Jump to content

Gecenin Melon Şapkası


Erdem Güler

Recommended Posts

Melon Şapka...

Radyodaki şiir programcılığının duayeni.

Kendisini şiirlere ve dinleyicilere adamış kendi deyimiyle bir duygu, düşünce hizmetkârı...

Radyo âleminde kimi isimler vardır, her yerde görünür bilinir, duyulur, çok ünlüdür.

Bazı isimler vardır ki sessiz sakin ve derinden aynı ünle, gürültüsüz patırtısız ilerler.

İşte onlardan biri 104.0 Radyo D’de gecelerin sesi olan Melon Şapka...

Gecenin Melon Şapkası Tüm Eserleri

- Hayatı Önemsiyorum ve Hep Gülümsüyorum

- Şiir-i Roman

- Suya Damlayan Ay Işığı

- Krallar Önde Gider

- Yaralı Nefes

- Sufleci

- Saçları Yengeç Örgülü Kadın Natali

Sıkıldınız mı her daim TV’lerden fışkıran aynı görüntüleri izlemekten? Hatta hayatın tüm rutinlerinden. Göze hitaptan ziyade can kulağıyla dinleyip soluklanmak mıdır derdiniz? Biraz da hayatın içine girip öteki yüzümüzün gri olduğunu bilmek isterseniz. Melon Şapka sizin için biçilmiş kaftan. Haftanın beş günü şiirlere sesiyle can veren kendi deyimiyle "insan bilmek cahilidir" anlayışında sohbet ederken öğrenen ve öğreten bir program…

''Gecenin Melon Şapkası'' 104.0 Radyo D’de 23:00/ 01:00 arası dinleyicileriyle buluşuyor. 15 yıldır süregelen radyo programcılığının yanında beşi şiir, ikisi roman olmak üzere 7 kitaba imza atmış biri. Melon Şapka, kendini tekrar edip duran radyo dünyasına farklı tarzıyla cevap veren bir yapıda, pazardan perşembeye mikrofonun ucunca…

Dinleyenler, sevdikleri şiirlerini burada paylaşırsa sevinirim.Henüz dinlemeyenlere tercihimdir..

Link to comment
Share on other sites

Vahki Ne Desem Tühki Ne Oldu ?

Melon Şapkanın yalnızlıktan bahis açılmış bir gecenin

muhasebesini yaparken ki harikulade doğaçlaması:)))

VAH Kİ NE DESEM, TÜH Kİ NE OLDU!

Bir yerlere saplandığımız hayatlarımızı yaşıyoruz, herkes sus pus onca dost dediklerimizin

arkadaş dediklerimizin ağzını bıçak kesmiyor(bu ne demekse)

Ağzını bıçak kesmiyor ama bir gün o bıçaklar öyle bir kesiyor ki iğne ucundan beter!

Dimi efendim...

Ah ah desek üç duvar inler dördüncüsü bakakalır; duvar bile anlarken dibinde yitip giden hayatları,

bir tuğlası bile kaymaz,sıvası bile dökülmez zamanı gelmedikçe!

Ama biz ha bire bu insan duvarlarımızı yarık yurukları boyuyoruz pırıl pırıl,

pırıl ışıl ediyoruz...eee acaba tesisatta bir sorun var mı? Bunu hiç soran yok,

acaba merkezde, acaba bu vücüda kan pompalayan o kalp üzüldü mü, paramparça oldu mu sızlıyormu?

Bir aksaklık yani yanlış bir taraf varmı? Yok sormaz...

herkes kendi kapısının önünü silerse süpürürse mahalle tertemiz deği mi?

Bir insan kapısının önünü silmiyor temizlemiyorsa onun da bir sebebi vardır, her anlamda bir sebebi vardır.

O kovayı dolduracak kudreti yoktur banyodan, hadi doldurdu kapının önüne getirecek kadar!

Çünkü yalnızdır evin içi kalabalıktır ama kimse kovanın ucundan tutmaz.

Kapının önüne öylesine boşaltılacak olan kovayı kim tutar ucundan Allah aşkına gene siz!..

Gene siz tutacaksınız o maşrapayı, o kovayı kapının önüne getireceksiniz ki bir insaniyet, bir birisi geçecek kapıdan da;

'' ya Hu dur yardım edeyim'' bir ucundan tutup ''hayyydi'' deyip boşaltılacak! Kapının önü tertemiz:))

iyide evin içi berbat... daha galiba kapının önüne gelemedik, biz evde temizlik diye halının altına atarsak tozları,

börtü, böceği nolur efendim, kapının önüne fırsat kalmaz!

Kapının önü pismiş, temizmiş, falanmış, filanmış, evimizin kapının önüyle hiç farkı yokmuş...

bunu kim anlar, kimi bağlar, kim için, ne için? Yalnızlar yataklarını düzeltmiyorlar bile nasılsa akşam bir daha

o yatağın o çarşafla yorganın arasına gireceğim diye yatağını düzeltmiyor yalnızlar bunu bilirmisiniz?

Kahvaltısını kaldırmıyorlar bile, hele aylardan kışsa, mevsimlerden kışsa nasılsa bozulmaz diye bütün bir kış

mutfağın o minicik masasında kalır reçeli, dört tane zeytini, bir dilim peyniri... çatal hep aynı çatal!

Ne varki evin içi kalabalık gibi gelir yalnıza sanki düşse tutacaklarmış gibi gelir, ta ki insan o yalnız düşerken,

yere çarptığında anlar! Yanında biri varken; seni seviyorum diyen biri varken üstelik,

yığılır kalırsınız kapı önlerinde düşersiniz! Ciğeriniz ağzınızdan parça parça, pançak pançak çıkar...

seni seviyorum diyen dudaklar söylemediğini bırakmaz, elini başınızı okşar gibi omuzlarınızdan tutup kaldırmaz ayağa!

Mevlana ne güzel söylemiş; '' Bize belden gelen değil, yoldan gelen lazım.'' diye bizi onlar anlar işte,

yüzünü bile görmediğimiz insanlar birbirlerini anlıyorken ehhh...

en yakın dediğim, artık ben ömür süreceğim dediğim insan niçin beni anlamıyor dediği noktada

insan ne zavallı kalıyor dimi ne acı! Ne acı ki insan hep söz verdiği hayalleriyle ve o bir türlü olmayışlarıyla karşılaştığında;

aynı o koridorda duvardan duvara vururken başını, o şimşekler çıkarken alnından, şişikleri hissedince,

belkide aldığı ilaçlardan hissetmeyince:)) anlıyor ve belki deçok şey zamanla anlaşılıyor.

''Evet biliyorum uzaktasın'' diyor eskiler, ''saplandın bir noktaya'' ama her kara kışın o bembeyaz örtünün altında

canlanan kerevet var''...

Bülbül gül için feryat ediyor göğsünü batırıyor gülün dikenine ki; kanını emsin gül kadife gibi açsın diye.

O bülbül ki parmak kadar, bülbül gül için feryat ediyor ''bir kere aç'' diye!

Gül bülbül için, bülbül gül için aşka bak, biri parmak kadar diğeri diken içinde zırhlı...

ama hiç bir dikeni acıtmak iştahı taşımayan güller tanıdım ben bu ömrümde;

bu ziyan ömrümde, bir türlü mutlu olamadığım ömrümde,

hep yarın olan ömrümde, hep yarına inandığım ömrümde...

inanmak imandır:)))

Gecenin Melon Şapkası

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.

  • Recently Browsing   0 members

    No registered users viewing this page.

×
×
  • Create New...