Jump to content

mucit41

Üye
  • Posts

    3550
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    12

Everything posted by mucit41

  1. [size="5"][color="#FF0000"][b]Dev Fırtınaya Hazırlıklı Olun![/b][/color][/size] [img]http://img824.imageshack.us/img824/9236/filmbilgileri.png[/img] [quote][b]Bu yıl Güneş'te beklenen dev fırtınaların hayatı olumsuz etkileceği açıklandı.[/b] [img]http://rsm.haber365.com/H/1334731315_22_gunespatlamasi.jpg[/img] Eylül 1859. Ayın ilk günü. 33 yaşındaki bira yapımcısı ve amatör gökbilimci Richard Carrington, Londra yakınlarındaki kendisine ait gözlemevinin merdivenlerini tırmandı. Kubbe yarığını açtı. Ve güneşli sabahlarda her zaman yaptığı gibi Güneş’in 28 santimlik görüntüsünü perdeye yansıtmak üzere teleskopunu ayarladı. Bir kâğıda Güneş üzerindeki lekeleri çizdiği sırada, büyük bir Güneş lekesi grubu içinde “son derece parlak ve beyaz ışıkta görülen iki parlama” birdenbire gözlerinin önünde belirdi. Aynı anda, Londra’nın Kew Gözlemevi’nde ipek ipe asılı manyetometre iğnesi çılgınca dans etmeye başladı. Ertesi gün, kırmızı, yeşil ve mor renkli muazzam aurora gösterileri Hawaii ve Panama’nın bulunduğu güney kesimlere kadar inerek şafak vaktine dek tüm gökyüzünü aydınlattı. Rocky Dağları’nda kamp yapanlar aurorayı Güneş’in doğuşuyla karıştırmış ve kalkıp kahvaltı hazırlamaya başlamıştı. [b] ELEKTROMANYETİK PATLAMA[/b] Carrington’ın gözlemlediği parlama, büyük bir Güneş fırtınasının, Dünya’ya doğru milyarlarca ton yüklü parçacık fırlatan devasa bir elektromanyetik patlamanın habercisiydi... ABD Ulusal Bilim Akademisi tarafından hazırlanan yeni bir rapor, bu tür bir fırtınanın Katrina sınıfı 20 adet kasırganın ortaya çıkaracağı miktarda ekonomik zarara yol açabileceği, sadece ilk yıl içinde bir ila iki trilyon dolara mal olup, toparlanmanın 10 yıl alabileceği tahmininde bulunuyor. Kaliforniya, Palo Alto’daki Lockheed Martin’in Güneş ve Astrofizik Laboratuvarı’nda çalışan Karel Schrijver, “Güneş’in ne yapacağını birkaç gün öncesine kadar tahmin etmemiz imkânsız,” diye hayıflanıyor. Bu yıl Güneş’te maksimum hareketlenme beklendiği için uzay hava durumu merkezleri çalışan sayısını artırıyor ve kötü sonuçlar yaşanmamasını ümit ediyorlar. “Uzaydaki havanın yaşamı nasıl etkileyeceğini ve ne derecede kötü olabileceğini anlamaya çalışıyoruz,” diyor Schrijver. “Bu kadar büyük bir tehdidin varlığı ortaya çıktıktan sonra prensip olarak yapılması gereken şey hazırlıklı olmak. Hazırlık yapmamanın katlanılmaz sonuçları var.” Güneş çekirdeğinde meydana gelen füzyon reaksiyonlarından açığa çıkan enerji, iyon ve elektronlardan oluşan yoğun bir labirentte seke seke ilerleyerek yüksek enerjili fotonlar yoluyla dışarıya doğru taşınıyor. Madde bu radyasyon bölgesinde öylesine yoğun ki, fotonların Güneş’in merkezinden çapın yüzde 70’ine kadar uzanan radyasyon bölgesinin üst kısmına ulaşması 100 bin yıldan daha uzun zaman alıyor. Yaklaşık bir ay gibi bir sürede fotonlar, Güneş’in görünen yüzeyine geliyor. Ve buradan Güneş ışığı olarak bize ulaşması sadece sekiz dakika alıyor. Tahmin edileceği gibi bu muazzam termonükleer fırın çalışırken epey gürültü çıkarıyor. Colorado, Boulder’deki Atmosfer Araştırmaları Ulusal Merkezi’nden Mark Miesch, “Güneş milyonlarca farklı tonda çalan bir zil gibi,” diyor. Güneş’in yüzeyinde dalgalanmalar yaratan bu ses tonları, Güneş sismolojisi adı verilen alanda çalışan bilim insanları tarafından karışım bölgesinin derinliklerindeki akımları belirlemek amacıyla inceleniyor. NASA’nın Güneş Dinamikleri Gözlemevi uydusundaki Güneş sismolojisi sensörlerinden gelen veriler, Stanford Üniversitesi’ndeki araştırmacıların Güneş’in 65 bin kilometre derinliklerinde bulunan manyetik alanları (veya paketçikleri) saptamalarına ve günler sonra Güneş lekeleri olarak ortaya çıkacaklarını kestirmelerine olanak verdi. Bu tür veriler Güneş fırtınalarının nasıl oluştuğu konusunda önemli bilgiler sağlıyor. Tamamen manyetik alan çizgileri tarafından kutuptan kutba kuş kafesi gibi sarmalanmış olan Güneş, dev bir dinamo gibi işliyor. Karışım bölgesinde plazma ile karışan yerel alan çizgileri, yüzey boyunca bükülüp dolanıp karışarak sıcak ve parlak plazma tarafından görünür kılınan halkalar oluşturuyor. Bu halkalar birbirine çarptığında kısa devre yaratarak Güneş parlamaları adı verilen muhteşem plazma patlamalarına yol açıyor. Bu tür parlamalar yüz milyonlarca megaton TNT’ye eşit bir enerji ortaya çıkararak uzaya x ışınları ve gama ışınları kusuyor, yüklü parçacıklara neredeyse ışık hızına yakın bir ivme kazandırıyor... Carrington sınıfı büyük fırtınalar olasılıkla sadece birkaç yüzyılda bir meydana geliyor. Ancak daha küçük boyutlu fırtınalar bile, özellikle de insanların uzay kaynaklı teknolojiye giderek daha fazla bağımlı hale gelmeleri nedeniyle hatırı sayılır miktarda zarara yol açabiliyor. Güneş fırtınaları, Dünya’dan yaklaşık 100 kilometre yüksekte bulunan ve auroraların meydana geldiği atmosfer tabakası iyonesferi bozuyor. Rotası kuzey kutup bölgesinden geçen yıllık ortalama 11 bin civarındaki ticari uçuşta görevli pilotlar, ekvatorda yörüngeye oturmuş iletişim uydularının erişimi dışında kalan 80 derece enlemin üstündeki yerlerde komünikasyon için iyonesferde yansıyan kısa dalga radyo sinyallerine ihtiyaç duyuyor. Uzay fırtınaları iyonesferi alt üst edip kısa dalga iletişimini engellediğinde pilotlar yollarını değiştirmek zorunda kalıyorlar ki bu da uçuş başına 100 bin dolara mal olabiliyor... Uzaydaki uyduların aksine, elektrik ağlarının çoğunda güçlü jeomanyetik fırtınaların saldırılarına karşı koruma yok. Trafolar Dünya yüzeyine oturtulmuş oldukları için, jeomanyetik fırtınalar fazla ısınmalarına, ateş almalarına ya da patlamalarına neden olabilen akımlar ortaya çıkarıyor. Zararın facia boyutlarına ulaşma olasılığı var. Uzay hava durumunun elektrik şebekesi üzerindeki etkisini inceleyen Storm Analysis Consultants şirketinden John Kappenman, Mayıs 1921’de meydana gelen örneğe benzer bir Güneş fırtınasının günümüzde Kuzey Amerika’nın yarısında elektrik kesintisine yol açacağını söylüyor. 1859’da meydana gelen çapta bir fırtınanın ise şebekenin tamamını çökerterek, yüz milyonlarca kişiyi haftalar hatta aylar boyunca elektriğin olmadığı bir yaşam biçimine geri götürmesi ihtimali söz konusu. Kappenman’ın deyişiyle, “Güneş’le Rus ruleti oynuyoruz.” [/quote] [code]http://www.haber365.com/Haber/Dev_Firtinaya_Hazirlikli_Olun/[/code]
  2. [size="5"][color="#FF0000"][b]NASA'dan Korkutan Uyarı[/b][/color][/size] [img]http://img824.imageshack.us/img824/9236/filmbilgileri.png[/img] [quote]Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Dünya'nın içinde bulunduğu Samanyolu galaksisine doğru gelen diğer bir galaksinin olduğunu ve çarpışmanın kaçınılmaz göründüğünü belirtti. [img]http://rsm.haber365.com/H/1338535998_68_yeni-nasa.jpg[/img] Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Dünya’nın içinde bulunduğu Samanyolu ile komşu Andromeda galaksilerinin (gökada) çarpışmalarının kaçınılmaz olduğunu, ancak bunun 4 milyar yıl sonra olacağını bildirdi. ABD’nin Baltimore kentinde düzenlenen basın toplantısında, NASA’nın Uzay Teleskop Bilimi Enstitüsü’nden (STScI) astrofizikçi Roeland van der Marel, "Oluşturduğumuz model istatistik olarak Samanyolu ve Andromeda arasında kafa kafaya bir çarpışma olacağını gösteriyor" dedi. Bilim insanları, çarpışma olacağı sonucuna, Hubble uzay teleskobuyla yapılan karmaşık gözlemlerle, Andromeda’nın hızı ve ilerlediği yönün ölçümlerini yaparak ulaştı. M31 adıyla da anılan Andromeda, şu anda 2,5 milyon ışık yılı ötede bulunuyor, ancak Samanyolu’na doğru ilerliyor. Bu yönelim galaksilerin birbirlerine uyguladığı karşılıklı çekim gücünün yanı sıra, Dünya’yı çevreleyen görünmez karanlık maddeden kaynaklanıyor. STScI’dan Sangmo Tony Sohn de basın toplantısında yaptığı açıklamada, Andromeda ve komşusu Samanyolu’nun kaderi hakkında bilim camiasının yaklaşık bir asırdır sürdürdüğü spekülasyonların ardından, sonunda birkaç milyar yıl sonra bu kozmik olayların gidişatı konusunda açık bir fikir edindiklerini belirtti. 4 MİLYAR YIL SONRA Astrofizikçiler, bu senaryonun bir beyzbol maçında kendisine büyük bir hızla gelmekte olan topa bakan "vurucunun" rolüne benzediğini belirterek, Andromeda’nın galaksimize 2 bin kat hızla gelmesine rağmen, Samanyolu ile çarpışmasına daha 4 milyar yıl gerektiğinin altını çiziyorlar. Ayrıca, Hubble’ın sağladığı veriler ışığında hazırlanan bilgisayar simülasyonlarına göre, iki galaksi arasındaki buluşmadan sonra bunların tamamen birleşmesi için iki milyar yıl daha gerekiyor. Astronomlar, bu çarpışmadan eliptik biçimli tek bir galaksi ortaya çıkacağını söyleyerek, düz bir galaksi olan Samanyolu’nun bu çarpışmadan tamamen değişmiş çıkacağını kaydediyorlar. Güneşin, galaksinin bir başka bölgesine gideceğini, ancak Dünya’nın ve Güneş Sisteminin tahrip olma tehlikesinin bulunmadığını belirten astronomlar, iki galaksi birbiriyle birleşse bile içindeki yıldızların birbirlerinden çok uzakta olduğunu, bu karşılaşma sırasında birbirleriyle çarpışmayacaklarını ifade ediyorlar. Astronomlar, yıldızların, yeni galaksi merkezine göre, değişik yörüngeler bulmak üzere yer değiştireceklerini belirterek, simülasyonların, güneş sisteminin de büyük olasılıkla bugün bulunduğu duruma göre, galaksinin merkezinden çok daha uzağa gideceğini gösterdiğini kaydediyorlar. [/quote] [code]http://www.haber365.com/Haber/NASAdan_Korkutan_Uyari/[/code]
  3. [size="5"][color="#FF0000"][b]Becerikli Bay Trojan![/b][/color][/size] [img]http://img824.imageshack.us/img824/9236/filmbilgileri.png[/img] [quote]Kaspersky Lab, “Mart 2012 Spam Raporu”nu açıkladı. Rapora göre spam’le mücadelenin sonuçları alınmaya başlamış olsa da, farklı kılıklarda karşımıza çıkan istenmeyen e-postalar tehdit olmayı sürdürüyor. Kaspersky Lab uzmanları bu yıl içinde, IT güvenliğinde uzmanlaşmış diğer kuruluşlarla birlikte, ünlü “Hlux/Kelihos botnet”inin son sürümünü kapatmakta başarıya ulaştıklarını açıkladılar. Bu gelişmeyle birlikte bu yıl Mart ayında, bir önceki aya göre e-posta trafiğindeki spam miktarı %3.5 azaldı ve ortalama olarak %75’e düştü. Şubat ayıyla karşılaştırıldığında bu rakam aynı zamanda %20’lik bir düşüşün yaşandığını gösteriyor. Ancak istenmeyen e-postaların miktarındaki düşüş, spam e-posta içerisindeki tehlike seviyesini etkilemiyor. Zararlı yazılımların aynı miktardaki kısmı (%2., geçtiğimiz ay gibi, bu ay da e-posta trafiğinde yer buldu. Kaspersky “Mail Anti-Virus” tanımlamaları, Şubat ile karşılaştırıldığında, ABD’de %1.7 seviyesinde artarak, toplamda %14.7 seviyesinde kaldı. Avustralya, beklenmeyen bir ikincilik aldı ve Şubattaki seviyesini ikiye katlayarak, %6.9 artışla, %12.4 seviyesine yükseldi. Şubat ayındaki gibi, Hong Kong üçüncülüğünü korudu. SIRA BEDAVA IPAD 3’TE Zararlı kodları e-posta ile göndermek için spam mail yollayanlar, sürekli olarak yeni ve daha becerikli sosyal mühendislik sahtekarlıkları geliştirmeyi sürdürüyor. Bu yıl 20-23 Mayıs arasında tespit edilen bir toplu e-posta, bunun yine bir örneğini sundu. E-postalardaki mesaj, bir havayolu şirketinin online bilet rezervasyon sisteminden, 20 Mart tarihin rezerve edilmiş bir uçuşun doğrulama mesajı gibi görünüyor. Mesajın içerisindeki bir link, bir “Trojan”ın yüklenmesine ve ardından, çevrimiçi ödeme hizmetlerindeki kullanıcı kişisel bilgilerini çalmak için tasarlanmış, ünlü ZeuS/Zbot zararlı yazılımının yüklenmesine sebep oluyor. Spam mailllerdeki yaratıcılığın ilk örneği bu değil. Yine bu yıl, Mart ayı içerisinde, spam e-postalarda kullanılan en popüler temalar Aziz Patrick Günü, Paskalya ve yeni iPad 3’ ün lansmanı olmuş. Tatiller, aktif olarak kullanılan bir başlık olarak dikkat çekerken, yeni Apple iPad, en çok kullanılan yemlerden biri olarak tanımlanmış. Bedava bir iPad ya da iPhone vaadi eski ve bilinen bir hamle olmasına karşın, kullanıcıları piramit şemalarına çekmek ya da onları dolandırıcılık bağlantıları ya da zararlı bağlantılara tıklamaya çekmekte kullanılıyor. İşin vahim tarafı, bu hamlelerin açıkça hala etkili olduğu gözlemleniyor. Kısa bir süre öncesine kadar, bu tür e-postaların alıcıları çoğunlukla bir iPad 2 ya da iPhone 4S vaadi ile karşılaşıyorlardı - şimdi ise sıra iPad 3’ te. Kaspersky Lab. Kıdemli Spam Analisti Maria Namestnikova; 2012 yılının Mart ayında, spam’in en üst sıralardaki kaynaklarında değişiklik gözlemlenmediğini açıklıyor. İlk üç sıra hala Hindistan, Endonezya ve Brezilya’ya ait.” Namestnikova’ya göre, spam sayısı az miktarda düşmüş olsa da, bu e-postalar hala tehdit olmayı sürdürüyor ve bu istenmeyen mesajların dağıtıcıları, artan karmaşıklıkta dolandırıcılıklara başvurmaya devam ediyor [/quote] [code]http://www.veteknoloji.com/becerikli-bay-trojan--53609--.html[/code]
  4. [size="5"][color="#FF0000"][b]Oyun dünyasında devrim![/b][/color][/size] [img]http://img824.imageshack.us/img824/9236/filmbilgileri.png[/img] [quote]Geçen yaz bir isim WWE dünyasında devrim yarattı. Monday Night Raw’ın sonundaki o efsanevi anda WWE Süperstarı CM Punk – sessizlerin sesi – dünyanın WWE hakkında bildiği her şeyi değiştirdi. Söyledikleri ve yaptıklarıyla daha yüksek bir standart belirleyen, yeni bir bakış açısı kazandıran ve sonuç olarak da WWE Evreninde devrimi ateşleyen yeni bir lider doğdu. Bu, WWE’nin bu tür bir isyan ile ilk karşılaşması değildi. Neredeyse 15 yıl önce efsanevi Stone Cold Steve Austin WWE dünyasında devrim yaratmış, WWE’nin en sevilen dönemlerinden birinde acımasız, anti-kahraman davranışlarıyla yeni nesil taraftarları etrafına toplamıştı. Peki bunun sebebi neydi? Kendi cümlesiyle: “Çünkü Stone Cold böyle istemişti.” Bugün ufukta yeni bir savaş görünüyor ama bu savaş ikonik WWE Süperstarı ile televizyon, internet veya canlı etkinliklerde değil, bilgisayarlarınızda başlıyor: THQ Inc. bugün WWE video oyun serisinin devrim yaratacak yeni oyunu WWE’13’ün geliştirilmekte olduğunu duyurdu. Bugüne kadarki en gerçekçi, kapsamlı ve ateşli deneyimi sunmaya hazırlanan, yeni WWE Live™ ses ve sunum sistemine ve “Attitude Era”dan esinlenilen tek kişilik sefer moduna sahip olacak. WWE ’13 Microsoft Xbox 360® video oyun ve eğlence sistemi, PlayStation®3 bilgisayar eğlence sistemi ve Nintendo Wii™ sistemi için geliştiriliyor. WWE ’13 kesinlikle sadık hayran kitlesinin içindeki kıvılcımı ateşleyecek ve görmezden gelinemeyecek bu devrimi bizzat yaşayabilecekler diyen THQ Küresel Marka Yönetiminden Sorumlu Başkan Yardımcısı Sean Ratcliffe, “WWE Live tutku dolu WWE canlı etkinlik deneyimini oyuncularımızın oturma odalarına getirecek. Önemli oynanış yenilikleri ve bakış açısındaki ciddi değişiklikler sayesinde de WWE aksiyonunu daha öncekilerden çok daha yoğun biçimde yaşayabilecekler” diye konuştu. [/quote] [code]http://www.veteknoloji.com/oyun-dunyasinda-devrim-53608--.html[/code]
  5. [size="5"][color="#FF0000"][b]Max Payne 3 indirimli geliyor![/b][/color][/size] [img]http://img824.imageshack.us/img824/9236/filmbilgileri.png[/img] [quote]Max Payne 3, dünya ile aynı anda Playstore'da oyunseverlerle buluşuyor. TTNET'in dijital oyun platformu Playstore, Rockstar firması tarafından yayınlanan ''Max Payne 3''ü satışa sunuyor. TTNET'in yazılı açıklamasına göre, ''Max Payne 3'', 1 Haziran itibarıyla 149,90 lira yerine 99,90 liralik fiyatı ile sunuluyor. ''Max Payne 2''deki olaylardan 8 yıl sonrasını konu alan ''Max Payne 3'', dünyayla aynı anda oyunseverlerle buluşuyor[/quote] [code]http://www.veteknoloji.com/max-payne-3-indirimli-geliyor-53610--.html[/code]
  6. [size="5"][color="#FF0000"][b]30 cep canavarı birden![/b][/color][/size] [img]http://img824.imageshack.us/img824/9236/filmbilgileri.png[/img] [quote]1 değil, 10 değil... 2012 sonuna kadar bu canavara sahip tam 30 yeni cep telefonu gelecek! Bu hafta yapılan bir yatırımcı toplantısında, Nvidia genel müdürü Mike Rayfield, şirketin bu yıl Tegra 3 işlemciyi 30 akıllı cepte kullanmayı planladığını açıkladı. Halihazırda HTC'nin amiral gemisi One X'e güç veren Tegra 3, 2012'de diğer mobil cihazlara da güç verecek diyor Rayfield. Tüketiciler gelecek aylarda pek çok 1.4 GHz işlemcili Asus, Acer, Toshiba, LG ve HTC telefonlar görecekler. Eğer HTC One X'e bakacak olursak, bu cihazların da mobil oyun ve medya santrali olacağını öngörebiliriz. Tegra 3 (Superman'den isim alan Kal-El serisi) Cortex A-9 işlemcilerinde 16 eş zamanlı aktif operasyonu yönetebiliyor, beşinci "yardımcı çekirdeği" ise standy-by ya da düşük güç kullanım olduğunda yönetimi devralıyor. Böylece telefon boş durumda güç tasarrufu yaparken ihtiyaç duyulduğunda gerekli gücü sağlayabiliyor. Android 5.0'lı tablet yapacağı söylenen Asus'un da Tegra 3 ya da benzer bir Nvidia işlemcisi kullanması oldukça muhtemel. Aynı toplantıda Nvidia, Tegra 3'e yeni LTE modemi, Icera 410'u da entegre etmeyi planladığını duyurdu. Aslında bu geç kalınmış bir hamle, çünkü Qualcomm gibi rakipler çoktan Snapdragon işlemcilerine ağ bağlantılarını entegre etmeye başladılar. Fakat Nvidia, CPU'larının kalitesini bozmadan bu işlemi gerçekleştirmenin zaman aldığını söylüyor. Nvidia çiplerindeki LTE entegrasyonunun en azından 2013'te çıkacak Tegra 3 Grey serisine kadar gerçekleşmeyeceğini söyleyebiliriz. [/quote] [code]http://www.veteknoloji.com/30-cep-canavari-birden-53602--.html[/code]
  7. [size="5"][color="#FF0000"][b]Ses dalgalarıyla karpuzun olgunluğunu anlayın![/b][/color][/size] [img]http://img824.imageshack.us/img824/9236/filmbilgileri.png[/img] [quote][b]Üniversitesi öğrencisi Abaoğlu, karpuzun olgunluğunu ses dalgalarıyla ölçen proje geliştirdi.[/b] Süleyman Demirel Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Elektronik Bilgisayar Eğitimi Bölümü son sınıf öğrenci olan Orhan Abaoğlu, geliştirdiği proje sayesinde karpuzun olgun olup olmadığını ses dalgaları ile belirleyebiliyor. [img]http://www.teknolojioku.com/application/static/data/news/1/1338495583_85338.jpg[/img] Yapılan sergide aklaşık 100 proje yer aldı. Bu sergide en çok ilgiyi Teknik Eğitim Fakültesi Elektronik Bilgisayar Eğitimi Bölümü son sınıf öğrencisi Orhan Abaoğlu'nun ''Olgun karpuz belirleme projesi'' gördü. Abaoğlu, projesi hakkında şu bilgileri verdi: ''Geliştirdiğimiz yazılım sayesinde karpuzun içindeki hava boşlukları tespit ediliyor. Eğer hava boşluğu belli orandan fazla ise karpuzun olgunluğa eriştiğini anlayabiliyoruz. Burada bizim hedefimiz daha çok üreticiler yönelik. Karpuzun hangi zaman toplanacağına yönelik daha kesin bilgileri tespit etmeye yönelik.'' [/quote] [code]http://www.teknolojioku.com/haber/guncel/ses-dalgalariyla-karpuzun-olgunlugunu-anlayin.html[/code]
  8. [size="5"][color="#FF0000"][b]Bu video izlenme rekoru kıracak![/b][/color][/size] [img]http://img824.imageshack.us/img824/9236/filmbilgileri.png[/img] [quote]YouTube'un yeni fenomeni bu video oldu. Teknoloji geliştikçe resimlerdeki değişimlerden videolardaki efektlere kadar her şey gerçeğinden ayrılamayacak kadar değiştirilebiliyor. Bu şekilde bir kişi gol sevinçlerine özel efektler eklemiş ve ortaya eğlenceli zevkle izlenen bir video çıkartmış. [img]http://www.teknolojioku.com/application/static/data/news/1/1338497379_goal-celebrations-fx.jpg[/img] Bu video YouTube'da son 3 günde yaklaşık 2,5 milyon kişi tarafından izlenmiş. Özel efektlerle süslenmiş bu video yeni bir fenomen olma yolunda ilerliyor. Futbolcuların gol sevinçlerini özel efektlerle süsleyen ve işin içine Ajan Smith'den Stormtrooper'a kadar birçok kurgu karakteri ekleyen kullanıcı, acaba bu videoyu kurgularken bu kadar izlenme olacağını tahmin etmiş miydi? Aşağıda bu videoyu izleyebilirsiniz. [media]http://www.youtube.com/watch?v=AleYSkW2LoQ[/media] [/quote] [code]http://www.teknolojioku.com/haber/internet/bu-video-izlenme-rekoru-kiracak.html[/code]
  9. [size="5"][color="#FF0000"][b]İşte güneş enerjisi ile çalışan klavye![/b][/color][/size] [img]http://img824.imageshack.us/img824/9236/filmbilgileri.png[/img] [quote]Logitech, genelde Apple ürünleri için oldukça kullanışlı aksesuarlar üretiyor. Şimdide hem Macintosh bilgisayarlarda hem de iPad ve iPhone ile birlikte kullanılabilecek yeni kablosuz klavyesi K760 modelini tanıttı. [img]http://www.teknolojioku.com/application/static/data/news/1/1338540165_logitech-keyboard-k760.jpg[/img] Logitech K760 klavye, güneş enerjisi ile kendini şarj edebiliyor olması en büyük özelliklerinden birisi. Cihazın beyaz görünümü de Apple ürünleri ile tam bir uyum içinde. Logitech Wireless Solar Keyboard K760, bluetooth bağlantısı sayesinde kolay geçiş imkanı sunuyor. Bu özelliği ile klavyeyi aynı anda üç cihazla birden eşleştirerek tekrar bağlanmaya gerek kalmadan cihazlar arasında tek tuşla geçiş yapma imkanına sahipsiniz. Bu şekilde mesela Mac'in başından kalktığınızda tek bir tuşla iPad'e ya da iPhone'a geçebilirsiniz. [img]http://www.teknolojioku.com/application/static/data/news/1/1338540192_logitech-solar-ipad-imac-iphone-1-630x423.jpg[/img] Güneş enerjisi ile pilleri tam şarj olduktan sonra 3 ay boyunca güneş görmese bile Logitech K760 çalışıyor. Bu model bir önceki model olan K750 klavyenin geliştirilmiş bir versiyonu. Logitech K760′ın Haziran ayı içinde satışa çıkması bekleniyor. Türkiye'de de satışa sunulacak olan K760′ın Türkiye fiyatının 235 TL (KDV Dahil) olacağı söyleniyor [media]http://www.youtube.com/watch?v=QlKJhrWcU9g[/media] [/quote] [code]http://www.teknolojioku.com/haber/donanim/iste-gunes-enerjisi-ile-calisan-klavye.html[/code]
  10. [size="5"][color="#FF0000"][b]Android ve Windows'lu ikisi birarada tablet![/b][/color][/size] [img]http://img824.imageshack.us/img824/9236/filmbilgileri.png[/img] [quote]Asus firması, mobil pazarında son dönemdeki en gözde markalarından biri oldu. Şirket şimdide tablet bilgisayarları ile mobil dünyaya damga vurmaya devam ediyor. Asus, Tegra 3 işlemcili ilk tabletin üreticisi oldu. Geçtiğimiz aylarda da tablet bilgisayarı ve akıllı telefonu bir arada buluşturan Asus, alışılmışın dışında modeliyle haber konusu olmuştu. [img]http://www.teknolojioku.com/application/static/data/news/1/1338499945_asus-computex-teaser.jpg[/img] Tayvan'lı üretici Asus'un tablet bilgisayar dünyasına ilişkin daha başka planları var gibi görünüyor. Şirket Computex fuarı için yeni videolar yayınlayarak tablet bilgisayar pazarında öncü olabilecek bir modeli duyurmaya hazırlandığını belli etti. Asus, görüntülere göre hem Android hem de Windows 8 işletim sistemini tek bir cihazda bir araya getirdi. Ancak bu cihazın özelliklerine dair hiçbir bilgi verilmemiş. [media]http://www.youtube.com/watch?v=-GkdMsp7ZjE[/media] [/quote] [code]http://www.teknolojioku.com/haber/donanim/android-ve-windowslu-ikisi-birarada-tablet.html[/code]
  11. [size="5"][color="#FF0000"][b]2000 yıllık Türk tarihi artık Apple Store’da[/b][/color][/size] [quote]Bir Türk geliştirici tarafından hazırlanan Türk Devletleri adlı uygulama geçtiğimiz günlerde Apple Store'da yerini aldı. [img]http://www.teknolojioku.com/application/static/data/news/1/1338525061_uygulama-ici.jpg[/img] Türk Devletleri’nde, Cumhurbaşkanlığı forsu ve amblemindeki güneşin çevresindeki 16 yıldızla simgelenen, geçmişteki 16 Büyük Türk İmparatorluğu’nun kuruluşları, önemli Hakanları, gelişmeleri ve yıkılışları resimli ve sade bir anlatımla yer alıyor. [img]http://www.teknolojioku.com/application/static/data/news/1/1338498868_mza6152832631234839232.320x480-75.jpg[/img] Uygulamayı açtığımızda, kronolojik olarak sıralanmış biçimde bayraklarıyla birlikte devletler bizi karşılıyor. Her devlete tıkladığımızda, ilk sayfasında bayrağı, başkenti, dili, dini, yönetim biçimi, yüzölçümünün ne kadar olduğu gibi temel bilgiler sunuyor. Elbette ki bu bilgilerle yetinmek istemeyenler ilgili devletin tarihini baştan sona okuyabiliyor. [img]http://www.teknolojioku.com/application/static/data/news/1/1338498832_mza842308272272294800.320x480-75.jpg[/img] 7 den 77'ye her yaştan insanın okuyup anlayabileceği sadelikle hazırlanmakla kalmayan bu Türkçe uygulamada, ayrıca kullanıcılarına da hoş bir görsellik sunuyor. Okurken tarihin tozlu sayfalarının da geziyormuş hissi yaratılmak için epey uğraşılmış. [img]http://www.teknolojioku.com/application/static/data/news/1/1338498914_mza6300571359953243287.320x480-75.jpg[/img] Sadece tarih meraklılarına değil KPSS, LYS gibi sınavlara hazırlananlar için de cebinde tarihi taşımak isteyenlere bu uygulama ilaç gibi geleceğe benziyor. Ayrıca Apple Store’da gün geçtikçe artan Türkçe uygulamaların içinde, böylesine önemli bir eğitici eseri görmek de oldukça mutluluk verici. [code]http://itunes.apple.com/tr/app/turk-devletleri/id528408410?mt=8[/code] [/quote] [code]http://www.teknolojioku.com/haber/mobil/ios/turk-devletleri-tarihi-ios-uygulamasi.html[/code]
  12. [size="5"][color="#FF0000"][b]9 Temmuz'da canınız yanabilir[/b][/color][/size] [quote]Google'da arama yaparken bu mesajla karşılaşırsanız mutlaka dikkate alın. Aksi halde... [img]http://www.chip.com.tr/images/content/20120527102414.jpg[/img] Bazı Google kullanıcılarının arama sonuçlarının üst kısmında rastladığı "Bilgisayarınızda zararlı var" şeklindeki mesaj, bir önlem almadığınız takdirde "internete bağlanamayacağınız" konusunda sizi uyarıyor. İlk bakışta internette sıkça rastlanan sahte uyarıları akla getiren uyarı, gerçekten Google'dan geliyor ve bilgisayarınızda "DNSChanger" adlı zararlı yazılımın yüklü olduğunu size anlatmak istiyor. DNSChanger virüsü, kişisel bilgi çalmayı amaçlayan bir virüs. FBI'ın peşinde olduğu virüs, geçtiğimiz sene Kasım ayında 6 tutuklanma ile sonuçlanmıştı. Zararlı, bulunduğu bilgisayarları suçluların DNS'lerine yönlendiriyor ve bu sayede binlerce kullanıcının kişisel bilgisine ulaşabiliyor. FBI, bu sunucuları ele geçirdiğinde kapatmak yerine onları doğru bir biçimde çalışır hale getirmişti. Ancak FBI, bu sunucuları 9 Temmuz'da kapatacak ve hala bu bilgisayarlar üzerinden internete bağlananlar, bağlantılarını kaybedecekler. FBI'ın "dönüştürdüğü" DNS sunucuları, Google sunucularına farklı bir IP'den bağlanıyor. Böylece Google, isteklerin zararının bulunduğu bilgisayarlardan geldiğini anlıyor. Google'ın DNSChanger zararlısıyla ilgili neden böyle bir bilgilendirme yaptığı ise şimdilik bilinmiyor. [/quote] [code]http://www.chip.com.tr/konu/9-temmuz-da-caniniz-yanabilir_33881.html[/code]
  13. [quote name='Preview' date='24 May 2012 - 17:39 ' timestamp='1337870341' post='1204551'] [center][font="Palatino Linotype"][b][color="#FF0000"][size="4"]Oglum Bak Git Videosundaki Çocukla Röportaj [/size][/color][/b][/font][/center] [center][media]http://www.youtube.com/watch?v=m-NglPrcYVw[/media][/center] [/quote] [color="#8B0000"][b]Kocaeli'nin Gölcük İlçesindeki Röportaj Yapılan Yeni Fenomen[/b][/color] [u]Olay gelişimi:[/u] [quote]Yer Gölcük Çöpçü abimizin adı Selçuk Olay şöle ceyran ediyor selçuk abimiz kekeme.Veletler de kekeme olduğu için dalga geçiyorlar.Bunun üzerine selçuk abi bi çocuğa tokat atıyor.Ve çocuklar bunun üzerine Kamerayı alıyor ve çekme başlıyor. Asıl bomba olaydan sonra,o sopayı yiyen fırlamanın kafaya 20 dikiş atıyolar.Mahkemeye suç duyusunda bulunuyor aile.Ve video sosyal medyada patlayınca şikayeti geri alıyolar Kısaca sen çok yaşa Selçuk Abi ! [code]http://www.facebook.com/kocaeligolcuk[/code] [/quote]
  14. Kalpler vardır sevgiyi paylaşmak için, insanlar vardır dostluğu yaşatmak için, kandiller vardır kutlamak ve af dilemek için.. Regaib kandiliniz mübarek olsun.Ne düşünüyorsun?

    1. ilx_199

      ilx_199

      Hepinizin Regaib kandili mübarek olsun.

  15. [img]http://a1.sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/148951_399207910124575_349822031729830_1159398_1466195547_n.jpg[/img] [img]http://a4.sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash3/540396_399188046793228_349822031729830_1159328_1128304853_n.jpg[/img] [img]http://galeri3.uludagsozluk.com/190/oglum-bak-git_267419.jpg[/img] [img]http://a2.sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash3/574998_396077553769382_395937460450058_1108476_100974522_n.jpg[/img]
  16. [img]http://g1205.hizliresim.com/x/q/6hm6u.jpg[/img]
    1. SimpsoN_Bart

      SimpsoN_Bart

      :) liseli mi desem ergen mi desem bilemedim.
    2. HaReKeTlİ

      HaReKeTlİ

      Dayım uyarmış liseliyi :D haketmiş artık :D

    3. ersinabi

      ersinabi

      ergenin hücrelerinin bölünesi gelmiş.

  17. [size="5"][color="#FF0000"][b]Türkiye Uzayda Sınıf Atlayacak[/b][/color][/size] [quote] [img]http://rsm.haber365.com/H/1323777512_43_uydu.jpg[/img] Türksat Genel Müdürü Dalbay, "Türkiye, 2015 itibariyle fazla sayıda uydusu olan ve uydu üreten ülkeler safına girecek" dedi. Özkan Dalbay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, uydu üreten ve fazla sayıda uydusu olan ülkelerin uzaydaki varlıklarının daha da güçleneceğini belirterek, Türkiye'nin, 2015 itibariyle fazla sayıda uydusu olan ve uydu üreten ülkeler safına gireceğini ve değişen kuralların Türkiye'nin lehine işleyeceğini söyledi. Türksat'ın mevcut yörünge haklarıyla ilgili bir sorun olmadığını belirten Dalbay, ''Kendi uydularımız var, diğerlerini de kiralıyoruz. Kendi atacağımız uydulara kadar haklarımızı elimizde tutuyoruz'' diye konuştu. Dalbay, Japonya'da üretimi devam eden Türksat 4A ve 4B uydularıyla ilgili takvimde sapma olmadığını ifade ederek, ''4A 2013'ün Kasımında, 4B de 2014'ün Şubatında uzaya çıkmış olacak. 4A'yı 42 dereceye, 4B'yi 50 dereceye koyacağız'' dedi. [/quote] [code]http://www.haber365.com/Haber/Turkiye_Uzayda_Sinif_Atlayacak/[/code]
  18. [size="5"][color="#FF0000"][b]Gözlükten 1080p Video İzleyin[/b][/color][/size] [quote]80'li yıllardaki bilimkurgu filmlerinde, insanlar özel gözlükler sayesinde film izleyebiliyorlardı. Bu çılgın fikir aradan geçen yıllarda bir çok kez gerçeğe dönüştürülmeye çalışıldı. Çözünürlük ya da pil sorunları yüzünden bir türlü monitörlerin yerini alamayan özel gözlükler artık satışta. [img]http://www.techno-labs.com/image/index/285/Silicon-Micro-Display.jpg[/img] Silicon Micro adlı firma geçtiğimiz aylarda, ST1080 adlı teknolojik gözlüğünü tanıtmıştı. Ürün, 1080p kalitede filmleri rahatça izlemenizi sağlıyor. Üstelik, cihazın içerisinde bulunan çip iki boyutlu filmleri 3D hale getiriyor. Yanında bulunan kumada sayesinde, film sanki 100 adım ilerinizdeymiş gibi gözüküyor. Önceki modellerde bulunan aşırı yakınlık ve rahatsızlık hissini ortadan kaldıran ST1080 bugün satışa sunuldu. Henüz ülkemizde göremeyeceğiz cihazın yurtdışı satış fiyatıysa 800 dolar. [/quote] [code]http://www.techno-labs.com/1/33014/1/gözlukten-1080p-video-izleyin.html[/code]
  19. [size="5"][color="#FF0000"][b]Raspberry Pi'ye 14MP Kamera Sensörü[/b][/color][/size] [quote]Son dönemde sıkça karşımıza çıkan ultra mini bilgisayar Raspberry Pi, yeni bir haberle gündeme geldi. Kredi kartı boyutundaki şaşırtıcı bilgisayarda 14MP kamera sensörü bulunabileceği belirtiliyor. Henüz mekanik tasarımı tam olarak bitirilmemiş olsa da, bu mucizevi bilgisayarın kamera desteğine sahip olabilme ihtimali heyecan verici. [img]http://www.techno-labs.com/image/index/610/raspberry-pi-14mp-kamera-modul.jpg[/img] 700MHz işlemci, 256MB RAM ve HD Video oynatabilen grafik çipine sahip olacağı bilinen mini bilgisayarın fiyatı 35 dolar olacak. Raspberry Pi'nin mucitleri, fiyatın aşırı yükselmemesi için kamera sensörünün daha düşük çözünürlüklü olabileceğini belirtiyor. [img]http://www.techno-labs.com/image/index/610/raspberry-pi.jpg[/img] Bu minik bilgisayarın 2012 yılının son çeyreğinde piyasada olması bekleniyor[/quote] [code]http://www.techno-labs.com/1/33026/1/raspberry-piye-14mp-kamera-sensöru.html[/code]
  20. [size="5"][color="#FF0000"][b]Uzay Yolu'nun Gemisini Yapacaklar[/b][/color][/size] [quote]Uzay Yolu, hayranlarına insanlığın ulaşabileceği en gelişmiş teknolojiyi ve sosyal yaşamı gösterdi. Bu diziyle büyüyen nesil şimdi, hayallerini gerçeğe dönüştürmek istiyor. Bir dönem çocuk olan bu kişilerin bazıları artık önemli şirketleri yönetiyor ve dünyayın dönmesinde kilit isimler yer arasında yer alıyor. Bunun farkında olan bir grup kendileri gibi Uzay Yolu'nu gerçeğe çevirme heyecanı yaşayan hayranlara birlik çağrında bulundu. Grubun amacı, Star Trek'in ünlü gemisi Atılgan (Enterpise)'ı önümüzdeki 25 yıl içerisinde gerçeğe çevirmek. Uzay Yolu evrenindeki gibi gelişmiş bir toplum için uğraşan fanatiklerin 100 yılık kalkınma planları hazır bile. Tek istedikleri, artık CEO ya da işadamı olmuş hayranların toplanıp böyle büyük bir amaç için para harcamaları. Koleksiyon ürünlerine her yıl milyonlarca dolar yatıran hayranlar güçlerini birleştirirse Uzay Yolu'na ulaşmak için önemli bir adım atılabilir. [media]http://www.youtube.com/watch?v=VMafReWFSfE[/media] Grubun sitesine bu adresten ulaşabilirsiniz. [code]http://www.buildtheenterprise.org/[/code] [/quote] [code]http://www.techno-labs.com/1/33020/1/uzay-yolunun-gemisini-yapacaklar.html[/code]
  21. [center][size="5"][i][color="#FF0000"][b]19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı Kutlu Olsun![/b][/color][/i][/size] [img]http://i.imgur.com/zm0kC.jpg[/img] [size="4"][color="#FF0000"][b]Ey Türk‘ün büyük kurtarıcısı, ulu önder Atatürk![/b][/color][/size] [i][b]Ulusumuzu, cumhuriyetimizi, kutlu vatanımızı ve hatta varlığımızı bize kazandırdığın için sana şükranlarımızı sunuyoruz. Geleceğin umudu olan biz genç Türkler, senin açtığın yolda şerefle yürüyor, sana ve mensubu olduğun Türk ulusuna layık olabilmek için, ilkelerinle yaşayıp azimle çalışıyoruz. Biz gençlere armağan ettiğin bu kutlu günde, Tanrı‘nın bizlere gönderdiği en yüce insan olan sen Yüce Atamızı bir kere daha anıyor, gözünün arkada kalmamasını diliyoruz.[/b][/i] [i][b]Varlığımız, TÜRK varlığına armağan olsun![/b][/i][/center]
  22. Türk Bayrağının Anlamı Nedir Ve Önemi Nedir Türk Bayrağının rengini şehitlerin kanından ilhamını da kan gölüne yansıyan Ay ve yıldızdan aldığını biliyoruz. Fakat bayrak hakkındaki bu bilgi bayrağın taşıdığı kutsal anlamı o anlamdaki sembolizmi ondaki derinliği ve yüceliği anlatmaya yetmez. Bilindiği gibi genellikle Hristiyan milletler bayraklarında Haç şeklinde semboller yer almaktadır. Müslüman milletlerde ise Hilal görünmektedir. Haç'ın anlamı;Hazreti İsa'nın çarmıha gerilerek haç şeklinde şehit edildiğine inandıkları için onu sembol olarak alırlar. Peki ya Hilal? Müslümanlarca sembol olarak kabul edildiğini biliyoruz. Ancak bunun sembolik değeri nereden gelmektedir? Dolunay (Bedir) ayın ondördüncü gecesindeki haliyle daha parlak olmasına rağmen niçin ayın en az ışık verdiği yay şeklindeki zayıf şekil sembol almıştır? İşte Hilal'in gücü burda çıkmaktadır. Çünkü Hilal Haç gibi doğrudan şekil olarak alınsaydı Dolunay kullanmak daha uygun olurdu. Halbuki “Hilal” şekli dolayısıyla değil ismi dolayısıyla sembol olmuştur. Bu anlamı da “Allah (c.c.)” isminden almıştır. Bilindiği gibi Arapça aslında Hilal kelimesinde; 1 “He” 1 “Lam” 1 “Elif” ve yine 1 “Lam” harfleri bulumaktadır. Yani 1 “He” 1 “Elif” ve 2 tane “Lam” bulunmaktadır. Bu Harflerin Ebced Hesabıyla Rakam Değeride “He • “Lam” • “Elif” • “Lam” Toplam Olarak =99 ALLAH (c.c.) kelimeside yine bir Elif iki Lam ve bir He ile yazılmaktadır. Bu harflerin de değeri yine ebced hesabıyla toplandığında yine 99 rakamını verir. Her iki kelimede harfler değişmediği içinrakam değerleri de değişmiyor. Yani Hilal yazarken ALLAH (c.c.) isminin harflerini kullanıyoruz. 99'da Esmaul Hüsna'yı temsil eder.Öyleyse bu iki kelimeyi bilhassa sembolik olarak birbirinin yerine kullanmak mümkündür. O halde Bayrak üzerine ALLAH (c.c.) yazacak yerde aynı ismin eş değerlisi olan Hilal'i koymak hem anlamlı hem inançlarımıza daha uygundur.Çünkü inancımıza göre “ALLAH (c.c.)”ı sembol olarak bile ifade etmek mümkün değildir. Aksi halde putperestlerin düştüğü hatayı tekrarlamış oluruz. Bu sakıncadan dolayı “ALLAH (c.c.)” ın zatı ve ismi tenzih edilerek o ismin harf ve ebcedi bakımından eş değerlisi olan “Hilal” sembol yapılmıştır. Madem ki sembolik anlam taşıyacaktır o halde Hilal yazmaktansa Hilalin şeklini yapmak arasında hiç fark yoktur. Aksine sembol olarak Hilal şekli daha uygun daha anlamlıdır. Böylece Hilal'in sembol olarak seçilmesinde şu mantık silsilesi görülmektedir: ALLAH (c.c.) à Hilal (isim) à Hilal (şekil) ALLAH(c.c.)'ın birliği (Tevhid) inancı ve bu inancın La ilahe İllallah (ALLAH (c.c.) tan başka Tanrı yoktur) formulüyle ifade edilen manası böylece Hilal şeklinin içinde sembol olarak ifadesini bulmuştur.Bilindiği gibi bazı İslam ülkeleri bayrağında özellikle Suudi Arabistan doğrudan doğruya Kelime-i Tevhid'i yazarak sembole gidilmeden bayrağına koymuştur.Ancak birtakım manaların sembol ile ifadesi sözle ifadesinden daha derin ve anlamlıdır. Hilal'in kucağındaki Yıldız Hilalde olduğunun aksine doğrudan doğruya şeklinden alınmıştır. Ancak bu şekil yine Arapça Muhammed yazısının şeklidir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizin ismi yazıldığı zaman birinci mim in başı ha harfinin dirseği ikinci mim in kıvrımı ve dal harfinin alt ve üst kanadı beş tane çıkıntı meydana getirir ve tam bir yıldız şeklini alır. Zaten İslam'ın şartları da beş tanedir. Hilal ALLAH (c.c.) inancını yıldız Peygamber'e bağlılığı dile getirir. ALLAH (c.c.) inancı amentü ile bildirilen iman şartlarının temeli olduğu için iman esaslarının hepsi bu sembolle ifadesini bulmuş olur. O zaman Hilal iman şartlarını yıldız da İslam'ın şartlarını remz (sembol) olarak dile getirir ki bayraktaki bu iki sembolle ay ile yıldızla İslam dini bütün yönleriyle ifade edilmiş olur. Claude Farrere dilimize Türklerin Manevi Gücü adıyla çevrilen eserinde (s.36) Hilal şekli üzerinde durarak bu şeklin Türklerin hayatında nasıl bir önem taşıdığını anlatmaya çalışır En mükemmel gemiler yarım ay şeklinde Amiral gemisinin etrafına sıralanmıştı. Evet yarım ay şeklinde.Ve hilal şekli gerçekten müslüman gerçekten Türk olan herkesi heyecandan titretmeye yeter!...” diyerek Türk toplumunun hayatında örf ve geleneklerin ne kadar köklü bir yeri olduğunu anlatır. İstiklâl marşımızda Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal Kahraman ırkıma bir gül ne bu şiddet bu celâl mısralarında bayrağın ve hilalin şahsına dile gelen hitap aslında doğrudan doğruya ALLAH (c.c.)'a niyazdır. ALLAH (c.c.)'dan artık bu millete rahmet ve merhametiyle nazar etmesi istenmektedir. Zaten Ruhumun senden ilâhî şudur ancak emeli;” mısrasında bu dilek daha açık bir dille ortaya konmaktadır. Hilal sadece bayrağımızda değil kandil geceleri yapılıp dağıtılan ay çöreğindede görülür. Camide ve kışladaki ders nizamı da Mehter Takımının nöbet vurma sırasında aldığı şekil de hep Hilal şeklidir.
  23. DokuzOguz-OnUygur (Agactan Dogan cocuklar) Dokuzoguzlar' in atalari olan bir hakanin iki guzel kizi vardi. Bunlar ancak tanrilara layikti. Babalari insanlardan ayri bulundurmak icin bu kizlari, yaptirdigi bir kulenin icine koydurdu ve yalvararak tanriyi cagirdi. Bunu uzerine tanri bir boz kurt olarak geldi, kizlarla evlendi. Tanrinin bu kizlardan Dokuz Oguz ile On Uygur evladi oldu. Bunlar zamanla cogaldilar. Bu Dokuzoguzlar'dan tureyenler Kumlanco adi verilen ulkede oturdular. Burada Hulin adinda bir dag vardi. Bu dagdan Tugla ve Selenka adinda iki irmak akardi. Bu irmaklarin arasinda da iki agac vardi. Bu agaclarin biri Kayin, oburu de Çam idi. Bir gece bu agaclarin uzerine gokten nur indi. Gun gectikce agaclardan birinin karni sisti. Dokuz ay on gun sonra agacin karninda bir kapi acildi. Iceride agizlarinda gumus emzikler bulunan bes cocuk gorundu. Daha cocuklar dogmadan bu agaclarin etrafinda gumusten bir daire turemisti. Agaclardan muzik sesleri geliyordu. Oradaki Dokuzoguzdan tureyen Türk'ler bu cocuklari buyuttuler; adlarini Sungur Tekin, Kutur Tekin, Tukak Tekin, Or Tekin, Bugu Tekin koydular. Bunlar onbes yasina gelince, baba ve analarini sordular. Halk onlari iki agacin yanina goturdu: Iste bunlardan bir babaniz, biri de ananizdir) dediler. Çocuklar bu agaclara saygi gosterdiler. (Sevgili anamiz ve babamiz) diye onlara sarildilar. O zaman agaclar da dile gelerek evlatlari hakkinda hayirli duada bulundular. Nihayet bir gun halk toplanarak, Bugu Tekin' i hakan sectiler. Cunku Bugu Tekin hem zeki hem de her boyun dilini, obalarinin sayisini biliyordu. Bunun uc kargasi vardi ki her yerden olup biteni haber verirdi. Bugu Tekin bir gece ruyasinda; beyazlar giyinmis, elinde beyaz bir asa tutan ak sakalli bir adam gordu. Bu adam fistik seklindeki (Yesim Tasi) denilen tasi gosterdi: (Turkler bunu ellerinde tuttukca dort bucaga hakim olacaklardir) dedi. Bugu Tekin ve Gök Kizi: Bugu Tekin bir gece otaginda uyumakta iken, birden bire pencerenin acildigini, iceriye gokten gelen guzel bir kizin girdigini gordu. Bugu Tekin neye ugradigini anlayamadigindan gozlerini kapayarak uyur gibi yapti. Kiz, Bugu Tekin'i uyandirmak icin cok calisti, bir turlu uyandiramadi. Umidini keserek pencereden cikti, gitti. Ertesi gece kiz yine geldi. Bugu Tekin kendisini yine uykuda imis gibi gosterdi. Kiz bu defa da uyandiramadan gitti. Sabah olunca, Bugu Tekin kizin tekrar gelecegini dusunerek, buna bir care bulmak uzere vezirine acti. Vezir dedi ki: (Bunda korkacak bir sey yok. Belki hepimizin sevinecegi hayrili bir is vardir. Her halde bunun gelisi size kutlu bilgileri ogretmek icindir.Yarin gece gelirse artik kendinizi uykuda gostermeyin. O zaman nicin geldigini anlarsiniz. Ucuncu gece kiz yine geldi. Ama bu defa Bugu Tekin onu karsiladi, saygi gosterdi. Bu kiz vezirin tahmin ettigi gibiydi. Gercekten bir tanrica ve gokten gelen bir kizdi. Bugu Tekin' e yeni bir din gostermek icin gelmisti. Bugu Tekin'e: (Arkamdan gel) dedi. Bugu Tekin kizi takip etti. Gittiler. Nihayet (Ak dag)'a ulastilar. Bugu Tekin'e yeni bir dinin gizli taraflarini anlatmaya basladi. Bundan sonra kiz otaga gelir, Bugu Tekin'i (Ak Dag)'a gotururdu. Bu durum cok gece devam etti. Bugu Tekin yeni dinin esaslarini ve sirlarini ogrendi. Bir gece artik bu gorusmelerin sonu idi. Kiz veda ederken (Gokte, yerde ne varsa hepsini ogrendiniz. Ben artik gelmeyecegim. Yarindan itibaren dunyanin dort bucagini fethe baslayin. Gosterdigim yolda adalet yapin. Size ogrettigim gercekleri her tarafa yayin) dedi. Sabah olunca Bugu Tekin kardeslerini cagirdi. Her birini bir orduya tayin ederek bunlari dort bucagin fethine gonderdi. Kendisi de buyuk bir ordu ile Çin uzerine yurudu. Heosi de seferlerini basardilar. Göç Bugu Tekin'den otuz nesil sonra, torunlarindan (Yulun Tekin) tahta cikti. O zaman Çin'de (Tang)sulalesi hakimdi. Çinliler; Türk'lerden korktuklari icin hukumdarlari (kiyuliyen) adli kizini hakanin oglu (Gali Tekin)'e gondermeye karar verdi. Bir elci yolda Türkler'in kudret ve buyuklugunun Tanri dagi civarinda bulunan (kutlu Kaya) adli byuk bir kayadan ileri geldigini ogrendi. Yulun Tekin'e dedi ki: (Hukumdarim size en kiymetli hediye olarak kizin gonderdi. Siz de ona bir hediye gondermek isterseniz, bizce makbule gecen hediye de (Kutlu Kaya) adindaki kaya parcasidir. Bu kayanin sizce bir kiymeti yoktur. Bunu hukumdarima hediye ederseniz makbule gecer.) Yulun Tekin, Çinliler'e kiymet veren milli duygulari gevsek bir hakandi. Kutlu Kaya'nin otuz nesilden beri Türklerce kutsal bir yer oldugunu bilmiyordu. Bir kizin bedeli olarak bu kayayi Çin'e vermekte hic tereddut etmedi. Yalniz bunu nasil gotureceklerini sordu. Elci de: (Kolaydir) dedi. Çin elcisi kayanin etrafinapdunlar yigdirdi, uzerine sirke dokturdu, odunlara ates verince kayalar parcalandi, dagildi. Elci bu parcalari dikkatle toplatti. Arabalarla Çin'e gonderdi. Orada sihirbazlar bu parcalari yagma ettiler. Her parcasi dunyanin bir kosesine gitti. Parcalar nereye gitti ise orada bereket, bolluk oldu. Bu tarafta ise, yedi gun sonra (Yulug Tekin) oldu, yerine Bugu Tekin'in torunlarindan biri hakan oldu. Türk yurdu da butun bereketini kaybetti, yesillikler sarardi, irmaklarin, derelerin suyu cekildi gogun rengi degisti. Butun kuslar, ahyvanlar, memedeki cocuklarGöç! Göç! Göç!) diye bagirismaya basladi. Bir taraftan da salgi nhastaliklar insanalri kiriyordu. (Göç!) sesleri devam ediyordu. Anladilar ki bu ulkenin (Yer-su)lari artik kendilerinin orada kalmasini istemiyor. Çadirlarini yiktilar, esyalarini, coluk cocuklarini hayvanlara yuklediler. Göç etmeye basladilar. Aksam olunca (Göç!) sesleri duruyor, sabahla beraber basliyordu. Türkler Turfan ulkesine gelinceye kadar (Göç) sesleri devam etti. Orada artik ses kesildi. Göç'ler de Turfan'da yerlestiler. Orada (Bes Balik) sehrini kurdular. Ergenekon Göktürkler, Tatrlarla yaptiklari savasta yenilmisler, hepsi kirilmis, yalniz Ilhan'in ogullarindan Kiyan ve Nogüz sag kalabilmisti. Savastan on gun sonra bir gece atlarin abindiler. Çoluk cocuklarini alarak kactilar. Savastan once ordu kurduklari yere geldiler. BUada deve, at, okuz ve koyunlari kalmisti, onlari aldilar. Biri oburune dedi: (Burada kalsak bir gun olur dusmanlarimiz bizi bulur. Baska bir boya gitsek her yanimiz dusmanlarla dolu. En iyisi daglarin arasinda, kimselerin yolu dusmeyecek yerlere gidip oturalim.) Buna karar verdiler, surulerini onlerine kattilar, daglara yuruduler. Bir disi geyik gorduler. Arkasindan gittiler. Geyik bunlari daglarin uzerinden duz bir yere goturdu. Orada her yeri iyice yokladilar. Geldikleri yoldan baska yol yok. Biraz ilerlediler. Genis, cimenlik bir ulke gorduler. Burada akarsular, pinarlar, meyve agaclari, hayvanlar vardi. Bunlari gorunce sevindiler. Tanriya sukur ettiler, buraya yerlestiler. Kisin hayvanlarinin etini yer, derisini giyerler, yazin da sutlerini icerlerdi. Burada dort yuzyil kaldilar. Basbuglar'a danistilar: (Babalarimizdan isitirdik ki, Ergenekon'un disinda genis, guzel yerler varmis. Atalarimiz orada oturmus. Bundan sonra korkup ta daglaral kapanacak degiliz. Bir yolunu bulup buradan cikalim). Hepsi bu sozleri uygun buldu. Yol aradilar, bulamadilar. Iclerinden demirdi Burteçine: (Ben bir yer gordum, orada demir madeni var. Eger onu eritirsek yol buluruz) dedi. O yeri gidip gorduler, demircinin sozunu dogru buldular. Baska bir anlatista: birgun bir disi kurt gormusler. Bu kurdun oraya nereden geldigini aramislar, kurt kacmis, arkasindan gitmisler. Bakmislar ki kurt bir delikten disari atladi. Deligin yanina gittikleri zaman etrafin demir madeni oldugunu gormusler. Manas Manas, Kirgiz kahramanlarindandir. Manas'in babasi Yakip Han, anasi da Çuriçi'dir. Yakip Han evlendikten on dört sene sonra Manas dogmustur. Dogdugu zaman Manas' in avucu kanli idi. Bu isaret onun ileride mesalsiz kahraman olacaginin gostergesi idi. Henuz memede iken konusmaya basladi. Dogumu uzerine cviardan gelen elciler, onun bir kahraman olacagini hemen anlamislardi. Az zaman icinde cok serpildi, boyu bes metreye kadar uzadi. On yasina gelince tam bir kahraman oldu. Dusmanlarin uzerine saldirarak perisan etti. Atlarina at erisemiyor,zirhina ok islemiyordu. Yakip Han, oglunun atilganliklarini, kahramanliklarini gorunce, onu korumak, onunla arkadaslik etmek uzere, Bakay adinda birisini ona katmisti. Manas'in savastigi dusmanlari arasinda en kuvvetlisi Gökçe idi. Bununla olan maceralari destanca epeyce yer tutar. Destan Radlof'a gore 12452 misra olup, savas hengameleri sirasinda ask maceralari, eglenceler, dugunler, Samanizm'in etkisi altindaki inanclar, gelenekler, kahinlerin rolleri goze carpar Öksüz Kiz Kisin soguk bir gununde, öksüz bri Türk kizi, su almaya gider. Vucudu yari ciplak, ayaklari soguktan siskin; karni ac, gozleri yasli bir haldedir. Elinde bir bakrac vardir. Birden bir kasirga kopar. Ay ise gokteki sarayindan kasirgaya tutulmus olan, bu zavalli fakir kiza bakmaktadir. Ay, kizin haline acir. Kendi kendine der ki: (Mutlaka üvey annesi bu kiza zulum ediyor). Öksüz kiz o sirada bir caliliktan gecmektedir, ay caliya isaret eder: (O kizi al, yanima gel). Ayin bu emri uzerine cali hemen bir at olur. Bir yandan aya giden gok yolu acilir, bir yandan da at haline gelen cali, uzerinde kiz oldugu halde yukselmeye devam eder. Aya vardiklarinda kiz elinde bakraciyla ayin yaninda durur. Ay, bu öksüz kizi sever, ici urpermeye baslar. Sekilden sekile girmeye baslar. BUndan sonra ayin gokte sekilden sekile girisi de, bunun ve sevgisinin sonucudur. Ilk geceler ay bir gumus yay gibidir. Öksüz kiz buyudukce ay da buyumektedir. Bazi zamanlarda bu kiz gokteki ayin sarayindan iceri girer, hali dokur. O zaman ay sevgilisini gormedigi icin uzulur, hilale doner. Bazen de kizin keyfi yerine gelir, cosar, neselenir. O zamn ayin yuzu guler, dolun halini alir. Ayin keyfini kaciran guclu bir rakibi vardir. O da gokte bulunan beyaz ayidir. Bu ayi da Ösüz kizi sevmektedir. Bu sebeple ayi tutarak bogmak ister. Ama ne de olsa gucu yetmez. Yirmi bes gun ay bu ayiya ustun gelir, onu ezer. Ayi yalniz uc gun aya ustun gelir. Ay bundan korkar, saklanir, kimselere gorunmez. Bu mucadele her ay boyle devam eder. Cesteni Bey Cesteni Bey (aslanlarin yuruyusu ile yuruyup) (Uçayan) sehriin arkasinda durarak ileri geri dolasti. Ondan sonra dort yol agzina gelerek bu yollarin arasidan sayisiz denecek kadar cok cinler gordu. Bu cinler insan etini yiyip kanini iciyor, barsaklarini vucutlarina dolandiriyorlardi. Yuzlerini korkunc hale getirip pek kuvvetli sesle haykiriyorlardi. Ellerinde de bayraklar vardi. Ates gibi kizil ve orgulu saclarini omuzlarina birakiyorlar, kapkara buyuk daglara benzeyen vucutlarini kaldirip zehirli yilan govdeleriyle yuruyorlardi. Cesteni Bey bunlari gorunce yuregini pek tuttu, bir kaplan gibi hic korkup cekinmeden bu cinlerin arasina girdi. O zaman cinler Cesteni Bey'i gorup etrafina toplanarak: ( Hey, kimsin sen? Nasil oldu da kendi kendine bizim ustlu altli dag gibi dislerimize lokma olmaya geldin) dediler. Cesteni Bey bu sozu isittigi halde yuregini pek tutup hic korkmadan cinlere soyle dedi: (Hey cinler, cabuk soyleyin bana, benim sehrimdeki insanlari nasil olduruyorsunuz. SIzlere bu sehre girme iznini kim verdi? Benim su keskin kilicima bakin, bununla govedelrinizi keserek parca parca edip birakirim. Sehrimizde milletin basina gelen bunca felaket haberi dururken hala dayanilacak degildir.) Cesteni Bey'in bu sozunu duduktan sonra, cinler ofkelenip karma karisik oldular. Öd koparip kendilerince bir turku soyleyerek yumruklarini siktilar. Kolkola girerek, dirseklerini tutuyor, ates renkli kizil saclarini arkalarina saliverip alev gibi bayraklariyla, gurz ve tokmaklari ellerinde, Cesteni Bey'i mizraklayip, vurmaya calisiyorlardi. Birbirleriyle soyle soylestiler: (Daha ne bekliyorsunuz? Cabuk bunu mizraklayip keselim, vucudunu parcalayip oteki dunyaya gonderelim.) Bunun uzerine Cesteni Bey var kuvvetiyle atlayarak (Urumki) adli cini tepesindeki saclarindan yukari cekip tuttu. Kilicini yukari kaldirip , basini kesmek uzere vurdu. Boylece cinler Cesteni Bey'in gucunu, kuvvetini ve sansini gorerek cok korkarak kactilar Ulu Toyun Ulu Toyun, Ay Toyun'un kizi Günes'e asik olmus. Bir gun Ulu Toyun anasi Secen'e der ki: (Ay Toyun'un gogune cik. Bana onun kizi Günes'i iste. Ne kadar cok agirlik isterse hic esirgeme, kabul et.) Secen hemen goge cikti. Ay Toyun'un otagina gitti ve: (Oglum, kizinizi sevmis, onu ogluma verir misiniz) dedi. Ay Toyun: (Peki veririm, fakat iki nisan isterim: biri dalga; Göl incisi, oburu Serap; Çöl incisi) dedi. Secen bu haberi ogluna getirdi. Ulu Toyun istenilen iki nisanin tedarikini kolay gordu. Yer ustunde, yeraltinda ne kadar cinler, periler, ruhlar varsa hepsini davet etti. Cumlesi geldiler. Ulu Toyun dedi ki: (Ey kahramanlar! Icinizde benim istedigim iki armagani bana getirmeyi kim uzerine alacak? Bu iki armagani bulmak, getirmek cok kolaydir. Bunun biri dalga; Göl incisi, oburu serap; Çöl incisi) dir. Gelenlerden bu teklifi kabul edecek kimse cikmadi. Ulu Toyun teklifi tekrar etti. Yine cevap veren olmadi. Ucuncu teklifinde kurt ile bir karga bu isi uzerine aldilar. Fakat kurt dalgayi tutabilmek icin uzun bacaklar istiyordu. Karga ise serabi gorebilmek icin keskin gozlere ihtiyac gosterdi. Ulu Toyun istediklerini onlara verdi ve: (Haydi kahramanlarim, gidin bana dalga ile serabi getirin) dedi. Bu iki kahraman yola dustu. Aradilar, taradilar, cok calistilar, ne kurt dalgayi, ne de karga serabi ele gecirdi. Yuz yillaar gecti. Bir turlu bu iki armagan gelmedi. Ulu Toyun istenilen nisanlari veremedi, Günes hanimi alamadi. Geyik Avi Hikaye bir ogretmenin, ogrencisine, canlilarin oldurulmesinin ne kadar gunah oldugunu anlatmasiyla baslar. Ogrenci de ogretmeninden bu oldurme gunahi karsiliginda, tanri tarafindan verilen cezalara bir ornek gosterilmesini ister. Ogretmeni, Dantipala'nin hikayesini soyle anlatir: Kral Dantipala adamlari ile ava cikarak bir cok geyikler avlar. Baska bir ormanda daha besyuz geyige rastlar. Aralarinda oburlerinden cok guzel, altin renkli bir geyik vardir ki, geyiklerin yol gosterici kralidir. Bu ise geyik suretinde olan Buddha'nin kendisidir. Avcilar besyuz geyigi kovalamaya koyulurlar. Onlari alti defa kusatirlar. Olum korkusu icinde cirpinan geyikler bu guzel geyigin yanina gelerek canlarini kurtarmasini rica ederler. Fedakar, iyiligi temsil eden fazilet sahibi, geyiklerin krali (Buddha), onlara yardimda bulunmak, gerekirse kendini feda etmek ister. Kral Dantipala'nin yanina giderek ondan besyuz maralin hayatini bagislamasin irica eder. Nasihat ederek, iyilik etmege tesvik eder. Canlilari oldurmenin ne kadar gunah oldugunu anlatmaya calisir. Fakat Dantipala bunlarin hicbirini dinlemeyerek gozleri kanla dolu olup hiddetlenerek keskin kilicini ceker. Kutsal geyigin boynunu kesip, basini yere firlattigi sirada, sag eli bileginden koparak kiliciyla beraber yere duser. Dantipala feryat etmeye baslayarak yaptigi kotuluge pisman olur. Ama is isten gecmistir. Yer yarilir, Avici cehenneminden alevler cikararak Dantipala'nin butun vucudunu sarar, onu cehenneme goturur. Aviciden cikan korkunc alevler Dantipala'yi sardiktan sonra yukselir, goge dayanir. Korkunc bir yanki duyulur. Yagiz yer deprenir. Dort tarafi ates almistir. Buyuk daglar yikilarak birbirinin uzerine gelir. Dantipala da bu alevler icinde kalir, umidi kesilir, dayanamayarak kendisinden gecer. Vucudu yanip kavrulur. Avici cehenneminin seytani agzini acip Dantipala'yi yutar. Bir gun Oguz otururken, dusman baskisina ugradi, gece vakti oradan goctu. Beraberindeki (Uruz Koca) nin kucuk oglu yolda dusmustu. Hic farkinda olmadilar. Yollarina devam ettiler. Yolda kalan bu cocugu bir arslan alarak goturdu, besledi. Gunlerden sonra, Oguz gene gelip yurduna yerlesti. O sirada Oguz Han'in atlarina bakan coban bir haber getirerek dedi ki: (Ormanda bir arslan kukruyor. Uzaktan gordum, salinarak yuruyusu insan gibi. Atlari yakalayip yatirarak kanlarini emiyor) dedi. Cobanin bu sozu uzerine Uruz da Oguz Han'a: (Hanim belki goctugumuz vakit yolda dusen benim oglumdur) dedi. Beyler hemen atlarina bindiler. Aslanin yatak yerine geldiler. Uruz'un dedigi gibi bu, kendi oglu idi. Oglani tuttular. Uruz, oglani alip evine goturdu. Hep sevindiler. Ziyafetler oldu. Ama oglan yine durmadi. Aslanin yatagina gitti. Bir daha tutup getirdiler. Bunun uzerine (Dede Korkut) geldi ve: (Oglum sen insansin, hayvanlarla dusup kalkma, gel iyi ata binmeyi ogren. Iyi yigitlerle beraber yasa. Buyuk kardesinin adi (Kayan Selcuk)tur. Senin adin da (Basat) olsun dedi. (Adini ben verdim. Yasini tanri versin) dedi. Oguz bir gun yaylaya gitti. Uruz'un bir cobani vardi. Adina (Konur Koca Sari Coban) derlerdi. (Uzun pinar) diye un alan bir pinar vardi. O pinara periler konmustu. Ansizin koyunlar urktu. Coban da bunu kecilerden bilerek onlara kizdi. Ilerleyince gordu ki, peri kizlari kanat kanata vermisler, ucuyorlar. Coban kepenegini uzerlerine atti. Peri kizlarindan birini tuttu. Zaman gecti. Oguz yine yaylaya gitti. Coban da pinara geldi. Yine koyunlar urktuler. Coban ilerledi, yerde bir yigin gordu. Bu yigin gittikce buyudu. Coban Korktu, birakti, kacti. Urken koyunlarin pesine dustu. Meger o zaman Bayindir Han ile Beyleri gezmege cikmislardi. Bu pinarin yanina geldikleri zaman garip birseyin yattigini gorduler. Etrafini aldilar. Iclerinden bir yigit, ayagi ile bunu tekmeledi. Tekmeledikce yigi nbuyudu. Uruz Koca da merak etti, atindan inerek tekmeledi. Fakat mahmuzu dokununca bu yigin yirtildi, icinden bir oglan cikti. Bu oglanin govedsi adam govdesi gibiydi. Ancak tepesinde bir gozu vardi. Uruz bu oglani alarak etegine sardi veHan'im, bunu bana verin, Oglum Basat ile beraber besleyelim) dedi. Bayindir Han daSenin olsun) dedi. Uruz, Tepegoz'u aldi. Evine goturdu. Bir sut nine getirdiler. Kadin memesini Tepegoz'un agzina verdi. Oglan bir emdi, sut ninenin olanca sutunu aldi. Ikinci emisinde kanini aldi. Ucuncude de canini aldi. Birkac sut nine getirdiler. Hepsini boylece oldurdu. Baktilar ki olmayacak, sutle besleyelim) dediler. Gunde bir kazan sut yetmezdi. Beslendiler, buyudu. Gezmeye, oglan cocuklariyla oynamaya, oynarken de bunlardan birisinin burnunu, oburunun kulagini yemeye basladi. Nihayet herkes onun yuzunden caresiz kaldi. Uruz'a sikayet ettiler, aglastilar. Uruz her ne kadar Tepegoz'u dovdu ise de bu hareketlerini onleyemedi. Nihayet evinden kovdu. Bunun uzerine Tepegoz'un peri olan anasi gelerek oglunun parmagina bir yuzuk takti veOglum sana ok batmasin, vucudunu kilic kesmesin) dedi. Tepegoz, Oguz ilinden kacti. Bir yuce da vardi. Orada yol kesti. Adam esir etti. Buyuk eskiya oldu. Uzerine bir kac adam gonderdiler. Onlar Tepegoz'e ok attilar, batmadi. Kilic vurdular, kesmedi. Hepsini yedi bitirdi. Oguz ilinden bile adam yemeye basladi. Oguz'lar toplandilar, uzerine yuruduler. Bunu goren Tepegoz kizdi. Bir agaci yerinden koparip atarak elli altmis kisiyi oldurdu. Nihayet Basat bu Tepegoz'un uzerine gitti. Tepesindeki tek gozune sis saplayarak kor etti. Bundan sonra da kafasini kesti. Butun Beyler sevinc icinde kaldilar. Oguz Kaan Oguz dogdugu zaman yuzu mavi, agzi ates gibi kirmizi, gozu ve saci, kaslari siyahti. Annesinin memesinden ilk sutu emdikten sonra bir daha emmedi. Lakirdi etmeye basladi. Yiyecek istedi. Kirk gunde buyudu. Dolasip oynuyordu. Oguz'un ayaklari okuze vucudu kurda, gogsu ayiya benzerdi. Bogurleri killi idi. At surusu guder, beygire binerek avlanirdi. Gunler, geceler gecti. Delikanli oldu. O sirada bu memlekette buyuk bir orman vardi. Icinden dereler, irmaklar akardi. Hayvanlar, kuslar coktu. Bu ormanda (Kiyant) adinda bir buyuk canavar bulunuyordu. Beygirleri parcalayarak yer, insanlari yutardi. Oguz bunu oldurmeye karar verdi. Birgun mizrak, ok, yay, kilic ve kalkan ile beygire atlayarak gitti. Bir geyik yakaladi. Bu geyigi bir av kirbaci ile agaca baglayarak cekildi. Gitti, sabah oldu. Gun dogarken oraya geldi. Lakin canavar onu yemisti. Bunun uzerine bir ayi yakaladi. Altin islemeli kemeriyle bir agaca baglayarak gitti. Sabah oldu. Gun dogarken oraya geldi. Lakin canavar onu da almisti. Bu defa Oguz agacin arkasina saklandi. Canvar tekrar gelince basi ile Oguz'un kalkanina carpti. Oguz mizragi ile canavarin kafasina vurarak oldurdu. Kilicla da kafasini kesti. Gitti. Tekrar geldigi zaman bir akbabanin, onun barsaklarini yemek icin geldigini gordu. Onu da oldurdu. Bir gun Oguz tanriya ibadet ediyordu. Birde bire ortalik karardi: Gokten mavi bir isik dustu. Bu isik gunesten , aydan dah parlakti. Bu isigin ortasinda tek basina bir kiz oturuyordu. Cok guzeldi. Basinda kutup yildizi gibi yanan parlak bir isaret vardi. O kadar guzeldi ki gulunce mavi gok de guluyor, aglayinca mavi gok de agliyordu. Oguz onu gorunce akli basindan gitti. Sevdi, aldi. Gunler, geceler gecti. Bundan uc cocugu oldu. Bunlara; Gün, Ay, Yildiz adlarini verdiler. Oguz yine birgun ava gitmisti. Uzaktan bir golun ortasinda bir agac ve agacin dibinde yalniz bir kiz gordu. O kadar guzeldi ki, gorenler bayilirdi. Oguz onugorunce akli basinda gitti. Sevdi, aldi. Gunler, geceler gecti. Oguz'un bu kadindan da uc oglu oldu. Gök, Dag, Deniz adini verdiler. Oguz bir gun avda iken babasi Kara Han'a oglunun baska bir din tuttugunu haber verdiler. Kara Han beyleri toplandi. Oglunun halini anlatti. Oguz'u yola getirmek icin etrafa haberler saldi. Karisi gizlice Oguz'a haber yollayarak babasinin kararini bildirdi. Oguz da etrafa boylara: (Babam asker toplayarak beni oldurmeye geliyormus. Beni isteyenler bana, babami isteyenler de ona gitsin) yolunda haber gonderdi. Kara Han'in kardeslerinin ogullari, boylari ile beraber Oguz tarafina gectiler. Baba ile evlat askerleri savasia tutustu. Oguz'un tarafi ustun geldi. Bu ustunluk uzerine Oguz butun Tekinleri, boylari davet ederek solen yapti. Solenden sonra tekinlere ve orada bulunanlara emretti, dedi kiBana uyanlara hediyeler verip dost bilecegim, uymayanlari dusman bilecegim) dedi. Bir kisim halk Oguz'un dinini kabul etmeyerek, yurtlarini birakip doguya, tatarlarin ulkesine gitti. Oguz bunlairn arkasindan giderek Tatar'in yurduna girdi. Tatar'lari yendi, mallarini aldi. O vakitler sag tarafta (Altin Kaan) vardi. Oguz'a hediyeler, altinlar, gumusler, akik ve zumrutler gonderdi. Solda (Urum Kaan) vardi. Bu kaanin cok ordulari ve sehirleri vardi. Urum Kaan Oguz'un emirlerini dinlemedi. O vakit Oguz ordusunu hazirladi. Sancagini cekip atina bindi. Kirk gun sonra (Buz Dag) eteklerine geldi. Bir sabah Oguz'un yurduna gun isigina benzer bir isik girdi: Icinden boz tuylu, boz yeleli erkekr bir kurt gorundu, Oguz'a yol gostermek istedigini soyledi. Ondan sonra kurdun arkasi sira gittiler. Kurt (Idil Moran) kenarinda durdu. Oguz'un askeri de durdu. Orada savasa giristiler. Nehrin suyu kan damari gibi kipkirmizi oldu. Urum Kaan kacti. Memleketi, hazinesi ve halki Oguz'a kaldi. Urum Kaan'in, Uruz Bey adli bir kardesi vardi. Uruz Bey ogluna dag tepesinde (Tarang Moran) arasinda mustahkem bir sehir ismarlamisti. Oguz o sehre dogru yurudu. Uruz Bey oglu, Oguz'a haber gonderdi.: (Bizim saadetimiz senin saadetindir. Tanri bu topragi sana bagislamis, ben sana basimi verir, saadetimi feda ederim) dedi.Bundan sonra adi (Saklap) oldu. Oguz ordusu ile Idil'i gecti. Orada buyuk bir hakan yaiyordu. Oguz onun da ardina dustu. (Idil suyundan akacagim) dedi. Orada (Ulu ordu Usyuteng) isminde bir tekinin yeri vardi. Burasi cok agaclik bir memleket oldugundan, onlardan kesti. Agaclarin uzerine binerek nehri gecti. Oguz gulerek dedi kiSen de benim gibi bir hakan ol, sana kipçak densin) dedi. Tekrar yoluna devam etti. Bu arada boz tuylu, boz yeleli kurt tekrar gorundu: (Ordu ile yuruyerek Tekin'leri, halki buraya getir. En onde size yol gosterecegim) dedi. Yuruduler, (It Barak) in ordusuyla karsilastilar. (It Barak) savasta olduruldu. Ordusu bozuldu. Yurdu, mali ve halki Oguz'a gecti. Oguz Han bir aygira bindi. Onu pek seviyordu. Fakat at colde gozden kayboldu. Burada yuksek bir dag vardi. Tepesi karli oldugundan (Buz Dagi) derlerdi. Oguz atinin kacmasina cok kederlendi. Orduda kahraman bir Tekin vardi. Bu yuksek daha tirmandi. Dokuz gun sonra Oguz'a atini getirip verdi. Her tarafi karla bembeyaz oldugundan Oguz ona bircok hediyelerle beraber (Karluk) adini verdi , bir cok tekinlerin uzerine han yapti. Tekrar yola duzulduler. Yolda bir buyuk ev gordu. Dami altindan, pencereleri halis gumusten ve demirdendi. Kapinin anahtari yoktu. Orduda (Tumur Dokagal) adinda akilli bir adam vardi. Oguz ona: (Burada kal, ac, sonra orduya gel) dedi ve (Kalaç) adini verdi. Tekrar yola dizildiler. Yine bir gun boz tuylu, boz yeleli kurt birden gorundu. Ordu da ona uydu. Bulunduklari yer ekili bir ova idi. (Çuçit) derlerdi. Burada insan coktu. Bunlarin cok da atlari, inekleri, altinlari, gumusleri, elmaslari vardi. Bunlar Oguz'a karsi ciktilar. Ok ve kilicla siddetli bir cenk oldu. Oguz ustun geldi. Curcit Han'in basini kesti. Burada da cok mallar ele gecti. Fakat Oguz'un ordusunda yuk hayvanlari pek azdi. Orduda(Parmakli çözüm Bilik) adinda akilli bir adam vardi. Hemen bir kagni yapti. Mallariona doldurdu. Hayvanlari da buna kostu. Herkes onu gibi arabalar yaparak esyasini yuklemeye basladi. Oguz Han bunu da gorerek guldu. Ona (Kankli) adin iverdi. Tekrar yuruduler. Boz tuylu, boz yelei kurt onde idi. (Tangut) ve (Sakim) memlektine gittiler. Bircok cenklerden sonra Oguz orayi da aldi. Gayet gizli bir kosede cok zengin ve cok sicak bir memleket vardi. Adina (Baçak) derlerdi. Burada bir cok vahsi hayvanlar, av kuslari yasardi. Ahalisinin yuzu siyahti. Hakani (Mazar) adli biri idi. Oguz onu da yendi, kacirdi, memleketini aldi. Oradan atina binerek yurduna dondu. Oguz Han'in yaninda ak sakalli, pek akilli, ihtiyar bir (Irkil Ata) vardi. Buna (Ulug Turk) de derlerdi. (Irkil Ata) bir gece ruyasinda altin bir yay ve uc gumus ok gordu. Bu altin yay dogudan batiya uzaniyor, bu uc gumus ok da gece tarafina ucuyordu. Uyaninca bunlari Oguz'a bildirdi ve bir nasihat etti. Oguz onu nnasihatini dinledi. Ertesi sabah ogullarini cagirdi. Dedi ki: (Ihtiyarladi. Benim icin artik Hakan'lik kalmadi. Gun, Ay, Yildiz siz gunesin dogdugu tarafa, Gok, Dag, Deniz siz de gece tarafina gidiniz.) Ogullari bu emri yaptilar. Gun, Ay, Yildiz bir cok hayvanlar, kuslar vurduktan sonra bir altin yay buldular, babalarina getirdiler. Oguz yayi uce ayirdi. Parcalarini yine onlara vererek: (Yay sizi nolsun. Yay gibi oku goge firlatiniz. Adiniz (Bozok) olsun) dedi. Kucuk kardesleri de bir cok hayvanlar, kuslar vurduktan sonra, colde bir gumus ok buldular, babalarina getirdiler. Oguz oku uce boldu. Yine onlara vererek: (Ok sizinolsun. Yay oku atar, siz de ok gibisiniz. Adiniz (Ücok)olsun) dedi. Bunun uzerine buyuk kurultay toplandi. Herkesi cagirdi. 900 at, 9000 koyun kestirdi. 90 havuz kimiz hazirlatti. Solen verdi. Kendisi icin direkleri altin kapli, uzerleri zumrut, yakut, firuze, inci ile altin islemeli otagini kurdurdu. Halki yedirip, icirdi. Otagin sagina kirk kulac uzunlugunda bir sirik diktirdi. Tepesine bir altin tavuk , tavugun ayagina beyaz bir koyun baglatti. Sol tarafina da kirk kulac uzunlugunda bir sirik diktirdi. Tepesine bir gumus tavuk, tavugun ayagina bir siyah koyun baglatti. Sag tarafta (Bozok)lar, sol tarafta (Ücok)lat oturuyordu. Boylece kirk gun kirk gece gecerek eglendiler. Bundan sonra Oguz yurdunu evlatlarina verdi. Onlara: (Evlatlarim! Çok yasadim, cok cenk ettim. Çok ok attim, cok aygirlara bindim. Dusmanlari aglattim, dostlari guldurdum. Tanriya her seyi feda ettim. Size de yurdumu veriyorum..) dedi. METE EFSANESİ "Eşimi, atımı verdim, çünkü benimdir!" "Toprak verilemez, çünkü devletindir!" METE 1. METE'NİN GENÇLİĞİ OĞUZ-HAN'INKİNE BENZİYORDU "Büyük Hun İmparatoru Mete'nin bir efsane halinde anlatılan gençliği, Oğuz-Han'ın hayatına benzetilmişti" : Mitoloji, tarih değildir. Zaten tarihte olmuş olaylar mitolojinin konusu içine giremezler. Bunlar daha çok, destan sayılırlar. Bir hadisenin mitoloji olabilmesi için, herşeyden önce kahramanının, tarihteki yerinin silinmiş ve unutulmuş olması gerekir. Oğuz Kağan, müslüman olan Türklere göre, babası Kara Han'ı öldürmüş ve onun yerine geçmişti. Zamanımızdan 200 sene önce büyük bir Türk Tarihi yazmış olan bir Fransız bilgini, Oğuz Han'ın Mete olabileceğini söylemiş ve ikisi arasında da bir bağ görmüştü. Bu Fransız bilgininin görüşü, büsbütün de yanlış değildi." Çünkü Mete de, Oğuz-Han gibi babasını öldürmüş ve onun yerine, hükümdar olmuştu."Çin Tarihleri, Mete ile babası arasındaki savaşlar, bir tarih olayı hadisesi gibi anlatıyorlardı. Ama önemli olan nokta, Mete'nin hayatının gençlik çağlarının da, bir efsane olup olmadığı idi. Mete'nin daha sonraki hayatı ve savaşları hakkında, epey şeyler biliyoruz. Tarih kaynaklarından kronolojik olarak kesin bir şekilde verilen bu bilgiler, tarihin ve gerçeğin ta kendileri idiler. Ama bütün tarih boyunca, büyük hükümdarlarla olduğu gibi, Mete'nin hayatının da gençlik çağları, karanlık kalmakta ve bir nevi mitolojiye bürünmüş olarak anlatılmaktadır. Büyük hükümdarların, hemen hemen hepsinin de gençlik çağları, bir mitoloji perdesi arkasında gizlenmiş ve bu devreler, romantik bir şekilde anlatılmıştı. Çinliler, Mete'den sonra Hun'ları ve Ortaasya halklarını, birçok savaş ve temaslar sonunda, çok iyi bir şekilde tanıyabilmişlerdi. Fakat Mete'den önce, Çin kaynaklarında Ortaasya hakkında anlatılan bilgiler, çok karanlıktı. Çinliler bu çağda öyle ki, kendi sınırlarının dışındaki bölgelerden bile haberleri yoktu. Zaten Mete'nin hayatını anlatmağa başlayan Çin tarihleri, üslûp bakımından da mitolojik ve hikâyemsi bir dille konuşuyorlardı. Çin tarihinin üslûbu çok kuru, fakat kronolojik ve kesindi. Zaten bu bilgilerin çoğu, imparatora gelen raporlarla, Çin sarayından çıkan fermanların, kopyalarından başka bir şey değil idiler. Halbuki Mete'nin hayatından Çin tarihleri, âdeta bir Çin romanı gibi söz açıyorlardı. "Çin tarihlerinin verdikleri yarım mitolojik bilgilere göre Mete, Oğuz-Han gibi kendi babasını öldürmüştü": Ortaasya'da Tuman adlı bir Hun reisi varmış. Bu reisin de Mete adlı büyük bir oğlu bulunuyormuş. Gerek babasının ve gerekse oğlunun adları, Çin tarihlerinde, zaten, Çin işaretleri ile yazılıyordu. İkiyüz sene önce bu işaretler, Mete şeklinde okunmuş ve bizim tarihçilerimiz de bu adı; Mete olarak yazmışlar ve Türkiye'ye yaymışlardı. Bugün Türkiye'mizde, bu büyük Hun İmparatorunu, "Mete" adı ile tanıyoruz. Birçok kimseler de bu adı, maalesef 200 sene önce okunan, böyle yanlış bir okunuşla, kendi adları olarak tanımaktadırlar. Aslında ise bu Çince işaretleri, "Mao-dun" şeklinde okumak gerekiyordu. Kendi hususî metodlarımıza göre, Mete'nin Türkçe adının herhalde "Bahadır" dan başka bir şey olmaması gerekiyordu. Ama ne yapalım ki, bugün Türkiye'miz de bu büyük Hun hükümdarı, Mete adı ile tanınmış ve öyle yayılmıştır. Mete hakkındaki Çin kaynaklarında okuduğumuz bu efsanemsi olaylar özet olarak şöyledir: METE'NIN GENÇLIK EFSANESI Üçüncü yüzyildi tam, çok önceydi Isa'dan, Bir firtina kopmustu, tasmisti Iç Asya'dan! Sonsuz at sürüleri, yerleri inletmisti. Kurdumsu türküleri, gökleri çinlatmisti! Atlilar gelmislerdi, ordular biçmislerdi, Volga, Sari nehirden, kanip, su içmislerdi! Tarihten ugultular, bir millet var diyordu! Yazili dogrultular, bir devlet var, diyordu! Hunlarin ilindeydi, Iç Asya ilindeydi, Hun reisi Tuman-Han, herkesin dilindeydi! Bayragi direkteydi, büyük oglu Mete'ydi, Diger bütün komsular, henüz birer çeteydi. Tuman-Han da kanarmis, insanogluymuy bu ya! Bir cariye hep dermis: "Bu Mete ölsün!" Diye. Tuman fakat korkarmis, kadina da tapirmis, Bir bahane ararmis, çünkü bir "Töre" varmis! Soyuna bakarlarmis, tek kadin alirlarmis, Sonraki hatunlarsa, mir'ssiz kalirlarmis. Tuman oglunu vermis rehin Yüeçi'lere Sonra da hücum etmis, sormamis elçileri. Yüe-çi'ler varmislar, Mete'yi aramislar, Mete çoktan kaçmismis, yollari taramislar. Tuman oglunu görmüs, akli basina dönmüs, Senlik dügün yaptirmis, güya çok mes'ut günmüs. Mete'ye tümen vermis, eline ferman vermis, Mete'nin disiplini, Dünyaya hep san vermis! Asker Tanri sanirmis, hep Mete'ye taparmis, Ondan ne buyruk gelse, düsünmeden yaparmis. Orduyu toplamismis, atini oklamismis, Tümen disiplinini, böylece yoklamismis. Askerler ok atmismis, atlar yere yatmismis, Atina kiymayanin, kani yere akmismis! Bir defa senlik yapmis, aileler toplanmis, Ok atmis karisina, bütün esler oklanmis! Biraz nefes alanlar, azicik geç kalanlar, Kiliçtan geçirilmis, görülmemis kaçanlar! Avlara gidilirmis, senlikler düzülürmüs, Gelen ordular ile, hayvanlar sürülürmüs. Tuman-Han ava gitmis, Mete'ye de gel demis, Kurdu Mete avlamis, Tuman'sa keklik yemis! Avda bir ok uçmusmus, Tuman-Han'a gelmismis! Gerçi derler ilk oku, Mete atmisti, çogu, Mete'nin tümeni de, bu hedefi delmismis! Oguz'un babasiysa, yemisti "Tanri oku"! Bu bir efsane idi, ok bir bahane idi, Töre'yi bozan Tuman, tam bir divane idi! Çin tarihlerinde, Mete'nin babasını öldürüşü ile ilgili olay, böyle anlatılıyordu. "Zaten olayların anlatılışından da, bunun bir mitoloji olduğu, açık olarak görülüyordu." Öyle anlaşılıyor ki bu çağda, Hunlar arasında da, buna benzer efsaneler yok değildi. Mete gibi büyük bir hükümdarın ortaya çıkışı, bütün Ortaasya'yı hakimiyeti altına alışı ve ayrıca komşularını da büyük bir dehşet saçısı sebebi ile, Ortaasya'nın eski mitoloji kahramanlarının hususiyetleri, Mete'ye yakıştırılmış ve onun faaliyetlerine uydurulmuştu. OĞUZ - KAĞAN DESTANI TÜRK MİTOLOJİSİ OĞUZ - KAĞAN DESTANI 1. OĞUZ DESTANININ ÖZELLİKLERİ Eski Türk tarihinde hükümdarların doğuşu, efsanelere büründürülmüş ve kutsal bir olay gibi anlatılmışlardı. Hükümdarlar böyle kutsallaştırılıp, gökten indirilir iken; elbetteki Oğuz-Kağan gibi, bütün Türk kaviminin atası olan kutsal bir kişinin menşeleri de, Tanrıya ve göğe bağlanacaktı. Eski Türklere göre herşeyi yaratan ve her varlığın sahibi olan tek kutsal şey, gökteki biricik Tanrı idi. Aslında göğün kendisi olan Tanrı değildi. Çünkü gök de, yer gibi, maddî birer varlık ve yüce Tanrı tarafından yaratılmış, dünyanın birer parçası idiler. Gök, bir tane idi ve dünyamızın üstünü, bir kubbe şeklinde kaplıyordu. Fakat bu kubbenin üstünde, daha bir çok gökler vardı. Ayın güneşin ve türlü yıldızlar ile burçların dolaştıkları, ayrı ayrı gökler, uzayın sonsuzluklarını kendi aralarında paylaşıyorlardı. Bütün bunların üstünde, bir gök daha vardı ki, bu gökte yaratıcı, büyük ve tek Tanrı oturuyordu. Eski Türkler, ğögün katlarını üst üste koyma yolu ile saymamışlardı. Fakat sonradan, biraz da dış tesirler sebebi ile gökleri, yedi veya dokuz kat olarak tarif etmeğe başladılar. "Oğuz-Kağan destanına, Uygur çağından sonra, hafif dış tesirler girmeğe başladı": Göktürk çağında, eski Türk dini ile inançları, bozulmadan devam etmekte ve gittikçe de gelişmekte idi. Uygur devleti kurulup da, yeni bir çok dinler Türkler arasına girmeğe başlayınca, durum biraz daha değişti. Çünkü Uygurlar, çok daha önceleri Çin'in ortalarında gezmişler, ticaret yapmışlar ve birçok insanlarla karşılaşarak, konuşmuşlardı. "Bu dış ilişkiler, Uygurlara birçok yeni görüşler getirmiş ve onlarda, büyük dinlere inanmak ihtiyacını doğurmuştur." Ticaret, eski Türk savaşçılarının dini ile, pek bağdaşan bir meslek değildi. Eski Türk dini, disiplin, otorite ve savaşçılığı, herşeyden üstün tutuyordu. Halbuki tüccarlar, daha geniş ve rahat bir hayata sahip olmak zorunda idiler. İşte bunun içindir ki, bu zamana kadar Türkler göğe ve gökten gelen kutsallıklara inanırlar iken, Uygur çağında durum birdenbire değişiyordu. Uygurlar, köklerini Suriye'den alıp, İran'da gelişen Mani dinini aldıktan sonra, aya daha çok önem vermeye başladılar. Aslında ise Türklerde, kutsal olan en önemli şey, gökten sonra dünyamızı ışıtan güneş idi. "Uygurların, güneşten aya geçmiş olmaları, yeni bir düşüncenin başlangıcı gibi sayılabilirdi". Bu sebeple, Uygurlar çağında yazılmış Oğuz-Kağan destanlarında, eski Türklerin dedikleri gibi kutsal kişiler, artık "Göğün oğlu" değil; "Ayın oğulları" oluyorlardı. Oğuz-Kağan da "Ay Tanrı" nın bir oğlu idi. Destan, daha başlangıçta, şöyle başlıyordu: "Aydın oldu gözleri, renklendi ışık doldu, "Ay-Kağan'ın o gündü, bir erkek oğlu oldu!" Eski Türkler de iyi ve güzel olayları, aydınlık ve ışıkla anlatırlardı. Biz, nasıl yeni bir oğlu olan dostumuza, "Gözlerin aydın olsun" diyor isek, onlar da Oğuz-Kağan'ın doğuşu dolayısı ile, "Ay Kağan'ın gözleri aydın oldu, renklendi", diyorlardı. "Müslüman olmuş Oğuz Türklerinin destanları da, Türk mitolojisinin en eski motifleri ile dolu idiler": Fakat Türkler, çoktan müslüman olmuş ve İsl'miyetin ana prensiplerine gönülden bağlanmışlardı. Aslında ise, İsl'miyet ile eski Türk dini arasında büyük ayrılıklar da yoktu. Buna rağmen, eski Oğuz-Kağan destanları, elbetteki İsl'milyetin birçok inançları ile uygunluk gösteremeyecekti. Bunun içindir ki, İsl'miyetten sonra yazılan Oğuz-Kağan destanlarında, biraz daha değişiklik yapılmış ve İsl'miyete uydurulmuştu. İsl'miyeti kabul eden Türkler bizce Uygurlara nazaran, eski Türk an'anesini ve töresini daha çok korumuşlardı. Tabiî olarak biz Oğuz Türkleri üzerine, daha büyük bir önem veriyoruz. "Çünkü Oğuzlar, bütün Ortaasya ve Türk âleminin, en soylu ve en gelişmiş zümreleri idiler". Şehir hayatına çoktan başlamış olmalarına rağmen, eski Türk devlet teşkil'tı ile disiplini, onların ruhlarından henüz daha silinmemişlerdi. Bu sebeple Oğuz Türklerinin destanlarında, Uygurlarınkine nazaran, daha eski ve daha köklü motifler görüyoruz. İsl'miyetten sonraki Türk destanlarına göre, "Oğuz-Han'ın babası Kara-Han" idi. Oğuz Han'ın babasının, "Kara-Han" adını alması da boş değildi. Eski Türklerde, "Ak ve kara soylular ile halkı birbirinden ayıran, sembolik renkler" idi. "Ak-Kemik", Kağanlar ile, onların oğulları idiler. "Kara-Kemik" ise, halk tabakasından başka bir şey değildi. Diğer kitaplarımızda da her zaman söylediğimiz gibi, Türk halklarının "ak" ve "kara" şeklinde ayrılmış olmalarına rağmen, aralarında bir sınıf mücadelesi yoktu. Müslüman Türkler, Oğuz-Han'ın babasına "Kara-Han" diyorlardı. Çünkü kendisi Müslüman değildi. Müslüman olmak isteyen oğlu Oğuz-Han'a da engel olmak istemişti. Tabiî olarak bu fikirlerimiz tam ve kesin değildir. Fakat Türk tarihi ve an'aneleri hakkındaki bilgilerimiz, bizi bu sonuca doğru sürüklemektedirler. Oğuz Han Müslüman Türklere göre, babasından çok, an'anesine bağlıdır. Bu sebeple Oğuz destanını anlatmağa başlarlar iken, hemen şöyle derler: Üç gün üç gece geçti, annesine gelmedi, Annenin memesinden, bir damla süt emmedi. Bana gelmedi diye, annesi ağlıyordu, Sütümü emmedi diye, kalbini dağlıyordu. Ağlayıp sızlıyordu, beşiğe dolanarak, Sütümü, az em diye, çocuğa yalvararak
×
×
  • Create New...