by_mehmet_emin Posted December 11, 2009 Share Posted December 11, 2009 Hakikaten emre bu kadar isteksen sonra bukadar sevenin olduktan sonra yinemi canın sıkkın ? Canın sıkkınsa Lunaparka git içindeki çocuk mutlu olsun... Link to comment Share on other sites More sharing options...
YeniçeRiyan-i Posted December 11, 2009 Author Share Posted December 11, 2009 Kardeşim ne olur benimle dalga geçtiğini söyle 40 bin nüfuslu bir ilde o dediğinde yok Aktivite 0 diyorum.. Link to comment Share on other sites More sharing options...
sevimliukala Posted December 11, 2009 Share Posted December 11, 2009 can sıkıntısı başa bela bazen insanın canı skkın değilse bile canının sıkılmasını istediği için canı skılıo bende de aynı sorun var çözemedim gittim hayat bu salla getsin demekten başka çarem yok; ben öle yapıorm mesela ve sizleri tanımaktand a çok mutluyum bunu da belirteyim canımın sıkıntısını ne facebook da ne de ona benzer bi sayfa da geçiştiriyorum sanki facebook muş gibi tnctr ye giriom başka bişe yaptığım yok Link to comment Share on other sites More sharing options...
kamp Posted December 11, 2009 Share Posted December 11, 2009 kitap alıp oku yada sinema yada tiyatroya felan git Link to comment Share on other sites More sharing options...
YeniçeRiyan-i Posted December 11, 2009 Author Share Posted December 11, 2009 Sıkıntımı kaldıgım ortama göre değerlendiriyorum.Bakınız dediğim gibi sosyal aktivite yok yok sinemaymış yok tiyatroymuş Hiç biri Hiç bir şeyin olmayışı ve insanın canının sıkılmayışı içten bile değil. Link to comment Share on other sites More sharing options...
embome Posted December 11, 2009 Share Posted December 11, 2009 Bir İnsanın Dış Dünyasından çok iç dünyası önemlidir. İçinde Şifasını Barındıran Zehir Gibi,Derdin içindede dermanı gizlidir. mutlu olmak istiyorsan önce iç dünyana fazla takılma,Hayatı o değil sen yaşıyorsun,O sadece yorumlayıcı... iki kendine bir amaç edin ve hayatını ona ada,Mutluluk bir nebze başarı ile de mümkündür ve en önemlisi de insan,a sabır lazımdır olgunlaştırır,erdemleştirir... Ha ben çok şey mi biliyorda yazıyorum,alakası yok ama biraz olsun deneyim var bide takma kafaya her yaşın duyguları farklıdır,bu günlerde çok hızlıyım diyeceğin zamanlarda gelecek,elim kolum tutmaz oldu diyeceğin zamanlar da gelecek ALLAH sağlık versin Hayırlı Uzun Ömür versin.. Link to comment Share on other sites More sharing options...
kamp Posted December 11, 2009 Share Posted December 11, 2009 haklısınız ama türkiyeyi sadece istanbul,ankara,izmir gören arkadaşlara bir örnek sorun aslında @Psychology e-kitap bölümünde bayağı kitap paylaşıyor aslında ilgi alanınıza yakın kitap edinebilirsiniz Link to comment Share on other sites More sharing options...
bygokce Posted December 11, 2009 Share Posted December 11, 2009 Ata Demirer'in ergenlik teşhisi gibi olmuş.Emre eğer Ankara'daysan ÖM at Yarın takıl bana hayatını yaşa Sen hep burdasın nası hayatını yaşıyon:) Kardeşim en mutlak problemlerin altında bi iman eksikliği yatar. Din nedir? bi araştır.. görüceksinki yaşadımız hayat boş. o yüzden sıkılıpta vakit öldürmeninde bi manası yok. ve şunuda unutma unutkanlık diye harikulede bi nimet var.. Link to comment Share on other sites More sharing options...
abdulhey_ Posted December 11, 2009 Share Posted December 11, 2009 merhaba gençler. aslında bu konuda ben artık uzman gibi oldum. niye derseniz. ben 16 yaşımdan beri klinik psikoloji ile ilgiliyim amatörce. ve şu anda yaşım 40. aslında bu psikolojiye aşikarlığım hem doğuştan yatkınlık hem hobi hemde gereksinim. niye gereksinim çünkü ben 21 yaşımda tek atak hafif şizofreni geçirdim. ve ilerlememesinin nedeni yani beni kurtaran da büyük olasılıkla bu psikolojiye olan ilgim. şu anda şizofreni gerekçesi ile 7 yıllık malulen emekliyim. aynı zamanda esansiyel tremor hastalığımda var. bu da nörolojik, nedeni belirsiz titreme demek hareket halinde kaslar kasılınca yada daha çok heyecanlı anlarda dahada belirginleşir. malesef şimdilik tıbben çaresi yok. şimdi belki diyeceksinizki "abi bu ne öl daha iyi" hayır ben yaşamakta karar kıldım. ve elimden geldiğince normal hayata katılıyorum, çalışıyorum, bir şizofrene görede oldukça sosyal sayılırım. peki bu kolaymı? tabiki değil, bu zorluklarla yaşarken bunlara her adımda çözüm üretirken işte bu konuların uzmanı gibi oldum. ve malesef bu rahatsızlıkların dediğim gibi henüz çaresi yok ve bulununcaya kadar ben bunlarla yaşamak durumundayım. 7 yıl önce emekli olunca bol boş vakit ve imkan bulunca eni konu bunların tedavisine verdim kendimi. ve inanın psikanalizin bütün ekollerini ezberledim. sadece o mu tüm diğer psikolojik yaklaşımlarda.. ve psikolojik-felsefe de var. peki ne oldu sonuç derseniz. şizofrenik olarak ki zaten kalıntı şeklindeydi, bir çok belirtiyi alt ettim. düşünce sistemimideki yanlışları bulup düzeltmeye çalıştım ve bir çoğunu düzeltmede başarılıda oldum. ve şu anda daha kapsamlı tedavi için tıp fakültelerine gittiğimde şizofren olduğuma bile inanmak istemiyor doçentler falan. yada sen iyileşme dönemindesin çoğu şeyi aşmışsın diyorlar. hatta beni derse bile aldılar bir keresinde konu olarak. bir prof gibi davranınca psikiyatri öğrencileri gülmekten yerlere yattılar. ama tabi yaşayan benim ve biraz zevkini çıkarayım değilmi? neyse biraz kendimden bahsettikten sonra arkadaşın açtığı konuya gelelim. psikanaliz teorisyenleri bu çağ için; "meta, imge ve narsizm çağı" diyorlar. yani maddecilik ve işte böyle sanal teknolojik şeylere kendini iyiden iyiye verme ve kendine aşıklık. tabi narsizm aslında çok kapsamlı bir konu ve psikanalizde üzerine bir ekol bile kurulmuş. eğer daha derinlere ve başlara gitmek isteyen olursa kirkegaard ve onun öğrencisi takipçisi jean paul satre ı gibi filozofları inceleyebilirler. yani kısaca şöyle diyim bu konuda sizin faydalanabileceğiniz biçimde; bunlar insana (öznellik) olumsuzluk olarak bakarlar. yani insanlık varoluşu gereği zaten olumsuzdur. bunun nedeninide sartre şöyle açıklar; insan ancak diğer bir insanı (özneyi) nesne durumuna düşürerek özne olabilir. yani bizim bir şey olmamız diğer insanlara bağımlıdır. yönetici-işçi, köle- efendi gibi karşıt çiftler şeklinde.. peki sartre buna çözüm olarak ne önermiştir? "hiçleme" yani aslında bu modern psikyatride de benliğin oluşum biçimidir orda da "yadsıma" olarak isim alır. yani ben olumsuzlukları olumlayacaktır eğer insan olacaksa.. ve tabi saldırganlık, bencillik gibi duygular yerine bunlar yüceltilecek ve tersi uygulanıp yaşanacak. işte insanlık böyle bir dramdır aslında. mesela "ezel" dizisi var bu aralar seyrediyorsanız orda bunlar çok güzel işleniyor. hatta şiirlerle süsleniyor. seyredenler varsa hani diyor;"aslında herkes öldürür sevdiğini ama öldürdü diye ölmez" yanlız şunuda önemle belirteyimki, bu tip diziler çağın gereğide olsa biraz abartılıyor. yani heptende bunlara kendimizi kaptırıp paranoid düzeye getirmekte asla doğru değil! evet arkadaşlar durum o kadarda kötü değil zaten kimse her gün bayram olsunda demiyor. ama işte biz çok kritik bir çağdayız. gititkçe işte sevgiyi, saygıyı, değeri gözardı ediyoruz, ihmal ediyoruz hatta bazan ihlalde ediyoruz ki işte bunu daha çok bu narsizmi hastalık derecesine getirenler yapıyor. bunu malesef toplumun liderleri de bazan yapıyor. ve balık baştan kokar bilirsiniz. ama buna dirensek daha iyi. ve işte malum şey ; kuşak çatışması ki sanırım bu çağ da en tipik olanını yaşıyoruz. bakalım dedelerimize hatta babalarımıza sonra emocu ve repci gençlerimize bakalım epey fark var değilmi:) işte böyle traji komki bir durum. işte böyle duvarlar oluştu artık kuşaklar arasında. işte bunları dengelememiz gerekiyor. ama bazı durumlarda buda mümkün olmuyor malesefki. ben diyorumki sabır bolca sabır, azim, yine bilgi ve bolca sevgi. saygı? saygı demeye dilim bile varmıyor. çünkü bu kelimeye küs gibiyim şahsen ben! tamam saygı tabiki lazım ama öyle bir kritik durumdayızki o narsizmi hastalık haline getirenler anlamıyor kardeşlerim anlamıyor..! evet saygıyı koruyacağız ama gençlik olarak türkiye insanı olarak uyanık olacağız uyanık! neye karşı uyanık işte saygıyı sevgiyi, güzellikleri geleceğimizi, onurumuzu, insanlığımızı yok etmek isteyen kötülere karşı. belkide onların bir kısmınıda biz yarattık onlar bizim artıklarımız, ama hepside değildir! kolay yoldan basit yoldan adi yoldan gitmek isteyenler..! işte bunlara karşı uyanık olacağız. şimdilik benden bu kadar. sevgiyle kalın. Alaha emanet olun tabi kendinizede:) Link to comment Share on other sites More sharing options...
pcmemo Posted December 11, 2009 Share Posted December 11, 2009 emre sen iyi dayanmışsın hacı Bak ben burada oturuyorum can sıkıntısından patlıyorum Link to comment Share on other sites More sharing options...
YeniçeRiyan-i Posted December 11, 2009 Author Share Posted December 11, 2009 Memo Sıkı Dur sabah yanındayım tam benlik yer. Link to comment Share on other sites More sharing options...
okan_42 Posted December 11, 2009 Share Posted December 11, 2009 Bak ben burada oturuyorum can sıkıntısından patlıyorum abi orda da sıkıntı varsa gel bi de Erzurumu gör sen en kral yerdesin valla Link to comment Share on other sites More sharing options...
Bırak Gitsin... Posted December 11, 2009 Share Posted December 11, 2009 merhaba gençler. aslında bu konuda ben artık uzman gibi oldum. niye derseniz. ben 16 yaşımdan beri klinik psikoloji ile ilgiliyim amatörce. ve şu anda yaşım 40. aslında bu psikolojiye aşikarlığım hem doğuştan yatkınlık hem hobi hemde gereksinim. niye gereksinim çünkü ben 21 yaşımda tek atak hafif şizofreni geçirdim. ve ilerlememesinin nedeni yani beni kurtaran da büyük olasılıkla bu psikolojiye olan ilgim. şu anda şizofreni gerekçesi ile 7 yıllık malulen emekliyim. aynı zamanda esansiyel tremor hastalığımda var. bu da nörolojik, nedeni belirsiz titreme demek hareket halinde kaslar kasılınca yada daha çok heyecanlı anlarda dahada belirginleşir. malesef şimdilik tıbben çaresi yok. şimdi belki diyeceksinizki "abi bu ne öl daha iyi" hayır ben yaşamakta karar kıldım. ve elimden geldiğince normal hayata katılıyorum, çalışıyorum, bir şizofrene görede oldukça sosyal sayılırım. peki bu kolaymı? tabiki değil, bu zorluklarla yaşarken bunlara her adımda çözüm üretirken işte bu konuların uzmanı gibi oldum. ve malesef bu rahatsızlıkların dediğim gibi henüz çaresi yok ve bulununcaya kadar ben bunlarla yaşamak durumundayım. 7 yıl önce emekli olunca bol boş vakit ve imkan bulunca eni konu bunların tedavisine verdim kendimi. ve inanın psikanalizin bütün ekollerini ezberledim. sadece o mu tüm diğer psikolojik yaklaşımlarda.. ve psikolojik-felsefe de var. peki ne oldu sonuç derseniz. şizofrenik olarak ki zaten kalıntı şeklindeydi, bir çok belirtiyi alt ettim. düşünce sistemimideki yanlışları bulup düzeltmeye çalıştım ve bir çoğunu düzeltmede başarılıda oldum. ve şu anda daha kapsamlı tedavi için tıp fakültelerine gittiğimde şizofren olduğuma bile inanmak istemiyor doçentler falan. yada sen iyileşme dönemindesin çoğu şeyi aşmışsın diyorlar. hatta beni derse bile aldılar bir keresinde konu olarak. bir prof gibi davranınca psikiyatri öğrencileri gülmekten yerlere yattılar. ama tabi yaşayan benim ve biraz zevkini çıkarayım değilmi? neyse biraz kendimden bahsettikten sonra arkadaşın açtığı konuya gelelim. psikanaliz teorisyenleri bu çağ için; "meta, imge ve narsizm çağı" diyorlar. yani maddecilik ve işte böyle sanal teknolojik şeylere kendini iyiden iyiye verme ve kendine aşıklık. tabi narsizm aslında çok kapsamlı bir konu ve psikanalizde üzerine bir ekol bile kurulmuş. eğer daha derinlere ve başlara gitmek isteyen olursa kirkegaard ve onun öğrencisi takipçisi jean paul satre ı gibi filozofları inceleyebilirler. yani kısaca şöyle diyim bu konuda sizin faydalanabileceğiniz biçimde; bunlar insana (öznellik) olumsuzluk olarak bakarlar. yani insanlık varoluşu gereği zaten olumsuzdur. bunun nedeninide sartre şöyle açıklar; insan ancak diğer bir insanı (özneyi) nesne durumuna düşürerek özne olabilir. yani bizim bir şey olmamız diğer insanlara bağımlıdır. yönetici-işçi, köle- efendi gibi karşıt çiftler şeklinde.. peki sartre buna çözüm olarak ne önermiştir? "hiçleme" yani aslında bu modern psikyatride de benliğin oluşum biçimidir orda da "yadsıma" olarak isim alır. yani ben olumsuzlukları olumlayacaktır eğer insan olacaksa.. ve tabi saldırganlık, bencillik gibi duygular yerine bunlar yüceltilecek ve tersi uygulanıp yaşanacak. işte insanlık böyle bir dramdır aslında. mesela "ezel" dizisi var bu aralar seyrediyorsanız orda bunlar çok güzel işleniyor. hatta şiirlerle süsleniyor. seyredenler varsa hani diyor;"aslında herkes öldürür sevdiğini ama öldürdü diye ölmez" yanlız şunuda önemle belirteyimki, bu tip diziler çağın gereğide olsa biraz abartılıyor. yani heptende bunlara kendimizi kaptırıp paranoid düzeye getirmekte asla doğru değil! evet arkadaşlar durum o kadarda kötü değil zaten kimse her gün bayram olsunda demiyor. ama işte biz çok kritik bir çağdayız. gititkçe işte sevgiyi, saygıyı, değeri gözardı ediyoruz, ihmal ediyoruz hatta bazan ihlalde ediyoruz ki işte bunu daha çok bu narsizmi hastalık derecesine getirenler yapıyor. bunu malesef toplumun liderleri de bazan yapıyor. ve balık baştan kokar bilirsiniz. ama buna dirensek daha iyi. ve işte malum şey ; kuşak çatışması ki sanırım bu çağ da en tipik olanını yaşıyoruz. bakalım dedelerimize hatta babalarımıza sonra emocu ve repci gençlerimize bakalım epey fark var değilmi:) işte böyle traji komki bir durum. işte böyle duvarlar oluştu artık kuşaklar arasında. işte bunları dengelememiz gerekiyor. ama bazı durumlarda buda mümkün olmuyor malesefki. ben diyorumki sabır bolca sabır, azim, yine bilgi ve bolca sevgi. saygı? saygı demeye dilim bile varmıyor. çünkü bu kelimeye küs gibiyim şahsen ben! tamam saygı tabiki lazım ama öyle bir kritik durumdayızki o narsizmi hastalık haline getirenler anlamıyor kardeşlerim anlamıyor..! evet saygıyı koruyacağız ama gençlik olarak türkiye insanı olarak uyanık olacağız uyanık! neye karşı uyanık işte saygıyı sevgiyi, güzellikleri geleceğimizi, onurumuzu, insanlığımızı yok etmek isteyen kötülere karşı. belkide onların bir kısmınıda biz yarattık onlar bizim artıklarımız, ama hepside değildir! kolay yoldan basit yoldan adi yoldan gitmek isteyenler..! işte bunlara karşı uyanık olacağız. şimdilik benden bu kadar. sevgiyle kalın. Alaha emanet olun tabi kendinizede:) Abi sen nerden geldin ya valla konuyu çok süper anlatmışşın tıpkı dedikleri gibi profesör valla klavyene sağlık bu bilgilerinle bizi aydınlattığın için teşşekür ederiz Link to comment Share on other sites More sharing options...
zamaneberduşu Posted December 12, 2009 Share Posted December 12, 2009 Edit............ Link to comment Share on other sites More sharing options...
alioren Posted December 12, 2009 Share Posted December 12, 2009 berduş çok ağır konuşmuşun yaw emre kapat pc yi kendine sınır koy belirli saatler dışında açma pc yi düzelecektir zaman=ilaç Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Archived
This topic is now archived and is closed to further replies.