Jump to content

Sevdiğiniz şiirleri Yazar Mısınız


mutlku_1991

Recommended Posts

Arkadaşlar deftere beğendiğim şiirleri yazıyorum sizde beğendiğiniz şiirler varsa yazarmısınız!

HERŞEY SENDE GİZLİ (can yücel)

Yerin seni çektiği kadar ağırsın

Kanatların çırpındığı kadar hafif..

Kalbinin attığı kadar canlısın

Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...

Sevdiklerin kadar iyisin

Nefret ettiklerin kadar kötü..

Ne renk olursa olsun kaşın gözün

Karşındakinin gördüğüdür rengin..

Yaşadıklarını kar sayma:

Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,

Sevdiğin kadardır ömrün..

Gülebildiğin kadar mutlusun

Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin

Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer

Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın

Bir gün yalan söyleyeceksen eğer

Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.

Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret

Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın

Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın

Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.

Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın

Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.

Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!

İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın

Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün

Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun

Çiçek sulandığı kadar güzeldir

Kuşlar ötebildiği kadar sevimli

Bebek ağladığı kadar bebektir

Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,

Sevdiğin kadar sevilirsin...

Link to comment
Share on other sites

KİMİ SEVSEM SENSİN

Kimi sevsem sensin, hayret!

Sevgi hepsini nasıl değiştiriyor?

Gözleri maviyken, yaprak yeşili.

Senin sesinle konuşuyor elbet,

Yarım bakışları o kadar tehlikeli,

Senin sigaranı senin gibi içiyor...

Kimi sevsem sensin, hayret!

Senden nedense vazgeçilemiyor...

Her şeyi terk ettim; ne aşk ne şehvet...

Sarışın başladığım esmer bitiyor.

Anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli,

Dudakları keskin kırmızı jilet,

Bir belaya çattık, nasıl bitirmeli?

Gitar kımıldadımı zaman deliniyor...

Kimi sevsem sensin, hayret!

Kapıların kapalı girilemiyor...

Kimi sevsem sensin, senden ibaret.

Hepsini senin adınla çağırıyorum,

Arkamdan şımarık gülüşüyorlar...

Getirdikleri yağmur, sende unuttuğum;

Hani o sımsıcak, iri çekirdekli...

Senin gibi vahşi öpüşüyorlar.

Kimi sevsem sensin, hayret!

İn misin? Cin misin? Anlamıyorum...

ATTİLA İLHAN

Link to comment
Share on other sites

Öncelikle böyle bir konu açmanız süper olmuş..Sevdiğim birçok şiir var hepsini olmasa da çoğunu paylaşacağım..ilki "Şikayetname"

Şikayetname

Hiç olmazsa eskiden,arada bir uğrar,

Hal,hatır sorarlardı,

Hani yasak savmak kabilinden diyelim,

Senden sonra evin yolunu unuttu çocuklar,

Geçenlerde ışığı açık görmüş,

Kapıdan şöyle bir göründü küçük oğlun,

Bir sitem,bir sitem,

Uğraşamam,diyor,üç buçuk emekli aylığınla senin,

Banka kuyruklarında bu iş güç arası,

O gitti,oturup bir güzel ağladım,

Hani,sana da kızmıyor değilim ara sıra,

Benden önce gittin de sanki,

Sultan mı ettiler seni Mısır'a?

Büyük oğlun desen,bana hala dargın,

Getirdiği müteahhide vermemişim diye evi,

Ha bire söylenip duruyormuş,

Yok,babamın anıları varmış,

Yok,elleriye dikmişmiş bahçedeki sardunyaları.

Bıraksın diyormuş,

Bıraksın o eski hülyaları,

Ne babamdan,ne ondan anı kalır,

Bilsin ki,öldüğü gün o ev satılır,

Bu çocuklar kime çekti bilmiyorum ki canım,

Son günlerde dalıp dalıp gidiyorum,

Canım sıkılıyor canım.

Kız daha kırkın çıkmamıştı ki evlendi

İki çocuklu,o paragöz adamla,

Geçenlerde ayaküstü şöyle bir uğradılar,

Adam hem saygısız,hem de aşırı şişman,

Sana bir şey söyleyeyim mi canım,

Kız pek mutlu değil,yani bin pişman,

Hani dokunsan ağlayacak,

Ayrlırken elimi öptü,

Bu kış havalar soğuk geçecekmiş,

Aman kendine iyi bak,sakın hastalanma bu yaşında,

Sabah akşam mutlaka al o ilacı,

Biliyorsun,dedi,babam da yok artık başında,

O gitti oturup bir güzel ağladım,

Artık ne telefonum çalıyor,ne de kapım,

Mektup desen kimden gelecek be canım?

Son günlerde zaten,

Karşı kaldırımlardan dolaşıyor postacı.

Yok,sakın aklından geçireyim deme,

İnan ki kırgın değilim,

Biraz burukluk işte,biraz hüzün,

Hüzün,bilirsin benim en doğal halimdir,

Hani bir de kahve yapmak zor gelmese,

Taşırmasam hani her defasında,

Şişşt,kimse duymasın,ilaç milaç da almıyorum artık,

Kokunu öyle özledim ki canım,

Dün gece kahverengi paltona sarılıp uyudum,

Hayalimde okşadım o güzel saçlarını,

Hani sana da kızmıyor değilim ara sıra,

Benden önce gittin de sanki,

Sultan mı ettiler seni Mısır'a?

Mehmet Çetin

Link to comment
Share on other sites

Sen yokken biraz daha ölüyorum ben

Gönlüm sonbahar, yaprak yaprak dökülüyor

Her mevsim kış, hergünüm gece

Sonu yok yolların, yarını yok saatlerin

Ve ben biraz daha ölüyorum sensizliğin ortasında

Kokusu yok çiçeklerin, gök kuşağının rengi yok

Ateşi yok sevmelerin, sigaramın dumanı yok

Gözlerin her yerde, ne yana baksam gözlerin

Ve ben biraz daha ölüyorum gözlerinin ortasında

Alevi yok yangınların, suyu olmadığı gibi yağmurun

Denizin mavisi yok, tıpkı gözlerin gibi

Gözlerin her yerde, ne yana baksam gözlerin

Ve ben biraz daha ölüyorum sensizliğin ortasında

Dostu yok gecelerin, geceler çok uzun

Geceler bir ömür, ömür dediğin bir tutam ümit

Ümidi yok yarınların,

Tıpkı senin yokluğun gibi

Ve ben biraz daha sana hasret

Hasret bir ip boğazıma düğümlenmiş

Düğümler her tarafımda, bütün yollar kör düğüm

Ve ben biraz daha ölüyorum sensizliğin ortasında

Yalnızlığını ben yazarım şiirlerin, ayrılığını ben

Karamsarlıkları hep senden

Hayalinle süslenen bu şehir

Ve ben ölüyorum bu şehirde sensizlik ortasında

Link to comment
Share on other sites

ADAM GİBİ ADAM OLMAK

çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse

sen aklı başında kalabilirsen eğer

herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır

hem kendine güvenebilirsen eğer

bekleyebilirsen usanmadan

yalanla karşılık vermezsen yalana

kendini evliya sanmadan

kin tutmayabilirsen kin tutana

düşlere kapılmadan düş kurabilir

yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer

ne kazandım diye sevinir

ne yıkıldım diye yerinir

ikisini de önem vermeyebilirsen eğer

söylediğin doğruyu ve gerçeği büken düzenbaz

kandırabilir diye safları dert edinmezsen

ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz ve

yeniden koyulabilirsen işe

döküp ortaya varını yoğunu

bir yazı turada yitirsen bile

yitirdiklerini dolamaksızın diline

baştan tutabilirsen yolunu

yüreğine, sinirine “dayan” diyecek

direncinden başka şeyin kalmasa da

herkesin bırakıp gittiği noktaya

sen dayanabilirsen tek başına

herkesle düşüp kalkıp yine de erdemli kalabilirsen

unutmayabilirsen halkı krallarla gezsen de

dost da düşmanda incitemezse seni

ne küçümser ne de büyültürsen çevreni

her saatin her dakikasına

emeğini katarsan alın terine

hakçasına bölüşürsen vicdanındaki adaleti

her şeyiyle dünya önüne serilir

korktuğun yerde el öpmez

hükümran olduğun yerde ezmezsen

oğlum adam oldun demektir

üstelik adam gibi bir adam.

Rudyard KİPLİNG

Link to comment
Share on other sites

BİR ADAYDI SENDEKİ AŞKIM

Rüyalarım hiç uzun sürmedi.

Hep rüyaların en tatlı yerinde uyandım uykudan.

Yinede sevdim hayatı, yaşamayı sevdim ve seni.

Aşamadığım tek engel sanırım kalbindi.

Bazen titrek dudaklarım bazen asi kalbim.

Dudaklarımdan tek kelime çıkıyor ara sıra

"kahretsin".

İnsan istemeden severmi ?

Bunu sende öğrendim

Belkide alışkanlıktı sana sevgim, bilmiyorum

Bildiğim seni sevmenin ötesine geçemedim.

Değermiydin ?

Kalbime sorsam sanırım bin yılda değerdin.

Bir okyanusta bir kum tanesini aramak nasılsa

Bende seni öyle aramaktan yoruldum artık.

Dönsen de istemem artık geçti sevdan

Azgın dalgaların yordu beni

Artık gidiyorum

Bir adaydı sendeki aşkım

Giderken aşkımı sende bıraktım

____________________________________________________

BENİM KIRGINLIĞIM AŞK'A

Biliyorum konuşacak birşeyimiz kalmadı,

paylaşacak hiç bir şeyimiz yok.

Yine de yüreğimden gücümün yettiği yere kadar

sana sesleniyorum, seninle konuşuyorum...

Bugün sana olan kırgınlığımı rafa kaldırdım,

sevgimi aldım avuçlarımın arasına, ona sığınıyorum...

Cümlelerimi kısalttım,

kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen dudaklarımda...

Bir ihtimal gelişine sığındığımı farkettiysem de,

engel olamadım gurursuz ama umutlu hasretine...

Bugün gönlümü hoş tutmak istiyorum,

imkansız olan her rüyaya inanasım geliyor...

Bir çocuk gibi isteklerimi bastıramıyorum...

Çalmayan telefonuma elim gidiyor,

sana halen bende olduğunu ısrarla yazmaya çalışıyorum...

Bende olan seni, hiç kırmadım, değiştirmedim

ve hep korudum desem de,

sendeki benin nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini

anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum...

İçimdeki güzelliğine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum!

Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor

ve sarıyor her tarafımı...

Tutunabileceğim hiçbir güzellik yok,

hatırlamaktan usanmayacağım anılarım dışında...

Isınabilmek için onlara sarılıyorum...

Anlamsız ve cevapsız sorular hıhzırca sırıtıyor,

ben görmemeye

çalışıyorum...

Düşler uzak gibi görünüyordu ama yakındı...

Belki de görmeyi istemek gerekiyordu...

Gözlerini aç desem kapatacaksın ama kapatma gözlerini!

Kendime bir demet papatya aldım

ama bakmadım falıma...

Gözlerimi gelişlere verdim,

gözlerimdeki hüzün bile seni özlemiş itiraf etti sonunda...

Düşüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam değil...

Gelseydin, kendimi unutup sana koşacaktım,

susturacaktım içimdeki isyanı,

kavgaların ortasında bir güneş gibi doğup ısıtacaktım yüreğini,

sevinçten ağlayacaktım bu defa,

mutluyken hemen sarhoş olmuşum gibi,

dokunacaktım, sarılacaktım.

Ama gelmedin, gelemezdin belki de

gelmeye de hiç niyetin yoktu aslında...

Kendimi kandırdığımı anladığımda ağlıyordum...

Eskiden kimi şarkıların ne kadar anlamlı olduğunu düşünürken,

şimdi ayrılığın ardından çalınan her şarkı

umutsuzluğumu ve sevgimi anlatıyormuş gibi geliyor...

Sevdiğim ne çok şarkı varmış, bunu senin gidişin gösterdi bana...

Her şarkıda sen varsın, her yerde, her gördüğüm insanda,

denizde, gecede, uykumda...

Nasıl beceriyorsun her yerde olabilmeyi...

Bu bir marifetse eğer, neden benim yanımda degilsin ki?

Gözyaşlarım asilliğini yitiriyor ve yenik düşüyorum sevdana...

Gittin!

Belki de hiç gelmemiştin, ben geldiğini sandım...

Ayak uyduramadım yorgunluğuna...

Dudaklarına düşlerindeki öpüşü konduramadım...

Kimi zaman bir çocuk oldum gülüşlerinde şımaran,

kimi zaman bir adam; dokunuşlarında kendini bulan...

Ama! En çok da imkânsızın oldum...

Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum...

İnanamadığın, Yenemediğin,

üzerinden atlayamadığın korkuların oldum...

Ağladığın, bağırdığın ya da sustuğun isyanın oldum,

sessizce boşalan gözyaşların, birikmişliğin oldum...

Yüreğindeki adam ben olmak isterken

yüreğine sığınan ve tozlanacak olan bir anı oldum...

Haketmediklerin, artık yeter dediklerin

ve herşeyin olmak isterken

belki de hiçbir şeyin oldum...

Söylesene ben gerçekten senin neyin oldum?

Sesin hep uzakları çağırıyordu, ben üstüme alındım, sana geldim...

Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim?

Şimdi bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda

sadece bir mevsim yaşanan

ama bir ömür gibi gelen aşk.

Kalbime henüz söyleyemedim gittiğini,

öğrenirse onun da acı çekmesinden korkuyorum

.Seni halen benimle biliyor ve seviyor

ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum.

Gittin! Sevdamın yokluğuna alışabilirim belki ama

sesinin uzak yolların sonunda olması acıtıyor içimi.

Suskunluğun en büyük silahındı,

suskunluğunla vurdun beni

asıl acı olan, canımı acıtan unutulmak.

Söylesene unutulmak kime yakışıyor?

Unutan sen olsan da sana bile yakışmıyor.

Meraketme ,üstüne giydirmedim bu duyguyu

,unutulmayan olmak sende daha güzel duruyor.

Görüyorsun işte, aşk'a ve sana ihanet etmiyorum

benim kırgınlığım aşk'a.Sen üstüne alınma.....

_________________________________________________________

GÜL'E BENZİYOR SENİ SEVMEK

Hüzne çalan mavi bi okyanus yüreğim bu gece… sonsuzluğun esaretinde hasretler demlemişim bahara çalan son vuslatımda… son seferine çıkıyor hasretliğim buğulu beyaz limanımdan … kırmızı güller yeşeriyor acının koynunda .. hüzne çalıyor her yanım....sen yalnızlığı bilir misin? hani soğuk işler ya içine titrersin … yanarsın sonra… güneşi özlersin… geceler diyarına bakarken sessizlik; sevgini haykırmak istersin zamanlı zamansız… sevişme seslerini duymak istersin martıların.. kalemi kırılmış bi yüreği yeşertmeye çalışırsın bağrında… çiğ düşer yüreğine.. çılgınlıklarını özlersin .. bağıra bağıra “seviyorum seni hala çok seviyorum” demek istersin.. susarsın… sessizliğe hakim dört duvar odanda ölümü beklersin… hayatının bileğini kesersin… kan damlar aciz gecelere…ağlarsın.. sessiz sedasız beklersin.. ıslanır yastığın.. sazendeleri duymaz olursun.. bi kaç mısra ya sıkıştırırsın aşklarını sevgilerini hasretlerini ve özlemlerini…

“ gittiğinde ayrıldım bedenimden

Sensizlik ağır geliyordu boynuma

Kaçmak isterken gizli mabedimden

Giriyorum gecenin bi bilinmez koynuna..”

Sensizlik denilen boşluğu yaşadım yıllarca ve yaşamaya da devam edeceğim belki sonsuza dek sürecek bi fırtınanın ortasındayım yalnız çaresiz ve sessiz… kimsesiz çığlıklarımın karşılığı olmayacak belki. aşk dediğin üç günlük hasretle unutturmuyor kendini… içselliğimde yaşamaya devam ettiğim kimsesiz hasret gün olur bulur sarılır beyhude sevdasına gün gelir yüreğinde hasret kıpırtıları olur dönmek istersin belki ; olur ya sakın dönme … giderken yaptığını yap bakma gözlerime… sokulma dokunma mabedime … sen benim yüreğimdeki çocuğu yaşattığım saklı bahçemsin … korkulardan kaçtığım sığınağım … gece yarıları sarıldığım kimsesiz hayallerim .. sen benim düşlerimdeki sevgilimsin… ama güle benziyor hasretin.. dokunsam kanım akıyor sokulsam canım yanıyor ama kokunu duymasam içimde fırtınalar kopuyor… dedim ya güle benziyor seni sevmek … yüreğimde yeşerttiğim gri güllerime inat hala saklı bahçemdeki tek kırmızı gülümsün… adını bilmediğim tarifini bilmediğim uzak bi toprak parçasında yaşasa da bedenin inan her an başucumda suretin… solmayan tek gülü saklı bahçemin… güle benziyor seni sevmek her ne kadar dağlansa da yüreğim….

_______________________________________________________

HOŞÇAKAL EY SEVGİLİ

yalandı herşey..

ve bitti seni seviyorum bile diyemeden

gidiyorum şimdi bir ben birde içimdeki sen

özlemlerim sevdam var,

ama bana çok uzaklar.

gidiyorum şimdi

gitme desen ve beni engellesen

ve senı sevıyorumu duysam senden

ilk ve son kez..

son herşey hayatımdaki son nokta.

özlemim sevdiğim sevgimi söyleyemediğim

ve gidiyorum şimdi

dilimde eskilerden bir parça ve yüreğimde bir sen

birde tam bilemediğim bir şiir.

ne hasta bekler sabahı

ne taze ölüyü mezar

nede şeytan bir günahı

seni beklediğim kadar.

hoşcakal ey sevgili....

Ağlayacağım hemde hıçkıra hıçkıra

elimde resmin olmayacak belki

ama yüreğim seninle dolu olacak

gözlerimde gözlerin olacak

ve yarım kalan bir aşkın hikâyesi yazılacak son defa

umutlarım yeşermeyecek belki akan son göz yaşlarımda

ama biliyorum ki bir sen daha olmayacak

tutamadığım ellerin

bakamadığım gözlerin ile gidiyorum

ve dilimde son sözüm

SENİ SEVİYORUM

______________________________________________________

MAVİ MAVİ SEVDİM SENİ

Bir tek şeyi unutma!

Seni sevdim ben.

Kalbim şimdi bir sokak çocuğu

Kelebekleri göç etti gönlümün

Issızlaştı hayat sanki

Sanki, sabahı eksik şiirlerimin.

Sanki, gecesi hep kanayan bir yara

Ve sanki, artık hep kanayacak...

Ağlanacak bir aşkın kıyısına vurduysa gözlerim

Çare yok, ağlayacak.

Bir tek şeyi unutma!

Seni sevdim ben.

Kapıları kendime ben açamadım

Ya da yanlış saatlerde bekledim gelmeni

Düşünüyorum da sen gideli ne çok yalnızım..

Sarmaşık aşkın sarısında kaldım, sarılamadım.

Savunamadım seni kimselere

Anlatamadım seni kimselere

Kimsesiz kaldım,En çok da sensiz...

Bir tek şeyi unutma!

Seni sevdim ben..

Sana uyumak,Sana uyanmaktı hayat.

Sıratını geçtim yaşarken korkmadan

Korkumu geçtim cesaretle, ihanetle

Berduş bir yalan masumiyeti öptüm bile bile

Tek sen gitme diye

Sonbahar oldum yaprak yaprak

Ağaç oldum köklerimi unutarak

Tesellisiz bir geceye fırlatıldım

Kalbimi dar kafese kapatarak

İçimdeki bir kanarya

Hiç susmadan ağlayacak

Bir tek şeyi unutma!

Seni sevdim ben.

Yakamozlarında yıkadım sevdamı çırılçıplak

Seni sevdiğimi bağırdım mehtabına

Beyazında akladım bulutunun

Mavi mavi sevdim seni içim kan ağlayarak

Bir tek şeyi unutma!

Seni sevdim ben.

Anlattıkça kış vuruyor satırlarıma

Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim.

Bugün sardunyalarım da açmadı

Belki de küskün renklere

Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım

Sensiz soluyorum anlayacağın

Mavi mavi ölüyorum

Duyuyor musun, orada mısın,

Var mısın, yok musun?

Bir tek şeyi unutma!

Seni sevdim ben.

Yanarak, yıkılarak

Aklıma her geldiğinde ağlayarak....

____________________________________________________

KEŞKE

Al ******ür aşklarımı. bırakma geriye hiçbirşey.

sadece yalnızlık istiyorum.

eğer yapabiliyorsan acı çektir bana.

ama kimsenin yaşayamadığı acıları çektir.

canım acısın. bırak izin ver kendime zarar vereyim.

kanlar aksın yavaşça damarlarımdan.

sıcak bir şekilde süzülerek damlasın yerlere. kimseler ellemesin.

bi önemi olsun gözyaşlarımın.

olmayan gözyaşlarımın yitip giden anlamını geri ver bana.

yok olan duygularımı, acılarımı, yalnış sevme politikalarımı, aşklarımı, kalp atışlarımı geri istiyorum artık. sence zamanı gelmedimi?

yetmezmi bu kadar yok oluş? yetmez mi bu kadar yalnızlık?

bırak artık bedenimi ben kontrol edeyim.

geri verki duygularımı biraz olsun sevebileyim artık.

gözyaşarımı istiyorum senden.

yok olun, kayıp giden gözyaşlarımı istiyorum.

bu kadar da acımasız olma lütfen.

yokoluşlara bu kadar uzun süre alışık değilim. keşke diyorum ilk kez.

evet keşke başlamasaydım bazı şeylere.

keşke kimseleri sevmeseydim şu ana kadar.

keşke akıtmasaydım gözyaşlarımı boş yerlere.

keşke hiç başlamasaydım sigaraya.

keşke hiç sabahlamasaydım sahilde.

keşke hiç yürümeseydim yollarda salınarak.

keşke aşık olmasaydım bu kadar sana

keşke sevmeseydim bu kadar hayatı.

belki o zaman gidişim daha kolay olurdu.

belki o zaman birileri severdi beni ilk kez.

bi anlamı olurdu belki yürüyüşlerimin.

bir anlamı olurdu belki gözyaşlarımın.

cigerlerime çektiğim duman bile anlamsız.

ne garip.hakettim mi gerçekten ben bunları.

çok mu küçük düştüm gözünde?.

çok mu çocuksu isteklerim?. çok mu acizim ben?.

bırak akıtayım damarlarımdaki kanı bu gece.

sadece bir geceliğine izin ver bana.

sonra yine al neyi istersen.

al hepsi senin olsun.

nasıl olsa yaşamayan bir bedende saklı herşey.

bırak bir geceliğine öleyim.

bakarsın uyanmam bir daha...

________________________________________________________

NE GEREK VARDI SANA

Öznesiz cümleler kurmaya alışmıştım ben oysa...

Yalnızlığıma, ıssızlığıma sahip çıkmıştım onca kalabalığın arasında..

Korkularımdan korkmamayı öğreniyordum yavaş yavaş...

Hayallere düşlere sığınıp onlarla avunuyordum...

Küçücük mutluluklara, hayata dair geçici heveslere sarılıp gülümseyebiliyordum...

Geride bırakmıştım bütün hüzünleri, ertelenmişleri, yaşanmışları, yarım kalmışları...

Yürüyordum ardıma bakmadan kendi yolumda...

Geçmişin izleri bazen takılıyordu ayaklarıma bir yerlerde...

Ama ben aldırmadan yürüyordum işte...

Sevdaya dair hikayelerin noktasını koymuştu hayat yıllar öncesinde...

Ben de çaresizce boyun eğmiştim ona...

Bence mutluydum ben kendi kendimle...

Hiç beklemediğim bir zamanda, ansızın çıktın yollarıma...

Yalan mıydın sen...!

Yalan bunca ısıtabilir miydi ruhumu...!

Bunca işler miydi sevdanı yüreğime...!

Geçmişin izlerini silip, doldurabilir miydi yüreğimi böylesine...!

Bilseydim dinler miydim seni...!

Geçmişimden koparıp, beni alıp gitmene izin verir miydim...!

Görseydim, eğer sonunu görseydim...

Başlamadan daha, orada dur derdim...!

Bilseydim, eğer sonunu bilseydim...

"Sevme bırak" derdim...!

"Sevme, uzak dur"...!

Geldiğin gibi de gittin ansızın bir gün...

Sensizliğe alışmak daha zordu yalnızlığa alışmaktan...

Şimdi öznesi sensin cümlelerimin, yüklemleri yok...

Sensiz günüm zordu zaten, bir de sen geldin üstüne...

Yokluklarım yetmezmiş gibi, sen de eklendin üstüne...

Ben zaten bunları sen olmadan da yaşardım...

Ne gerek vardı sana, sensiz de yalnız kalırdım...

Ben zaten sen olmadan da ağlardım isteseydim eğer...

Ne gerek vardı sana...!

Ne gerek vardı yokluğuna...!

____________________________________________________

NEDEN ACIKTIM

midem yanıyor...............

agzım tatsız kupkuru.....

bedenimde yorgunluk sancıları.....

ya akşam sahura kalkmayı unutmuşum da ondan .....

uykuda kabuslar yerine seni görseydim .....

feryatlar çığlıklar yerine kadife sesini işitseydim...

acıkmayacaktım..........

sana hasret kalmasaydım yıllar boyu ............

özlemin yakmasaydı yüreğimi .....

senden anılar zehir olmasaydı aşıma ekmeğime..................

acıkmayacaktım.........

yemek yemeğe değil sana acıkmışım ........

sen beni unutmuşken

ben varlığından habersizken

mavi yagmurlar yeşilimsi deniz kıyılarını döverken ...........

yapraklar dallardan kopup uçarken .........

ben sana acıkmışım...

yeşilden sarıya dönen yapraga degil sana acıkmışım

_____________________________________________________________

SEN GİDERKEN BEN

Sen giderken ben yüreğim ellerimde, gözümde yaşlar seni seyredeceğim…

Ta ki karanlığın içinde kaybolana kadar…

Sonra yavaş yavaş yürümeye başlayacağım…

Attığım her adım beni senden biraz daha uzağa ******ürecek.

İki damla yaş akacak gözlerimden yüreğime.

Her damlada seni çağıracağım…

Nereye gittiğimi bilmeden yürüyeceğim saatlerce… Ölümü düşüneceğim sonra… Her şeye son vermeyi… Ama aklıma “sen” geleceksin. Cesaret edemeyeceğim. İki damla yaş akacak gözlerimden. Her damlada seni yaşayacağım…

Hiç bitmeyecek bu gece… Bundan sonraki gecelerin bitmeyeceği gibi. Sabaha kadar resimlerine bakacağım. İki damla yaş akacak gözlerimden. Her damlada seni hatırlayacağım…

Elim telefona gidecek. Seni aramak isteyeceğim. Sana bağırmak, haykırmak isteyeceğim. Ama belki korkudan, belki istenmemenin verdiği üzüntüden arayamayacağım. İki damla yaş akacak gözlerimden. Her damlada seni duyacağım.

Güneş doğacak. Kimin için acaba? Benim için olmadığı kesin… Kendimi yollara atacağım. Kalabalığın içine karışacağım… Tutunacak bir dal, sığınacak bir liman arayacağım kendime… Aklıma “sen” geleceksin. İki damla yaş akacak gözlerimden. Her damlada seni arayacağım.

Annemler soracak. Neden diye soracaklar. Neden gitti? Verecek bir cevap bulamayacağım. Bildiğim tüm kelimeler sanki senle beraber gitmiş gibi olacak. İki damla yaş akacak gözlerimden… Her damlada seni göreceğim…

İşte senin istediğin oldu. İşte benim hayatımın özeti.

Her şeye rağmen ayrılmakta kararlıydın… Ama bende seni içimde yaşatmaya kararlıyım.. Bırakta hiç değilse seni istediğim gibi yaşayayım… Son öpüşünün sıcaklığı kalsın dudaklarımda… Son söylediğin söz elveda değil SENİ SEVİYORUM olarak kalsın… Sen git ben gelmiyorum… SENDEN KALANLARLA BURADA KALACAĞIM… İki damla yaş akacak gözlerimden… Her damlada sana yeniden aşık olacağım!

__________________________________________________________________

SENİ SANA YAZDIM DÜN GECE

Zamanın gözbebeklerinden yuvarlanıp, seni " sana " yazdım dün gece,

oysa yarın erken kalkacaktım

Göğsünde dikenleri taşıyan rüzgarların saçlarını yıkayacaktım gözyaşlarımla

Sütten yeni kesilmiş dağ ceylanlarını sabah ezanında uyandıracaktım

Uyumalıydım aslında, kirpiklerim, uykuya hazırdı oysa

Ama ben seni düşündüm

yıldızların siyahı giyindiği gecenin dar vakitlerinde

Uykusuzluğumu taş dibeklerde dövüp

ben seni " sana " yazdım dün gece

Yüreğimi kalem bilip, sevdamı bıraktım mürekkebin sıcak koynuna

Yürek lugatındaki tüm kelimelerimle bir bir seni anlatmaya çalıştım

Seni " sana " yazdıkça gözlerin parmak uçlarımı okşuyordu sanki,

dur durak bilmiyordum

Kalemin ucundan mürekkep değil de

bembeyaz yüreğinin mavi denizlerine " ben " akıyordum sanki...

Hatırlar mısın gülüm, seni sevdiğim zamanları...

Gözlerini ilk gördüğümde, güneş nadasa bırakılmış toprağa ekiliyordu

Yıldızlar, gecelere bir gelin edasıyla birer birer seriliyordu

"seni" yüreğime ördüğümde

Güneş, toprağa; gece, karanlığa; kelebekler, bahara

ve ben sana sevdalıydım

Utangaç yanaklarına uzanıp gözlerimi pamuksu düşlere kapatmıştım

Sesin hoyrat meltemlerin sarıldığı deniz kadar ılıktı

Dokunmaya bile kıyamadığım bir yürektin sen

Sen gece uyurken gözlerine cicekleri taşırdım

göz bebeklerini inciteceğim diye korkardım

Gözlerinin içine bakmaktan çekinirdim

Her baktığımda

buz dağının güneşin karşısındaki erimesi gibi

Gözlerindeki umut tanelerinin de erimesinden korkardım

Bilirsin ellerim küçüktür benim,

küçük ellerime düşleri giydirip yüreğinin resmini çizdim gökyüzüne

Alnındaki ince cizgileri işledim bulutların narin gözlerine

Oysa irin toplamış acıları,soğuk kaldırımlarda dövmekte usta olan ellerim

Yüreğinin resminigökyüzü tuvaline yapamayacak kadar acemiydi

Oysa alnındaki ince çizgileri bulutların gözlerine işlemekten aciz

ve bir o kadar kabaydı

Gözlerini, suya; yüreğini semaya yazdım

Küçük ellerimle nasıl çizdim bilmiyorum ama

dün gece seni " sana " yazdım...

Seni " sana " yazdığımda sen uyuyordun,

ay ışığı saçlarına beyazları giydirmişti

Kangren gece,

kirpiklerine yaslanıp, delicesine umudu soluyordu Avuç içlerinde,

rüzgarla olan kavgalarını bir türlü bitiremeyen hayırsız fırtınalar

Sabahın geceden ayrılışını bekliyordu

Oysa senin olan bitenden haberin yoktu

Sen, gül kokulu Melek'lerin omuzlarına göğsünü dayayıp

sanki Cenneti soluyordun yatağında

Mavi denizler,

karakışlara gelin gitmiş baharların tozlu dudaklarını yıkıyorlardı o masum gözlerinde

Önünde eğilip yüreğinin soluk alışını izledim

Öyle duruydu ki gözlerin, öyle ılıktı ki nefesin

Senden habersiz her nefes alışında

nice yetim kırlangıçlar sıcak iklimlere kanatlanıyordu

Yağmurun toprağa düşerken nabzı atmıyordu, çünkü sen uyuyordun

Sen hülyalarda Cenneti soluyor

ve huzur şehirlerini bulutların üzerinde izliyordun

Hiçbir sey bu güzelliği bozmamalıydı

Ve karanlık sırf sen uyanmayasın diye cığlıklarını yüreğine gömüp

dudaklarını kanatarak

Yeni günün doğumuna sessizce tanıklık ediyordu...

Birazdan zaman;

yeni doğacak sabahın, arsız karanlığın esaretinden kurtulup

Özgürlüğüne kavuşma çığlıklarına gebe kalacak

Güneş, perdelerine eğilip baharın umutlarını fısıldayacak,

saçların, bir karanfil kadar güzel kokacak.

Ve ben bir nefes kadar yakında seni izliyor olacağım.

Zannetme ki yanındayım,

ben, senin tarafından sevilmenin verdiği güçle

Yeni filizlenmiş ciceklerin dallarını kıran fırtınalara kafa tutacağım

Uykusunu almış ceylanları uyandırıp senin gül desenli yanaklarına salacağım

Ve avuç içlerinin terine kıyamadığım için

rüzgarın peşine düşüp yüreğine ılık meltemleri yollayacağım

Ve akşam olup sen uyuduğunda

ben senin yüreğine geleceğim

Dün gece kaldığım yerden

seni " sana " yazmaya devam edeceğim...!

_____________________________________________________

SIRF AYAKLARINA BATMASIN DİYE

En çok senin yanında üşürdüm..

Sen beni her zaman üşütürdün de

haddimi aştığım zamanlarda

sana yaklaşmayı denediğim zamanlarda yani;

en acımasız soğuğunu çarpardın üstüme..

Çok toydum..

Dayanamazdım..

Buz kesilirdim ve son bir vuruşla;

Paramparça etmeyi de ihmal etmezdin

O buz kütlesini her seferinde..

Yine de ben toplardım yerlerden; kalbimin kırıklarını..

Suya benzerdin..

Musluktan damlardın mesela;

ben uykuya dalmadan hemen önce..

Ya da durup dururken

Bir salgın hastalık getirirdin uzaklardan;

Bana armağan ederdin..

Hiçbir şey yapmasan

Ayakkabımın içine girerdin;

Tam da evden yeni çıkmışken ben..

Sen basbayağı suya benzerdin..

Ne zaman kötü hissetsen

Kötü hissettirmek için

Yokuş aşağı akmaya başlardın bütün gücünle..

Tabii ki ben olurdum yokuşun altında..

Ve her zaman hazırdı savunman:

"Yokuş yukarı nasıl akacaktın ki?"

Ve tabii ki gövdemi parçalardın

Sen benim gövdemi parçalardın da;

Yine de ben toplardım yerlerden kalbimin kırıklarını

Sen suya benzerdin ya

Sensiz olmazdı..

Olduğu kadar da olmazdı..

Yani ben hiç kimseydim..

Ama yine de ben toplardım yerlerden kalbimin kırıklarını;

Sırf ayaklarına batmasın diye..

_______________________________________________

VEDA ZAMANI

Bir buğulu yağmur kaldı gözlerimde…

Sen giderken, ardından bakıp, usulca döküldü gözyaşlarım.

Bulutlar kıskandı bu gözyaşı yağmurumu…

Veda sözcükleri düşerken dudaklarından kalıverdim öylece sessiz…konuşamadım…

Sen de bilirsin ya hani, sevmem ben vedaları,

her veda bir ölüm benim yüreğimde…

Gidiyorsun işte, öylece gidişini seyretmek düşmüştü gözlerime…

Acılar bekliyordu beni sevda sınırlarında, yalnızlıklar çevirecekti yolumu…

Ben kendi elimle çizerim de sonumu,

ama sen ağlama, sakın ağlama okurken bu yaralı mektubumu…

Belki de her sevdanın sonuydu ayrılık,

ağlamak düşerdi insana ayrılırken,

görmedim çevirmiştin yüzünü…Ağlamışmıydın sen de??

Dokunamıyordum sana,

ağlattıysam bitanem gücenme, kızma bana…

Yarım kalıyordum sensiz,

gidiyordun bir daha hiç dönmemecesine…

Azrailin eline düşmüştü sanki ruhum, acı çekiyor ölemiyordum,

üzerime hasret toprağı serpiliyordu bir mezara gömülürcesine…

Uykusuz gecelere esir olmuştu gözlerim,

ağır bir yük bırakıyordun kalbimde, binerken veda trenine…

Hoşcakal sözünü düşüremiyordun dudağından,

ne bileyim belki de söylemek istemiyordun…

sessizce gitmek istiyor, sadece bakıyordun…

Ne kadar gizlemeye çalışsam da, ben gözyaşlarımı tutamıyordum…

sen gidiyor ve ben ölüyordum…

Bir eski resim kaldı elimde..

Ve aşkımızın parçalanmış kırıntıları cebimde…

Sen duymasanda, ben resminle konuşuyordum her gece…

Sen yine sadece bakıyordun,

ya da ben ben artık deliriyordum…

Yıldızlarla dertleştim gecelerce…

Hani bir yıldız vardı ya, bak bu sensin dediğim,

gariptir kaç gecedir onu da bulamıyorum yerinde…

O’da mı kırıldı bana yoksa…

Ya ben deliriyorum

ya da ölesiye hasretim sana…!!!!

_______________________________________________

KİME NE

Seni sevmek için ne kadar sebep varsa içimde,

işte Seni sevmemek içinde öyle

Seni sevmek için ne kadar söz varsa dilimde,

seni yermek için sana, ermek için yok iste yok iste

Bir yalan uyduruyorum ben kendimce, kendime umutsuzluk,

sana umut, yollarima çaresizlik düsmüs eskiya

Ben sana zehir zemberek bir suskunlugum ben sana

gözlerinden vurulmusum

Sana açilan kapilarin üzerime kapanan sesinde

ben seni degil kendimi kendimi unutmusum

Yaralarin kanayan damarlarina uykusuz gecelerimden

kör sokaklar sürmüsüm

Ne mutlu bana ne mutlu en çok bir yildiz kayiyor biliyor musun?

Bir dilek tutuyorum iste ellerin oluyor tutunuyorum sana

Soluksuz bir sokak lambasi altinda subata müebbet gözlerimi sunuyorum

sana subata müebbet gözlerimi anlasana anlasana

Seni sevmek için ne kadar sebep varsa içimde iste o

kadar yalan uyduruyorum kendime o kadar yalan kime ne

Kendime yalanlarla tutunuyorsam kime ne

Kendimi sende unutuyorsam kime ne

Sende susuyor sende konusuyorsam

Sende uyuyup sende uyaniyorsam

Vuruyorsam talan olan umudun mahzenine kendimi kime ne

Kime ne kendimi kanatiyorsam senin düsünde

Yalan ya da gerçek sen sen sakin gecesiz uykularinda üsüme

Sakin üsüme ben üsüyorsam kime ne ben üsüyorsam Kime Ne ? Kime ?

Link to comment
Share on other sites

  • 2 ay sonra...

Benim Sevgim

Ben senin beni sevdiğin kadar sevemem seni

ben seni gözü yaşlı arkamda bırakamam

ben sensizliği göze alamam

ben nefretini sana tercih edemem

ben ben seni silemem ne kalbimden ne de..

dedim ya ben senin beni sevdiğin kadar sevemem seni

ben sadece benliğimi kaybedip sende bulacak kadar,

ben sensizlik dışında herşeyi göze alacak kadar

ben yıllarımı yoluna serecek kadar severim seni

ben bir annenin evlada duyduğu karşılıksız sevgi gibi

ben umutsuz bir hastanın başında mucizeyi bekler gibi

ben çorak bir toprağın suya susaması gibi severiim seni

ben ben değil sen gibi severim seni...

Link to comment
Share on other sites

  • 4 hafta sonra ...

BİRGÜN ANLARSIN

Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez.

Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya,

Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında

Ne çarşaf halden anlar ne yastık.

Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık.

Onun unutamadığın hayali,

Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine.

Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın.

Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu.

Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin.

Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için,

Vurursun başını soğuk taş duvarlara.

Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın.

Duyarsın,

Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın.

Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin.

Niçin yaratıldığını.

Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini.

Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini.

Boşuna geçip giden günlerine yanarsın.

Dolar gözlerin, için burkulur.

Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların.

Sevilen gözlerin erişilmezliğini.

O hiç beklenmeyen saat geldi mi?

Düşer saçların önüne, ama bembeyaz.

Uzanır, gökyüzüne ellerin.

Ama çaresiz,

Ama yorgun,

Ama bitkin.

Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın.

Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı.

Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın hayal kurmayı;

Beklemeyi, ümit etmeyi.

Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir

Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi.

Lanet edersin yaşadığına...

Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın.

O zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden.

Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın.

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Link to comment
Share on other sites

daha önce de bir konu açılmıştı ve ben o zamanda uyarımı yapmıştım neler oluyor bu foruma. girederek yumuşuyor ortam. en son basamka herhalde izdivaç tarzı bir konu olur herhalde ;) titre ve kendine gel TNCTR diyorum başka da bişi demiyorum

ayrıca en çok yeniçeri nin şiirini sevdim. bi an gözümün önünde canlandı o sahne ;) hazır canlanmışken linkinide vereyim aşağıda

http://www.vidivodo.com/62851/yedi-bela-husnu-siir[/CODE]

bak benide kendinize benzettin alın size sevdiğim 2 guzide şiir

Link to comment
Share on other sites

niyeki tnctrdekiler robot mu onları şiir duygusu olamaz mı!! sizden sadece bir paylaşım yapmanızı istedim diğer sitelerden de bulabilirdim şiirleri ama seçme şiirlerin daha güzel olduğuna inanıyorum! sitede ki 300 bin kişiden beğenmeyen tek kişi sensin sorunun sende olduğuna inanıyorum !

Link to comment
Share on other sites

niyeki tnctrdekiler robot mu onları şiir duygusu olamaz mı!! sizden sadece bir paylaşım yapmanızı istedim diğer sitelerden de bulabilirdim şiirleri ama seçme şiirlerin daha güzel olduğuna inanıyorum! sitede ki 300 bin kişiden beğenmeyen tek kişi sensin sorunun sende olduğuna inanıyorum !

sen bu alınganlıkla çok yaşamazsın arkadaşım. önce türkçe okumayı öğrenmelisin tavisyem şiirden önce dilbigisi ile ilgilenmen. orada beğenmeme söz konusu değil. daha önce yazdığım bir iletiyi de göz önüne alarak şaka mahiyetinde bir ileti yazdım beğenmemiş olsam bende şiir göndermezdim. beğenmemek değildir buradaki kasıt. ama kime anlatıyorum ki sen bunu da şimdi nasıl anlarsın kim bilir. neyse takıl sen bildiğin gibi

bu arada 300.000 kişiden sadece 13 ileti gelmiş. acayip beğenilmiş başlık.

Link to comment
Share on other sites

Törer Bambosu Patlaka

Bu hayvanlar müslüman mı söylesene bebeğim

Şu öküz müslüman mı bu sakallı sünepe?

Bir zalimin köpeği bak Allah’ı zikrediyor

Bak gazete ne yazıyor türklerinmiş türkiye

Yahudiler bombaları kucaklayıp bebeğim

Düşlemiyor intiharlar, işlemiyor karakol

Al ******ür bu yumruğu akşam çocuklar yerler

Başbakan meşgul namaz kılıyor ayol

Bana kolpa malzemeden putlar yontma bebeğim

Sezen Aksu’dan mesela, Kanarya’dan, Tanrı’dan

Allah’tan demiyorum, çarpılmış gibi korkma!

Kork putların ellerinde patlamasından!

Emmeyince sencileyin akmıyor bebeğim

Kan ağzıma gürül gürül - alnımda süt dişleri...

Seni öyle seviyorum ki condeleza, bebeğim

Ağzına veresim geliyor ağzımdaki dişleri.

Ah Muhsin Ünlü (Onur Ünlü)

bkz: Polis, Güneşin Oğlu Filmleri senarist ve yönetmeni.. Ben bu adamın üstüne.. büyük laf etmiyim. bi de Mustafa İbakorkmaz var

Link to comment
Share on other sites

Tam otuz yıl saatim çalışmış ben durmuşum,Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.

Necip Fazıl Kısakürek

Necip Fazıl bu şiiri otuz yaşına kadar inançsız yaşadığı ve otuz yaşında dine döndüğü için yazmış:)

Link to comment
Share on other sites

image0014.gif


Mustafa Kemal'i Düşünüyorum


Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri,
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri...
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyor cihanın görmediği
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal gibi.
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyorlar zaferden zafere...

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Ölmemiş bir Kasım sabahı!
Yine bizimle beraber her yerde.
Yaşıyor dört köşesinde vatanın
Yaşıyor damar damar yüreklerde.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum:
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Mavi gözleri ışıl ışıl görüyorum.
Uykularıma giriyor her gece.
Elllerinden öpüyorum.


Ü.Yaşar OĞUZCAN

Link to comment
Share on other sites

YUSUF GİBİ

Yusuf’san önce sevmekle başlayacaksın çileye…

Öyle bir seveceksin ki; şüphe olmayacak içinde.

Öyle saf, öyle temiz olacak işte.

En yakınların kesecek başını…

En yakınların itecek seni karanlıklara…

En yakınların yakacak her zerreni.

Ve sen güzel görecek, güzel bakacaksın her şeye…

Dedim ya; Yusuf olmak zor çok zor

Bu dünya perdesinde Yusuf olmayı seçtiysen, önce dar kapılardan geçeceksin…

Dört duvara dokunacaksın, her köşe başında bir kuyu olacak sen girecek - sen çıkacaksın.

Her çıkış bir başlangıç, her düşüş bir devrin bitişi olacak.

Ve O’ndan başka kimseyi imdada çağırmayacaksın.

Zindanların yakın edecek bütün yaratılmışı.

Dağlar yoldaşın, taşlar arkadaşın, kuyular sırdaşın olacak.

Önce sıla yakacak içini…

Sonra adı hasret olan tüm özlemler gelecek peşinden…

Sabırla başlayacak dünya sürgünün.

Yusuf olmak zor çok zor…“Nurunda hoş, narında” diyeceksin.

Tüm ateşleri gül diye tutacaksın.

Kor önce avucunu, sonra yüreğini yakacak, susacak susacaksın

“ Ah” demeyi bile çok göreceksin diline.

Şikâyet kapılara gelip gelip gidecek eski yerine

Sevmenin ne zor olduğunu elbet anlayacaksın.

Yusuf olmak zor çok zor…

Köle olup önce pazarlarda satılacaksın…

Saraylara ayağında kelepçeyle gireceksin.

Toprak değecek tenine, rüzgâr savuracak tanelerini gözlerine

Kimse inanmazken sana, yitirmeyeceksin hiç ümidi.

Hamken yanacak, yandıkça pişeceksin,

“Elhamdülillah” kemerini kuşanacaksın,

Çileden geçmeden gidilmez hiçbir yere

Çekecek çekecek hep pişeceksin…

İmtihanı öyle kolay olmayacak aşk yolunun

Her adımda bir kez daha bileneceksin.

Yusuf olmak zor çok zor…

Her yanışında anlayacak; Yusuf olmak zor diyeceksin.

Sonra aşkın ne zehir olduğunu tadacaksın,

Kılıçtan keskinliğini, nankörlüğünü, acizliğini

Yolun zindanlara düşecek, edep perdesinin ardında bekleyeceksin.

Beyaza değen siyah temizlenene kadar sürecek bekleyişin.

Öyle kolay olmayacak siyahtan arınmak,

Yani seneler sürecek bekleyişin.

Kapılara asılacak Yusuf gömleğin,

Bakıp bakıp, eğeceksin başını

Ama mahcubiyetten değil, yine edepten olacak sakınışın.

Ne zamanki sebepler kapısını kapatıp tümden,

Dönünce yüzünü Rahmana bir haber gelecek gaybtan:

“Yusuf tertemizdir günahtan”

Sultanlığın yolu zindandan geçecek bileceksin…

Dedim ya; Yusuf olmak zor çok zor

Yusufken sultan olmakta zor

Hele Yusuf’un Yakup’u olmak, işte o hepsinden zor…

YUSUF YÜREKLİLERE SELAM OLSUN....

Link to comment
Share on other sites

Uçak Babama Selam SÖyle...

Karlı bir akşamdı ankara'da;

Son kez elele yürümüştük,

Bitmesin istediğimiz yola.

Kısacık beraberliğimizin bütün anılarını sığdırmıştık.

Yazarsın bana demiştin.

Bende yazarım sana sık sık.

Ağlıyordum....

Sen görmeyesin diye kaldırmıyordum başımı.

Elimi daha sıkı tuttun,

Anlıyordun....

Bu ayrılığa dayanmıyordu kalbim,

Öğrettiğim çiçek adlarını unutma dedin,

Kelebekleri kitap arasında kurutma,

Sık sık fotoğraf çektir, yolla bana,

Kitaplarım sana emanet,

İncitme kimseyi, kin büyütme kalbinde...

Beni bekle...

Yol bitti, gidiyordun artık; gittin

Sokakta gördüklerimi, filmlerdeki aktörleri sen sandım bir süre,

Kin büyütmedim kalbimde söz vermiştim sana diye,

Kitaplarını okudum, kelebeklerine dokunmadım,

Öğrendiğim çiçek adlarına yenilerini ekledim,

En çok fesleğeni, çoban heybesini, akşam sefasını sevdim.

Seni beklerken çok şey öğrendim,

Yolunu gözlediğim, sevdiğim ilk adam...

Nasıl olsa bulacaktır diye, her görüşümde aynı sesle seslendim

Uçak, babama selam söyle!

Beni kötü rüyalardan uyandıran sevdiğim ilk adam...

Bir bilsen seni nasıl özledim...

Kar yağıyor şimdi, otuz yaşım bitti,

Kitapların bende, kelebekler gibi kar taneleri,

Kendi yolumda yürürken hiç unutmadım o cümleyi;

Selamını aldım babacığım,

Kin büyütmedim kalbimde....

Küçük kızının gözleri hala senin çiçeklerinde.

Uçak, babama selam söyle!

Uçak, babama selam söyle!

İclal Aydın

Link to comment
Share on other sites

ER MEKTUBU

O elinde tuttuğun zarf

Bir ihanet anında örülmüştür

Ve zarfın içindeki kağıt

ER mektubudur görülmüştür

Doğum günüm bu gün 3 Aralık

Ve şafak karanlık

Bu mektubu sana yazıyorum anne

Dün sevdiğimle ayrıldık

Son mektubuymuş bana yazdığı

Bir daha yazmayacakmış

Demek sevda ayrılığa bir ay dayanırmış

Ve asker ocağında terkedilmek de varmış

Bu mektubu sana yazıyorum anne

Bu gün doğum günüm 3 Aralık

Ve şafak karanlık

3-5 nöbetindeydim dün gece

Bir şarjörün boşluğunda içtim son sigaramı

Ve yorgan gibi üstümü örttü kar siperde

Sabaha karşı biraz içim geçmiş

Hayalin gözümün önüne geldi anne

Kızkardeşimi de verdiğinden beri sevdiğine

Bir ben bir de sen kaldın geriye

Üzülme anne üşümüyorum

Bekliyorum elim tetikte

Bekliyorum memleketi ve seni

Ve artık beklemiyorum beni beklemeyen sevdiğimi

Beklemiyorum yüreğimi ve aşkımı

Soğuk siperde yalnız bırakan sevgiyi

Ve bekliyorum anne elim tetikte

Eğer girerse menzile vurup öldüreceğim

Hem aşkı hem sevgiyi

Geçen gece karakolu bastılar

Kurşunlar yağmur gibi yağdı üzerimize

Garip gelecek belki sana ama

Ortalık bayram yeri gibi oldu anne

Biliyormusun o an hiç korkmuyorsun

Herkes kendini bir sipere atıyor

Ve gecenin karanlığında kurşun yerine

Işıl ışıl yıldızlar yağıyor sanki üzerimize

Ve ölüm aklımıza bile gelmiyor anne

Yıldızlar yagıyor üzerimize

Ve kurşundan yagmurlar

Ama sadece şehitler ıslanıyor anne

Canlar canlar gidiyor

Canlarkimbilir ne zaman bahar

Doğum günüm 3 aralık

Hiç saymadım kaç günüm kaldı ana

Daha şafak karanlık

Yeni yeni bitmeye başladı dede torun muhabbetleri

Ve yeni yeni öğrendim tokat yememeyi

Biliyormusun anne zamanla herşeye alışıyor insan

Akşam postalları boyayıp yatmaya

Sabah iştimaya kalkmaya

Barut kokusuna,tüfege,havai fişege,nohuta ve kara şimşeğe

İnsan herşeye alışıyor anne

Hele birde olmasa şu çarşı izni

Doyasıya yemek yemek ve eşe dosta telefon etmek bir deolmasa

Herşeye alıştımda bir

Alışamadım sevdiğimin başkasına gitmesine

Benden saklama anne

Sende biliyorsun 1 haftaya kadar

Nikah masasına oturacağını

Kızma ama anne

Bu terk ediliş ya firara gebe yada bir daha hiç dönmemeye

Sitemimm sana deil anne

Ama bu terk ediliş ya firara gebe yada bir daha hiçdönmemeye

Geçen gece gene karakolu bastılar

Kurşunlar yine yagmur gibi yagdı üzerimize

Belki garip gelecek sana ama

Ortalık bayram yeri gibi oldu anne

Biliyorumusun o an hiç korkmuyosun

Herkes kendini bir ispere atıyor

Ve gecenin karanlığında

Kurşun yerine ışıl ışıl yıldızlar yapıyor sanki üzerimize

Ve ölüm aklına bile gelmiyor anne

Yıldızlar yağıyor üzerimize

Ve kurşundan yağmurlar

Ama sadece şehitler ıslanıyor anne

Canlar canlar ne zaman bahar

Canlar canlar ne zaman bahar

Link to comment
Share on other sites

Buyur Kardeş Bu da benden olsun

ACİZ KALIR

Seni sevdiğimi nasıl anlatsam

Kelimeler yetmez dil aciz kalır

Okşayıp sevmeye canımı atsam

Sana dokunmaya el aciz kalır

Her bakışta yakar kara gözlerin

Kalp atışım artar titrer dizlerim

Semadan duyulur tatlı sözlerin

Melekler bir yana kul aciz kalır

Seyretsem laleyi gülü sümbülü

Koklasam sinende tomurcuk gülü

Dinlerken seherde öten bülbülü

Mızrap tele vurur tel aciz kalır

Aşkın gözlerinden kalbime akar

Hasretin özümü kor olur yakar

Kalbim kuş misali hep kanat çırpar

Dağlar geçit vermez yol aciz kalır

Sevda gönüllere dolup taşarsa

Seven sevdiğinden ayrı düşerse

Ferhat şirin için dağlar aşarsa

Mecnun çöle düşer çöl aciz kalır

Âşıktan maşuka mektuplar gider

Maşuksa aşığa bin cefa eder

Özüne doluşur gam ile keder

Gönül sitem eder hal aciz kalır

Açılır bahçemde son güz gülleri

Ötmeyi bıraktı aşk bülbülleri

Yüreğimde eser hazan yelleri

Dökülür yapraklar dal aciz kalır

Hüsn-ü cemalini göremeyince

Tomurcuk gülünü deremeyince

O ince belini saramayınca

Kollar yana düşer bel aciz kalır

Gül bülbüle hasret boynunu büker

Bülbül gülden ayrı gözyaşı döker

Bu sevda bülbülü gülü de yakar

Bülbül figan eder gül aciz kalır

Mustafa’yım derim aşığım sana

Sen ise bin cefa eyledin bana

Aşkından erirken ben yana yana

Ateş kora döner kül aciz kalır

Mustafa Kuruldak

Adana 10.03.2007

Link to comment
Share on other sites

Beklenen

Ne hasta bekler sabahı,

Ne taze ölüyü mezar,

Ne de şeytan bir günahı,

Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,

Yokluğunda buldum seni;

Bırak vehmimde gölgeni,

Gelme, artık neye yarar?

Necip Fazıl Kısakürek

Link to comment
Share on other sites

" Aşk Ağır Yükler Bindirdi Omzuma...Ne Taşımaya ''GÜCÜM" var, Ne de Atmaya ''CESARETİM''... Çığlıklar Arasında Sağır ve de Dilsizim...Ne Duyup Anlatmaya İsteğim Var, Ne de Konuşup Anlatmaya Mecalim… Aşk Diye Birşey Yaşıyorum... Ne ''TEK'' Taraflı Demeye Dilim Var... Ne de ''KARŞILIKLI'' Olduğuna İspatım... Sessizce Bekliyorum Ama... Ne Daha Fazla Beklemeye ''SABRIM'' Var... Ne de Boşver Diyecek ''YÜREĞİM'' .... "

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...