Jump to content

İsmet Paşa, oğlunun öğretmenini neden haşladı?


mavikiz

Recommended Posts

Bugün İsmet İnönü'nün 33. ölüm yıldönümü...

Paşa'yı önceki gün iki çocuğuyla, Erdal İnönü ve Özden Toker'le Ankara İmge kitabevindeki bir söyleşide andık.

Bülent Çaplı ile birlikte hazırladığımız "İsmet Paşa" belgeselinin yeni çıkan kitap ve DVD'sini imzaladık.

Gençlere İnönü'yü anlattık.

Akşam da tarihi Pembe Köşk'te 200 kişilik bir davetli grubuna belgeselin ilk bölümünü sunduk.

Erdal bey çok iyi görünüyor; hastalığı tamamen atlatmış gibi...

İmge'deki söyleşide dinleyenleri hem düşündürdü hem güldürdü.

***

"Bugün de vazgeçemediğim bir huyum var" diye lafa girdi Erdal İnönü, siyasete girişini anımsatan bir tonlamayla:

"Bir görev verildiğinde düşünmeden kabul ederim."

İlkokulu Çankaya ilkokulunda okumuş.

Okulun başöğretmeni bir gün Erdal'a bir dosya vermiş. İçindeki kâğıtlarda eski Türkçe yazılar varmış.

"Bunları oku, yeni harflere çevir ve özet çıkar" demiş.

Yazılar öyle çokmuş ki, çeviri uzun sürmüş. Gece babaannesi niye hâlâ yatmayıp çalıştığını sormuş:

"Ödevimi bitiremedim" demiş Erdal...

"Çok ödev veriyorlar, babana söyleyeceğim" demiş Cevriye Hanım...

Baba, o zaman Cumhurbaşkanı...

Ertesi gün öğle yemeğinde konu açılmış:

"Lüzumsuz yere yükleniyorlar çocuklara" demiş babaanne...

İsmet Paşa:

"Getir şu ödevi bakayım" demiş .

Erdal dosyayı açınca içinden eski Türkçe yazılar çıkmış.

İnönü notları görünce birden "İsmet Paşa" olmuş, hiddetlenmiş:

"Bu nasıl şey, benim evime eski yazılı not nasıl gelir" diye gürlemiş.

Öğretmenden önce evdekilere yüklenmeye başlamış:

"Görmediniz mi bunu? Bu kadar uğraşıyorum hâlâ eve eski yazı not getiriyorsunuz."

Başlar öne düşmüş. Sessizlik üzerine Paşa son darbeyi vurmuş:

"Hiçbiriniz adam olmazsınız."

Sonra oğluna sormuş:

"Kim verdi bunu sana?"

"Başöğretmen."

"Çağırın onu bana da yuvasını yapayım."

Sonrasını şöyle özetledi Erdal İnönü:

"Gerçekten de ertesi gün çağırıp payladı; sonra da gönlünü aldı. Bu eski Türkçe notları devrim karşıtı bir hareket olarak görmüştü o anda..."

***

"Babanız siyasete girmenizi istedi mi?" sorusunu "İstemedi" diye yanıtladı Erdal Bey.

Paşa, "Aileden bir siyasetçi yeter" demişti. Siyasetin işlevini tamamladığına inanıyordu. "Şimdi memlekete âlimler, sanatçılar lazım"dı.

Bu inançladır ki çocuklarından Ömer mühendis, Erdal fizikçi olmuştu, Özden ise dil ve edebiyat öğrenimi görmüştü.

Lakin gün gelmiş, Paşa'nın partisi kapatılmış, siyaset çıkmaza girmiş ve Paşa'nın oğlu göreve davet edilmişti.

Bir görev verildiğinde düşünmeden kabul etme huyu yüzünden ve eşinin itirazına rağmen girmişti politikaya...

"3 ay zor dayanır" demişlerdi; 12 sene kalmıştı.

"Başarısız" demişlerdi; yoktan var ettiği partiyi iktidar ortağı olarak bırakmıştı.

"Bugün yine size ihtiyaç var" dolduruşlarına hiç kulak asmadı:

"Ben düşünmeyi, yazmayı seviyorum, siyaset dışında da güzel uğraşlar var" dedi.

Sonra da siyasete girmesine itiraz eden eşinin bir sözünü, "Ne kadar haklıymış" dercesine hatırlattı laf arasında:

"Siyaset nankördür. İktidardayken herkes yanındadır. Sonra hasta olursan kimse yanında olmaz."

Milliyet

25/12/2006

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...