel, Âşık Mahsuni gibi ustalarıyla bu dizi tamamlanmalıydı. Ama günümüzün zamanın hızlı aktığı koşullarında ne yazık ki pes ettim. Edebiyatçının güncel sorunları önüme çokça yığılınca halk şiiri alanına daha fazla zaman ayıramadım. Şimdilik halk şiiri antolojisiyle bu eksikliğimi biraz olsun gidermek niyetindeyim. TOPRAĞIMIZIN ZENGİNLİKLERİNİ SAHİPLENMEK Ayrıca şunu da söylemeliyim ki böyle bir dizi Dede Korkut, Âşık Kerem gibi halk öyküleriyle de birlikte oluşturulabilirdi. Hatta bu dizide Mevlana, Hacıbektaş Veli, Şeyh Bedreddin de olmalıydı. Toprağımızın bilgeleri olan Ezop, Hayyam ve Nasreddin Hoca ile ilgili çalışmalarımı bu yaklaşımla gerçekleştirdiğimi söyleyebilirim. Kısacası, halk edebiyatı çalışmalarım toprağımızın zenginliklerini sahiplenme kaygısının bende yarattığı bir anlayışın sonucudur. HAYYAM I Bir şeyh kızdı bir fahişeye, Sen sarhoşsun, insanları tuzağa düşürüyorsun, diye Ben senin dediğin ve göründüğüm gibiyim, dedi fahişe Ama acaba göründüğün gibi misin sen de? II Tövbe edeyim diyorum her gün, kendi kendime, Tövbe edeyim, kadehten ağzıma akan içkiye, Ne var ki her yana gül mevsimi gelmiş, Tanrım diyorum, edeyim bari tövbeye tövbe. YUNUS EMRE Dört kitabın manası Bellidir bir elifte Sen elifi bilmezsin Bu nice okumaktır Yiğirmi dokuz hece Okursun uçtan uca Sen elif dersin hoca Manası ne demektir Yunus Emre der hoca Gerekse bin var hacca Hepisinden iyice Bir gönüle girmektir DADALOĞLU Yüce dağ başında kar var buzunan Yaktın beni eda ile nazınan Yaremi doldurdun ince tuzunan Üstüne de biber ektin öl deyi Sabahtan kalktın da günden ileri Ben kimi sevmişim senden ileri Ziyaret olmuşsun kurban istersen Daha malıy yoktur candan ileri KARACAOĞLAN Güzel ne güzel olmuşsun Görülmeyi görülmeyi Siyah zülfün halkalanmış Örülmeyi örülmeyi Bahçende gülün güllenmiş Şeyda bülbülün dillenmiş Koynunda memen kirlenmiş Emilmeyi emilmeyi Mendilim yudum arıttım Gülün dalında kuruttum İsmin ne idi unuttum Sorulmayı sorulmayı PİR SULTAN Şu kanlı zalimin ettiği işler Garip bülbül gibi zareler beni Yağmur gibi yağar başıma taşlar Dostun bir fiskesi pareler beni Dar günümde dost düşmanım bell’oldu On derdim var ise şimdi ell’oldu Ecel fermanı boynuma takıldı Gerek asa gerek vuralar beni Pir Sultan Abdal’ım canım göğe ağmaz Hak’tan emrolmazsa ırahmet yağmaz Şu ellerin taşı hiç bana değmez İlle dostun gülü yaralar beni KÖROĞLU Köroğlu bu küçük haracı nitsin Beş bin liranın da sözü mü olur Eğer haddi varsa çekilip gitsin Beş bin liranın da sözü mü olur Padişaha bile eğmeyiz başı Göz pınarlarımızda kuruttuk yaşı Başa yastık yaptık sivrice taşı Beş bin liranın da sözü mü olur Bilmeyen kaldı mı şu Köroğlu kim Dağlar ülkesinde kanunsuz hakim Var mıdır dünyada söylesin dengim Beş bin liranın da sözü mü olur Palamız keskindir, keçeyi deler Naramız dağları ikiye böler Köroğlu, böyle han teklife güler Beş bin liranın da sözü mü olur Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Archived
This topic is now archived and is closed to further replies.